KOMİSYON KONUŞMASI

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de doğrusunu isterseniz bu vergi artırımı yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesiyle ilgili olarak dikkatinizi çekmek istiyorum. Doğrusunu isterseniz, şimdiye kadar konuşmacılar da bunu söyledi, yani bir devletin esas unsurlarından bir tanesidir vergi almak ve bu da doğrudan doğruya Meclisle ilişkilidir, Meclisin hakları içinde sayılması gereken bir konudur. Şimdi, anlıyorum, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen bir garip sistem getirdiniz ve bunun gereği olarak bunu buraya yazıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Efendim, Cumhurbaşkanı -dolayısıyla da başkan- bu konuda vergi artırma yetkisini ona verebiliriz." Ama değerli arkadaşlar, bu doğru değil. Yani bunun doğru olduğunu savunmak için gerçekten de Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye'yi getirdiği ekonomik krizin ne durumda olduğunu dikkate alarak değerlendirmek lazım.

Bakın, ben size şunu söyleyeyim: Yani bunu çok sıklıkla söylüyorum ama Cumhurbaşkanı bu konuda kendisi karar veremez zaten. Nasıl verecektir? Etrafındaki bir avuç bürokrat tarafından verilecektir. Arkadaşlar, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisinin geçmişini düşünerek söylüyorum, Sovyetler Birliği zamanında Sovyetler Birliği'ni eleştiren sağ siyasetler esas itibarıyla ne diyorlardı? Diyorlardı ki: "Efendim, Stalin tek başına karar veriyor. Bu merkezi sistem bu kadar kötüdür." vesaire diyerek kapitalizmi savunan görüşleri oraya dayıyorlardı. Ama şimdi biz öyle bir yere geldik ki tek adam 3 katına kadar artırabilme yetkisini kullanabilme yetkisini almış oluyor.

Değerli arkadaşlar, bu gerçekten de ekonominin ruhuna aykırı bir şeydir. Yani bu kadar geniş sayıda insanın hayatını ilgilendiren konulardaki kararları verirken bir tek adamın veya küçük bir azınlığın vermiş olması gerçekten o kararların yanlış olma olasılığını artırır ve yanlıştır. Bugüne kadar ekonomiyle ilgili verilen kararların çoğu yanlıştır; yanlış olmasının temel sebebi de yeteri kadar konuşulmamıştır, yeteri kadar tartışılmamıştır, yeteri kadar gerçekten liyakati olan bürokratlar tarafından görüşler oluşturulamadığından dolayı olmuştur. Dolayısıyla da tesadüf değildir bugün Türkiye ekonomisinin bu kadar dibe düşmesi, düşmüş olması bir tesadüf değildir. Bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ulaştığı sonuçtur. Bugün itibarıyla baktığımızda enflasyonu yüzde 19, yüzde 20 diye açıklıyoruz; faizleri yüzde 18 diye açıklıyoruz. Yani bu negatif faiz Türkiye ekonomisinin nesine yararlı olacaktır, bunu bilen varsa hakikaten bir şey söylesin, biz de öğrenelim ama ben bunu, negatif faizin... Sonuç olarak anlaşılan o ki -ya da en azından böyle söylemek lazımgelir diye düşünüyorum- hükûmet gerçekten kurların yüksek olmasını istiyor bir sebeple. Bu sebebin ne olduğunu da bilmiyoruz ama başka türlü açıklanamaz çünkü bu negatif faiz buraya bir sermayenin gelmesi -ki buna bir anlamda mecburuz Türkiye'yi döndürebilmek için, cari açık sorunlarını aşabilmek için- bunun gereği olan şey bu yapılanın tam tersidir ama tam tersidir dediği mesele bugüne kadar -sahiden söylüyorum- Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tarafından yapılmış olan birçok uygulamaya da uygun bir cümledir, uygun bir kelimedir.

Dolayısıyla da ben de dikkatinizi çekmek istiyorum ki bu kararı, bu yetkiyi vermek yanlıştır. Ama şimdi Sayın Başkan oylama yapacak ve geçecek bu madde. Çok yanlış bir karar.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Şener...

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; şu anda...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Başbakana ya da Bakanlar Kuruluna verilse doğru muydu?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Söyledim, söyledim.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Cumhurbaşkanı sadece imzayı atıyor, yirmi dört saat üzerinden sadece imzayı atıyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Eskiden nasıl yapılırdı, siz de biliyorsunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Şener'e söz verdim değerli arkadaşlar.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Gerçekten bürokraside liyakatle gelmiş olan insanların ürettiği çalışmalar vardı, Devlet Planlama Teşkilatından gelen insanlar vardı.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) - Şimdi buradaki bürokratlara liyakatsiz mi diyorsunuz?

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Şimdi bakıyorsunuz, sarayda kim oldukları belli olmayan insanlar yapıyor.