KOMİSYON KONUŞMASI

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkanım, sayın üyeler, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar; Kırıkkale eski Valisi olarak da sizlere hitap etmek istiyorum.

Burada bulunan arkadaşlarımız Sayın Ahmet Önal'ı, Sayın Ramazan Can'ı da... O dönemden özellikle Ahmet Önal'ın babasını biliyorum. Hepsi çok saygın, değerli insanlardır.

Kırıkkale bugün varlığını Makine Kimyaya borçludur. 1925 yılında Ulu Önder Atatürk karar verdikten sonra, askerî mühimmatın üretiminin İstanbul'daki Tophaneden Kırıkkale'ye taşınmasıyla birlikte ilk üretim de 1929 yılında başlamıştır. 300 hanelik Kırık köyü, aşağıda ova kısmında olan kaleyle birleşerek Kırıkkale adını almış, köyden nahiyeye, nahiyeden ilçeye, ilçeden de 1992 yılında vilayete dönüşmüş önemli bir merkezdir.

Çevre, merkezi ve çevresiyle birlikte Oğuz neslinin 24 boyunun yaşadığı bir bölgedir. O bölgeyi ben adım adım gezdim, her yerini biliyorum. Çok çalışkan insanları var, üretken ve sanatkâr insanları var. Dolayısıyla, Makine Kimyanın yaratıcı rolünü burada vurgularken şunu da özellikle hatırlatmak isterim: Kırıkkale'de ilk kurulan fabrika şu anda Çeliksan -adı değişti mi, bilmiyorum- ağır silah sanayi, Çeliksan olarak geçen fabrikadır. Daha sonra Pirinç Fabrikası hemen üstünde, daha sonra ırmağa doğru yapılan hafif silah fabrikası, hemen Hasandede'ye giderken kurulan NİTROSAN Barut Fabrikası var ama onun hemen berisinde biraz küçük mikyasta da olsa ÇELBOR adında bir fabrikamız daha vardı. Ne yazık ki o AKP iktidarından önce özelleştirildi ve biz o zaman da buna şiddetle karşı çıktık. Karşı çıkmamızın sebebi şu: Arkadaşlar, ÇELBOR, Türkiye'de dikişsiz çelik çekme boru üreten tek fabrikaydı o zaman ve 3 bin metre derine dikişsiz çelik çekme boru çakabilecek teknolojiye ve kapasiteye sahip bir ülkeydik biz. Orayı özelleştirmeyle elden çıkardılar ve daha sonra orası kapatıldı. Şimdi bilmiyorum faaliyette midir? Faaliyette değil, değil mi? Faaliyette değil. İşte, görüyorsunuz özelleştirmenin böyle mahzurları var. Bu ÇELBOR örnek olayı çok farklıdır.

Sayın Bayraktutan, şimdi, siz hep Atatürk'e vurgu yaptınız. Ben burada Ulu Önder'le ilgili bir Kırıkkale anısı ifade etmek istiyorum. Kırşehir'e geldiği zaman, 1919 yılında Ankara'ya gelirken Atatürk Kırşehir'de mola veriyor, yanında Mazhar Müfit Bey var, diyor ki: "Paşam, devleti kurarsak başkent neresi olacak?" Atatürk diyor ki: "Mazhar, haritayı aç, eline cetveli al, Rodos'tan Batum'a bir çizgi çek." Çekiyor kurşun kalemle. "Bir de Edirne'den Kerkük'e çizgi çek." diyor. "Nerede kesişiyor?" Daha Kırıkkale yok ortada. Kırıkkale'nin 20 kilometre ilerisinde Irmak köyü var şimdi, Irmak köyü civarında bir yere rast geliyor. Oraya en yakın o dönemde 2 şehir var; biri Ankara, 25 bin nüfuslu; biri de Keskin, 20 bin nüfuslu. Tabii, Ankara'ya geçiyor doğal olarak. Belki Kırıkkale büyümüş olsaydı, o zaman var olsaydı, Kırıkkale belki Türkiye'nin başkenti olabilirdi, bu hesaba göre. Onu da Sayın Bayraktutan'ın ifadelerine ilaveten arz etmiş oldum.

