| Komisyon Adı | : | TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 04 .11.2014 |
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli Komisyon üyeleri, Bakanlığımızın değerli bürokratları, sivil toplum örgütlerimizin değerli temsilcileri ve başkanları, değerli basın; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Birliklerle ilgili yeni düzenlenen tasarıyla ilgili uyarı ve önerilerimi sizlerle paylaşacağım. Bunu paylaşmamın nedeni de tekrar Anayasa Mahkemesinden bir dönüş olmaması içindir.
Birinci: 10/A- (2) maddesinde; birliklerin şube açma ve kapatılmasında il müdürlüğünün iznini alma durumu doğru değildir çünkü yönetimin idari gücünü hiçe saymaktır. Seçimle gelen yönetim, il geneli ihtiyaçları belirler ve sonucuna da seçimle karar verilir.
İki: İl birlikleri seçimlerinin 5 bin, 7 bin, 9 bin üyeyle yapılması birçok zorluğa da yol açıyor. Bunu Pankobirlik'te görüyoruz, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğinde görüyoruz, Köy-Koop'ta görüyoruz. Stadyumlarda kongre yapmaya çalışıyorlar, nasıl kongre yapıldığını da hep beraber gittiğimiz zaman o acıyı, o sıkıntıları hep beraber yaşıyoruz. İl birliklerinin seçimlerinde, merkez birliği seçimlerinde olduğu gibi delege sistemine geçilmelidir. Örneğin, en düşük yerleşim yeri köy olarak kabul edilirse her yerleşim yerine 1 delege ve artı her 25 üye için de 1 delege hesabıyla seçimler yapılabilir. Bu durumda kanuna yazılmasında fayda var. Geçmiş yıllarda üye sayısı batı illerinde bile çok az idi ama şimdi her geçen gün sanki nüfusla endekslenmiş gibi üye sayıları artmaya Hakkâri'de de, Edirne'de de, Trabzon'da da, Sivas'ta da devam ediyor.
Üç: 10/B- 1-a'da; Bakanlığa il birlikleri veya merkez birliğinin genel kuruluna ya da kamu yararı diyerek toplantıya çağırma yetkisi verilmiş. Bu durum ileride keyfiyet içerir. Birliklerin üretici sivil toplum örgütü olma vasfını kaybettirir. Vesayet oluşturur. Hükûmetin, Sayın Cumhurbaşkanı önceki Başbakanlık döneminde "Biz bu ülkede vesayetleri kaldıracağız." diyordu ama şimdi ikinci bir vesayet uyguluyoruz, Tarım Bakanlığı, bu yetkileri alıyoruz. Sivil toplum örgütlerinin çalışmaları, sivil toplum örgütlerinin özerkliği nerede kalıyor? Bu konu vesayet oluşturur.
Dört: 10/B- 11-h'de yönetim kurulu yedek üye sayısı unutulmuş, kanuna bir bakarsanız yedek üye unutulmuş. Aynı miktarda asil yönetim kurulu üyesi kadar olması belirlenmeli. Geçmişte 7 yönetim kurulu üyesi, 5 de yedeği vardı ama bu 7+7 olabilir. Denetleme 3 kişiyle belirlenmiş, bu 3 kişi de görüştüğüm sivil toplum örgütlerinde uygundur deniyor.
Beş:
10/B- 11-h'de yönetim kuruluna ödenecek huzur hakkı tavanı başkanları kapsamamalı veya tavan arttırılmalı. "1 asgari ücret" diyorsunuz ama yönetim kurulu başkanları 4 asgari ücret. Ama siz bunu 4 asgari ücret diye değerlendirirseniz 7 yönetim kurulu, yedek üye, her birine 4'er asgari ücret verirseniz, yarın üretici aidat ödemekte zorlanır, bu birlikler üreticiye hizmet yerine, o birlik yönetim kurulundaki olanların bir memuriyet gibi maaş ödenen bir kurum hâline getirir. Burada bir esneklik payı verilmeli, yönetim kurulu başkanına 4 asgari ücret, diğerlerine 1 asgari ücret şeklinde kanuna bu yazılmalıdır.
