| Komisyon Adı | : | (10 / 4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Akif Özkaldı'nın, müsilajın nedenleri, yarattığı sıkıntılar ile Bakanlığın müsilaj oluşumunu engelleyici projeleri ve eylem planları hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .07.2021 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Öncelikle sunumuzun için teşekkür ediyoruz. Hakikaten çok ciddi ve önemli bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu hem Bakanlığın dün yapılan sunumunda hem sizin hem de yani özellikle şu oksijenlenmeyle ilgili de Arzu Hanım'ın da altını çizerek belirttiği tespitler doğrultusunda Marmara Denizi'nin artık ne kadar özel bir deniz olduğunu ve ne kadar özel bir ilgi istediğini hepimiz kabul ediyoruz ve Marmara Denizi'nin bu ekolojik durumunun düzelmesi için üzerindeki karasal, denize karadan gelen tüm baskıların azaltılmasının da öyle sadece bir bakanlığın, bir kurumun yapmış olduğu, yapacağı çalışmalarla sağlanamayacağı için çok ciddi bir koordinasyon, çok ciddi bir planlama gerektiriyor, bu çok açık.
Şimdi, kırk yıldan bu yana bilimsel olarak da izlenen bir denizdi Türkiye'de, tabii, küresel ısınmayla ilgili de verileri verdiniz. Bu küresel ısınmayla birlikte, kırk yıldır izlenirken yapılan tespitler doğrultusunda baktığımızda, acaba bölgede bugüne kadar alınmış önlemler ne kadar yeterliydi, değildi bunu da sorgulamamız gerekiyor. Yani bakanlıklar olarak, evet, bugün yaptığınız çalışmaların, özellikle müsilaj çıktıktan sonraki "acil eylem planı" dediğimiz bir eylem planıyla yürütülen çalışmaların, aslında, çok daha öncesinde koordineli ve planlı bir şekilde Marmara Denizi'nde yürütülmesi gerekiyordu. Ben böyle bir eksikliğin olduğunu, aslında ben değil, hepimiz görüyoruz yani bu tespiti de yapmak lazım.
Şimdi, hemen, buradan, mesela, size şunu da sormak istiyorum: Marmara Bölgesi'nde dün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sunumunda, Sayın Bakan Yardımcısının yapmış olduğu sunumda arıtma tesisleriyle ilgili epeyce konuştuk, atık su arıtma tesisleriyle ilgili, kapasiteleriyle ilgili, yöntemleriyle ilgili epeyce konuştuk. Siz, şu anda, Marmara Denizi'ndeki özellikle bu atık su arıtma tesislerinin arıtmayla ilgili Marmara Denizi'ndeki bu kirliliğin düzelmesine yönelik çalışmaları nasıl görüyorsunuz?
Mesela, Marmara'nın yükünün yüzde 40 azaltılmasından bahsetti Arzu Hanım ve oksijen seviyesinin altı yıl gibi bir süreçte... Bunlar çok önemli, sizin de bu anlamda, Bakanlığınızın bakış açısı nedir? Bunu da öğrenmek isteriz. Dün Sayın Bakan Yardımcısı bu süreçte bu azaltımı yapmak için, İstanbul'da harcanması gereken belli bütçelerden bahsetti özellikle atık suların arıtılmasıyla ilgili arıtma yöntemlerinin dönüşümü, işte, artırılması konusunda.
Şimdi, sizin sunumuza gelecek olursak mesela, şurada, şu yabancı türlere geçmeden önce, nitrat değerinin sınırların üzerinde değerlerde olduğundan bahsettiniz ve bununla ilgili çalışmalar yapıldığını sunumunuzda anlatıyorsunuz fakat bu yapılan çalışmalar ne kadar zamandır sürüyor? Tarımsal kaynaklı kirliliğin kontrolüyle ilgili bu konuda yönetmelik var, Tarımsal Kaynaklı Nitrat Kirliliğine Karşı Suların Korunması Yönetmeliği, 2016'da çıkmış ve siz nitrat kirliliği izleme çalışmalarınızdan bahsediyorsunuz burada. Burada da, sunumda bahsettiğiniz nitrat kirliliği izleme çalışmaları bu Tebliğ'in çıktığı tarihten bu yana gelen çalışmalar mı yoksa müsilaj problemiyle karşılaştıktan sonra hızlandırılan çalışmalar mı? Birinci sorum bu, bu konuyla ilgili. Diğer sorum: Bu sınır değerlerin altına düşmesi için bir ölçümünüz var mı? Nasıl bir süre öngörüyorsunuz? Yani şu kadar sürede şu çalışmaları yaparsak şu ana kadar da şu sonucu elde ederiz." Aslında, Sayın Turan'ın da bahsettiği gibi, hakikaten şunları yapıyoruz, bu çalışmaları yapıyoruz, yapmaktayız ama ne sonuç elde ettik ya da ne sonuç elde etmeyi bekliyoruzun sunumda eksik olduğunu ben de belirtmek istiyorum, bu cevaplara ihtiyacımız var.
