KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Sayın Başkan, Sayın Müsteşar, Bakanlık temsilcileri, sivil toplum örgütleri ve sektör temsilcileri, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım; konuştuğumuz madde bu tasarının belki de en önemli maddelerinden bir tanesi. Bu madde Yargıtay hukuk dairesinin almış olduğu kararla kayıp kaçak oranlarının vatandaştan tahsil edilemeyeceğini, tüketiciden tahsil edilemeyeceğini, geriye ödenmesi gerektiğini ve bunların geriye dönük ödemesinin yapılması konusunda devlete, Hükûmete bir görev yüklemiş ve tüketici uzun bir uğraş sonucunda bu hakkını elde etmiş. Şimdi, bu hak elde edildikten sonra Hükûmet büyük bir telaşa düşmüş, yasa değişikliği yapmak üzere çeşitli torba kanunlarla -bugün başlayan, dün akşam Mecliste başlayan kanuna da koymuşlardı- alelacele bunu değiştirme noktasına gelmiştir. Aslında çok küçük görülebilecek bir iş çok önemli bir devlet yönetme anlayışı farkını ortaya koyuyor. İlk defa, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti olmaktan çıktı, kanun devleti hâline gelecek bu değişiklikle. Hukuk devletiyle kanun devleti birbirinden farklıdır. Hukuk devleti dedi ki: "Tüketiciden bu parayı alamazsın." Bu Hükûmet ne yaptı? Kanun çıkararak bunu elinden aldı yani hukuk devletini kanun devletine dönüştürdü. Çağdaş demokrasilerde devletler kanun devleti olamazlar, hukuk devleti olurlar. Demokrasilerin temel kriterleri, ölçüsü hukuk kurallarına ve evrensel hukuk normlarına uymaktan geçer. Bu noktada devletin görevi ezileni, hakkı gasbedilmiş olanı, mağduru, hukuk karşısında ona destek vererek onu etkin kılabilmek, hakkını arayabilmektir. Tüketiciler ve bu tüketimi yapan tüm kesim... Tüketiciden kastım evinde çok az elektrik tüketen ile sanayide elektrik ödeyip ürününü uluslararası pazarda satan, pazarlayan insana kadar hepsi tüketicidir. Yaklaşık 35 milyon abone var herhâlde, 35 milyon abonenin bu konuda ortak duyarlılığı "Ben tükettiğim kadar elektrik parası ödemeliyim. Benim tüketimimden fazlasını, Hükûmetin, Bakanlığın veya teşkilatın kendi hatalarından kaynaklanan elektrik kayıp ve kaçağının bedelini bana ödettirirseniz bu, hak ve adalet olmaz, bu ancak zorla devlet gücünü kullanarak, kanun gücünü kullanarak benim üzerimde baskı kurmaktır." Bugün çıkaracağınız 8'inci maddenin özeti budur arkadaşlar. Kesinlikle yaptığınız olay budur. Elektrik dağıtımı konusunda, devlet, uzun yıllar belirli noktalara geldikten sonra sizin döneminizle politika değişikliği, yeni bir rota çizmiştir kendine. O rota nedir? "Ben, devlet olarak elektrik işletim ve dağıtımında dağıtım şirketleri vasıtasıyla bu işi gerçekleştireceğim." Devletin, cumhuriyetin yıllarca birikimiyle kurulmuş olan bu elektrik dağıtımında önemli paralar alarak da ihalelere çıktınız. İhalelerde ne dediniz? Size burada bulup rakamlarını gösteririm. Her bölgenin kayıp kaçak oranlarını