KOMİSYON KONUŞMASI

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Evet, şimdi, gerçekten sakin olmaya çalışarak konuşmaya gayret edeceğim çünkü sizin Başkan olduğunuzdan beri, daha öncesinden beri de aslında bu Komisyon ne zaman... Mart ayında bir toplandı, dört ay önce; onun öncesinde de zaten sekiz ay önce toplanmıştı yani on iki ayda 2 kere toplanan bir Komisyon; ortalık kadın cinayetleri kaynıyor, ortalık toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri kaynıyor ve böyle bir ortamda gayet... "Pişkin" diyeceğim yani gerçekten böyle bir durumda...

BAŞKAN FATMA AKSAL - Bence burada hakaret etmeyelim kimseye.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yok, size değil, size değil.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Yani hiçbirimize lütfen... Burada, Komisyonda birlikte çalışıyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yok, size değil. "Pişkinlik" bir hakaret de değil, rahatlıktır pişkinlik yani rahatlıktır, aynı zamanda umursamamaktır. Böyle bir hâlde, toplum böyleyken, ülke böyleyken bir senede 2 kere...

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sürece söylüyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sürece söylüyorum evet. Ben konuştuğumda hiçbir zaman hakaret etmedim kimseye, öyle bir söz diline ihtiyacım yok, merak etmeyin.

Bu durumda, bu Komisyon 2 kere toplanıyor ve şu anda, bizden dekor olmamızı yani gerçekten dekor olmamızı istiyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Filiz Hanım, siz bir buçuk sene İstanbul Sözleşmesi'nin etkin uygulanması, izlenmesi için kurulan alt Komisyonda çalıştınız ama kusura bakmayın, İç Tüzük şimdi 'Bu Komisyon kadük oldu, raporunu da hazırlayamadık, olsun bir buçuk sene çalıştınız, ne olacak. Ya, oyun mu oynuyoruz! Gerçekten, oyun mu oynuyoruz burada? Yani buna öfkelenmemek benim için mümkün değil çünkü hangi komisyona girdiysem -ister Rabia Naz olsun, ister Ensar Karaman çocuk istismarı olsun, ister hayvan hakları olsun- gerçekten hakkını vererek çalışmak isteyen bir milletvekiliyim. Benim halka karşı sorumluluğum var, size karşı sorumluluğum yok ve bu sorumluluğu yerine getirerek o Alt Komisyonda bir buçuk sene çalıştım ben ve o Komisyonun raporunu istiyorum, raporunu. O Komisyona onlarca kurum geldi, STK'ler geldi, barolar geldi, yargı mensupları geldi; hepsi bu sözleşmenin gerekliliğini anlattılar, sizin üyeleriniz de anlattı. Ben bu yeni kurduğunuz, bizim terk ettiğimiz Komisyonda da söyledim, kendi emeğinize saygısızlık değil mi ya bu? Hülya Hanım'a saygısızlık değil miydi, Canan Hanım'a saygısızlık değil miydi, İstanbul Sözleşmesi için aynı şekilde çalışan AK PARTİ'li insanlara saygısızlık değil miydi? Tamam, değil, hadi sizin için değil ama bize saygısızlık.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Filiz Hanım, taraf olmadığımız bir sözleşmenin etkinliğinin, uygulanmasının araştırılması, raporu falan...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Şu andan bahsetmiyorum. Fatma Hanım, Allah aşkına, oyun oynamıyoruz, gerçekten bana hiç cevap vermeyin.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Tamam vermeyelim, siz konuşun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Siz bazı verili şeyleri sunuyorsunuz; evet, rolünüz bu olabilir ama benim rolüm bu değil.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Bence birbirimize "rol yapıyorsunuz" demek... Ben kendime "rol" kelimesini yakıştıramam, siz yakıştırıyorsanız buyurun, kullanın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Dediğim gibi, ben halka karşı sorumluyum, çalıştığım komisyonun raporunu isterim kardeşim. Raporunu vermiyorsanız da bu rapor çıkmıyorsa da bize rağmen kalkıp da kadüktür madüktür gibi bizi bu oyuna dâhil etmeye çalışıyorsanız da ben buna isyan ederim.

