| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Ankara Milletvekili Orhan Yegin ve 45 Milletvekilinin, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3740) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 13 .07.2021 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler.
Evet, burada diğerlerinden farklı bir sektör ama zannediyorum ilkeler ortak çünkü terörle iltisakı veya irtibatı Millî Güvenlik Kurulu kararıyla belirleniyor, bu konuda diğer maddelerle bir fark yok. Yanlış yaparsam lütfen ilgililer düzeltsin. İkinci olarak, Millî Güvenlik Kurulu, bir şirket ile terör örgütü arasında irtibat veya iltisak olduğuna karar verirse bu durumda siyasal ve idari merciler kayyum atamasına karar veriyorlar; ikinci aşama. Üçüncü aşama, şirketine el konulan bu kişiler veya örgütler mahkemeye başvuruyorlar ve mahkeme eğer haklı bulursa onları yani bir tür kendileri suçsuz olduklarını kanıtladıkları zaman, ispat ettikleri zaman şirketlerine kavuşabiliyorlar. Şimdi, buradaki sorun, ana sorun, Millî Güvenlik Kurulunun böyle bir karar yetkisinin bulunmadığını Anayasa Mahkemesi saptamış bulunuyor. Bu bakımdan da en azından böyle bir düzenleme Anayasa'ya aykırı hâle gelmiş bulunuyor.
İkinci konu ise mülkiyet hakkı, 1982 Anayasası'nda en güvenceli hakların başında düzenlenmiş bulunuyor çok korunaklı bir hak olarak ve bu itibarla diğer maddeler arasında başta Anayasa'nın 38'inci maddesine -çalışma hakkı ve girişim özgürlüğü- 48'inci ve 49'uncu maddelerine aykırı olmak üzere birçok maddesine aykırı. Ama tabii ki esasen burada sorgulamamız gereken husus şu: Madde 119'a göre bir olağanüstü hâl ilan edilseydi ancak bu tür olağanüstü tedbirlere başvurulabilirdi, o durumda hak ve özgürlüklerin askıya alınması geçici süreyle de olsa Anayasa madde 15 gereği mümkün olabilirdi ama bu bir sapma rejimi, bu bir derogasyon, "derogation" rejimi olurdu zaten, Avrupa Konseyine de bildirme gerekliliğimiz nedeniyle ve o durumda bile ancak Meclis dört aylık bir süreyle uzatmaya gidebilirdi. Ama şimdi, üç yıllık bir süreyle uzatmaya gidiyoruz, üstelik olağanüstü hâl ilan edilmemişken, Anayasa dolanılarak böyle bir yola başvurulduğu hâlde ve Anayasa Mahkemesi kararları bulunduğu hâlde.
Tabii, hani bir üniversite mensubu olarak ben üniversiteden atılanların yerlerine kimin yerleştirildiğini az çok biliyorum ve bunlar arasında FETÖ'cülerin olduğunu da biliyorum. Ama bu sektörü tanımıyorum, bu sektör daha çok son aylarda gündeme gelen mafya-siyaset-ticaret ilişkisi çerçevesinde hukuk dışına çıkıldıkça Türkiye'nin gerek siyasal alanının gerek diğer sektörlerin, özellikle iktisadi sektörün nasıl mafyalaştığını, nasıl çeteleştiğini ortaya koyması bakımından da ibret vericidir. Zaten hukuk dışına çıkılması ölçüsünde esasen kamu yönetiminde geçerli olan görev, yetki ve sorumluluk ilkesi daha çok yerini keyfîliğe bıraktığı için ister istemez bu alanlar da o keyfîlik alanına kayabilmektedir, en azından böyle bir risk bulunmaktadır.
Sonuç olarak, burada söz konusu olan düzenleme diğer maddelerde 12 ve 23'üncü maddelerle birlikte bu maddenin de Anayasa'ya aykırı olacağı, üç yıllık sürenin hem süre olarak makul olmadığı Anayasa'nın 13'üncü maddesine açıkça aykırı olduğu, 11'inci maddesinde Anayasa'nın üstünlüğü bakımından aykırı olduğu tabii ki hukuk devleti açısından da Anayasa madde 2'ye aykırı ama en aykırılık taşıyan husus, bir mahkeme kararına dayanmaksızın TMSF'ye aktarılması nedeniyle Anayasa madde 38 suçsuzluk karinesine de aykırılık teşkil etmektedir veya edecektir.
Ben size sorular da yönelttim, eğer benim yanıldığım bir husus varsa onu da yanıtlarsanız, belirtirseniz ona göre ben de size yanıt vermek isterim.