gösterdiniz. O kayıp kaçak oranlarına hedef koydunuz, düşürme hedefi koydunuz: "O kayıp kaçak oranları düşecek." Bizim yapamadığımız, cebinize aldığınız... Özelleştirmeyle paraları cebinize koydunuz, artı, döndünüz, dediniz ki: "Ey özelleştirilen dağıtım şirketi, sen benim koyduğum takvime göre yatırım yapacaksın. Bu yatırımı da tüketiciden, vatandaştan alacaksın, böleceksin yıllara, o faturaya onu ilave edeceksin." Yani, devlet bir kuruş bundan sonra bu elektrik dağıtım işine para harcamayacak ama devlet parayı alacak. Yılların birikimi olan dağıtım şebekelerinin bedelini pat diye dağıtım yaptığı şirketlerden kasasına koyacak. En çok ağlayan şirket bile, Dicle Dağıtım burada diyor ki: "Biz..." Ne verdiklerini okuyayım: 387 milyon Amerikan doları bedel karşılığı özelleştirilmiş Dicle Elektrik; 125 milyon Amerikan dolarını ödemiş, 270 milyon Amerikan doları daha ödeyecekmiş. Milyon dolarları alacaksanız cumhuriyetin kurduğu bu dağıtım şirketlerinden, ondan sonra devlet yatırım yapmayacak, artı, bu dağıtım şirketleri o süre içerisinde verilen hedeflere de uymayacaklar, uyamayacaklar, ondan sonra da kayıp kaçak oranları artacak, artan kayıp kaçak oranlarını vatandaşın sırtına yükleyeceksiniz, hukuk buna "Dur." deyince, "Ey iktidar, ne yapıyorsun kardeşim? Bu vatandaştan bunu alamazsın." deyince telaşa kapılacaksınız, döneceksiniz, diyeceksiniz ki: "Ya, biz bugüne kadar vatandaşın sırtından -bu rakamları- 33 milyar para topladık. Topladığımız paralar faizleriyle üzerine binerse 100 milyar doları bulacak. Biz bunu ödersek batarız." Kardeşim, bu milletin sırtından bunca zamandır aldığınız para bu. Bunu, kayıp kaçak bedelini almışsınız. Şimdi "Bu para alınırsa batarız. Ne yaparız? Hemen hukuku aşalım, bir kanun çıkaralım. Kayıp kaçağı ortadan kaldıralım tanımla, 'teknik kayıp' diyelim. Teknik kaybı da elektriğin üretildiği yerden başlayarak tüketicinin sayacından çıktığı noktaya kadar olan 'teknik' ve 'teknik olmayan kayıp' diye, kayıp kaçak ile elektrik iletim hatlarından kaynaklanan kaçakları toplam bir tanımla tarif edelim ve kanuna diyelim ki: Bunlar teknik kayıptır. Bu teknik kaybı tüketici ödemek zorundadır. Bunun kaçışı yoktur. Bunun için de mahkemeden geri dönüş olmayacak tüm yasal düzenlemeleri 8'inci, 9'uncu, 10'uncu maddelere yerleştirelim. Böylece öyle bir zırh örelim ki kendimize, tüketici bundan sonra mahkemeye gittiğinde hak arayıp da bana geri dönüp kayıp kaçak oranlarından dolayı hak iddia edemesin." diye kanun yapıyorsunuz. İşte dediğim olay bu, hukuk devletinden kanun devletine geçtiniz. Böylece, artık Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, Türkiye Cumhuriyeti'nde hukuk tanımından, hukuk devleti tanımından vazgeçmiştir, yoktur böyle bir şey. Siz kanunla hukukun önüne bariyerler koyuyorsunuz, zırhlar örüyorsunuz, tüketicinin hak arama özgürlüğünü kesin bir şekilde engelliyorsunuz.

