KOMİSYON KONUŞMASI

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sivil toplum örgütlerimizin kıymetli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde görüşlerimizi kısaca beyan etmeye çalışacağız.

Değerli katılımcılar, hayvanların yaşam hakları anayasal güvence altına alınmalı ve Anayasa'da "hayvan" tanımı yeniden yapılmalıdır. Anayasa'da devlete, doğal hayatı ve hayvanların yaşam haklarını korumakla sorumluluk getirilmelidir. Avrupa Birliği Anayasasında birçok Avrupa Birliği ülkesinin mevzuatında olduğu gibi, hayvanlar, doğuştan gelen haklara sahip ve duyguları olan, hissedebilen bireyler olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu Raporu' da en temel çıktılarından biridir. Kanun teklifinde, hayvanlara karşı işlenen suçlarda, sahipli, sahipsiz hayvan ayrımını ortadan kaldıracak tek bir atıf, tek bir kelime yok. Mal mı, canlı mı; tek vurgu yok. Araştırma komisyonu raporunu da çöpe atan, üretim, satış, köle gibi sergileme, öldürme vesaire; hayvanların sırtından her türlü yöntemlerle para kazanmanın serbest bırakıldığı, âdeta hayvanlar değil insanlar için hazırlanan bir kanun teklifi geliyor önümüze. Teklifte, hayvana şiddet, işkence, öldürme, tecavüz -trajik biçimde kanun maddesinde tecavüze "cinsel ilişki" denilmiş, sanki hayvanların rızası varmış gibi- dövüştürme, deve, boğa güreşleri, folklorik hariç tutulmuş, fiiller çok medyatik olup ülke gündemine oturmamışsa altı aydan başlayan ve hapis yatışı cezalar öngörülmüş. Ceza alt sınırları üç yılda başlamadığı sürece hapis yatışı olmayacaktır. Kabahat olarak görülen kimi ağır suçlarda komik para cezaları öngörülmüştür. Hayvan hakları ihlalinde, suçüstü dışında -nasıl olacaksa- tüm şikâyetler sadece tarım il ve ilçe müdürlüklerinde yapılacak. Hafta sonları ve mesai saatleri dışında ise elimiz kolumuz bağlı, nereye şikâyet edeceğiz, ilgili merci nerede? Bulsak da arayıp şikâyet etsek; böyle boşluklar var. En fazla hak ve yaşam hakkı ihlallerinin yapıldığı belediye görevlilerine ceza konusunda hiçbir madde yok. Belediye yetkililerine cezai yaptırım uygulanabilmesi için başkanların asli görevleri arasına hayvanları da almak için 2 farklı kanuna ek yapılması gerekmektedir. Teklifte, bununla ilgili hiçbir ibare yok yani belediyelere cezasızlık devam edecektir. Bunu birçok belediyede gördük; hayvanların nasıl katledildiğini örnekleriyle gördük; onun için bu çok önemli. İki yıl içinde tüm sahipli hayvanların dijital kayıt altına alınması zorunlu yoksa hayvan sahibine para cezası getirilmiş. 25 bin nüfuslu yerlerde belediyelere bakımevi kurma zorunluluğu yok. İnsan nüfusu ile hayvan bakımevi kurma arasındaki bağlantının hiçbir ilgisi yoktur; aksine, kırsal bölgelere hayvanların atılması sıkça yaşanır ve üreme döngüsü kontrolsüz devam eder. İnsan nüfusu baz alınmadan, her belediyenin küçük çaplı tedavi ve kısırlaştırma merkezi kurması şarta bağlanmalıdır.

Değerli katılımcılar, en çok sokak hayvanı popülasyonu olan kırsalda hayvanlar kısırlaşma veya tedavi için en yakın bakımevi olan ilçeye götürülecek. Köpekler giderken yine farklı ilçelere atılacak; yaralı, kazalı, tedavi gerektirenler yollarda hayatını kaybedecek. Mobil kısırlaştırma yasadan çıkarılarak yasaklanmamıştır. 75 bin nüfus ve üstündeki büyükşehir ve ilçe belediyelerine bakımevi kurma zorunluluğu için iki buçuk yıl gibi bir süre, 25 bin ile 75 bin nüfuslu yerlerde ise dört-beş yıl verilmiş. Dört-beş sene içinde tüm hayvanları kimliklendirerek kayıt altına alarak nüfusu kontrol edeceklerini beyan eden kanun yapıcılarının bu süre zarfında popülasyonu nasıl kontrol altında tutacağı maalesef bir muamma.

