KOMİSYON KONUŞMASI

RIDVAN TURAN (Mersin) - Arkadaşlar, durum son derece açık, sarih yani. Böyle, ne bileyim, mevzuyu bir bilinmezlik perdesinin arkasına falan saklamaya gerek yok. Bakın, biz bilim insanlarını buraya çağırıyoruz, konuşsunlar diye. A ya da b konusunda hangi fikre sahip oldukları onları bağlar. Onlar bilimsel bir çerçeve doğrultusunda -ki bunu beğenmeyebilirsiniz, bu da sizin hakkınız- görüşlerini ifade edecekler. Başka türlü bu Komisyon amacına ulaşmadığı gibi giderek bir engizisyon toplantısına dönüşür.

O sebeple, ben kayıtlara geçsin diye söylüyorum ve herkes çok yorgun ve gergin olduğu için de uzatmak istemiyorum: İnsanları ya çağırmayın, çağırılıyorlarsa da konuşmalarına, tarzlarına, meseleyi ele alış biçimlerine müdahale etmeyin.

Şimdi, Kanal İstanbul konuşulmayacak, mesela...

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Kime bu sözünüz, bu sözünüz kime, "Çağırmayın." falan diye?

RIDVAN TURAN (Mersin) - Kim üstüne alıyorsa ona, siz dâhil kim üstüne alıyorsa ona.

Şimdi, Kanal İstanbul konusu...

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Ya, hemen sol tarafınızda...

RIDVAN TURAN (Mersin) - Bak, ben nasıl dinliyorum; tavsiye ediyorum, sen de böyle yap.

ZAFER IŞIK (Bursa) - Az önce siz de bağırıyordunuz.

RIDVAN TURAN (Mersin) - Yüzde 90'ında dinliyorum bak. Ben de bağırıyorsam zaten iş zıvanadan çıkmış demektir, ona göre ölçü alın işte.

Ya, Marmara Denizi konuşulduğunda Kanal İstanbul konuşulacak, dereler konuşulacak, hava konuşulacak; bilim tek bir koridordan çizgisel olarak ilerleyen bir şey değil ki, bilim çınar ağacı gibi binlerce dalı olan bir şey.

O sebeple, arkadaşlar, biraz daha hoşgörülü olalım hep beraber, daha az sinirlenelim ve konuşmalara müdahale etmeyelim.

Teşekkürler.