Evet, bu Komisyonu, Alt Komisyonu kuran burasıydı, KEFEK'ti, Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu ve bu sözleşme kaldırılırken bu Komisyon yani KEFEK ağzını açıp tek laf etmedi. Aile Bakanı bile kalkıp dedi ki: "Bu sözleşmeden çıkıldıktan sonra -o terk ettiğimiz Komisyona geldiğinde- gerçekten bana bile telefonlar geliyor 'Şimdi, biz artık suçtan kurtuluyoruz mu, öyle mi?' diye. Bunu bile böyle anlıyorlar." Bu toplumda gerçekten buna neden oldunuz. Öncelikle, buna protestomu bir kez daha ifade etmek isterim.

Samimiyet gerekiyorsa eğer, burada şu samimiyet gerekir: Gerçekten, bu raporu vermeden samimiyet olmaz. "Çekilme kararına ilişkin dört ay boyunca sessiz kalan KEFEK'in samimiyeti nerede?" diye aynı zamanda sorgularız burada, bunu bütün kadın örgütleri adına yapmak isteriz. Ayrıca, burada bir diktatörlük varsa bunu bilelim, bu başka bir şey. Hani "Biz çoğunluğuz, biz böyle karar aldık, biz zaten açıklamayacağız, biz zaten bu yazıyı okuruz, gidelim."se o zaman KEFEK'i de feshedin.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Açıklamıyoruz, biz İç Tüzük'ümüze göre hareket ediyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - KEFEK'i de kapatın, hiç manası yok zaten. Çünkü biz niye gitmişiz, orada çalışmışız, o öbür Komisyon, işte Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonu? Dalga mı geçiyoruz ya! Gerçekten bir buçuk sene şiddetin sebeplerini araştırmışız, sonra kalkıyoruz, öbür Komisyonda "Şiddetin sebeplerini araştıralım." diyoruz.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Herkesin ortak önergesiyle kuruldu o Komisyon.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Kuruldu tabii.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Evet yani sizin de ortak önergeniz...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Biz biliyor muyduk İstanbul Sözleşmesi'nden çekilineceğini? On bir gün sonra çekildiniz, niyet oymuş meğerse, orada da bizi dekor yapmak istemişsiniz. Bunu kabul etmedik, 1 Temmuza kadar biz direndik çünkü dedik ki: "Vazgeçin bu kararınızdan." Ondan sonra ayrıldık yani.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Bence, esas olan, hepimizin...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Şimdi böyle konuşmayacağız, gerçekten sizinle bu şekilde konuşmayalım çünkü bir daha da söz almayacağım. Gerçekten, komisyonlar da niye kuruluyor, bilmiyorum.

Şunu da aynı zamanda protesto ediyorum: Dün bize gönderdiniz bunu. Böyle bir hakkınız yok ya! Toplantı kararını dün gönderiyorsunuz ve dün diyorsunuz ki: "Komisyon önerilerinizi bildirin." Niye? Çuvala mı girdi, günler çuvala mı girdi?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Biz, geçen toplantıda, bir önceki toplantımızda sizden alt komisyona ilişkin önerilerinizi istedik.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, dün söylüyorsunuz toplantı tarihini.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Dün söylemedik.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Toplantı tarihini dün söylüyorsunuz. Bizim her zaman hazır komisyon önerilerimiz vardır, onda sıkıntı yok. Toplantı tarihini dün söylüyorsunuz.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - İki gün önce, evet, en kötü iki gün önce.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ya, biz dün öğrenmedik mi?

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Herkesin programı var, osu var, busu var.

BAŞKAN FATMA AKSAL - İç Tüzük gereğince bildirilmesi gereken zamanda bildirildi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Dün söylendi, işte danışmanım da burada, dün söylendi. Ya, dün değil, evvelsi gün olsun, ne fark eder? Allah aşkına, gerçekten ayıp ediyorsunuz.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Bakın, Filiz Hanım, siz de takdir edersiniz, herkesin programı da çok değişiyor yani bir ay önceden de belirleyemiyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Vallahi, bizim kadar yoğun programı olan olmasın, baskı gören olmasın.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Vallahi, hiç şüpheniz olmasın ki herkesin gündemi çok yoğun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bu arada, bir siyasi cinayet işlendi, onunla ilgili de acımız olmasın ama herkesin var, bu iş değil, böyle çalışma usulü olmaz. Ondan sonra diyorsunuz ki, şimdi bugün daha diyorsunuz: "Dört gün içerisinde de üyelerinizi bildirin." Ya, gerçekten bir sene toplanmamışsınız, ondan sonra iki gün içerisinde bizden bunları yapmamızı bekliyorsunuz.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Meclis kapanıyor bir de haftaya.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Meclis kapanıyor. Bütün bunlar... Evet, bizim için protesto.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Haftaya Meclis kapanıyor, komedi yani.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Bakın, İç Tüzük'ümüze göre dört gün içinde vermeniz gerekiyor yani biz İç Tüzük'ümüze göre hareket ediyoruz, İç Tüzük'ümüze göre de dört günümüz var.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - İç Tüzük'ünüze göre hareket edin.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, gelecek hafta Meclis kapanıyor, ne yapacağız?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Gelecek hafta Meclisimiz çalışıyor Suzan Hanım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Neyse, ben tamamlıyorum.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Öncelikle, komisyonlarla ilgili konuşuyorsak, evet, ben kabul edilmeyeceğini bilerek aslında bir öneride bulunmak istiyorum. Zaten kabul edilip edilmeme... Nasılsa çoğunluğunuz var, ona göre davranırsınız, arzu ettiğiniz gibi yaparsınız onları.

