KOMİSYON KONUŞMASI

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan, Sayın Başkan.

Daha önce de konuşmalarımızda, ilk gün yaptığımız konuşmalarda tekrarlamıştık, biraz önce de Ahmet Bey de bahsetti; bizim, ilgili paydaşlarla bu konunun değerlendirilmediğine ilişkin kaygılarımız vardı. Biraz önce, sendika temsilcisi arkadaşlarımızı dinlediğimiz zaman, buna ilişkin kaygılarımızın yersiz olmadığı, doğru olduğu ortaya çıktı. İlk konuşan arkadaşımız haklı olarak bazı tereddütleri oldu, dedi ki: "6'ncı ve 7'nci maddede önerileri oldu onların." ama biz, onun önerilerinin olduğu şeyde 8'inci maddeyi konuşuyorduk. Bu, şu olabilir, "Geç kalınmadı, Genel Kurulda da düzeltilebilir." denilebilir ama biz, sendika temsilcilerini, biraz önceki kıymetli arkadaşımızın da belirttiği üzere, aslında perşembe günü bu işe geçmeden önce dinleseydik keşke, bu konudaki çekincelerini. "Bir şey olur mu?" diye, hayır, olmazdı ama en azından, yarısı tamamlandıktan sonra, bu sendika temsilcisi arkadaşlarımızın talepleri temenniden öteye geçmeyecek, sadece tutanaklara geçecek çünkü ilgili maddelere geçtik, bölüm maddelerine. O anlamda, demek ki paydaşlarla oturulmadı, onlara sorulmadı. Bunun somut bir göstergesi de yine 2'nci arkadaşımızın belirtmiş olduğu "Genel Müdürle bir araya gelemedik." dedi, yanlış almadım, not aldım buraya. "Genel Müdürle bir araya gelip istişare yapabilirdik." dedi, demek ki bir araya gelemedik dedik, ondan sonra da...

TÜRK ENERJİ-SEN GENEL BAŞKANI MUSTAFA TÜMER - Geldik, sonrasında gelemedik.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yani sonrasında gelemedik veya ben yanlış dedim ki zaten, şeyi kaybolunca yani bu düzenleme geçince zaten siz o sıfatla zaten orada olamıyorsunuz, o tespitiniz de aynen doğru.

Burada belirtmek istediğim şu: Paydaşlarla alakalı bir problem var. Biraz önce, Ahmet Bey de bahsetti, tabii, Kırıkkale'yi ben çok ayrıntılı bilmiyorum ama bir kişiyle bile istişare yapılmaması, bölgede 3 milletvekili var, 1 milletvekiline bu konuda görüş sorulmaması, düşünceleri nedir diye ilgili sendikal kuruluşlardan görüş alınmaması ayrı bir eksikliktir; demek ki bu konuda bir toplumsal hafıza, bir toplumsal konsensüs oluşmamıştır. Bunu, zapta geçmesi açısından, bir kere daha belirtmek istiyorum.

Şimdi, önergelere ilişkin değişiklikler var. İlk yaptığımız toplantıda söz konusu düzenlemeye ilişkin olarak arkadaşlarım, Milliyetçi Hareket Partisinin Kırıkkale Milletvekili Halil Bey de o kaygılarını dile getirdi, özellikle diğer milletvekili arkadaşlarımız da hep özelleştirmeyle ilişkin bir olmayacağını, eğer yasanın içerisine bir madde serpiştirip de bir bariyer koyulursa buna ilişkin bir sıkıntı olmayacağına ilişkin güvence verildi. Şimdi de maddeye ilişkin işte, önergeler veriliyor. Alelacele hazırladığın şeyi şu: Demek ki burada bir eksiklik var; iktidar partisi temsilcileri tarafından da verilen önergelerde kanun metni içerisinde istifham oluşturtulacak, soru işareti oluşturacak boşlukların olduğunu, bunların da Komisyonda verilen önergelerle düzeltilmeye çalışıldığına ilişkin bir tespit var. Görülüyor ki eğer bu şekilde geçerse, Genel Kurula indiği zaman da önergelerle düzeltilmesine ilişkin beklentiler var, öyle gözüküyor yani ona ilişkin beklenti. Ha, bu yasama tekniği açısından bir zafiyet midir? Değildir yani bu bir eleştiri konusu da olmayabilir ama bu kadar kısa maddelik, bölümü bile olmayan yani bölüm üzerinde konuşulmayacak bile, 2 bölüm, 3 bölüm hâlinde olmayacak, 12 maddelik bir temel kanun teklifinin bu şekildeki önergelerle düzeltilmesi kanun teklifinin alelacele hazırlandığına ilişkin bir problem teşkil ediyor ve sendika temsilcisi arkadaşlarımız biraz önce anlattıkları şeylerde ciddi kaygılar içerisindeler yani özellikle, kişilerin, çalışanların sosyal güvenceleri, gidecekleri yerlerdeki statüleri, ücret, hak, maaş alacakları açısından ciddi bir tereddüt içerisinde olduklarına ilişkin kaygılarını dile getiriyorlar ve bu kaygılarında da haklılar.

