| Komisyon Adı | : | (10 / 4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma takvimine, görevlendirilecek uzmanların belirlenmesine ve davet edileceklerin tespitine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 08 .07.2021 |
RIDVAN TURAN (Mersin) - Sayın Vekilimin bıraktığı yerden devam edeyim. Şimdi, Karadeniz'in kirlenmesinde Tuna Nehri çok ciddi bir etkendi, 10 tane sanayileşmiş Avrupa ülkesinden geçiyor. Hatırlanacaktır -2005 miydi, 2007 miydi- Macaristan'da bir siyanür havuzu çöktü, Tuna Nehri'ne siyanür olduğu gibi aktı, akıntıyla beraber Karadeniz'e geldi fakat birkaç tane bu konuda makale okudum, bu makalelerin iddiası şu: Avrupa Birliğinin genişlemesiyle bu periferdeki ülkelerin de Avrupa Birliği müktesebatına çevre konusunda uyum sağlamasıyla birlikte Tuna Nehri'ne deşarjı olan tesisler filtreye yani arıtmaya geçmişler, ileri düzeyde arıtma yapıyorlarmış. Bu kuşkusuz "Sorun ortadan kalktı." anlamına gelmez ama bazı bilim insanları eskiye göre Karadeniz'e yük olması açısından epeyce talileştiğini söylüyorlar, bakmak lazım tabii ki.
Bir başka sorunumuz şu: Bizim ülkemizde de akarsu kirliliği had safhada, dolayısıyla bu çalışmanın geleceğe matuf olarak oluşturacağı çerçevelerden bir tanesi de belki, Anadolu'daki Karadeniz'e akan akarsuların atık yükleri ve bunu başarırsak. Yani gerçekten bu akarsular temizlenirse hem o akarsular -yani değer biçilemeyecek varlıklar- her şey için çok faydalı olur, diğer taraftan da Marmara açısından faydalı olur diye düşünüyorum. Yani çalışmanın bir bölümü de -ister istemez- kirleticileri konuşurken bu kirleticilerin denizlerle hangi vasıtayla buluştukları, orada akarsuların rolünün ne olduğu üzerinden bir çalışma olacak. Yani Yıldız Dağları'ndan doğduğunda bardağa konulup içilebilecek nitelikte olan suyun Kuzey Ege'ye dökülürken içinde börtü böceğin bile yaşayamaz hâle gelmesi bizim problemimiz olacak tabii, bunları da ortadan kaldırmaya dönük ivedi tedbirler almak gerekir diye düşünüyorum.
Bir de son olarak şöyle bir şey ekleyeyim uzatmadan: Bu Karadeniz'de belli bir derinlikten sonra hidrojen peroksit sebebiyle canlı hayatı yok.
HASAN KALYONCU (İzmir) - Hidrojen sülfür... 200 metre...
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hidrojen sülfür...
RIDVAN TURAN (Mersin) - Ne dedim ben?
ALİ ŞEKER (İstanbul) - Hidrojen peroksit dediniz.
RIDVAN TURAN (Mersin) - Ha, pardon, hidrojen sülfür...
Yani Karadeniz göl iken -yani paleolitik dönemlerde aslında göl daha sonra denize dönüşüyor son buzul çağından sonra- dipteki organik maddelerin anoksik ortamda bozulmasıyla ortaya çıkan bir süreç bu. Geçen, Levent Hoca yazmıştı -yanlış değilsem- "Marmara çukurunda hidrojen sülfür başladı." diye. Belki buraya ilişkin, bu özel alana ilişkin hızlı davranmayı gerektiren bir durum olabilir diye düşünüyorum, daha önemli diye düşünüyorum ama ne yapılabilir, bu da biraz, tabii, şey... Bugünden yarına meseleyi bir sihirli değnekle çözmek ne yazık ki çok fazla mümkün değil.
Teşekkürler.