Elektrik dağıtım olayında da ciddi bir başarısızlığı burada görmek mümkündür. Bakınız, dağıtım şirketlerinde yaşanan olaylar bunun açık göstergesidir. Bunların hepsini size söyledik zamanında. Elektrik Kanunu çıkarken de söyledik. Açma kapama paralarından tutun, diğer tüm tahsilatlarda ve benzeri olaylarda, devletin, özelleştirdiği dağıtım ağını denetleme görevi konusunda ciddi bir zafiyeti de vardır, sistem de ciddi bir şekilde açık vermektedir ve zafiyet göstermektedir. Tüm bunlara baktığınızda, sizin elektrik dağıtım politikanız iflas etmiş bir noktadadır. Hatta o kadar iflas etmiştir ki -Dicle Elektriğin raporu burada- "Ben bu işte artık beceremiyorum." diyebilecek kadar, dağıtım şirketleri isyan noktasına gelmiştir. Bu ne demektir? Bu demektir ki siz enerji politikalarında dağıtımın özelleştirilmesiyle ciddi bir sıkıntıya girdiniz.

Dün, Sayın Bakan diyor ki: "Ben elektrik üretimini artırdım." Ben bazı dağıtımcılarla da konuşuyorum, "Zararına elektrik dağıtıyoruz." diyorlar. Dün piyasada elektrik çok ucuzdu. Eğer bugün elektrik kesintileri olmuyorsa, sanayi üretimi durduğundandır arkadaşlar, sanayideki küçülmeden dolayıdır. Siz sanayi küçüldüğü için şu anki mevcut durumla idare ediyorsunuz vaziyeti. Aslında Türkiye normal büyüme trendini devam ettirmiş olsaydı, mevcut enerji üretimi, elektrik üretimi, Türkiye'nin artan ihtiyaçlarına cevap verebilecek noktada değildi. Savunma hazırlayabilirsiniz Sayın Başkan. Bu söylediklerim realitedir, gerçektir, piyasanın söylediği şeylerdir. Bunlara cevap vermeniz yetmiyor. Sözle cevap vermek değil, piyasaya gidip o piyasada bunları görmekten geçiyor. Türkiye'nin büyüme oranları bugün 2,5'lara düştüğü için, hele hele giderek de daha sıkıntılı bir süreci yaşadığı için, Türkiye'de sanayi üretiminde gerileme ileri boyutlara ulaştığı için ciddi sıkıntılar çekiliyor.

Şimdi, 8'inci maddeyle yapmak istediğiniz bir tanım değişikliğidir. Bu tanım değişikliği ciddi bir zafiyeti ve ciddi bir hukuk aşımını gündeme getirmektedir. Dediğim gibi, bu noktaya hiçbir tüketici, sadece tüketici dernekleri değil, bakınız, belki buraya gelip söyleyemiyorlar ama, sanayici, KOBİ, esnaf... Esnaf dükkânına gidiyorsunuz, adam 500 liralık elektrik faturası ödüyor, kayıp kaçak bedeli, 100-150 liraya yakın diğer girdilerini ödüyor; yazık değil mi bu adama? Bir günde parasını ödemesin, şak diye kesiliyor. Dolabında şarküterisi mi varmış, eti mi varmış, bilmem nesi mi varmış, hiç kimsenin acıdığı yok. Ama aynı devlet, başka taraflarda bu kayıp kaçağın önlenmesi konusunda hiç adım atmadığı gibi oturup bu işin pazarlıklarını yapıp borcunu ödemeyenlerin elektriğini kullanmasına devam etmesine göz yumuyor. Ciddi bir şekilde bu zaaflar ortadadır. Bunlar ortadayken şimdi, tüketicinin hukuk önünde zaferini gölgeleyecek, perdeleyecek, ortadan kaldıracak bir yasa değişikliğine biz bu kamuoyuyla birlikte izin verilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Burada tüketici dernekleri var, üreten insanlar var, üretimin paydaşları var; herkes burada görüşünü söylesin. Eğer bu konuda bir adalet kurmak istiyorsanız bu tanımlamayı kaldırmanız lazım. 8'inci madde Türkiye'de hukuka, adalete uyan, zamanında borcunu ödeyen, tükettiğini ödeyen insanları cezalandıran; tükettiğinin parasını ödemeyen ve ciddi bir şekilde kayıp kaçağa neden olan kişilerle Enerji Bakanlığının yanlış politikalarının ödüllendirilmesi demektir. Ödül, doğruyu yapanlara verilir, yanlışı yapanlara değil. Siz şimdi, yanlış yapanlara ödül veriyorsunuz, doğru yapanları cezalandırıyorsunuz. Bu tanıma Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk iktidarı son verecektir, inanıyorum buna.

BAŞKAN - Yani AK PARTİ.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Türkiye'nin bundan sonraki ilk iktidarı Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı olacaktır, hiç merak etmeyin.

Teşekkür ederim.