Şimdi, bu kirlilikle ilgili baktığımızda, özellikle oluşuma sebep olan maddelerin yani girdilerin kaynaklarına baktığımızda neler diyoruz? Evsel atık sular, endüstriyel atık sular, tarım alanlarından gelen sular, Karadeniz'den İstanbul Boğazı aracılığıyla taşınan organik madde, azot, fosfor girdisi; tüm bunlardan bahsediyoruz ve bugün, özellikle Marmara Denizi'nde balıkçılık üzerindeki, balıklar üzerindeki, canlılar üzerindeki etkileriyle ilgili benim gördüğüm kadarıyla henüz net bir bilgiye ulaşılmamış özellikle sizi de dinledikten sonra, Arzu Hanımı dinledikten sonra çünkü Arzu Hanım şöyle bir şey söyledi -yani bunu size soracaktım ama Arzu Hanımı dinledikten sonra soru biraz sanki anlamsız gibi kaldı- "Müsilajın içerisindeki özellikle bakterilerle ilgili bakıyoruz. Müsilaja neden olan kaynakları çalışıyoruz ve bir yıldan önce de bu içerisindeki ağır metallerle ilgili çalışıyoruz." dediniz, değil mi? Bir yıldan önce ağır metallerin olup olmadığı ya da ne oranda olduğuyla ilgili bir sonuca anladığım kadarıyla biraz ulaşmak...
ODTÜ DENİZ BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DENİZ BİYOLOJİSİ VE BALIKÇILIĞI ANA BİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ DOÇ. DR. ARZU KARAHAN - Ağır metal değil de genel olarak dediğim gibi biz bütünleşik çalışıyoruz. Şu an yaklaşık bir aya kadar bir bölge için içerisindeki bakteri profilini, içerisinde patojen var mı yok mu söyleyebileceğiz. Ama bu sadece bir bölge için, bölgesel bu farklı olabilir ve derinliğe göre farklı olabilir.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Şimdi, o zaman ben tekrar size sorumu şu şekilde sorayım: Dün, Sayın Bakan Yardımcımıza da sorduğumuzda aslında bu soruya sizin cevap verebileceğinizi söyledi. Özellikle balıklarla ilgili Marmara Bölgesi'nde büyük bir şüphe var; balıkları yiyebilir miyiz, yiyemez miyiz? İçerisinde ağır metaller barındırıyor mu, barındırmıyor mu? Bununla ilgili bir çalışma, ölçüm yapıldı mı balıklarla ilgili, bir çalışma var mı? O çalışmalardan hangi sonuçları elde ettiniz?
Sonra, midyeyle ilgili bir çalışmadan, midye üretiminin artırıldığından ve midyenin -yanlışsam düzeltin lütfen- müsilaj oluşumuna engel teşkil ettiğini söylediniz, doğru mu anladım sunumda, öyle bir cümle sarf ettiniz.
TARIM VE ORMAN BAKAN YARDIMCISI AKİF ÖZKALDI - "Olumlu etkisi var." dedim.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Demek ki müsilajın içindeki birtakım -artık hangi maddeler bilmiyorum- onları yiyor, çekiyor kendine ama insanlar da midyeleri yiyor toplayarak, bunu da biliyoruz. O zaman, midye kaynaklı insan sağlığına zararlı bir oluşumla da karşı karşıya mıyız? Bununla ilgili bir çalışma yaptınız mı? Özellikle bu kısa vadeli süreçte yani müsilajla ilgili biz önlemleri konuşurken insan sağlığını korumak açısından bu bilgilerin de kamuoyuyla paylaşılması; hem bizimle hem kamuoyuyla paylaşılması gerektiğini düşünüyorum.