10/B- 11-c'deki aynı türde başka bir birliğin yönetim kurulu üyesi olmamak şartı kaldırılmalıdır. Çünkü, ben köy kooperatifinin başkanıyım, CHP'liyim ama ben ildeki Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği veya Köy-Koop'ta yönetim kuruluna girmek istiyorum veya Fiskobirlik yönetimine girmek istiyorum, TARİŞ'in yönetimine girmek istiyorum, benim bu özgürlüğümü neden kısıtlıyorsunuz? Ben köy kooperatifindeyim ama kendimi yetiştirmişim, bilgi donanımı edinmişim, üst birlikte yer almak istiyorum, bu üst birlikte yer almasını bu kanunla engelliyorsunuz, bu engel kaldırılmalı.
Arkadaşlar, bakın, bunlar uyarı, öneri, sağlam bir kanun yapalım diye çaba sarf ediyoruz.
"Birlikler bazı hizmetleri yapar." yerine "yapar veya yaptırır" denmesi hizmet alımının önünü açar. "Yapar" diyoruz ama "yapar veya yaptırır" birilerine yaptıracağız, veteriner hekim kullanacağız, ziraat mühendisi kullanacağız, tekniker kullanacağız, teknisyen kullanacağız, yeri gelecek jeoloji mühendisi kullanacağız, yani kurumlarda değişik iş kollarından insanları bu hizmet ağında çalışma sağlayacağız. Örneğin, "Suni tohumlama yapar." yerine "yapar veya yaptırır" denmeli. Hatta, yeni bir madde eklenerek "Üyelerine hayvancılıkla ilgili hizmetleri verir veya verdirir." denmeli.
Birlikler, üyelerinin ihtiyaç duyduğu hizmetlerin teknik ve mali standartlarını belirleyerek, onlar adına hizmet alımı sözleşmesi yapabilmeli. Örneğin, danışmanlık şirketlerinden danışmanlık hizmeti, serbest hekimlerden suni tohumlama veya tırnak bakımı hizmeti, boynuz kesme hizmeti alabilir. Bu konuda ihtisaslaşmış bölgedeki insanlardan bu birlikler yararlanabilmeli, bunun önü açılmalı.
10/Ç (1) -(13)'te "Giriş aidatı ve yıllık aidat Bakanlıkça belirlenir." yerine "Genel Kurulda belirlenir, ancak dört yılda bir yapılıyor veya genel kurullarca yönetim kuruluna yetki verilir." denebilir. Ayrıca, bu birlikler sadece 3 çeşit aidat alıyor; giriş aidatı alıyor, yıllık aidat alıyor, hizmet bedeli alıyor ama ileride bunlar değerlendirilmez de kanunda yer almazsa suistimaller olabilir. Örneğin: Biz şimdi 50 litre süt bedeli alıyoruz, bunu yazmazsak alınır veyahut "Bedel genellikle belirlenir." dememiz gerekiyor, oraya bu şerhi kanunda, bu tasarıda düşmemiz gerekiyor. Çünkü daha sonra farklı farklı illere göre değerlendirmeler oluyor ve bu farklı değerlendirmeler o başkanların başını ağrıtıyor.
Ayrıca, birliklerin en önemli finans kalemi olan hizmet bedeli için "alınabilir" denmiş. Bu durumda "alınmayabilir" anlamı da çıkıyor yani alınmayabilir de. Ben, bir imtiyaz alırım, almıyorum. Öbürü alıyor. "Ya, bizim başkan alıyor, sizin başkan almıyor Bu nereden kaynaklanıyor? Bu, parayı yiyor mu, içiyor mu, geziyor mu?" Bu söylemlerden kurtulmak için tasarıya net madde ilave etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, bu durum netleştirilerek adı "ıslah bedeli" olmalı ve kanunda ne kadardan az olamayacağı ve miktarı ile tahsilat yöntemine kimin karar vereceği netleştirilmeli. Böylece miktarı ve tahsilat yöntemi kanunda geçerse üyelere karşı kendimizi daha iyi savunuruz; bu, birlik başkanlarının önünü açar.