Değerli arkadaşlar, biz, en başından beri, bu anonim şirketle alakalı, A, B, C planıyla alakalı kaygılarımız olmasa, sadece orada kalsak, dersiniz ki: "Problem yok gibi gözüküyor." gibi anlatılabilir çünkü daha önce, işte, ASELSAN gibi HAVELSAN gibi, TUSAŞ gibi olaylarla alakalı örnek verdi Sayın Bakan, buralarla alakalı "Başarılı anonim şirket tecrübeleri yaşanmıştır." filan dedi ama bizim kaygımız şu: Bunun burada durmayacağına ilişkin, bir kere daha anlatıyoruz yani bu talebin burada durmayacağına ilişkin bir kaygımız var. Siz karşı argüman olarak şunu ileri sürüyorsunuz: Kamu iktisadi teşebbüsünü özelleştirebiliriz, "şimdi de özelleştirebilir." deniliyor; doğrudur, buna ilişkin bir süreci buradan da başlatabiliriz diyoruz ama bir şeyi göz ardı etmeyelim; bir AŞ ile kamu iktisadi teşebbüsünün özeleştirilmesiyle alakalı bir maraton yarışını -40 kilometreden, 30 kilometreden başlamak ayrıdır, 0 kilometreden başlamak ayrıdır- yani AŞ'yi özelleştirmek çok kolay arkadaşlar. Buna ilişkin kaygılarımızı bir kere daha ileri sürmek istiyoruz.

Biraz önce AK PARTİ'den değerli arkadaşlarımız Veli Bey'e cevap veriyorken uçak fabrikası örneğini verdiler,1946-1947. O ayrı bir olaydır. 1946-1947'ye giderseniz o zaman ki şeyler, mesela Truman Doktrini, Marshall yardımı, Türkiye'nin o tarihte ki şeyinin değişmesi, jet motorlarının ön plana geçmesi, pistonlu uçak motorlarının geride kalması, Türkiye'ye hibe yöntemiyle orada beş yıl içerisinde 1900'e yakın uçak verilmesi ilginç bir olaydı ve Türkiye şey değiştirmiştir. Ha, doğru mudur? O dönemin koşullarında bunu yapmışlardır, doğru da değildir, evet. Keşke, o üretim devam edebilseydi ama 1946'lardan sonra, 1950'lerden sonra Türkiye şeyle alakalı bu sistemini değiştirmiştir.

Özellikle İstanbul Büyükşehirde... Hangi arkadaşımız söyledi böyle böyledir diye, burada mıdır, bilmiyorum. Aslında, burada olsaydı... Bir sonraki madde de cevap vereyim, ona ilişkin bende de somut bilgiler var.

Değerli arkadaşlarım, personel durumuyla alakalı şunu ifade etmek istiyorum: Özelleştirme yapılmasının kolay olabilmesi daha çok Makine ve Kimya AŞ olmasına bağlı. Bazı sendikacı... İlk konuşan sendikacı arkadaşımızı bunu kabul etmiş gibi gördüm yani "Makine ve Kimya AŞ" diye bahsetmeye başladı, artık herhâlde kulağa hoş geliyor sizin için yani zımnen kabul etmiş gibi gördüm sizi.

TÜRK METAL SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HALİL FAKİ ERDAL - Sizin düşünceniz.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Yani ben öyle gördüm. "Makine Kimya AŞ" diye ifade ettin 3-4 kere, ben öyle algıladım yani size karşı bir ön yargım yok.