Efendim, Makine Kimyanın arazisi orada çok geniş. Şimdi, yönetsel olarak sizin orada çok güzel bir yapınız var, Makine Kimya'nın. Tabii, Çankırı'daki fabrikayı da ben gezdim ama Makine Kimya'yı çok gezdim yani çok. Ankara'da Çiftlik'teki Fişek Fabrikasını da biliyorum. Makine Kimya kombine bir sanayi kuruluşudur, askerî sanayi kuruluşudur ve bu bağlamda değerlendirilerek anonim şirket hâline dönüştürülüp ÇELBOR misali veya değerli milletvekili arkadaşlarımızın ifade ettiği özelleştirme modeline sokulursa art niyetle, bu, Türkiye'ye yapılacak en büyük ihanetlerden biri olur. Temennim ve tavsiyem odur ki böyle bir yola girilmeyecek hükümler içerecek bir metni Genel Kurula getirmenizdir, taşımanızdır.

1997 yılının 3 Temmuzunda büyük bir patlama oldu, ben o zaman o ilin Valisiydim. Sabah 08.25'te patlama olduğu zaman ben makamıma geçiyordum ve inanılmaz boyutta, sanki atom bombası mantarı gibi, büyük alevler gökyüzüne doğru yükseldiği zaman Makina Kimyanın varlığının Kırıkkale'nin varlığıyla aynı olduğunu insan anlıyor orada. Çantepe'den o olayı Sayın Komutanımızla birlikte ve Belediye Başkanımızla birlikte tepeden izlerken ne yapabileceğimizi tartıştık. Arkadaşlar, Belediye Başkanı itfaiyesine emir verip "Gidin, yangını söndürün." diyemedi; sadece şunu dedi telsizle: "Arkadaşlar, ben size emir vermiyorum, gitmek isterseniz gidin, bu yangını söndürün." Niye böyle dedi? Çünkü kesinlikle, patlamadan sonra etrafa yayılan "bomblet" dediğimiz bombacıklar arazinin bütününe yayılmıştı, hatta Ahılı kasabasının arazilerine ve hububat tarlalarına kadar serpilmişti, her yer tehlikeli boyutta patlayıcıyla doluydu. Orada o itfaiyeci arkadaşlar Makina Kimyanın itfaiyesiyle birleşerek ve âdeta bir savaşa gidercesine müdahale ettiler, yangının belli bir yere kadar gelmesinin önüne geçtiler. Ancak imla atölyesinde o kadar fazla 500 litrelikler ve 2.000 litrelikler vardı ki eğer oraya o yangın ulaşsaydı bugün Kırıkkale yoktu arkadaşlar. Yaklaşık 55-60 metre mesafede gece çıkan ters bir rüzgârdan dolayı patlama gerçekleşmedi ama imla atölyesi patlama sonucu tamamen... Hatta, orada bulunan bir işçi arkadaşımız buhar oldu, buhar; öyle bir patlamaydı.

Esas konumuza gelirsek, bu patlamadan çıkaracağımız birçok ders var Makina Kimyayla ilgili. Üretim güzel orada, bu üretimin güvenlik sorunu var, hem Makina Kimyanın kendi iç güvenliği hem de dışarıda yardımcı olacak güvenlik yapılanması gerekiyor. Bu patlamada 64 ev tamamen yıkıldı, 17 bin ev hasar gördü, hafif veya orta hasar gördü ve iş yerleri... Almış olduğum kararla, 205 bin nüfusu iki gün süreyle şehirden tahliye ettim, tahliye kararı verdim. O zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz -Allah rahmet eylesin- telefonda bana dedi ki: "Bunun sorumluluğunu sen üstlenebilir misin?" "Sayın Başbakanım, niye üstlenmeyeyim?" dedim çünkü bu tahliye sonucu orada bir kişinin hayatını kurtarmak bile kârdır. İnsan canı daha önemli geldi ve öyle bir kararla... Tabii, insanların yemesi içmesi, yatması meselesi ayrı bir organizasyon gerektiriyor. Kırıkkale'de bu kurum var tabii ama bunu bütünüyle, bu yönleriyle de ele almak yani kurumun dışında, yöneticilerinin dışında valilik, belediye ve başka kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini de oldukça iyi düzenlemek gerekiyor.