Öncelikle, şunu söylemek istiyorum: Eğer kadınların protesto hakkı olmazsa yani bütün toplumun protesto hakkı olmazsa, bu, kimse için iyi olmaz.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Ama...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ben önergemden bahsediyorum.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Tamam, bitirin, bahsedin.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Herhâlde onunla ilgili kısaca konuşacağız, değil mi?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Buyurun lütfen.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Kısaca inşallah!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - O sizi ilgilendiren bir şey değil, Başkan eğer "Yeter Filiz Hanım." derse ben de ona göre kendim takdir ederim.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Buyurun.

ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) - Biz de dinliyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Dinlersiniz dinlemezsiniz, size bağlı olacak bir şey ama şu anda siz beni gerçekten tahrik ediyorsunuz konuşarak.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Tamam, lütfen arkadaşlar, müsaade edin, Filiz Hanım konuşsun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Şimdi, sokakta protesto hakkı olmazsa... Siz nereden geldiniz? Siz başörtüsü yasaklarından geldiniz, değil mi? Gerçekten sokaklardaydınız ve ben de takdir ediyordum ve o eylemlerden katıldığım eylemler vardır, Beyazıt'ta olanlarından ya da...

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Yakıp yıkmadan, sokaklardaydık ama yakıp yıkmadan. El ele tutuşma mesafesiyle birlikte sokaklardaydık.

Devam edin lütfen, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Vallaha, öyle bir saldırılara uğradınız ki o zamanlarda... Ben 60 yaşında bir kadınım, çok iyi hatırlıyorum, her türlü sokak hafızam vardır benim.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Biz yakıp yıkmadan...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Size saldırana karşı siz de aynı şekilde direnirsiniz.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Kamu mallarına zarar vermedik, polise saldırmadık, askere saldırmadık, devletimize zarar vermedik.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ya, sizinki o biçimdir.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Ondan bahsediyorum, lütfen. Tarzlarımız çok farklı, herkes çok iyi biliyor.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Çok farklı, evet, sizin nazik ve gerçekten kibar tarzlarınız ile bizim protesto tarzlarımız uymuyor yani hakikaten çok farklı.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Hamdolsun, gurur duyuyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Çok özür dileriz, bundan sonrasında hakikaten sizin kadar nazik ve usturuplu bir şekilde protesto etmeye çalışacağız ama ölüyoruz biliyor musunuz, öldürülüyoruz biliyor musunuz?

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Mümkün değil, şurada bile başaramıyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - O yüzden çok nazik olamıyoruz gerçekten.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Filiz Hanım, lütfen...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Öldürüldüğümüz için hakikaten protesto etmek zorunda kalıyoruz. Aynı zamanda, yüzümüze gaz sıkıyorlar, biliyor musunuz? Gözümüz acıyor yani biber gazı sıkıyorlar.

CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) - Neden acaba?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Gerçekten, kolumuzu kıvırıyorlar, kırıyorlar hatta, yerlerde sürükleniyoruz.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) - Durup dururken?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yok, durup dururken.

BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Hiçbir şey yapmadan?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ben basın açıklamasını bir milletvekili olarak parti binamın önünde yaptığımda gözüme gaz sıktılar ya, siz neden bahsediyorsunuz?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Filiz Hanım, lütfen, şeyinizi...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Siz sokakları unuttunuz, onu geçelim bir kenara.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Tamam, lütfen buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ama ben sadece şunu söylüyorum: Eğer protesto hakkı olmazsa insanların patlarlar ve gerçekten, bugün kadınların isyanı da bundandır.