TÜRK METAL SENDİKASI GENEL BAŞKAN YARDIMCISI HALİL FAKİ ERDAL - "AŞ oluyorsa" dedim.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Ha, "...oluyorsa" diyorsan başka. Sizi sanki öyle demiş, kabul etmişsiniz gibi gördüm.

Bu konuda daha önce başarısız uygulama örnekleri varken -bu Çelbor'u çok örnek verdiler- Makine ve Kimya'nın TSK ve ülke savunması için çok değerli savunma ürünleri üreten fabrikaların parça parça elden kolay çıkacağı, savunmasız bir yapıya dönüştürülmesiyle alakalı kaygılarımız var. Bunu ilk konuşmamda da söylemiştim. 11 fabrika var, 2 kuruluş var, bir bölümü olmayabilir, toptan olmayabilir ama parça parça buna ilişkin kaygılarımız var.

Oradaki çalışanlarla alakalı bana bazı notlar ilettiler, onları da burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Personelin durumuyla alakalı şöyle kısa bir not, fazla zamanınızı almayacağım. "İşçi, memur, tüm personele yeni kurulacak Makine ve Kimya AŞ'nin temel sözleşmesi sunulmuş mudur?" Bu konuda kaygıları var. Söz uçar yazı kalır; çalışanlardan vaatlere inanmaları beklenmektedir. Özellikle Makine ve Kimya işçilerinin özel bir uzmanlığa sahip olmaları ve anonim şirket olunca sendikal haklar yönünden zayıflayacak olmaları işçilerin işten ayrılmasıyla ciddi kan kaybı söz konusu olacağı, fabrikaların üretim yönünden ciddi sıkıntılara sürükleneceği değerlendirilmiş midir? Fabrikaların üretim hatlarının otomasyon yönünden henüz modernize edilmemiş olduğu göz önünde bulundurulduğunda, çalışan işçilerin bu dönemde yaşayacakları hem maddi hem manevi hakları açısından hem de bulunduğu şehrin ekonomisi açısından ciddi sorunlar yaratacağı değerlendirilmektedir. Bunlar onların tespitleri. Bugüne kadar kamu kuruluşlarında yapılan değişikliklerde ses çıkartsalar da birçok kişi -şeker fabrikası çalışanları gibi- hep hak kaybına uğramıştır. Bu örnekler ışığında, korkusundan ve inancını yitirdiğinde ses çıkaramayan çalışanların hakları nasıl gözetilecektir? Çalışanlara ses çıkarmamaları için "Hepinizle sözleşme imzalanacak." denilmektedir ancak herkesle sözleşme imzalanmayacağı konusunda bir kaygı vardır. Daha önce kurumların şirketleşmelerinde sözleşme imzalayanların üç sene sonunda isterlerse kamuya tahin hakları bulunmaktayken burada hiç değinilmemiş, burada bir boşluk olduğu belirtiliyor; böyle bir hak konulması çalışanların gelecekte iş kaygılarını engelleyecek bir madde olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, "Başka kurumlara geçiş hakları olacak." denilmekte ancak bu şekilde geçişlerde yeni gidilecek yerlerde tecrübeli çalışanlar için birtakım olumsuzlukların olacağı aşikâr bir gerçektir. Çalışanlar açısından isteyen personelin mevcut haklarıyla çalışmaya devam edebilme haklarına sahip olması mevcut maddelere eklenebilmelidir. "Emekli olabilecekken ancak hayat şartları nedeniyle olmayanlara teşvik neden düşünülmemiştir?" şeklinde soruları var. "Kadrolar genişletilmeye çalışılırken liyakatten uzak partizanca yaklaşımlarla işe yabancı, savunma sanayisinde hafızası oluşmamış kişileri değerlendirme politikalarının olmayacağını kim, nasıl garanti eder?" deniliyor; bu tip uygulamaların kurumda bugüne kadar gerçekleştirilmiş olması da çalışanların yeni Makine ve Kimya AŞ'de personel istihdamı konusunda karamsar bir düşünceye sevk etmektedir; bu da çalışanların olabilecek bir düzenlemenin geçmesi durumunda ilerideki statüleri açısından kaygılarıdır. Bu aşamada söyleyeceklerim bundan ibarettir.

Teşekkür ediyorum.