Şimdi, diğer bir sorum, mesela Bakanlığınızın eylem planında balıkçılıkla ilgili hayalet ağların temizlenmesi konusunda ciddi bir vurgu yapıyorsunuz orada, fakat uzmanlara sorduğumuzda ya da Marmara Bölgesi'nde yaşayan bir insan olarak kendi gözlemlerimizle de ulaştığımız bir sonuç, aşırı avlanmanın, kontrolsüz avlanmanın da Marmara Denizi'nde biyoçeşitliliğin azalması konusunda çok ciddi etkileri var yani gırgırlar, troller, avlanmalar, hayalet ağların oluşumu, tüm bunlar aslında oradaki tüm dengeyi ve besin zincirini de etkileyen bir ortam yaratıyor. Şimdi, hayalet ağların temizlenmesi tek başına bu anlamda yeterli değil, bununla ilgili, yasak avlanmayla ilgili de mücadele ettiğinizi söylüyorsunuz ama mesela, bu denetimler ne oranda? Yani bugüne kadar bu denetimlerin çok iyi yapılmamış olduğunu biz kendi gözlemlerimizle de görüyoruz, kendi deneyimlerimizle de görüyoruz. Bundan sonra, en azından, bu denetimlerin çok daha yoğun yapılması gerekiyor. O nedenle özellikle bu besin zincirinin bozulması... Dün Sayın Bakan da sunumunda vurguladı "Biz acaba müsilaja sebep olan besin zincirinin bozulmasında bir şey mi var, bir olay mı var, bunu da merak ediyoruz." diye. Bununla ilgili bir çalışmanız var mı, ben bunu da sormak istiyorum. Aşırı avlanmanın özellikle bu etkisi yani oradaki çeşitliliğin...
Yine, aynı soruya bağlantılı olarak türlerden bahsedildi, bugün, Komisyondaki arkadaşlarımız da vurguladı, burada bahsedildiği kadar tür kalmadı. Aşırı avlanmanın, kontrolsüz avlanmanın mutlaka bunun üzerinde de etkisi var. Yabancı türler, istilacı türler bu noktada ne kadar etkili yine o ekosistemin ve besin zincirinin bozulmasında.
Yine, Eylem Planı'nızın 15'inci maddesinde "Dere yataklarına yapay sulak alanlar ve tampon bölgeler oluşturularak kirliliğin denize ulaşması önlenecektir." diyorsunuz. Bu, sanki nedeni bırakıp sonuçla uğraşmak gibi bir görüntü veriyor ya da aynı anda ikisiyle birlikte belki uğraşmak lazım ama kaynağında kirlilik engellendiği zaman böyle bir çalışmaya da belki çok da fazla ihtiyaç kalmayacaktır. Özellikle, bugün, baktığımızda, Ergene Nehri ve Dilovası'ndaki Eynerce Deresi gibi kimyasal foseptiklere dönüşmüş su yolları varken sanayi kirliliğinin derelere boşaltılması önlenemezken ya da önlenmesiyle ilgili yeterli önlemler alınmazken sizin bu yapacağınız çalışma bu tampon bölgeleri oluşturmak, aslında tampon bölge oluşturduğunuz bölgelerde de zincirleme tepkilere sebep olabilecektir, oraya gelen kirlilik, sonuçta, yine bir doğal alana gelecek, yine bir yaşam alanına gelecek. Bu yapacağınız çalışma bana tek başına çok anlamlı gelmedi, onu belirtmek istiyorum. O anlamda da yine, özellikle endüstriyel kirliliğin önlenmesinde, dere yataklarının temizlenmesinde, denetimlerin artırılması, yaptırımların uygulanması, cezaların uygulanması, suistimallere izin verilmemesi Bakanlığınızın en öncelikli konusu olmalı. Bunlar yapıldığı zaman yani kaynağında kesildiği zaman problem diğer problemler de yine zincirleme olarak çözülecektir diye düşünüyorum açıkçası.
Son olarak, yine, sunumunuzdan gördüğüm kadarıyla, Karadeniz'den gelen yük ile Marmara'nın kendi içinde oluşturduğu yük hemen hemen birbirine yakın seyrediyor, ikisi de yakın ama bizim etkili olabileceğimiz alan Marmara'dan gelen yük üzerinde yapacağımız çalışmalar ve alacağımız önlemler çünkü Karadeniz'den gelen yük uluslararası sular olduğu için başka türlü çalışmalar gerektiriyor. Dün Sayın Bakan bu konuda da çok fazla yol alamayacağımızın mesajını bize verdi uluslararası anlaşmalardan ilgili biraz bahsederek ancak burada Karadeniz'den gelen yükü artırma olasılığı olan Kanal İstanbul'un yapılmaması noktasında aslında çalışmamızın en başına belki de bunu koymamız gerekiyor. Bunu da kayıtlara girmesi açısından önemli buluyorum çünkü Kanal İstanbul açıldığı zaman, İstanbul Boğazı'nın yanına Karadeniz'den gelen yükü artıracak ikinci bir kanal açılması durumu yaşanmış olacak. Bu konunun bilim insanlarıyla da konuşulması gerektiğini söylemek istiyorum. Denizlerimize hiçbir faydası olmayacak bir projenin de aslında belki de bu çalışmalardan sonra yapılmaması gerektiği ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum.
Benim şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Bundan sonraki süreçte sizden gelecek olan diğer bilgiler doğrultusunda da biz çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Teşekkür ediyorum.