KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Günaydın değerli arkadaşlar, bu salonda bulunan herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan Yardımcısı bahsetti "Bu maddeyi biz istedik." diye söyledi, kayıtlara da bu şekilde geçti.

Sayın Başkan, sonuç olarak bu maddeyi...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bunu defalarca tartıştık, yürütme elbette bir talepte bulunabilir, ihtiyacını ortaya koyabilir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Anlıyorum, ben ona itiraz etmiyorum. Buna bir şey demiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir idare, bir ülkenin yönetimi elbette isteklerini taleplerini Meclise... Başka nereye sunacak yani, Meclise sunmak durumunda.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Artık bu konuyu geçtik Sayın Başkan. Sonuç olarak bu talepleri de Meclise sunmuyor, AK PARTİ Grubuna sunuyor.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama Meclisin takdiri, sonuçta son kararı verecek olan Meclis.

CAVİT ARI (Antalya) - Biz değil, karşı taraf.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tabii, yani sonuç olarak Meclise sunmuş olmuyor, bu taleplerin toplandığı bir havuz yok yani bu talepleri gelip sunacağı bir merci olarak AK PARTİ Grubuna sunuyor bu talepleri.

Değerli Başkan, şunu söyleyeceğim: Şimdi İçişleri Bakanlığı böyle bir talepte bulunmuş olabilir, 13.590 personelle ilgili de böyle bir talebi var. Yalnız "Bu mesele yalnızca İçişleri Bakanlığına uygulanır." denen bir madde değil, öyle değil mi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Doğru.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Maddenin başında şunu demiyor: İçişleri Bakanlığı personeliyle ilgili üç yıl daha uzatma yetkisi... İçişleri Bakan Yardımcımız bilgi verdi ama sonuç olarak...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama terörle bağlantılı bir konu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sonuç olarak, biz, yalnızca İçişleri Bakanlığının rakamlarını aldık, Millî Savunma Bakanlığında kaç kişi var bilmiyoruz. Eğitim Bakanlığında, Sağlık Bakanlığında, Çalışma Bakanlığında kaç kişinin dosyası devam ediyor, biz bilmiyoruz. Onlarla ilgili durum nedir, onların böyle bir ihtiyacı var mı, süren soruşturmaları var mı, personel dosyaları takip ediliyor mu bilmiyoruz ve bu şekilde yasa yapacağız Sayın Başkan; bu kabul edilemez. Bakın, KHK'ler (Kanun Hükmünde Kararname) çok sayıda mağduriyet de yarattı.

Gerçekten, sonuç olarak, bu meselenin içinde olan bazı kişiler kendini gizlerken, gizleyebilirken, başkalarını ihbar ederken -biliyorsunuz bunların hepsi yaşandı- gerçekten bu meselenin içinde olmayan birileri de mağdur oldu. Efendim, o onu ihbar etti, o onu ihbar etti veya belli polis fezlekeleri, polis tutanakları çerçevesinde insanlar, öğretmenler görevden alındı. Sonuç olarak, yalnızca bu darbe girişimi içinde olanlara değil ki, iktidarın sakıncalı gördüğü, öteki gördüğü herkese bu kanun hükmünde kararnameler uygulandı. Efendim, bu HDP'li, bunun şöyle bir şüphesi var deyip kanun hükmünde kararnamelerle insanlar, binlerce yurttaşımız, öğretmendir, sağlıkçıdır bunların hepsi ihraç edildi Sayın Başkan, on binlerce mağduriyet yaşatıldı. Şimdi, bu kadar mağduriyet yaratan bir yapıya siz diyorsunuz ki "Üç yıl daha yetki verelim." ve yalnızca polis çerçevesinde değil ki, diğer bakanlıklarda da bu mağduriyetler...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yalnız Sayın Paylan, bakın, bu konu biraz şey üstü bir konu. Devletin içine sızmış ve bu demokratik Hükûmeti antidemokratik yollarla alaşağı etmeye çalışan, şeffaf olmayan, son derece tehlikeli bir yapıdan bahsediyoruz. Bu yapıyla mücadele etmesin mi Hükûmet veya yetkili kurumlarımız?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, mesela şu ifadeyi düzeltelim...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Elbette edecekler ama elbette kimseyi mağdur etmemek de esastır. Orada da yargı yolları açık, idari itiraz yolları açık ve bunlar da çalışıyor. Birtakım insanlar da sonradan gittiler, idari kararlarla veya yargı kararlarıyla suçlu olmadıklarını ortaya koydular.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu, kapsamlı, büyük bir mücadele yani bu mücadeleyi, bu genel tabloyu görmeden, sadece belli konular üzerinden bir tartışma da dengeli bir tartışma olmaz diye düşünüyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, bir sefer sorunumuz şu: "Devlet içine sızmış." ifadesini düzeltelim. Bu kişileri büyük oranda siz atadınız, sizin iktidarınız atadı.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu, kırk yıllık, elli yıllık bir örgüt, kusura bakmayın da.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, büyük oranda sizin iktidarınız döneminde bunlar belli pozisyonlara getirildiler, atandılar; mesele bu.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hayır, hiç, hiç kabul etmemiz mümkün değil bunu, kabul etmemiz mümkün değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Büyük oranda öyledir Sayın Başkan.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Olur mu öyle şey!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - İkincisi... İkincisini söyleyeyim: Sayın Başkan, bu yalnızca...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bizim dönemimizde bu yapının niyetleri ortaya çıktı ve büyük bir mücadele verildi, 15 Temmuzda da bunun yıl dönümünü hep birlikte göreceğiz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 17-25 Aralık kasetler masetler çıkmasaydı hiç böyle bir şey olmayacaktı!