BELGİN UYGUR (Balıkesir) - Her şey meşru ve yasal çerçeve içerisinde...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Dilan Vekilimizle beraber burada vermiş olduğumuz bir önergemiz, kadınların protesto haklarını kullanmasına engel olan kamusal alanda gördükleri şiddete karşı alınacak tedbirlerin belirlenmesidir çünkü bunun için verebileceğimiz Artvin Cerattepe'sinden Rize'sine, İstanbul'una, Ankara'sına çok sayıda örnek var kadınların şiddete maruz kaldığı. Ya, burada kalkıp da protestolarınızın farklılığını yaraştıracağınıza "Gerçekten, kadınlar niye şiddete uğruyorlar?" diye bir kafayı kaldırıp bakın ya, bir dinleyin, en azından deyin ki: "Gerçekten böyle mi?" Şu önergeyi sadece bir okumanızı tavsiye ederim, okur musunuz bilmiyorum, gerisi de size kalmış gerçekten.

Benim bu Komisyonun işleyişine ve varlığına ilişkin söyleyeceğim fazla bir şey yok. Burada dağıtılmış roller var, gerçekten bu rolleri oynamak istemiyorum.

Ayrıca, Arzu Hanım, sizi de protesto ediyorum. Böyle bir üslup ve böyle bir söze...

ARZU ERDEM (İstanbul) - Vekilin kendisi cevap versin, siz niye cevap veriyorsunuz? Sözcü müsünüz siz?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ben sizi muhatap almıyorum.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Önce kendisi konuşsun ya, cevap verecekse.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, aynı zamanda, burada benim altı yıllık dostum olarak ve bu ırkçılığa karşı olarak kendisi değil, gerçekten burada var olan birisi olarak bütün milletvekillerinin protesto etmesi gerek.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Niye? Sizin karşınızda kimse konuşmayacak mı? On dakikadır konuyu...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "Suratıma bakma." diyen birinin karşısında konuşacak bir şey...

ARZU ERDEM (İstanbul) - Benimle konuşmayacak ben konuşmuyorken.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Tamam arkadaşlar.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Bu nasıl bir üslup ya!

ARZU ERDEM (İstanbul) - Bana dönmüş konuşuyor, ben konuşmuyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ben seninle konuşmuyorum. Ya, sen kimsin ben seninle konuşayım ya! Bu ne böyle bu kadar abarttın?

ARZU ERDEM (İstanbul) - İşte tam kendine yakışır konuşuyorsun, maşallah!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sana yakışanı söylüyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sizin bu duruma müdahale etmeniz lazım, burada bir ırkçılık var gerçekten.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, bir isim zikretmeden bu şekilde şey yapılması da doğru değil.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Ben kendimin kim olduğunu biliyorum; inşallah, sen de biliyorsundur.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ben size bakmadım, bakmadığımı ifade ettim, size söylemediğimi söyledim.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Lütfen... Tamam...

Filiz Hanım, teşekkür ediyoruz.

Filiz Hanım konuşmasını bitirdi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Korkunç bir şey yani.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Niye uzatıyor o zaman? Niye uzatıyor?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Söyleyecek çok daha fazla şey buluyorum, söylerdim de terbiyem müsaade etmiyor.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Söz isteyen...

ARZU ERDEM (İstanbul) - Niye uzatıyor?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Arzu Hanım, rica ediyorum...

ARZU ERDEM (İstanbul) - Neden uzatıyor?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Arzu Hanım, sizden de rica ediyorum...

Suzan Hanım, buyurun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Alın sözünüzü geri, "Bana bakma." ne demek ya!

ARZU ERDEM (İstanbul) - Bakmayacaksın bana. Muhatabım değilsin.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Siz benim hiç muhatabım değilsiniz.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Muhatabım değilsin.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Aysu Hanım mı söz isteyen?

Aysu Hanım, buyurun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Nasıl bir üslup bu ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - İnsan siyasi olarak gerçekten faşist olunca böyle oluyor.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Biz sizi 2015'ten beri...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ya, siz kimsiniz, beni görseniz ne görmeseniz ne!

ARZU ERDEM (İstanbul) - Hâlâ da öyle görüyoruz.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Suzan Hanım, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Biz de faşist olarak görüyoruz o zaman, güzel mi?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Tamam, lütfen Filiz Hanım.

Suzan Hanım'a söz veriyorum.

ARZU ERDEM (İstanbul) - PKK'nın siyasi uzantısı olarak...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Bu kadarsınız.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Arzu Hanım, rica ediyorum, lütfen...

