KOMİSYON KONUŞMASI

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Şimdi, öteden beri ben hep bir şey söylerim: Bu ülke dâhilerinden çektiğini delilerinden çekmemiştir ve gözlüyoruz ki bu ülkede yasaların siyasallaşmasından çektiğini de bu ülke suçlulardan çekmemektedir. Yasayı eğer gerçekten toplumsal ihtiyaçları karşılamak için uygulamaya koyarsanız bunun gerekliliği olur. Belki de -inceleme yapmadım ama bir bakmak lazım- Montesquieu'den bu yana yani Kanunların Ruhu'nun yazıldığından bu yana acaba Türkiye kadar yasalarını koyup kaldıran, yapboz şeklinde uygulayan, olmadı, eskiye dönme modeliyle hareket eden bir başka ülke daha var mıdır? Ben olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Türkiye özellikle on üç yıldır iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisinin Türk milletini, Türk tarihini, Türk kültürünü anlama, anlamlandırma ve değerlendirme özrü vardır. Bu "İl gider, töre kalır." diye eski Türklerde yani bundan iki bin sene önce söylenmiş bir söz vardır. "Töre" dediğimiz şey aslında milleti millet yapan görünmeyen değerler sistemidir yani insanlar ve toplum arasındaki ilişkileri düzenleyen, gelenekleri, görenekleri, âdetleri ve aynı şekilde de bugünkü anlamda olmasa da yasaları belirleyen sistemdir. Bu bakımdan, böyle yasaları gerçekten konjonktürel ve oportünist bir biçimde devreye sokmak ve sırf belirli gruplara karşı elini güçlendirmek amacıyla çıkarmanın, bir defa, yasa oluşturma mantığına, yasa yapma mantığına da ters olduğunu rahatlıkla söylemek mümkün.

Şimdi ne oldu? Bakın, ilginç bir mekanizma burası. Biz burada geldik, bu yasa tasarısının yanlış olduğunu... "Allah'tan korkun, bu yasaları getirirseniz milleti çelik bir korsenin içerisine sokmuş olursunuz. Bu yasalar çelik korsa yasalarıdır ve bu çelik korseye bu toplum sığmaz, toplumu patlatırsınız. Bunları yapmayın, etmeyin." dedik. Düzeltmek için gerekli öneriler, teklifler, aklınıza ne gelirse, getirilmesine rağmen iktidar "danam da danam" dedi, dayattı ve sonra ne oldu? Aşağıya indi. 36'ncı maddeyi hatırlayın. 36'ncı madde konuşulurken -benim söylediklerimi lütfen bir başa dönerek dinleyin- burada dedim ki: Yani, siz bir okul müdürünü atadığınız zaman -bir akademi müdürüydü zannediyorum- "İstediğimiz zaman görevden alırız." mantığı ahlaksız bir mantıktır yani idareyi tehdit altına almaktır. Adam gözünü sürekli "Lan kızdı da beni görevden mi alacak?" diye bakacaktır. "Ya, şunu koymayın, yanlış." dedik.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Akademi Başkanını...

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Akademik, değil mi?

Oradan sordunuz, oradan da bir profesör arkadaşımız, bürokrat arkadaşımız kalktı dedi ki: "Bu çok iyi bir madde, dünyanın en güzel maddesi, böyle olması lazımdır." Aşağıya indik, aşağıda Genel Kurulda bu maddeyi çıkardınız. Burada çıkarsaydınız da... Biz söyledik çıkarmadınız ama Doğan Kubat geldi, çıkarttırdı size o maddeyi oradan. Yani, enteresan bir durum.

Şimdi, bu getirilen madde en güzel maddelerden bir tanesi. Niye bunu çıkartıyorsunuz? Aşağı efkârlandı, zamana ihtiyacı var, bu süreç bitiyor, onun için bunların çıkartılarak bir an evvel yasalaştırılmasını sağlamak üzere bir tavır ortaya koyuyorsunuz. Bu tavrın sebebi şu: Bu tavır, PKK'yla yürüttüğünüz müzakerelerde vardığınız sonuçlar doğrultusunda "PKK'ya karşı -sözüm ona- ya da Gezi tipi olaylara karşı elimizi güçlü tutalım." Bunları uygulayacağınızdan değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Bunları bir iki kafasını yemiş, aklını yemiş vali mali uygularsa, bunları uygular, sonra da başını belaya koyar, onu da söyleyeyim ama onun dışında uygulanacak hiçbir madde yok burada.

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Sataştın.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Biliyorsun ağabey, ben çok özgür konuşurum.

Şimdi, Türkiye'de işlemeyen yasalar çıkarmak...

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Stenograflara kolaylık olsun diye Sayın Hocamın mikrofonunu açarsanız...

BAŞKAN - Süreniz bitti de ne kadar...

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Benim süre bitmez. Yani, sabret azcık ya.

BAŞKAN - Benim mikrofon kurtarıyormuş, tamam, buyurun.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Bir daha beni nerede bulup da dinleyeceksin? Bir daha üste para versen konuşmam.

BAŞKAN - Üç dakika daha süre veriyorum Hocam.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Şimdi, işlemeyen yasalar yasasızlıktan daha kötüdür arkadaşlar. Bu bir kaos yasasıdır ve toplumda düzeni ve güvenliği değil, tam anlamıyla baskıyı ve devlet erkini elinde kullananların otoritesini egemen kılmak üzere harekete geçirilecek bir tarz olduğunu özellikle söylemek gerekiyor.

Şimdi, bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Bu yasa tasarısında sayısız arızalar var, yasaya benzer tarafları yok ama mesela bazı kavramlar kullanılıyor baştan sona baktığınız zaman "andırmak" kavramı var, "benzemek" kavramı var, "onun gibi olmak" kavramı var, "kısmen kapatanlar" kavramı var, vesaire. Bu kavramların hepsi daha önce "makul şüphe" diye son derece içerisine her şeyi koyabileceğiniz derecede elastik kavramlardır ve bu kavramlarda "andırmak" Ne neyi andırıyor? Efendim, "benzemek" Ne neye benziyor, benzemiyor? "Sen teröriste benziyorsun." mesela ya da "üniformaya benzeyen kıyafet..." Sınırı belli değil. Bu karşı taraftaki kişinin ona yüklediği anlamla yakından alakalı arkadaşlar, bunlar esnek ve elastik kavramlar. Hâlbuki yasa esneklikle uğraşmaz.

Sonra, Türkiye'de maalesef -daha önce de söyledim, şey yapmadınız ama bir daha söyleyeyim- orantısız güç kullanan, vur deyince öldüren, durumdan vazife çıkaran, yetkisini ve görevini kutsallaştıran ve abartan, kendini devlet sanan birçok insan var. Bu insanların eline eğer biz bu tür bir yetkiyi verirsek bu insanlardan bu toplumu kurtarmak mümkün olmayacaktır. Ben açık söylüyorum. 12 Eylül öncesinde bir olay meydana geliyor, sağ-sol kavgası şeklinde gerçekleşiyor ve bu kavga sonucunda durum karakola intikal ediyor, karakolda jandarmaya bizim oradaki ülkü ocakları başkanının eli kolu tutturuluyor ve kavga ettiği kişi gelip onu eli kolu bağlıyken dövüyor. Şimdi, bunu şunun için anlattım yani bizim burada şu anda vereceğimiz bu sınırı belirsiz, çizgisiz, amorf, esnek, elastik yetkilerle kelimenin tam anlamıyla bu yetkileri kötüye kullanabilecek ciddi bir miktarda bir insan topluluğumuz, bürokraside rol alan insanlarımız var. Bunları hesaba katmadan bu tür bir yasa tasarısını uygulamaya koymak veya bu maddeleri hayata geçirmenin sağlayacağı fazla bir şey yok.

Sonra başka bir şey daha söyleyeyim: Siz zaten adil değilsiniz, onun için de partinizin adını adalet koydunuz, adaleti arama partisi sizin partiniz çünkü adaletsiz olduğunuz için adalet aramaya çalışıyorsunuz. Niye adaletsizsiniz? Yasaları herkese eşit uygulamıyorsunuz, bu, Allah'ın bildiği bir şey. Mesela, CHP ve MHP belediyelerine gönderdiğiniz müfettiş sayısıyla AKP belediyelerini incelemek için gönderdiğiniz müfettiş sayısını karşılaştırırsanız buradan istediğiniz sonucu elde etmeniz mümkündür.

BAŞKAN - Hocam, çok özür dileyerek bir şeyi hatırlatmak durumundayım, eğer biraz daha şey yapacaksınız, aşağıda toplantı bulunamadı ara vereceğim ama sizi kesmek de istemiyorum, ben dinleyeyim, arkadaşlarımı gönderiyim, devam edelim.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Ha, peki, ben o zaman bir cümleyle...

BAŞKAN - Yani, ara vermek zorundayım, özür diliyorum sizden.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Toplantı yeter sayısı mı?

BAŞKAN - Yoklamada bulamadılar.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Bulamasın da kapansın, daha iyi, ne zararımız olur ki? Zaten hayırlı bir şey mi çıkacak oradan?

BAŞKAN - Ben dinlemeye hazırım.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Peki, size talimat geldi.

Şimdi, bakın, iki tane örnek olay var: Diyarbakır eski Belediye Başkanı Osman Baydemir sizin partinize ne söylediğini -burada benim yüzüm kızarır- onu söylemiyorum, hakaret etti yani kısaca.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Buna dayalı olarak aynı sıralarda Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak'ın da aynı şekilde bir yolsuzluk iddiasıyla ilgili olarak hakkında bir işlem yapılması üzerine faaliyete geçildi. Adana Belediye Başkanını, derhâl, İçişleri Bakanı görevden aldı. Fakat, sonradan beraat etti adam, yine görevine de atamadı. Adaletinizi yesinler sizin! Diyarbakır Belediye Başkanı hakkında da işlem yapamadınız. Şimdi, aciz misiniz, acüze misiniz? Şimdi, Sayın Başkan, sana da söylüyorum ama yani zihniyetinize söylemiş olayım, kişisel değil bu. Siz "kan ayaklı" mısınız? Devleti taşıyacak durumda değilseniz...

ALİ HAYDAR ÖNER (Isparta) - Özcan Yeniçeri'yi taşıyamıyorlar.

BAŞKAN - Ne demek ya, Özcan Yeniçeri başım gözüm üstüne.

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Çok açık söylüyorum ki böyle yasaları gruplara, ideolojilere, kentlere farklı farklı uygularsanız bu getirdiğiniz yasaların da çok uygulayıcı ve adaleti sağlayıcı bir yanı olmayacağını bilmek için çok da kâhin olmaya gerek yok. Ben size acıdığımdan bırakıyorum.