ERHAN USTA (Samsun) - Başkanım, sizi şöyle alalım!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama kusura bakmayın yani bu mesele biraz şey üstü yani bunu kabul etmemiz mümkün değil.

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, hayır, Sayın Başkan; dünkü başka meselede, bizim konuştuğumuz meselede hatırlarsanız, "Arkadaşınız olarak müdahale etmenize bir şey demiyoruz." dedik yani hakikaten böyle görüş bildirecekseniz tabii, siz milletvekilisiniz...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Kusura bakmayın da siz de buraya ayar verme konumunda değilsiniz yani. Gelin, o zaman, buraya oturun, gelin oturun buraya.

ERHAN USTA (Samsun) - Ben oranın meraklısı değilim.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Kusura bakmayın ama bana yönelik birtakım şeyler söyleniyorsa cevap vermeyecek miyim?

ERHAN USTA (Samsun) - Ama siz buradaki gibi konuşmaya çok meraklıysanız oturacağınız yer orası, geçersizin oraya, Başkan Vekili de...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Siz de her şeye ayar verme huyunuzdan bir vazgeçin lütfen. Her şeye ayar verme konumunda değilsiniz, bütün Komisyon üyeleri gibi bir üyesiniz.

ERHAN USTA (Samsun) - Ayar değil.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hiç öyle bir yetkiniz de konumunuz da yok.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Ayar değil, adalet, adalet.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Burada Başkana da ayar verme konumunda değilsiniz, kusura bakmayın.

ERHAN USTA (Samsun) - Ayar değil bu; bu, ayar değil.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Olur mu öyle şey!

ERHAN USTA (Samsun) - Bu, ayar değil, sadece tarafsızlığınızı hatırlatıyoruz.

AHMET KILIÇ (Bursa) - Başkanı hedef alarak konuşuyorsunuz ama!

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, Başkan, hedef değil ya, öyle değil; son zamanlarda sürekli müdahale ediyor, sürekli görüş bildiriyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Başkanı hedef alarak konuşmuyorum.

ERHAN USTA (Samsun) - Sadece bu konuyla ilgili demiyoruz. Yani siz fark etmiyor musunuz? Başlangıçta böyle bir şey yoktu ama son zamanlarda Sayın Başkan sürekli müdahale ediyor, sürekli görüş bildiriyor; böyle bir şey yok.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bakın, bana hitaben birtakım şeyler söyleniyor.