Suzan Hanım, buyurun, söz sizde.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yazık ya! Gerçekten siyasi zavallılık! Yazık! İşte siz de böyle yönetiyorsunuz ülkeyi.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ya, bunları, bu konuşulanları duymuyor musunuz Başkan?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - 2002'de geldiğiniz açılımlar, siyasetleriniz bu siyasete evrildi işte, görün.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Suzan Hanım...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Başkan, söylenenleri duymuyor musunuz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yok, duymuyor.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Duymuyor musunuz?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Duyuyorum ama herkes aynı anda konuştuğu için...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Hayır, aynı anda konuşmuyor.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Hayır, aynı anda değil ama. Ne demek ya!

BAŞKAN FATMA AKSAL - Buyurun Suzan Hanım, lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "Yüzüme bakmadan konuşun." dendi burada ve siz üç maymunu oynayarak görmüyorsunuz.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Bana bakmayacak. Bak, ben onunla konuşmuyorken bana bakmayacak.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Suzan Hanım, devam eder misiniz lütfen.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Ama sakinliği sağlayın lütfen yani.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Lütfen Arzu Hanım, rica ediyorum...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ya, ben seninle konuşmadım, anlamıyor musun?

ARZU ERDEM (İstanbul) - O zaman kapat! Kapat!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sen kapat!

BAŞKAN FATMA AKSAL - Arzu Hanım, rica ediyorum...

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Özür dile o zaman.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Ne özür dileyim senden ya! Allah Allah!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Özür dileyeceksin ya, özür dileyeceksin.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Yürü git ya!

BAŞKAN FATMA AKSAL - Dilan Hanım, lütfen, müsaade eder misiniz.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Yürü git ya!

BAŞKAN FATMA AKSAL - Arzu Başkanım, rica ediyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Hayır, özür dileyeceksin.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Allah Allah!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Bu nedir, külhanbeyi gibi "Yürü git!" ne demek ya!

BAŞKAN FATMA AKSAL - Rica ediyorum, Dilan Hanım, lütfen...

ARZU ERDEM (İstanbul) - Ne özür dileyeceğim senden ya! Nerede öğrettiler sana "Benden özür dile." demeyi?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Arzu Hanım, lütfen...

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Bir kere "sana bana" diyerek konuşamazsın.

ARZU ERDEM (İstanbul) - Kendisi senli benli konuşunca ben de öyle konuşurum.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Lütfen Arzu Hanım... Arzu Hanım, rica ediyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Basbayağı bir ırkçısın!

ARZU ERDEM (İstanbul) - O bana "sen" derse ben de ona "sen" derim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Ben size bakmadığımı söyledim.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Dilan Hanım, Dilan Hanım...

ARZU ERDEM (İstanbul) - Terbiyesiz!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Terbiyesiz sizsiniz!

BAŞKAN FATMA AKSAL - Dilan Hanım, lütfen...

Suzan Başkanım, lütfen, söz sizde.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Bu ne ya, külhanbeyi gibi...

BAŞKAN FATMA AKSAL - Lütfen Dilan Hanım, susar mısınız.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Ya "lütfen" derken öncelikle yapılana bir bakar mısınız ya! "Bana bakarak konuşma Fatma." Şimdi böyle desem siz ne hissedersiniz?

BAŞKAN FATMA AKSAL - Lütfen, Suzan Hanım, devam eder misiniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - "Lütfen Suzan Hanım" dersiniz, bravo yani!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Siz de katılıyorsunuz Başkan o zaman.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Şimdi, Sayın Başkan, hakikaten bu Komisyon üyeleri arasında üslup açısından bir şey yaşanması bizi, hepimizi rahatsız ediyor.

BAŞKAN FATMA AKSAL - Evet, hepimizi etkiliyor, katılıyorum.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Yalnız, Başkan olarak sizin kim olursa olsun... Şimdi, ben arkadaşıma bakarak konuşuyorum, örnek veriyorum, ismini anmadığım sürece ona hitaben konuştuğumu ispat edemez yani böyle bir şey yok, bu doğru bir yaklaşım da değil. Ben şimdi size bakarak konuşuyorum ama beyefendiye hitaben bir şey söylüyorum, onun adını anıyorum. Nasıl bir şeydir? "Fatma Aksal, bana bakma."

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Aynı bu siyasetle yönetiyorsunuz ülkeyi, aynı ırkçı siyasetle yönetiyorsunuz, bunu da bilin.

(HDP'li vekiller Komisyon salonunu terk etti)