Kırıkkale ekonomisine Makina Kimyanın etkisi inanılmaz boyutta ancak bu tedricen azaldı. Sayın Ramazan Can'ın raporunda da var, geçmişte 20 bin kişinin çalıştığı Makina Kimya şimdi totalde 4 bin kişiye düşmüş. Ama Kırıkkale'yi başka yatırımlar da ayakta tutuyor. Mesela nedir? Rafineri. Kırıkkale rafinerisi belki de dünyanın en büyük kara rafinerilerinden biridir. Kerkük petrolünün geldiği boru hattıyla beslenen bir rafineri olup, burası da devlete aitken özelleştirme sonucunda elden çıkmıştır. Diğer taraftan benim zamanımda organize sanayi bölgesini yaptık, orası 3 bin kişinin istihdam edildiği bir alan hâline geldi. Rusya'da o zaman Yeltsin dönemiydi, rahmetle anıyorum yine Kırıkkaleli eski Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş dedi ki: "Bir helikopter fabrikasını Kırıkkale'ye kurarım." Bakın, bu da çok önemli, bu da burada kayda geçsin istiyorum.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Milliyetçi Hareket Partiliydi değil mi?

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Yani yaşasaydı rahmetli herhâlde bizimle beraber olurdu.

Şimdi, rahmetli, helikopter fabrikasını bütünüyle Kırıkkale'ye taşıyacaktı, ikinci OSB'yi istedi. Bunlar hep birbiriyle bağlantılı Sayın Başkanım. O fabrika için ikinci OSB'yi kurdu Keskin yolunda ancak daha sonra Rusya'da gelişen birtakım olaylar ve Türkiye'deki -bu ithalat lobisi var ya, ihracat lobisi var, faiz, dolar lobisi var ya, aynı onun gibi lobiler var- bu lobinin engelleri maalesef bunu gerçekleştirtmedi diyebiliriz.

Sayın Başkanım, bitireceğim. Şimdi, özelleştirme bu kurum için iyi olmamıştır. Bu kurum eskiden biliyorsunuz Sanayi Bakanlığına bağlıydı, 57'nci Hükûmet döneminde bu kurum Millî Savunma Bakanlığına geçti. Hatta o geçiş döneminde yapılan bütün icraatları çok iyi bilen bir arkadaşınızım. Burada onu da takdirle analım Sayın Sabahattin Çakmakoğlu Millî Savunma Bakanımız, onun Kırıkkale'ye yönelik, Makina Kimyaya yönelik çok büyük emekleri olmuştur. Buranın stratejik bir kurum olduğunun bilincinde olarak hareket etmek gerekir ve özel statüsünü koruyarak stratejik yapısına halel getirecek herhangi bir hüküm içermemelidir diyoruz.

Biz, şimdilik kaydıyla, İYİ Parti olarak bu teklifi teklife "Ret." diyoruz ancak biz her zaman Millî Savunma Bakanlığının, Türk Silahlı Kuvvetlerinin taleplerine "Evet." diyen bir siyasi partiyiz, siyasi hareketiz. O sebeple bu Makina Kimyayla ilgili düzenlemede özellikle, buranın farklı, ne idiği belirsiz kişi ya da şirketlerin, kuruluşların eline geçmesini engelleyecek hüküm koymanız gerekir. Şimdi yok olabilir ama yarın birileri size emreder, o zaman değişebilir.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Yarın siz iktidar olursanız özelleştirirsiniz. Ne yapacağız?

BAŞKAN İSMET YILMAZ - Behiç Bey, teşekkür ediyoruz.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Çok teşekkür ederim.