ERHAN USTA (Samsun) - Size hitaben söylemeyecek mi?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ben de girmek istemiyorum, bu tartışmalara niye gireyim Başkan olarak? Bunu tercih etmiyorum, gerçekten etmiyorum, hiçbir şekilde de bu tartışmaların bir parçası Başkan olarak olmak da istemiyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Olmayın Sayın Başkan, olmayın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama bana bakıp birtakım şeyler söylüyorsanız o da bir yere kadar yani.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, ben size bakmıyorum, buraya bakıyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, lütfen karşıya bakıp devam edin, peki.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, ben buraya bakayım, devam edeyim.

ERHAN USTA (Samsun) - Divana hitap ediyoruz, size hitap ediyoruz...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, genelde Divana doğru bakılır ve ben buraya doğru bakıyorum...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Görüş belirtmek istemiyorum, gerçekten istemiyorum ama beni zorlamayın lütfen, kusura bakmayın.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sakin olun, biz sizi severiz ya, siz iyi bir insansınız, iyi de yönetiyorsunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam, ben size bakacağım.

Sayın Başkan, sonuç olarak, bu "Devlet içine sızmış" meselesi doğru değil. Mesele, bu yapı, sonuç olarak, büyük oranda sizin iktidarınız tarafından devlet içinde kadrolaştı, hatta bu yapıdan referans almayan herhangi bir kişi devlet içinde yükselemedi, herkes bu yapıdan referans alarak devlet içinde üst kademelere yükseldi; polis içinde, asker içinde, diğer kadrolarda, diğer bakanlıklarda üst kademelere yükseldi. Bu yapıdan referans almayan herhangi bir iş insanı ihale alamıyordu. Siz bu noktada bu kadar değer olarak ortaya koydunuz. İnsanlar da bu yapının yanında olmam lazım ki devlet içinde rütbe alayım, devlet içinde makam alayım, devlet içinde mevki alayım diye düşündüler. Siz bunun yolunu açtınız, siz bunu değerli kıldınız. Sonra, okyanus ötesine selamlar gönderdiniz, "Artık geri gel, yeter." diye mesajlar gönderdiniz. Ondan sonra, bu insanlara diyorsunuz ki: Vay efendim sen bu yapının elamanısın, ben seni görevinden ediyorum, aç açıkta bırakıyorum, aileni, bütün sülaleni de perişan ediyorum, seni bitiriyorum. Bu, bir sefer hakkaniyetli değil. Elbette ki giriştikleri yapının... Bakın, bu yapının en büyük gadrine uğramış siyasi partiyiz biz. O yapı, çözüm sürecini dinamitledi, Kürt meselesinin çözülmesini, ülkenin demokratikleşmesiyle ilgili önceki bütün adımları dinamitleyen yapıdır. Bakın, buna rağmen söylüyorum ama insanların mağduriyetlerini de görmek lazım.

Ya, bir ülkede OHAL dediğiniz şey üç ay sürer, beş ay sürer, altı ay sürer, bir yıl sürer, üç yıl sürer. Ya, beş yıl geçmiş, siz, diyorsunuz ki Ya, bana beş yıl yetmez, bana üç yıl daha verin. Ben Süleyman Soylu olarak bunu talep ediyorum çünkü buna ihtiyacım var. Olağanüstü bir durum yaratmazsam ben İçişleri Bakanlığında kalamam. Aynı Netanyahu taktikleri, olağanüstü hâl devam edecek ki onun gücü devam etsin. Süleyman Soylu'nun ve bu iktidarın "Bir beka meselemiz var." algısını devam ettirmesi lazım ki o koltuklar devam etsin ama o olağanüstü hâl devam ettiği sürece bu ülkenin insanları yoksullaşmaya devam ediyorlar. Ya, eminim, her birinizin akrabası vardır, her birinizin ailesinde, çevresinde, eşinde, dostunda hısımında vardır bu ihraç edilenlerden.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Sayın Soylu burada olsaydı o benzetmenizden dolayı sizi kendisi paylardı ama çok çirkin bir laf.

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Paylamak ne demek?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Siz bana niye müdahale ediyorsunuz?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O parmağını indir, parmağını!

