| Komisyon Adı | : | İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU |
| Konu | : | Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonunun Van Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu ile Aliağa ve Menemen Ceza İnfaz Kurumları İnceleme Raporu'na ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 14 .07.2021 |
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli bürokrat arkadaşlarım ve basın mensubu arkadaşlarım; hepinizi ben de saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle gerçekten ben de Komisyon Başkanımıza bir teşekkürle başlamak istiyorum; gayet ayrıntılı, röntgen gibi her şeye yer vermiş, olumlu, olumsuz, önerileriyle beraber Komisyondaki arkadaşlarımızın da katkılarıyla beraber bugüne kadar olmamış çok ayrıntılı bir rapor oldu. Tam da istediğimiz gibi bir rapordu, tabii ki eleştirilerimiz olacak, bu rapora bizim şerhimiz yok mesela katkımız olabilir ama şerhimiz yok çünkü orada gördüklerimizi arkadaşlar ayrıntılı not ettiler, raporda yer verdiler, kısmen yorum katarak da bir sonuç alınmış ama genel anlamıyla bizim de kabul ettiğimiz, altına imza koyduğumuz bir rapor bunu belirtmek isterim.
Şimdi, amacımızı şöyle söyleyeyim: Hani, "Burada bir şey yok. Aman şurayı saklayalım, burayı da muhalefet görmesin, bu tarafı da şunlar görürse bizim iktidarımıza zarar verir." kaygısı dışında, muhalefetin de "Aman iktidarın bir açığını yakalayalım, şuradan da bir şey bulup buradan iktidara nasıl vururuz?" amacı dışında, gayet uygun bir inceleme oldu. Komisyonumuz bu anlamda gerçekten çok verimli çalışıyor. Uzlaşarak hareket edip, uzlaşarak tespit edip, uzlaşarak gittiğimiz, uzlaşarak önerilerle bire bir hücresine girdiğimiz, görüştüğümüz mahkûmlar oldu. Tamamen istişareyle yürüttüğümüz bir Komisyon; bu konuda Sayın Başkanın da ciddi katkısı var, Sayın Başkana da teşekkür ederim.
Şimdi, çıplak aramayı... Mesela, çıplak aramada doğru yaklaşım buydu ama bir kısmına katılmıyorum. Şimdi, "Çıplak arama yok." Ya, var. Hani var, nasıl var? Yönetmelikte var, hani nasıl yok? Başta yok dedik, olmadı; "Ha, varmış ama şu şekilde varmış, doğrusu buymuş, Avrupa'da bu şekilde uygulanıyor."a kadar geldik. Ama ben şöyle düşünüyorum çıplak arama konusunda: İsmini de değiştirsek ben bunun bir incitici ve hassas yanının olduğunu, bunun ayrıntılı olarak yeniden düzenlenmesi gerektiğini... Elbette ki o güvenlik dengesi ile insan hakkı arasındaki çizginin korunarak özellikle de daha çok insan hakkı gözetilerek yeni bir uygulamanın, yeni bir düzenlemenin yapılması gerektiğini, isminin değişmesiyle kamuoyunda bir algı yaratmaya çalışmak dışında verimli sonuç alamayacağımızı düşünüyorum. Bu yöntem nasıl olur? Teknik olarak arkadaşlar çalışır, gelir; kanunu, yönetmeliği neyse yapılır ama şu hâliyle sadece isim değiştirmek yeterli değil. Şöyle düşünün: Bir mahkûm gelmiş, tamamen oradaki infaz koruma memurunun psikolojisine, ahlaki yapısına teslim edilmiş; böyle bir arama yöntemi kabul edilemez, ayrıntılandırılmalı ve denetlenebilmeli. Tabii ki kamera koyamayız o arama yönteminde ama daha farklı, daha insani koşullara çekilmeli ve daha ciddi bir denetim yapılmalı bu konuda. Özellikle, bunu yapan infaz koruma memurlarının da buna dair eğitimlerini alması gerekir. Şimdi, o yüzden, sadece isim değiştirmek yetmez.
Cezaevleri konusunda Van'a gittiğimizde bir şeyle karşılaştık, bir intihar vakası duyduk orada; Ramazan Akbaşlı. Bu, 22 Şubatta intihar etmiş, kurtarılmaya bayağı çalışılmış ama sonrasında da araştırdık ki çok etkin bir soruşturma yapılmış. Yani savcılık gitmiş, otopsi sağlıklı yapılmış, infaz koruma memurları gerekli tedbirleri almış ama sonuç engellenememiş. Burada idarenin bir kusuruna biz rastlayamadık ama kusuru olup olmadığını nasıl anlayabiliriz? Etkin soruşturma yapılarak. Yani gerçekten maddi gerçeğe ulaştığımızda ne devlete ya da devletin uygulayıcılarına ya da kamuya, idareye bir yük gelmez. "Kardeşim bu iş böyle oldu; işte belgesi, işte delili; biz gereği gibi araştırdık." deriz, hem de alnımız ak olur. Ama bir şeyler kapatılıyorsa, etkin soruşturma doğru düzgün yapılamıyorsa bu şaibe bizim üzerimizde, iktidarın üzerinde kalır ve bunu kullanmak isteyen de istediği gibi kullanabilir; buna da fırsat vermemek lazım.
Şimdi, buradan başka bir yere bağlayacağım, sizinle paylaştığımız konu hakkında Sayın Başkanım ama... Görüş, çocuklar hepsine katılıyoruz; gayet de iyiydi, çocukların durumu özellikle iyiydi. Şuraya bağlayacağım: Şimdi, sizinle bir husus paylaşmıştık. Bu, sizin şahsınıza, daha doğrusu Başkanlığınıza sunduğumuz bir dilekçe, 5 Haziran 2021'de İstanbul Esenyurt'ta yaşanan bir olay. Şimdi, olayı çok kısaca özetlemek isterim: Sitenin karşısındaki bir kafede sitenin güvenlik görevlisiyle birileri kavga ediyor -Kavgada bir de sivil polis memuru varmış- Bu kavgaya sitenin güvenlik görevlisinin oğlu dâhil oluyor, kavga büyüyor vesaire; polisler alıyor, karakola götürüyor. Bu arada olayla hiç alakası olmayan sitenin güvenlik müdürü "Ne oldu? Benim personelimi de almışsınız." diye karakola gittiğinde -işte, ifadeler üzerinden, tanık ifadeleri üzerinden bunu çıkarıyoruz- gözaltına falan alma işlemi yok, zaten taraf da değil ama adamı mutfağa alıyorlar. Mutfağa alma sebepleri de "2 taraf da kapalı." diye beyanlar var ama görüntülerde her 2 tarafın da kapısının açık olduğu görünüyor vesaire; adam gece bir gibi gidiyor, daha doğrusu bir gibi ölüyor, dört gibi ailesine öldüğü bildiriliyor. Ne olayla alakası var ne taraf, bir sürü bir şey ama muhtemelen "Vay, polise nasıl yaparsın?" diye -olayın gelişiminden böyle algılıyoruz- orada bireysel şiddet kullanma işte... Mesela kameralarda içeriden, mutfaktan çıkan 2 polis memurundan birinin elini sarması, birinin buzlaması; bütün her şey var, o kadar açık ki olay ama buna dair hiçbir soruşturma açılmamış.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Var soruşturma.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Bakın, bir ifade alınmamış, bir gözaltı yok, hiçbir şey yok, soruşturma yoktu geçen haftaya kadar; bununla ilgili talepte bulunduk; 2 hafta oldu Sayın Başkanım. Gidelim, işte, cumhuriyet başsavcısıyla görüşelim, valiyle görüşelim, Emniyet Müdürüyle görüşelim. Ya, kim yapmış? Bu adam burada nasıl ölmüş? Ki adam ifadeye göre "Bende stent var, ben şeker hastasıyım, yapmayın." diyor, bağırıyor ama buna dair hiç etkin bir soruşturma yapılmamış. Etkin soruşturma yoksa ne oluyor? Hele bunun üstü kapanmaya çalışıyorsa bu işin ayağı siyasete kadar gidiyor yani o zaman siyasi bir otorite burayı korumadan bu işin sorumlusu, memurları, işte, oradaki amiri vesaire yargı önüne çıkartılamıyor algısı var, bu şaibe sizin üzerinizde kalır, iktidarın üzerinde de kalır. O yüzden, etkin soruşturma yapabilmek için bir inceleme talep etmiştim, etkin soruşturma bu anlamıyla burada çok önemli, yeniden bunu talep ediyorum.
Şimdi, açık görüşlerle ilgili, pandemiden beri açık görüş yapılamıyor, hep kapalı görüş var. Sanırım sadece Sincan'da telefonla görüş yani görüntülü görüş uygulaması için bir altyapı başladı ama diğer cezaevlerinde şu anda yok; mahkûmlar çok uzun süredir açık görüş yapamıyor. Şimdi, ben Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcımızla da görüştüm, özellikle şunu sordum: Mahkûmların aşılaması ne aşamada? "Dışarıdaki insanların aşılamasıyla aynı periyodikte gidiyor yani yaş sınırına göre mahkûmların sırası geldiğinde biz aşılıyoruz." dedi. Şimdi, infaz koruma memurlarının ve cezaevi görevlilerinin de hepsi aşılandı. E, 1 Temmuz itibarıyla madem eski uygulamaya geçtik, normale geçtik, her taraf açıldı; e, bu noktada mesela, bu bayramda niye açık görüş yaptırmıyoruz? İnsanlar da aşılandı, çok uzunca süredir açık görüş yapılmıyordu, açık görüş bu bayramda uygulanabilirdi, yapılabilirdi.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Sayın Genel Müdür Yardımcım, not alıyorsunuz değil mi bütün bu konuları?
CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET YILMAZ - Alıyorum Başkanım.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Yani bunlarla ilgili doyurucu cevaplar bekliyoruz.
CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI MEHMET YILMAZ - Tamam efendim.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Yani hem ülkemiz açıldı, tabii...
Bir de son olarak bağlıyorum; çünkü başvurumuz 7.700, biz de Komisyondaki uzman arkadaşlarla görüştük. "Biz bu başvuruları ya sistemden görelim, bize de düşsün, kim ne diyor görelim ya da her bir başvuruyu bize ulaştırın." diye bir talebimiz oldu. Komisyondaki arkadaşımız da dedi ki: "Ben tek bir memurum, ben bunun altından kalkamam." Şimdi, Komisyona geliyor, biz başlıkları biliyoruz, şu kadar, sayılar şu kadar falan ama içeriklerinden haberdar olamıyoruz. Arkadaşların, uzman arkadaşın, oradaki yetkili arkadaşın, e, tek arkadaşsa yetişmesine, niyetine, iradesine, gizlemesine veya her şeye bağlı; şimdi, o yüzden bunları da bize açabilecek bir sistem kurulabilmeli bence yani bu başvurular bir taranabilirse, en azından Komisyon üyesi arkadaşlar da başvurunun içeriğini görürse daha rahat takip edebiliriz, daha iyi sonuç alabiliriz.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Doğru.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Burada amacımız gerçeğe ulaşabilmek; yani, samimiyetle, gerçekten "Sorun ne?" "Sorun şurada bu." "Bu sorun nasıl çözülür?" "Önerimiz bu." Tartışırız, fikir birliğine varırız, varamayız ama bir şekilde sorunu çözmek gerçekten ülkemize katkı sunmaktır, ben böyle düşünüyorum. Bizim bu Komisyonda "Aman iktidarın lehine olur." "Aman muhalefetin lehine olur." diye bir düşüncemiz hiç olmadı, gayet uyumlu çalışıyoruz, bu önerilerimiz de dikkate alınırsa uyumumuz da artar, ülkemize yaptığımız hizmet de artar diyorum.
Sabrınız için teşekkür ederim.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Evet, bu İstanbul Esenyurt'la ilgili olarak çalışma başlattık Sayın Vekilim, değerli Ali Haydar Hakverdi. Yani özellikle bizim bu noktadaki hassasiyetimizi biliyorsunuz, inşallah sizinle de irtibat hâlinde olacağız.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Bir gitsek, çok sevinirim, hazırız diye düşünüyorum.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Evet, anladım; inşallah, inşallah.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Hani yerinde inceleme -sormuştu Sayın Vekilim- yerinde inceleme mesela bu, bence bu bizim görevimiz.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Eyvallah, eyvallah.
Şimdi söz sırası...
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Çok kısa bir şey söyleyecektim, rehabilitasyon.
BAŞKAN HAKAN ÇAVUŞOĞLU - Buyurun.
ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Çok özür dilerim, atladım, çok özür dilerim.
Ben ilk defa rehabilitasyonun olduğu cezaevine gittim; orada, dediği gibi Sayın Başkanım, çıkmak istemiyor bazıları ama bazıları da artık ıslah aşmasını geçmiş, ıslah edilmeleri mümkün değil, e, zaten ceza çekmeleri de mümkün değil. Burada, özellikle rehabilitasyona dair -Sayın Tevkifevleri Genel Müdür Yardımcımızla da konuştuk- bir kanun çıkarmak gibi bence bir görevimiz var; yani onların durumunu tespit edelim çünkü Adli Tıp rapor vermiyor, e, doktor ayrı bir şey, işi kolluğa atıyor; kolluk da suçun nevine bakıyor, "Oo, olmaz, bu tehlikeli suç." diyor. "Tehlikeli suç" dediği zaman çıkamıyor; ciddi anlamda bakımları var ve ne ıslahı mümkün ne bir daha suç işlemeleri mümkün. Bunlara dair mutlaka bir kanun çıkarılmalı, gerekirse bunlara dair bir af çıkarılmalı ve tahliye edilmeli diyorum. Buna ilişkin bürokrat arkadaşlar çalışırsa gerçekten biz de o taşın altına elimizi koymaya hazırız.