| Komisyon Adı | : | İÇİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .03.2015 |
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bu toplantı, bana öyle geliyor ki sadece usul bakımından yanlış değil, içerik bakımından da yanlış. İçerik bakımından şundan yanlış: Bizim burada asıl görüşmemiz gereken şey, tasarının ilk 3 bölümü, özellikle 1'inci bölümünde yer alan özgürlükler bakımından, hukuk devleti bakımından çok sakıncalı maddeler, asıl onları görüşmemiz gerekirdi. Tabii ki gönül isterdi ki bu yazılırken istişare yapılsın, bu görüşmeler yapılsın ve iktidarın görüşleri, ihtiyaçları öğrenilsin, muhalefetin itirazları ortaya konulsun, ortak bir yerde buluşulsun ve bir uzlaşıyla bu tasarı çıksın ama bu böyle yapılmadı.
Şimdi, baktığınız zaman tasarıya genel olarak, üç türlü sakınca görüyorsunuz: Bir, kuvvetler ayrılığına aykırı hükümler içeriyor yani yargının birtakım yetkileri yürütmeye devrediliyor.
İkincisi: Polisin yetkileri, özellikle silah kullanmayla yetkileri çok genişletiliyor, başka yetkileri de.
Üçüncüsü de: Temel hak ve özgürlükler daraltılıyor.
Bu fıkralarda, bu maddelerde bu sakıncaları görüyorsunuz. Baştan baktığınız zaman böyle çabuk bir bakışla şunları görüyorsunuz: Kişinin üstünün, eşyasının ve aracın görünmeyen bölümlerinin aranması ve bu yapılırken daha önceden bir hâkim kararı olmaması özel yaşamın ihlali, Anayasa'da ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düzenlenmiş. Ondan sonra, "Koruma altına alır ve uzaklaştırır." gibi terimler kişinin güvenlikten yoksun bırakılmasıyla ilgili hakkın ihlali. Çünkü, bir hakka, bir özgürlüğe sınırlama getirilecekse bunun çok açık, çok belirli olması lazım, öngörülebilir olması lazım. Oysa, "Koruma altına alır ya da yakalar." dediğiniz zaman, "Koruma altına alır ya da uzaklaştırır." dediğiniz zaman bunlar belirli ifadeler değil, ne yapacağı belli değil. Polis ne yapacak burada? Kimi kime karşı koruyor? "Uzaklaştırmak" ne demektir? Bu belirsiz ifadeler kanunda bulunması gereken niteliklere yani özgürlüğü sınırlarken kanunda bulunması gereken öngörülebilirlik, açıklık gibi özellikleri, nitelikleri gerçekleştirmiyor. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanan bireylerin üstüne çıkmayan boyalı su sıkılması özel yaşam hakkının ihlalidir. Böyle, insanları istemedikleri hâlde günlerce boyalı bir şekilde etrafta dolaştırmak tabii ki bireyin özel yaşam hakkıyla bağdaşmayan bir şeydir.
Silah kullanma yetkisi... Çok vahim bir madde bu çünkü polisin silah kullanma şartları çok açıktır efendim. Bu, Birleşmiş Milletlerin polisin güç kullanmayla ilgili kararlarında vardır; bu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında vardır. Burada polisin güç kullanması ancak şu koşullara bağlıdır: Meşru savunma hâli olacak bir kere. Yani, en son çare olarak polisin kendi hayatına ya da başkasının hayatına bir tehdit meydana gelecek ve bu tehdidi ortadan kaldırmak, bertaraf etmek için silah kullanmaktan başka hiçbir çaresi kalmayacak. Yani, örneğin, polis kaçabiliyorsa, silah kullanmak yerine kaçarak bu tehdidi bertaraf edebiliyorsa o zaman kaçması lazım, silah kullanmaması lazım. Meşru savunma hâli olacak, başka araçlarla etkisiz kılma imkânı olmayacak, zorunlu olacak ve orantılı olacak. Yani, taş atan ya da sapan atan, hatta molotof atan, öldürülse de silah kullanarak bu orantılı olmaz tabii. Bunun ölçülü olması lazım ve zorunlu olması lazım. Oysa burada, bu maddede bunlar, bu koşullar gözetilmemiş. Yani, meşru savunma dışında polise silah kullanma yetkisi veriliyor. Bu gerçekten çok ciddi sonuçlar doğuracak çünkü...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
RIZA TÜRMEN (İzmir) - ...zaten böyle problemlerimiz var. Polisin toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında öldürdüğü ve de yaraladığı dünya kadar insan var. Onun için, bu madde çok endişe verici bir madde.
Devam edersek, tabii, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na eklenen o şeyler...
BAŞKAN - Hocam, çok affedersiniz, epey varsa bir sonraki maddede devam edin isterseniz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) - Olur, olur.