| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin (2/3740) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 12 .07.2021 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli üyeler, konuklar; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Önemli bir toplantı, toplantının önemi biraz önce kendilerini tanıtan kamu kurumları temsilcilerinin ne kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını göstermesi bakımından da, bu yasa önerisinin torba yasa özelliğinin ne kadar geniş bir alana yayıldığından da... Belki de yeni bir ad bulmak gerekir Sayın Başkan. Bu torba bile değil çünkü çok çok geniş. Aslında, gönderilen 4 ayrı komisyon da bunun ne kadar dağınık olduğunu, geniş bir yelpazeye yayıldığını gösteriyor.
Ben, belirtildiği gibi, Anayasa'ya uygunluk açısından özellikle 3 maddeyi ele alacağım fakat bir iki ön saptama sizin özellikle vurguladığınız konularda... Bizim de Cumhuriyet Halk Partisi olarak (2/3690) esas sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda değişiklik öngören yasa önerimiz 10 Haziran günü Komisyonunuza havale edilmiş bulunuyor. Tabii, biz torbaya yasaya karşı olduğumuz için tikel yani her yasa ayrı olarak kendisinde hangi değişiklikler öngörüldü, o açıdan baktık.
Bir de Sayın Başkan, sizin biraz önce belirttiğiniz İç Tüzük engeli. İç Tüzük torba yasa yapımını gerekli kılmıyor. İç Tüzük kesinlikle tikel yasa, kod yasa yapımına kapalı değil; o, tamamen bizim irademize bağlı. Bu bakımdan, mesela, 4 ayrı komisyon da bugün asli komisyon olarak toplanabilirdi.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Engel değil.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Kesinlikle engel değil. Biraz yasama özenidir -sayın vekillerin sıkça vurguladığı üzere- kendi görevimizi ciddiye alma sorunudur yasama görevini. Bence de biz bu görevimizi ciddiye aldığımız ölçüde Meclisimiz "büyük" "yüce" ve "gazi" sıfatlarını hak edecektir. Doğrusu bu yasama tarzıyla Meclisimizin yüce sıfatlarına gölge düşürüyoruz diye düşünüyorum.
Şimdi, bu genel girişi yaptıktan sonra, 3 açıdan çok ciddi sorunla karşı karşıya bulunuyoruz: Birincisi, torba -değinildi zannediyorum- bu ele alınacak. İkincisi, etki analizi -benim üzerinde duracağım konu- acaba bu üç yıllık süre içerisinde özellikle olağanüstü hâlin üç yıl uzatılmasından nasıl bir sonuç alındı da üç yıl daha uzatılmak isteniyor? Ben genel gerekçeyi, madde gerekçelerini dikkatle okumaya çalıştım fakat bunun gerekçesini göremedim. Üçüncü başlık ise Anayasa'ya uygunluk düzenlemesi ama etki analizi ile Anayasa'ya uygunluk iç içe konular çünkü bu bir hukuk rejimi değişikliğidir yani biz olağan hukuk düzeninde mi yönetileceğiz yoksa olağanüstü hukuk düzeninde mi yönetileceğiz? Bu bakımdan, bir hukuk rejimi farkı nedeniyle etki analizi ile Anayasa'ya uygunluk denetimi ya da incelemesi etüdü iç içe geçmiş bulunuyor.
Sayın Başkan, değerli üyeler; 27'nci Dönemin ilk yasama faaliyeti 7145 sayılı Yasa'yla oldu tam üç yıl önce ve bu yasa Adalet Komisyonunda görüşüldü, 25/7/2018'de kabul edildi Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun. Yasa yoluyla OHAL dönemine geçildi yani anayasal OHAL 18 Temmuzda sona eriyordu ve yasa yoluyla OHAL'e geçildi. Bu yasayla yani 7145 sayılı Yasa'yla OHAL'in üç yıl daha devam etmesi öngörüldü. Bu teklifte ise -bu önümüzde bulunan adsız yasa önerisinde ise- 12'nci, 19'uncu ve 22'nci maddelerle 7145 sayılı Yasa'nın üç yıllık uygulama süresi dolan maddelerinin üç yıl daha uzatılması önerilmektedir. Başka bir söyleyişle, yasa yoluyla Anayasa dışı örtülü OHAL'in üç yıl daha uzatılması önerilmektedir. Bu 3 maddenin gerekçesindeki ortak ifade ise terörle mücadelenin etkin bir biçimde sürdürülmesi, tırnak içerisinde etkin bir şekilde sürdürülmesi. Doğrusu böyle bir gerekçe genel siyasal hamaset söyleminin ötesine geçemiyor.