Sahipli hayvanı terk etmeye ceza birkaç paket mama ücreti olan 2 bin TL olarak öngörülmüştür, bu kabul edilebilir bir durum değildir. Yasaklı ırk köpeklerinin kapsamının genişletilmesi Bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmeliğe bırakılmış, bu arada, tüm sahipli yasaklı köpekler ve gebe olanlar altı ay içinde dijital kimliklendirilerek kayıt altına alınacak, park, bahçe, nüfusun yoğun olduğu yerler dışında sadece ağızlık ve tasmayla gezdirilecek, komşu veya husumet duyularak şikâyet üzerine çok sakin ve iyi huylu olmasına şikâyet edilerek el koyulmuş sahipli, yasaklı ırk köpekler sahiplerine geri verilmeyecek; bu hayvanlar sahiplerine geri verilmelidir. Barınaklardaki sahipsiz yasaklı ırklar sahiplendirilmeyecek, barınaklarda yaşadıkları küçük hücrelerde ölüme terk edileceklerdir. Kara ve su sirkleri ve yunus parkları, hayvanlar yaşam döngüsünü tamamlayana kadar açık kalacak, yenileri açılmayacak. Kendilerine defalarca anlatmamıza rağmen, yetkililerin, ölen yunusun çipinin kolaylıkla kaçak yolla getirilecek hayvanlara takılabileceğini ya da sürekli yavru doğumları olacağını nasıl hesaplamadıkları anlaşılır gibi değil.

Hayvanat bahçeleri, "doğal yaşam parkları" adı altında devam edecek, yenileri açılabilecek; "doğal yaşam parkları" ibaresinin başına "yaban hayvanı" konmaması bu parkların sokak hayvanları için de kullanabilme olasılığı açısından ayrıca kafalarda soru işareti oluşturmaktadır. Atlı faytonlara yasak yok, İl Hayvan Kurullarına bu konuda yetki veriliyor. İl Hayvan Kurullarının çalışma prensiplerini bildiğimiz için bu konuda hiçbir umudumuz da yok.

Kısacası, 5199 sayılı Yasa üzerinde yani TCK'ye alınacak ama bundan bir yarar görmeyecek, işlevsiz olacak, hayvanların kaderi yine ilgili kurum, kuruluşlar, bürokratların insafına bırakılacak. Sokaklarda popülasyonun artmasının ve sahipli hayvanların terk edilmesinin önüne geçilemeyecek. Deney hayvanları, fayton atları, yük hayvanları, yaban hayvanları, üretiminde kullanılan hayvanlar, sahipsiz ya da barınaklardaki yasaklı köpekler ve diğer tüm tür can, hayvanlar "can" değil, "mal" olarak görülmeye devam edecektir.

Değerli Başkan, burada da ifade edildiği gibi, daha önce kurulan araştırma komisyonu raporundan oluşan görüşlerin bu yasa taslağına yansıtılmamış olması, söz konusu Komisyonda uzun bir süre çalışma yapan değerli milletvekili arkadaşlarımızın emeğine saygısızlıktır. Siyasi iktidar olarak her yasal düzenleme öncesi muhalefete "Birlikte yasa yapalım, sizlerin katkılarına da ihtiyacımız var." diyorsunuz ancak "Siz diyeceğinizi deyin, biz bildiğimizi yaparız." anlayışından bir türlü kurtulamıyorsunuz. Dileğimiz, hiç olmazsa bu hayvan hakları konusunda, canlılarla ilgili bu düzenleme konusunda en azından sivil toplum örgütlerini, muhalefeti -Allah aşkına- canlıların hatırına, hayvanlarımızın hatırına bir kerecik dinleyin ve bu yasayı el birliğiyle, içimize sine sine, altına hepimizin imzasını koya koya çıkaralım diyorum, yine de ümidim yok ama temenni ediyorum.

Herkesi saygıyla selamlıyorum.