Dokuz: 10/A4'te merkez birliği için delege belirleme yönetmeliğe bırakılmış. İleride sorun çıkabilir, sık sık değişebilir, onun için durum kanunda netliğe kavuşmalı. Örneğin, 100 işletmeye 1 delege diyebiliriz. Bu durumda, ülkemizde şu anda 160 bin işletmenin 1.600 delegesi olur. Delege delegeliğini bilir, üye üyeliğini bilir. Burada, biz şu anda ne yapıyoruz birliklerimizde? 500 üyeye kadar 6 delege, bin üyeye kadar 1 delege, 5 bin üyeye kadar 1 delege yani 4 bin üyeye 1 veriyoruz. Burada temsilde bir adaletsizlik var. Kanunda böyle, yani şu andaki uygulamada 500'e 6, bine kadar 1, binden sonra 5 bine kadar aradaki 4 bin üyeye 1 üye veriyoruz. Hâlbuki bunu, binden sonraki her bin için 1 delege diyebiliriz, bunu belirtmemiz gerekiyor. Bu bir açıklık olur, kanunda keyfiyet olmaz, hem insaflı davranmış olur hem de üyelerimiz ona göre üye yapar, ona göre delege sistemine geçer.
On: 10/E 1f'de Bakanlık denetim yetkisini müfettiş veya kontroller dışında personeller aracılığı ile yapılabileceği öngörülmüş. Burada personel kaldırılmalı, Tarım Bakanlığının çaycısı da personel Sayın Bakan. Çaycıyı gönderebilirsin bunu bu şekilde yaparsak. Yani bunun ehli olması lazım, müfettiş olması lazım, bu konuda ehil biri olması lazım. Ne diyoruz biz? İşi ehline veriniz. "İşi ehline veriniz." diye bir ayet var mı Mehmet Bey? İşi ehline vermek istiyorsanız, burada, bu "Personel aracılığıyla yapılabilir." sözcüğü çok ağır bir kelime. Burada "personel" kaldırılmalı çünkü denetim yetkisi belli bir eğitim ve donanım gerektirir, yeterli bir eğitimden geçmiş olması gerekir denetleyicinin. Bu olmazsa adamı gönder kontrol yapsın, gelsin beni denetlesin, bu yanlış olur.
Ayrıca, aynı maddede merkez birliğinin kendi denetim kurulları aracılığıyla il birliklerini denetlemesi öngörülmüş. Bu durum pratikte, ileride çok büyük sorunlar açar. Bir yarış oluyor; Köy-Koop'ta yarış var, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğinde yarış var. Şimdi başkan yönetimi elde etti, gönderdi denetçiyi, ona oy vermeyen birlik ne yapacak? Hakkâri birliği oy vermedi, Diyarbakır vermedi, ne yapacak? Alıyorum görevden... Bu yetkiyi, uhdeyi... Merkez birliği denetçisi art niyetli olabilir, bunların önüne geçmeniz gerekiyor. Çünkü, öncelikle merkez birliği denetçileri merkez birliğini denetlemek için seçilmiştir. Ayrıca, merkez birliği yönetimi seçimle seçildiği için, seçim öncesi sürecinde ve sonrasında yaşananlar ve yaşanacaklar için bu madde kötüye kullanılabilir.
On bir: 10/E 1g'de Bakanlık denetim sonunda ilgilileri görevden uzaklaştırma veya son vermeyle birliği genel kurula götürebilmektedir. Bu uygulama bu çağda kabul edilemez. Bakanlığa yetki veriyorsunuz, ben seçilmiş adamlar kendi ilinde bir kurul oluşturmuş, bu kurulu Bakanlık yetkisi altında "Ben birliği lağvediyorum." diyorsunuz. Varsa ancak bu işlemler mahkeme kararıyla olabilir. Bu madde tamamen kaldırılmalı. Hesaplaşma dönemlerinde zorluklar çıkar. Biz hukukun üstünlüğü demiyor muyuz? Hukuk diyorsak, hukukun işlerliğini burada hâkim kılmak zorundayız. Lafa geldiği zaman Hazreti Ömer'in adilliğinden bahsediyoruz. Hem hukukun üstünlüğü diyeceğiz hem Hazreti Ömer'in adaletinden bahsedeceğiz ama yetkinin tamamını kendi üzerime alacağım, beğenmediğim adamın işine son vereceğim, bu yanlış olur değerli arkadaşlarım.