Nitekim, 7145 sayılı Yasa'nın 13, 26 ve geçici 1'inci maddeleri bu teklifteki 3 maddenin değişiklik yaptığı düzenlemeler olmaktadır. Gerekçede bu maddelerin üç yıllık uygulamasının sonuçlarına ilişkin hiçbir veriye rastlanılmamaktadır. Söz konusu olan, ülkeyi genelgeler ve mafya ilişkileriyle yöneten, hukuktan ve Anayasa'dan vareste devlet içinde devlet görünümünde bir yapı gibi işleyen güvenlik birimlerine acaba daha çok hukuk dışına çıkılması konusunda bir kılıf mı hazırlanıyor? Bu soruyu sormak bizim sadece hakkımız değil, aynı zamanda görevimizdir.
Sayın üyeler, bu konudaki bir diğer çelişki de -biz daha geçen hafta oyladık Genel Kurulda- dördüncü yargı paketi. Dördüncü yargı paketi önceki hafta Adalet Komisyonunda görüşüldü, bu yetki neden ona konmadı da Adalet Komisyonunda geçtiği hâlde buraya getiriliyor? Bu da ayrıca bir örtme çabası mıdır sorusunu beraberinde getiriyor ve bir çelişkiyi yansıtıyor.
Şimdi, hukuksuzluk öylesine aşikâr bir hâle gelmiş bulunuyor ki aslında Anayasa'da düzenlendiği hâlde olağanüstü hâl... Ki Anayasa'nın 119'uncu maddesinin beşinci fıkrasında şöyle deniliyor: Olağanüstü hâllerde 15'inci maddedeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya geçici olarak durdurulacağı, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği kanunla düzenlenir.
Bakın, olağanüstü hâl Anayasa'da düzenlenmiştir; özgürlüklerin nasıl sınırlanacağı kanuna yollama yapılarak belirtilmiştir ve bu madde yürürlüğe girdiği zaman, Anayasa'nın 119'uncu maddesi yürürlüğe girdiği zaman Avrupa Sözleşmesi'nin 15'inci maddesi çerçevesinde Avrupa Konseyine Türkiye'nin bildirimde bulunma yükümlülüğü de vardır. Şimdi, Anayasa'nın 119'uncu maddesini uygulama yerine, bu şekilde bir yasanın içerisine konulmuş ve örtülü, yasa yoluyla olağanüstü hâli sürdürme biçimindeki yasama iradesinin uygulamaya konulmasıyla ortaya çıkacak olan hak ve özgürlük kısıtlamaları çerçevesinde Avrupa Konseyine herhangi bir bildirim de yapılmış değildir, bir bildirim söz konusu değildir.
Şimdi, terörizmle mücadele gerekçesi kullanıldığına göre, terörizmle mücadele gerekçesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre, devletin Anayasa'yla ve uluslararası sözleşmelerle tanımlanmış temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Mahkeme, örneğin ifade özgürlüğü bağlamında, terörizmle mücadeleye ilişkin zorlukları, devletleri sözleşmenin 10'uncu maddesinde kaynağını bulan yükümlülüklerden bağışık tutmadığını ortaya koymuş bulunuyor 2017 yılında verdiği Döner ve Diğerleri Türkiye Kararı'nda.
Şimdi, peki, neler görüyoruz? 7145 sayılı Yasa'yla Anayasa'nın 119'uncu maddesiyle ancak alınabilecek önlemler çerçevesinde hangi hak ve özgürlüklerin kısıtlanması söz konusudur? Ben bunları 13 kalemde topladım ama zaman tasarrufu için bunların sadece bir kısmına değineceğim. Neler hedefleniyor?
1)
Valiye şüpheli gördüğü kişiyi on beş gün şehirden atma yetkisi.
2)
Valiye toplantı ve gösterileri engelleme yetkisi.
3)
Yükseköğretim kurumlarından ihraç edilenler eski kurumlarına dönemezler.
4)
Kanun hükmünde kararnameyle ya da yeni getirilen yasayla kamudan ihraç edilenler, Komisyon kararıyla tekrar kamuya alınan kişiler eski görevlerine atanmayacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun, tamamlayın Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler, tamamlıyorum Sayın Başkan.
Teşekkür ederim.