ORHAN YEGİN (Ankara) - Çok ayıp bir benzetme.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Nedir o ayıp benzetme efendim? Olağanüstü hâlin devam etmesini istiyor. Netanyahu'ya benzetiyorum tabii ki aynen ona benzetiyorum. O da olağanüstü hâli sürdürerek efendim "Tehdit var, ülkemiz üzerinde beka meselemiz var, oradan büyük bir tehdit var." deyip iktidarını sürdürmeye çalıştı, iktidardan düştü, şükürler olsun ki düştü. Bu tip, her faşist yöneticiler, böyle bir algı yaratılar "Beka meselesi var, tehdit var." algısı yaratırlar ki koltuklarını korusunlar. O sayede, ülkenin kaynakları güvenlikçi politikalara gider, öğretmen atanamaz, polis atanır, sağlıkçı atanamaz, asker atanır ve kaynaklar güvenlik politikalarına gider ama ülke yoksullaşır, halk yoksullaşır.

Değerli arkadaşlar, beş yıl sonra artık olağan bir döneme dönmemiz gerekiyor. Ya, beş yıl içinde siz eğer ki bu insanları bulamadıysanız, yakalayamadıysanız vay hâlimize ya. Beş yıl geçmiş bu ülkede, beş yıl... İstihbaratı var... Bütün enerjinizi buna veriyorsunuz, vay hâlimize ya! Hâlâ diyorsunuz ki: Ülkede kadrolar içinde FETÖ'cü var ya. Bir ülke beş ay içinde, bir yıl içinde bunu çözer ya. Beş yıl geçmiş, demek ki çözmek istemiyorsunuz değerli arkadaşlar.

OHAL'in şartlarını artık sona erdirmeliyiz. Bakın, devlet içinde sonuç olarak böyle suçlular varsa, gerekli soruşturmayı açarsınız, gereğini yaparsınız kardeşim. Mağduriyeti olanlar da giderler mahkemeye haklarını ararlar ve normale döneriz, olağana döneriz artık ya. Bu yapı eğer ki hâlâ bir darbe yapacak güce sahipse vay halimize ya. Siz, olağanüstü hâli dayatıyorsunuz, bu yapıyı hâlâ büyük bir tehdit olarak gösteriyorsunuz, diyorsunuz ki "Cemaatin hâlâ büyük bir tehdidi var." Darbe mi yapacak cemaat, bu gücü mü var demek istiyorsunuz? Bu cemaatin artık ne gücü var, neyi kalmış ya? "Beş yıl geçmiş" diyorsunuz. Gücü varsa da bunun sebebi sizsinizdir. Demek ki ayıklamıyorsunuz kardeşim ya da ayıklamak istemiyorsunuz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Hepsi birleşiyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Neyi birleşiyor?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - FETÖ'cüler bir araya geliyor.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Neyi birleşiyor? Allah, Allah ya.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - İçinize iyi bakmadınız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Üzerlerine gidiyoruz daha ne yapalım? Biz de bir yetki varsa...

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya yetki sizde, davul sizde, tokmak sizde arkadaşlar.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Gerekeni yapıyoruz zaten.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ayıklayıp, yapsaydınız beş yılda, yapsaydınız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, toparlarsanız, sürenizi çok geç başlattım, aslında daha fazla kullandınız, bilginiz olsun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hemen bitiriyorum, bir dakika içinde toparlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir de mesele yalnızca cemaat meselesi değil. Bakın, biliyorsunuz, Tayyip Erdoğan bunu Allah'ın bir lütfu olarak gördü, böyle tanımladı. Yalnızca cemaati devletten tasfiye etmek için kullanmadı, muhalif gördüğü herkesi de kanun hükmünde kararnamelerle görevinden uzaklaştırdı, öğretmeni, sağlıkçıyı, diğer bakanlıklarda çalışan personeli görevinden uzaklaştırdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - HDP'li olduğu için binlerce insan, öğretmen...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Paylan, çok geç başlattım sürenizi, tamamladınız.

Son cümlenizi alayım.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bunların hiçbiri doğru değil, doğru değil.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Aynen böyle oldu. Nasıl değil ya!

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Binlerce dosya var, gösterelim biz size.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kim suçsuz, kim yani?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ne demek suçsuz! Kardeşim, HDP'li diye binlerce insan kamu görevinden uzaklaştırıldı.