On iki: 10/E 1-h, birliklere kredi verenlerin birlikleri denetleyebilme yetkisi verilmiş. Bir banka birliğe yetki veriyor, A bankası, özel banka, bu nasıl denetleyebilir birliği, bu yetkiyi veriyoruz. Kredi veren kuruluşların birlikleri denetlemesi uygulanamaz. Ancak, gecikmiş veya yapılmamış kredi geri ödemelerinde ticaret hukuku geçerli olmalıdır. Almış bir şirket, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Köy-Koop veyahut da Keçi Yetiştiricileri Birliği, Arıcılık Birliği A bankasından finans sağlamış diyor ki onun denetimini o banka denetleyebilecek. Bunlara açıklık getirmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım.
On üç: Birliklerin, Bakanlık izniyle kurulmasını müteakip başkaca yeni bir izin olmadan çalışma yapabilecekleri vurgulanmalıdır. Burada şu oluyor: Bakanlık, izin veriyorsunuz, gidiyoruz bir A yerine; bir belediye -3 bin nüfuslu, 2 bin nüfuslu- belediye başkanı "Efendim benim kızımı alacaksın, benim gelinimi alacaksın, benim şoförün çocuğunu alacaksın birliğe, almazsan ben senin burada birlik açmana izin vermem." diyor. Bu şekilde sorunlar yaşıyoruz, illerde, ilçelerde, kasabalarda. Bu yetkiyi Bakanlık uhdesine almalıdır, yani Bakanlık izniyle kurulmasına müteakip başkaca yeni bir izin olmadan çalışma yapabilecekleri vurgulanmalıdır.
Belediyelerin bir kısmı hukuksuz yere iş yeri açma ruhsatı isteyebiliyorlar. Kapatıyor, "Ben burada açmana izin vermem, benim köyümden üç tane eleman alacaksın veya mahallemden 3 tane eleman alacaksın birliğe." diyor, bir zorlama getiriyor. Bunların önünü açmak için Bakanlık bu yetkiyi kendine almalı, başka bir izin gerekliliği olmamalı.
Ayrıca, Sayın Bakanım, hep beraberiz, buradayız, Komisyon üyelerimiz burada, bürokratlarınız burada, biz aylardır twit'lerde, mesajlarımızda, Facebook'larda, ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri ve bunların teknikerleri, veteriner hekimler, veteriner hekim teknisyenlerinden devamlı mesajlar alıyoruz. Hepimizin mesajlarımız, maillerimiz dolu, bunlara net bir cevap vermeniz gerekiyor. 6.500 kadro alacağınızı belirtmişsiniz, siz her ne kadar "Ben belirtmedim, böyle bir şey yok." diyorsanız da gerçek Maliye Bakanı, Hükûmet, Başbakan, 2014 yılında bu kadroları vereceğinizi ifade etmişsiniz. Ziraat mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, gıda mühendisleri, bunların teknikerleri, veteriner hekimler, veteriner sağlık teknisyenleri, bu kadroların Maliyeden alınıp bir an önce Türkiye'de tarım ve hayvancılığın gelişmesi yönünde sizlerden katkı beklemektedirler.
