| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .02.2015 |
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Evet, şimdi, bu anlamıyla Urfa'ya gidiyorsunuz Urfa'da müthiş bir isyan var, Adana'ya gidiyoruz, Mersin'e gidiyoruz elektrikle ilgili çok ciddi sıkıntılar var, İzmir böyle, İstanbul'da metropol kentte merkezde sıkıntılar hat safhada. Bütün bunlara baktığınız zaman elektrikte ciddi bir sıkıntı var. Bu noktadaki tüm olaylar gösteriyor ki iyi bir enerji politikası uygulamıyoruz. Enerji politikasında devlet, yapması gerekenleri yerine getirmiyor. Ne yapması gerekiyordu devletin? Enerji bir ülkenin gelişme ve kalkınmasında bundan sonraki süreçte en temel olaydır. Eğer enerjiniz varsa, temizse, sağlıklıysa, ucuzsa siz ülkelerle en güçlü rekabet edebilme şansına sahipsiniz. Sanayiniz de bu enerjide, elektrikte ucuz ve güvenli enerjiyi kullanabiliyorsa en iyi şekilde dünyada rekabet etme şansına sahiptir. Ama bizim ülkemizde olay şu noktaya geldi: Elektrik üretelim de nasıl üretirsek üretelim noktasına geldi. Bu noktada dışa bağımlılığı bu nedenle ciddi bir şekilde yüksek noktalara çıkardınız. Hele hele Rusya'ya bağımlılık alabildiğine yaygınlaştı. Doğal gazla elektrik üretimi. Şimdi nükleerle elektrik üretimi. Tüm bunlar gösteriyor ki dışa bağımlı ve yatırım yapmayan bir ülke hâline geldik. Aslında devletin enerjiye en büyük yatırımı yapması gerekir. Burada kamu, elini ayağını çekmek durumunda değildir. Kamunun elini ayağını çekmeyeceği noktalar nedir biliyor musunuz? Sağlıktır, eğitimdir, enerjidir. Bu alanlardan kamu elini ayağını çekmez, yatırım yapar. Şimdi, siz, yatırımı nereye bağladınız? Kamu hiç yatırım yapmıyor. Yatırımı vatandaşın cebine bağladınız. Bakınız, ne yapıyor dağıtım şirketleri? Dağıtım şirketleri yatırım yapmak için Bakanlığınıza bir program sunuyor. Şu şu şu yatırımları yapacağım. Bakanlık ne yapıyor? Şunları şunları yapabilirsiniz. Kimden alıyor, kredi buluyor, ondan sonra dönüyor vatandaşa, on yıl süre içerisinde vatandaştan o paraları tahsil ediyor. Peki. devletin nerede bu enerji yatırımlarında katkısı, nerede payı? Bütün yatırımı yapan faiziyle kullanılan parayla elektriği tüketen insanlar, sanayici, bizim gariban köylü, evinde yaşayan emekli insanlar. Ne yatırımı yapıyorsunuz bana söyler misiniz, devlet ne yatırımı yapıyor enerjiye? Topladığınız vergilerden hangi kaynakları ayırıyorsunuz? Enerji için hangi yatırımı yapıyorsunuz? Hiçbir şekilde yatırım yapmıyorsunuz. Çok kolayını buldunuz. Borçlan özel sektör, yüklen tüketicinin sırtına, yap yatırımı ben atayım havamı, aynen bu. Nerede yatırımız enerji için, ne yapıyorsunuz? Peki, bu da gerçekleşiyor mu doğru düzgün? Gerçekleşmiyor. Özel sektör sadece kârlılığa bakıyor. Bakınız arkadaşlar, kendi rakamlarınız bu. Geçen yıl nedeniyle 3,5 milyar para kazanmış dağıtım şirketleri, 5,3 milyar kayıp kaçak olmuş. Bir daha söylüyorum.
BAŞKAN - Ne kadar onu bir daha söyleyin.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - 3,5 milyar dağıtımdan kârlılığı var şirketlerin, 5,3 milyar kayıp kaçak bedeli var. Onu için getiriyorlar bunu ya. Ya, bunlar kayıp kaçak bedelini öderlerse 3,5 milyar kârlılığı yetmez bunlara diye. Bu neden kaynaklanıyor? İşte, bu politikanın geldiği iflas noktasından kaynaklanıyor. Bu 5,3 milyar kimin sırtından çıkacak? Tüketicinin sırtından çıkacak, sanayicinin sırtından çıkacak çünkü kayıp kaçak oranı da ve TRT payı ve benzerleri faturalara kullanım bedellerine göre yansıyor. Tüm bunlara baktığınız zaman, sizin enerji politikanız iflas etmiş noktada. Bu anlamıyla doğal gaz çevrim santrallerine verdiğiniz önemli teşviklerle, o teşviklerle elde ettiğiniz elektriklerle özel sektörü kârlı duruma getirdiniz.
Bakın, bir şey söyleyeyim; bu iddiamı arkadaşlar araştırabilirler, özel örnek de veririm: Şimdi, demir çelik haddehaneleri falan zarar ediyor dolar-euro arasındaki çelişkiden dolayı, rekabet edemiyorlar, şikâyet ettiler bize, İskenderun'daydık -Orhan bilir konuyu- ama termik santrali ve doğal gazlı çevrim santralinden kâr eden şirketler var, öbür taraftaki zarar da bundan kaynaklanıyor. Çok kolay bir şekilde enerji üretiminden para kazanan olay noktasına getirdiniz. Devlet elini ayağını ve yatırım gücünü bu alanlardan çekti ve şimdi "Ne yapalım? Biz bunu tüketiciden almak zorundayız. Çaresiziz kardeşim, dağıtım şirketleri bunu almazlarsa iflas edecekler, sistem çökecek." diyorsunuz. Burada yazmışsınız bunları, "Sistem çökecek." diyorsunuz, genel gerekçede yazmışsınız. Bu noktaya gelişi sizin sorumluluğunuz kardeşim. Niye vatandaştan bu sorumluluğu çıkarmaya çalışıyorsunuz? Tüketicinin sorumluluğu... İzlediğiniz enerji politikalarının geldiği nokta itibarıyla temel sorumlu sizsiniz, on üç yıllık iktidar. On üç yıllık iktidar önemli bir süreçtir. Hiç demeyin bunu; "Efendim, işte, bizden önce, bilmem ne..." On üç yıl ülkelerin kaderlerini değiştirir. Mustafa Kemal Atatürk 1923 ve 1938 arasında hükûmet etmiştir, on beş yıl. Ülkenin kaderini değiştirmiştir, evet, değiştirmiştir, ülkenin kaderini değiştirmiştir, çok güzel şeyler yapmıştır, yatırımlar yapmıştır, toplu iğne üretemeyen bir ülkeyi bir sanayi ülkesi hâline getirme noktasında adım atmıştır, o yıllar önemlidir. O anlamıyla...
BAŞKAN - Bizim döneme mi teşekkür ediyorsun, önceki döneme mi?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Mustafa Kemal Atatürk, rahmetliye.
BAŞKAN - Ha, ben dedim bizim döneme mi teşekkür ediyorsun? Allah razı olsun.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Ata'nın izinde olmanızı çok arzu ederim, bundan da mutluluk duyarım. İnşallah, öyle olmanızdan büyük keyif alırım, çok mutlu olurum.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Ata'nın izinden gitmek sizin tekelinizde değil.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Yok ben bizim demiyorum, beraber yürümek, Atatürk'ün izinden beraber gitmekten mutlu oluruz.
ORHAN KARASAYAR (Hatay) - Kim bu kadar kısa sürede hızlı büyüdü?
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Evet, büyüme rakamlarının da ne olduğunu söyleyeyim. Sizin on üç yıllık iktidarınızdaki büyüme rakamı 4,5; bu yılki gelecek rakamlarda onun da altına düşecek, ondan önceki rakamlar 4,9; bütün Cumhuriyet Dönemi iktidarlarının. Sizden daha hızlı büyüdüler, daha fazla büyüdüler hem de borçlanmadan hem de az kaynakla daha büyük büyüdüler, hiçbir şeyi yok. Bunlar devletin rakamlarında var. Onun için büyüme politikalarında da sadece özel sektörü borçlandıran bir politika, enerji politikalarında da aynı şey var.
Şimdi, gelelim, nükleer enerjiyle ilgili konulara. Değerli arkadaşlar, nükleer enerjiyle ilgili de değiştirmek istediğiniz ne? Nükleer enerjiyi yapacağınız Akkuyu bölgesinde doğal olarak burayı özel güvenlik bölgesi hâline çevirdiniz, çevrilmesi gerekiyor, yasaya göre böyle ama o bölgeyle ilgili yapılacak yatırımın Askerî Yasak Bölgeler Kanunu'na tabi olmamasını istiyorsunuz. Neden istiyorsunuz? Neden istiyorsunuz, onu soruyorum. Yani, bu ülkenin Askerî Yasak Bölgeler Kanunu'na herkes uyuyor da yani rüzgâr gülü almak isteyen adam uyuyor da, başka iş yapmak isteyen adam uyuyor da devlet, milletlerarası anlaşmada niye uymak istemiyor, niye dışına çıkmak istiyor? Soruyorum size. Bunun makul, mantıklı bir nedenini söyleyin bana arkadaşlar. Askerden niye izin almasını, askerî güvenlik bölgeden izin almasını istemiyorsunuz? Tam tersine siz, ikili milletlerarası anlaşma olduğu için burada askerî güvenlik bölgesini daha çok istemelisiniz.
BAŞKAN - Hükûmetten bunun gerekli cevabını isteyelim.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Tabii ki.
Daha çok istemelisiniz çünkü ya, bir şirkete, bir Rus şirketine verdiniz o bölgeyi özel anlaşmayla, her istediğini yapacak, yıllara dayalı. Neden kaçırıyorsunuz bunu askerî güvenlik bölgeden ve bu anlaşmalardan? Bence burada hepiniz demelisiniz ki "Rüzgâr gülünü isteyen adam askerî güvenlik bölgeden alıyorsa başka bir yatırım alacak adam..." Ya, bir ev alacak yabancı, askerî güvenlik bölgeden ev alıp alamayacağını sorduruyorsunuz da, bir bölgeyi verdiniz Ruslara yatırım yapmak için, askerî güvenlik bölgesinden niye çıkıyorsunuz kardeşim, neden çıkıyorsunuz? Soruyorum size. Bu anlamıyla bunun hiçbir mantıklı tarafı yok. Siz her şeyi aşıyorsunuz, her şeyi aşmaya çalışıyorsunuz. Bunu kabul edemeyiz, edilmez. Bu Meclis bu kanunu bu şekilde görüşüp bunun üzerine bu noktada onay veremez.
Az önce Alim Hoca da söyledi. Bu kanunla ilgili komisyonlarda görüşülmedi arkadaşlar. Diğer tali komisyonlara yazılar yazdınız, hiçbirinde görüşülmeden bu kanunu buraya getirdiniz Sayın Başkan, böyle olmaz. Diğer komisyonların da görüşü... Bu ülkenin millî menfaatlerine ilişkin çok önemli bir konuyu niye görüştürmediniz Millî Savunma Komisyonunda?
BAHATTİN ŞEKER (Bilecik) - Başkanım, buna cevap vermeniz lazım.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Neden bunları görüştürmedik? Bütün bunlar bu kanunun alelacele bir şekilde bu Meclis gündemine yangından mal kaçırır gibi getirilmesi noktasına gelmiştir. Biz bu kanuna onay vermeyiz. Sizin de vermeyeceğinize inanıyorum, samimiyetle inceleyin, araştırın, bakın, buna onay veremezsiniz.
Nükleerle ilgili dünyadaki durum ve Akkuyu'daki protestoları zaten biliyorsunuz. Bunu sadece bir çevreci protesto olarak görmeyin. İnsanlık artık yenilenebilir enerjiden daha çok yararlanmayı ama riskli enerjilerden çıkmayı gösteriyor. Sizinle beraber Hamburg'a gittik. Hamburg'da güneş, rüzgâr, birçok konuda uluslararası görüşmeler yaptık, konuşmalar yaptık. Sizinle birlikte Rusya'ya gittik, nükleeri inceledik. Benim vicdanım şunu söylüyor: O şirket bu ülkede, Akkuyu'da nükleeri yapamaz, yapma, becerme şansı yoktur, yetkinliği de yoktur. Benim vicdanım, aynen o gezide gördüğüm anlatımlarla buna gelmiştir. Ben bunu yapamayacağına inanıyorum. Onun için nükleer konusundaki bu net inancımı bir daha söylüyorum.
Almanya, yenilenebilir enerji kaynaklarına müthiş bir şekilde yatırım yaptı. Güneşi olmayan ülke yüzde 25 güneşten enerji elde eder noktaya geldi. Danimarka'da rüzgârın artık geldiği düzeyi hep beraber görüyoruz. İşte, enerji politikası bu noktada olmalı, nükleere olmamalı.
Değerli arkadaşlar, bu anlamıyla, biz, bu konuda, bu kanunun alelacele getirilmiş bir kanun olduğunu çok net olarak görüyoruz. Ayrıca bu kanun içerisinde çok farklı düzenlemelerle tüketicileri mağdur edecek bir sürü uygulamanın olduğu da açıktır. Bunlardan birkaç tanesini söyleyeyim: Mesela nükleerle ilgili şunu yapıyorsunuz: Maliye Bakanlığının KDV ve yatırımla ilgili bütün istisnalarından yararlanması için her türlü yetkiyi veriyorsunuz bu kanunla, her türlü yetki veriliyor. Katma Değer Vergisi Kanunu'nu değiştiriyorsunuz, vergi ve harçlarla ilgili tüm değerlendirmeleri yapıyorsunuz. Ya, bu şirket bir Rus şirketi, ürettiği enerjiyi de en pahalı şekilde satacak. Bu kadar buna yatırımlar, bu kadar teşvikler, bu kadar vergi indirimleri nedir? Siz bu anlaşmaları yaparken bunlar yok muydu? Bu ülkenin yasalarını bilmiyor muydunuz? Vergi kanunlarını bilmiyor muydunuz? Şimdi niye bu kanunları değiştiriyorsunuz?
BAŞKAN - İşte bence ilk olduğu için biraz böyle...
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - İlk olduğu için olmaz.
BAŞKAN - Sinop'ta bunlar yaşanmaz diye düşünüyorum.
MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) - Bakın, arkadaşlar, devletin oturmuş bir kadrosu var. Sorsanız -iyi bir şekilde- bu anlaşmaları yaparken o bürokratlara danışsanız, görüş alsanız bunları size söylerler. Niye değiştiriyorsunuz şimdi kardeşim? Bu ikili anlaşmayı yaparken bu ülkenin vergi mevzuatını bilmiyor muydunuz, kanunları bilmiyor muydunuz? Enerji piyasasında lisansla ilgili olayı değiştiriyorsunuz. Tüm bunlara baktığınız zaman, siz burada çok ayrıcalıklı, çok özel, bütün yasaları aşarak bir şirkete istisnalar ve özellikler getiriyorsunuz, hem de bunu bir Rus şirketine getiriyorsunuz hem de bunu ciddi bir şekilde uluslararası anlaşmalarla ihale şartlarından uzaklaştırdığınız bir şirkete getiriyorsunuz. Biz bu noktaların tüm kamuoyu tarafından doğru tartışılması gerektiğine inanıyoruz. Bundan dolayı bu kanunu bu Meclis gündemine almamanız gerekiyor. Benim teklifim, önerim ve buradan, sizden ricam budur. Bu kanunda bize doğru bilgi, yeterli bilgi verilmediği gibi... Biraz incelediğiniz zaman buradan ciddi bir şekilde sıkıntı doğuyor.
İkincisi, Yargıtayla ilgili. Bakın, Yargıtayın aldığı kayıp kaçak bedelleriyle ilgili yapacağınız şey yasayı baypas etmektir. Kanunu, hukuku... Yani, bir kanun çıkartıyorsunuz, o kanunda uygulamada vatandaş mahkemeye gidiyor, mahkeme karar veriyor, Yargıtaya gidiyor, Yargıtay onaylıyor, dönüyorsunuz "Bu kararı nasıl aşabilirim?" diye tanım değiştirerek tüketiciyi tamamen mağdur edecek, dağıtım şirketlerini koruyacak bir kanun değişikliği yapıyorsunuz. Bu Anayasa'ya aykırıdır arkadaşlar. Bilerek baştan tüketiciyi mağdur edecek bir kanunu çıkarmak hakkına sahip değilsiniz. Bunu kanun da size vermiş. Hadi bilmeden yaparsınız, dersiniz ki: "Ya, bilmiyordum, böyle olmuş, işte, mahkemeden döndü." Mahkemeden dönen şeyi aşmak için Anayasa'da mağdur olacak çok önemli bir kesim var. Yani, ülke sanayisinden tüketicisine kadar her kesimi mağdur edecek kanun değişikliğini bize diyorsunuz ki "Yapacağız." Nasıl yapacağız? "Teknik olmayan kayıp" diye bir kayıp tanımlaması getireceksiniz, içine koyacaksınız her şeyi, buradan çıkacaksınız.
O kadar çok şeyler var ki. Burada hizmetlerin çeşidi artırılarak fiyat tarifelerinde çok ciddi zararlara uğratılabilecek noktalara geldi. Bütün bunlara baktığımızda, bu kanun ne ülkenin enerji politikalarına katkı koyabilecektir ne ülkede enerjiyi tüketen insanlara katkı koyabilecektir ne bu ülkenin güvenliğine katkı koyabilecektir ne de bu anlaşma bu ülkede... Tüm kamuoyuna hiçbir katkı koymamaktadır. Bu nedenle biz bu kanunun görüşülmemesini burada bir kez daha sizlere teklif ediyoruz. Görüşülmesin, bunu bırakın. Bu, yeni Meclisin gündemine 7 Hazirandan sonra gelmeyecektir, getiremez bunu bir iktidar. 7 Haziranda kurulacak yeni iktidar bu teklifleri, bu değişiklik önergelerini getiremez, getirmez. Onun için, benim teklifim budur. Bu kanunun geneli üzerinde söyleyeceklerim bundan ibarettir.
Teşekkür ederim.