KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Demin de söyledim, her madde de söyleyeceğim, her ne kadar aynı mahiyetteki önerge deniyorsa da bizim önergelerimiz aynı mahiyette değildir. Hüküm kısmı belki olabilir, gerekçeleri farklıdır. Biz, zorunlu olarak, bir mecburiyetten kaynakladığı için bu maddenin tasarıdan çıkarılmasını öngördük yoksa aslında bu maddenin tasarıdan çıkarılmasını öngörmüyoruz ama İç Tüzük'ü yanlış yorumlamanız nedeniyle konuşma hakkını kazabilmek için bunu bu şekilde önergeyle Başkanlığa bildirmek zorunda kaldık, birincisi bu.

İkincisi, Sayın Başkan, tekrar ediyorum, dünden bu yana İç Tüzük'ü çiğniyorsunuz. Çiğnemenin dışında bir sözcük bulamadığım için onu söylüyorum. Yani, İç Tüzük'ü ihlal ediyorsunuz, İç Tüzük'e uygun hareket etmiyorsunuz, İç Tüzük'ü nazarıitibare almıyorsunuz, İç Tüzük'ü işinize geldiği gibi yorumluyorsunuz. 31'inci maddenin bir fıkrasını uyguluyorsunuz, bir fıkrasını uygulamıyorsunuz, 82'nci maddeyi uygulamıyorsunuz yani bütünüyle İç Tüzük'ü uygulamıyorsunuz ama bu, deminde ifade ettiğim gibi, zaten Türkiye'deki şu anki genel iklime uygun. Biz bir hukuk devletinde yaşadığımızı düşünüyoruz ama herkes de biliyor ki şu anda hukuk devletinden eser kalmamıştır. Bunun izlerini burada da görüyoruz, tüm Türkiye'de de görüyoruz. Yani, burada uygulanan, Türkiye'de uygulanan genel uygulamanın buradaki nüvesidir. Bunu da üzülerek ifade ediyorum. gerçekten sırf konuşmak için bunları söylemiyorum. Tarafsız bir insana gidin, İç Tüzük'ün bu hükümlerini okuyun, size ne diyecekler, ona göre gelin İç Tüzük'ü uygulayın. Dediğim gibi, tüm uygulamalarda bunu görmek mümkün. Sayın Cumhurbaşkanının davranışlarında da bunu görüyoruz, Hükûmetin icraatlarında da bunu görüyoruz. Yanlış bir algı yaratma operasyonunun yürütüldüğünü biliyoruz. Dün de söyledik, aylardır biz bunu görüşüyoruz ama Başbakan Yardımcısı Hükûmet sözcüsü olarak -bakın, dikkatinizi çekiyorum Hükûmet sözcüsü olarak- diyor ki: "Bu tasarı Komisyondan üç günde geçti." Kimse de bunu yalanlamıyor. Komisyon Başkanı demiyor ki bu böyle değil, İçişleri Bakanı da demiyor, millet de öyle zannediyor. Biz söylüyoruz ama tüm televizyon kanalları Hükûmetin söylediğini halka iletme yarışında. O nedenle, sanki öyleymiş gibi bir algı yaratılmaya çalışıyor. Sayın Başbakan da öyle. Diyor ki: "Kimse itiraz etmedi. Bunlar, hem Kılıçdaroğlu hem Bahçeli bonzaiyi savunuyorlar, molotofu savunuyorlar." Yani, şimdi, Hükûmet erkânının bu şekilde insanları yanlış yönlendirmesi, yanlış bilgilendirmesi kadar çirkin bir şey olamaz. Sayın Komisyon Başbakanının da İç Tüzük'ü uygularken hukuka uygun davranması gerekirdi ama davranmıyor.

Dünden bu yana MİT Müsteşarının durumunu zaman zaman dile getiriyoruz. Aslolan MİT'in durumunun tartışılır hâle gelmiş olmasıdır, üzücü olan budur yoksa Hakan Fidan meselesi değildir. Hakan Fidan bugün vardır, yarın yoktur. Hakan Fidan yokken de MİT vardı, Hakan Fidan yok olduktan sonra da MİT devam edecektir ama MİT bu hâliyle güvenirliliğini yitirmiştir, bir parti istihbarat örgütü hâline dönüştürülmüştür. Zaten, şimdi Sayın Bal da söyledi, polis devleti filan diyor da bu, polis devletini aşmıştır, artık parti devleti hâline gelmiştir. Partiyle devlet özdeşleştirilmeye çalışılmaktadır. Bunun örnekleri dünyada vardır, nerelerde olduğunu en az siz de bizim kadar biliyorsunuz. Bir an önce bundan vazgeçmeniz lazım.

298 sayılı Yasa'nın Ek 7'nci maddesi açık. Ek 7'nci maddesinin yoruma gelir hiçbir yanı yok. Bakın, diyor ki: "Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri, adaylığı veya seçimi kaybetmeleri halinde, Yüksek Seçim Kurulunca seçim sonuçlarının..."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - MİT Müsteşarının atanması özel bir usulü tabidir. Nedir? Millî Güvenlik Kurulunda görüşülmesi lazımdır. Devlet memurlarının tarafsızlığı esastır ama MİT Müsteşarı daha çok özellikli bir görevi ifa etmektedir. Adında "millî" kelimesi vardır, görüşülmemiştir.

Yani, şimdi, bir de MİT Müsteşarının MİT'e ne zaman intisap ettiği konusunda da belirsizlik var, biz bilmiyoruz çünkü bu onaylar veya kararnameler gizli olduğu için yayınlanmamaktadır Resmî Gazete'de. Ama yasa diyor ki: "MİT'e intisap ettikten itibaren beş yıl geçmeden görevinden şu veya bu şekilde ayrıldı takdirde beş yıl geçmeden devlet memurluğuna dönemez." Bakın, MİT Müsteşarlığına veya aynı göreve dönemez demiyor, devlet memurluğuna bile dönemez diyor. Ama biz, bu tarihleri bilmiyoruz, elimizde bilgi yok, belge yok, siz de açıklamıyorsunuz, Hükûmet de açıklamıyor, İçişleri Bakanı da açıklamıyor.

FARUK BAL (Konya) - Tarihler değiştirilmiş.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Değiştirilmiş. Yani, şimdi, bu devletin -devlete demem, ben hiç devlete öyle demem ama- bazı görevlilerine nasıl itimat edeceğiz? Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü yanlış, gerçeğe aykırı beyanda bulunuyor, MİT'le ilgili belgeler değiştiriliyor. Bunlara bakarak nasıl yapılan işlerin doğru olduğunu söyleyeceğiz.

Bir de dünden bu yana söylüyorum. Bu 63 maddeyi İçişleri Bakanlığı neden çekme ihtiyacı duymuştur? Arkadaşlar, aydınlanmak istiyoruz. Yani, Bakan değiştikten sonra İçişleri Bakanlığının politikasında bir değişiklik mi olmuştur? Yeni İçişleri Bakanı bu maddeleri gereksiz mi görmüştür? Yeni İçişleri Bakanı bu maddeleri gereksiz gördüyse Komisyon ve Genel Kurul neden bu kadar meşgul edilmiştir? Bunu bize açıklasınlar. Acaba Bakanlığın politikası değişti mi? Sayın Bakan Bakanlığın politikasını değiştirebilir, olabilir ya, tarafsız Bakan artık. Tarafsız olduğuna göre belki tarafsız bir gözle bakacaktır. O nedenle, bizi aydınlatmasından fayda var Bakanlığın diyorum, teşekkür ediyorum.