Kanun hükmünde kararnameyle ya da yeni getirilen yasayla kamudan ihraç edilenler -7145'e göre- Komisyon kararıyla tekrar kamuya alınan kişiler eski görevlerine atanamayacak. Asker ve polisler kamudan ihraç edildikten sonra, geri alınsalar bile kilit görevlere atanmayacak, araştırma bölümlerine verilecekler. Göreve iadesine karar verilen kişiler tazminat talebinde bulunamayacaklar. İlgili kamu kuruluşları üç yıl süreyle Anayasa'daki güvencelere uymadan kamudan ihraç işlemlerine devam edebilecek yani bu üç yıllık zaman diliminde tıpkı 18 Temmuz 2018'e kadar OHAL kanun hükmünde kararnameleri ek listeleriyle kamudan yapılan ihraç işlemlerine valilikler ve kurumlar düzleminde devam edildi ama daha olumsuz tarafı şu oldu: Kanun hükmünde kararname ek listelerinde kimlerin adının yer aldığını kararnamelerin altında imzası bulunan Başbakan ve Bakanlar "Bilmiyoruz." dedikleri hâlde Resmî Gazete'de yayımlanıyordu, izleyen gecenin gününde kamuoyu öğrenebiliyordu ama burada ise bunu öğrenme olanağı da bulunmamaktadır.
Ben, her şeye karşın, tabii, burada 8 kalem daha var ama zaman tasarrufu nedeniyle hepsini saymadım. Gece vaktinin başlamasıyla toplantıların devam edebilmesine valilik izni şartı olmasından tutun da tüm şahıs ve kurumlara uygulanan ara buluculuk şartının MİT'e uygulanmamasına kadar çok geniş bir yelpazeye yayılan birtakım yasaklamalar ve önlemler çizelgesi, generallere ve askerlere teşmil edilebilecek yasaklar çizelgesi.
Şimdi, burada OHAL'deki birçok uygulamanın yasalaştırılması olan 7145 sayılı Kanun'un süre kaydı olan maddelerde öngörülen sürelerin uzatılması öneriliyor bu teklifle. Bu maddeler neleri düzenliyor? Gözaltı süreleri Anayasa madde 19'daki kısıtlamayı aşacak şekilde üç yıl için düzenlenmişti, bu süre üç yıl daha uzatılarak altı yıla çıkarılacaktır yani Anayasa madde 119 gereği ilan edilmesi gereken olağanüstü hâlde ancak uygulanabilecek önlemler, Anayasa madde 19'da bu kez yasa yoluyla altı yıl süreyle uygulanabilecek. Bakın, üç yıl, sayın üyeler, dikkatinizi çekiyorum, Anayasa madde 119 gereği olağanüstü hâl ilan edilmiş olsaydı Meclisimiz en çok dört ay uzatabilecekti. Olağanüstü hâlin süresini Meclisimiz en çok dört ay uzatabilecekti ama hem Anayasa'ya karşı hile söz konusu, 119'uncu madde uygulanmıyor hem de Meclis altı yıl süreyle olağanüstü hâli eğer bu yasaya "Evet." denirse uzatmış olacak. İlgili kamu kuruluşlarının Anayasa'daki güvencelere uymadan kamudan ihraç işlemlerine üç yıl daha devam edebilmesi düzenleniyor. TMSF'nin OHAL ve terör iltisakı sebebiyle şirketlere kayyum olarak atanmasının üç yıl daha uzatılması önerilmektedir bu şekilde.
Bu süre uzatımı öngören maddeleri, OHAL döneminde mevzuatımıza giren ve hâlâ yürürlükte olan kurallar ve kurumlarla birlikte değerlendirmek gerekir. Kanun teklifinin olağanüstü hâl normlarını olağan hukuka çeviren söz konusu düzenlemeleri üç yıl daha uygulamaya yönelik bu yaklaşımı itibarıyla önümüzdeki genel seçimlerin, Cumhurbaşkanı seçiminin ve yerel seçimlerin örtülü bir olağanüstü hâl rejimi dâhilinde gerçekleşmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Böylece, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerçekleştirilen anayasal darbenin... Bir parti başkanlığı yoluyla tek adam yönetiminin ayakta tutulması için hukuk devletine yeni bir darbe vurulması amaçlanmaktadır.
Şimdi, burada, madde 12 -girmiyorum bunlara, ilgili maddelerde konuşuyoruz- madde 19 ve madde 22; bu yasa önerisinin belkemiğidir ancak, burada bizim gerek 7145'te gerekse onu izleyen aylarda çıkarılan 7151'de çokça vurguladığımız "anayasal organların yetkilerinin saptırılması" konusu üzerine ilginç bir Anayasa Mahkemesi kararı söz konusu, bunu belirtmek istiyorum. 7151 sayılı Yasa'yla güvenlik soruşturmasına takılan veya kamu görevinden çıkarılan hekimlerin özel sektörde çalışabilmesinin devlet hizmet yükümlülük süresinin beklenilmesinin akabinde mümkün olacağı düzenlenmişti. Bu maddeyi, bu 5'inci maddeyi Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine götürdü ve Anayasa Mahkemesi Esas: (2021/31) sayılı Kararı'nda Anayasa'nın 13'üncü maddesine gereklilik ve ölçülülük ilkeleri bakımından, Anayasa'nın 48'inci maddesine çalışma özgürlüğü bakımından ve 49'uncu maddesine ise devletin çalışanlara ilişkin yükümlülükleri bakımından aykırı olduğu gerekçeleriyle iptal etmiş bulunuyor. Şimdi, bu 7151 sayılı Yasa'nın özellikle 5'inci maddesi bu yasanın belkemiğiydi ve burada "Millî Güvenlik Kurulunca alınan karar gereğince" deniyordu. Oysa Anayasa Mahkemesi, henüz kamuoyuna açıklanmayan 7086 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'a ilişkin verdiği kararda, olağan dönemde devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği veya mensubiyeti bulunanları Millî Güvenlik Kurulunun belirleyemeyeceği, bunun yargının yetkisine girdiğini ifade etti. Şimdi, bizim 7145, 7151 ve bu çerçevede yapılan düzenlemeleri Anayasa Mahkemesine götürürken, tıpkı bu komisyonlarda dile getirdiğimiz gibi, evet, Anayasa madde 118 gereği Millî Güvenlik Kurulu bir anayasal organdır fakat Millî Güvenlik Kurulu kimin terörist olduğu, hangi örgütlerin terörist örgüt olduğu biçiminde, ne tür yapılar olduğu biçiminde bir karar alma yetkisine sahip değildir; karar alma yetkisi sadece siyasal mercilere aittir. Millî Güvenlik Kurulu yalnızca öneride bulunan, danışma niteliğinde bir organdır. Bu bakımdan, yeniden aynı hataya düşmemekte yarar var. Şu hâlde, demek ki sadece Avrupa Mahkemesi kararlarına aykırılık söz konusu değil, aynı zamanda Anayasa Mahkemesi içtihatlarına da özellikle masumiyet karinesi açısından ve Anayasa'nın -değindiğim ve değinmediğim- diğer birçok maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, Sayın Başkan, sayın vekiller; 2015'te Türkiye'de bilindiği gibi, iç güvenlik yasası adı altında 6638 sayılı Yasa'yla fiilî OHAL ilan edildi. 21 Temmuz 2016'dan itibaren anayasal OHAL ile bu fiilî OHAL sürdürüldü. 7145 sayılı Yasa'yla ağırlaştırılmış ve tamamen karartılmış OHAL dönemi başlatıldı. Teklif edilen metinle de bu sürenin uzatılması ve hatta kalıcı hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Kaboğlu, lütfen tamamlayalım.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Son iki cümle, bitiriyorum.
Buna karşılık geçiş dönemi uygulamaları, FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarılması veya kamu kurumlarından FETÖ'cülerin ayıklanması bir yana, yeni düzenlemeyle tam tersine iki yıllık OHAL uygulaması ve üç yıllık parti başkanlığı yoluyla devlet ve yürütme başkanlığı uygulamasında görüldüğü üzere saraya ve Cumhur İttifakı partilerine muhalif olarak görülen demokrasi aktörleri, demokratik kitle kuruluşları ve meslek örgütleri ile sivil toplum örgütlerini hedef almaya devam edileceği yönünde bir irade ortaya çıkmaktadır. Bu belirtilenler ışığında başta Anayasa'nın ölçülülük ilkesini düzenleyen 13'üncü maddesine aykırılık teşkil etmek üzere, hukuk devleti 2'nci maddesi, Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı 11'inci maddesi, hak ve özgürlüklerin sınırlanmasının kötüye kullanılamayacağına dair 15'inci maddesi, olağanüstü dönemlerde hak ve özgürlüklerin sınırlanmasına dair 15'inci maddesi, seyahat özgürlüğüne ilişkin 23'üncü maddesi, adil yargılanma...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, Sayın Kaboğlu, süreniz tamamlandı.
Çok teşekkür ediyorum.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Son, bitiriyorum, cümlem yarım kaldı.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sözünüzü tamamlamanız için buyurun lütfen.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Çok teşekkür ederim anlayışınız için.
Masumiyet karinesine ilişkin 38'inci maddesi, kamu hizmetlerine girişte görevin gerektirdiği niteliklerden başka bir niteliğin aranmayacağına dair 70'inci maddesi ve nihayet Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığına dair 153'üncü maddesine aykırı olmak üzere birçok Anayasa maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Dikkatiniz ve duyarlılığınız için teşekkür ederim.