Geçenlerde İran'la ticari anlaşma yaptık, o anlaşma da bizim kanımıza dokundu Sayın Bakanım, siz orada yoktunuz ama. 140 tarım ürününe karşılık 125 sanayi ürünü. Ben, tarım ve hayvancılık ülkesiyim, bu ülkede yetişmeyen bir ürün yok. Yani, "mesane" diyor, o kanunda "mesane" diyor, bu mesane ne mesanesi? Mesaneye benim ihtiyacım yok, ne mesanesi alıyoruz? İşkembe, kabuklu nohut, kabuksuz nohut, domates, biber, fasulye, nar, incir diyor. Yani bizim ülkemizde ne varsa benim köyümde ne yetişiyorsa, sizlerin köyünde ne yetişiyorsa; İran'dan sayıları, rakamları belli, elmasından, armudundan, ayvasından, soğanından, kaparisinden, sazan balığından, karpuzundan üzümüne kadar, kayısısına kadar ürün almayı taahhüt ediyoruz. Tarım ve hayvancılık ülkesi, bu kadar rakamdaki bir ürüne, bu kaynağa... Sayın Maliye Bakanı, Sayın Başbakan bu kaynağı Tarım Bakanlığına ayırsın, biz personelimizi alalım, topraklarımızı işleyeyim, damlama yöntemine işlerlik kazandıralım. Bakın, topraklarımızı suyla buluşturuyoruz, vahşi sulamadan vazgeçelim, kotaları kaldıralım, düzenli Tarım Bakanlığı yetkisini, bütçesini artıralım, ülkemiz tarımda biraz önce söylediğiniz 1 milyar değil, Rusya'ya 2 milyar, 3 milyar dolarlık satış yapalım. Süt ürünleri alınıyor, peynir altı su alıyoruz İran'dan arkadaşlar. Yani bu tarım ülkesinde yumurta alıyoruz. Ya, yazık değil mi?
ÖNDER MATLI (Bursa) - Yok, bir dakika ben yumurtacıyım ya!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Evet, yumurtacısın ama işte yumurta getiriyor Sayın Bakanın.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Yapmayın vekilim ya!
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - İtiraz etmeniz gerekir.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Dünyanın en büyük 2'nci ihracatçısıyız.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Tabii, ihracat yapacağız tabii ama... Yapalım, daha fazla yapalım...
ÖNDER MATLI (Bursa) - Yani, bana sataşma var Sayın Başkanım.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sataşma değil. Yani Önder Matlı kardeşimiz itiraz olarak değerlendiriyor ama onun üretime katkılarından dolayı tebrik ediyorum, yürekten kutluyorum, hiç alınma. Yumurta bir küçük dünya, yumurtayı savunuyoruz, ülkenin yumurtasını savunuyoruz. Damızlıklarımızı savunuyoruz, tavukçuluğumuz önder bir üretim oldu, bizde kakışma derler, Avrupa'yla yarışıyor yani kakışıyor, Avrupa'yla, Batı ülkeleriyle yarışıyor. Yani, hiçbir mahzuru yok.
ÖNDER MATLI (Bursa) - Dünyada 2'nciyiz.
RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Her zaman üretimin yanındayız.
Biz burada uyarı ve öneri yapıyoruz ülkemizin geleceği için. Bakın, 2,5 milyon yurt dışından insan gelmiş, 76 milyon Türkiye nüfusu var, bu insanlar beslenmeli, bu insanlar bu ülkede mutlu yaşamalı. Mutluluğu oluşturmak için beslenme olmadan... Gevişsiz seviş yok arkadaşlar yani bu bir kaba tabir gibi algılanıyor ama hayvanlar geviş getirirse süt veriyor, geviş getirirse et veriyor, yapağı veriyor, süt veriyor; gevişsiz seviş yok.
Onun için, önce üretim diyoruz, üretime sahip çıkmanın yolları da bu şekilde, damızlık sığın yetiştiricileri birliklerimize, Köy-Koop'umuza, tarım kredilerimize, ziraat birliklerimize, Fiskobirlik'imize, TARİŞ'imize katkı koyma adına bu yasal düzenlemeyi düzgün bir şekilde yapalım, bürokratlarımız bu konuda gerekli teklifleri, uyarıları alsınlar, alırlarsa mutlu oluruz.
Hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum.