| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Psikiyatrist Dr. Gülseren Budayıcıoğlu'nun, toplumda şiddete, kadına yönelik şiddete yol açan psikolojik nedenler ve çözüm önerileri hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 06 .10.2021 |
ESİN KARA (Konya) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Sayın misafirlerimiz, hoş geldiniz. Konuşmalarınızdan o kadar büyük zevk aldım ki yani keşke bitmese diyorum; o kadar güzel anlattınız, o kadar tane tane anlattınız. Gerçekten Komisyonumuz toplantıları içerisinde en keyif aldığım toplantılardan bir tanesi oldu. Bu konuda da teşekkür ederim.
Sayın Başkanım "gidenler" dedi, ben de oradan değinmek istiyorum: Aslında biz burada kesinlikle siyasi görüş ayrımı yapmadan, kadın, şiddet ve cinayetler söz konusu olunca bir araya gelelim istedik. Ayrılan arkadaşlarımızın basına vermiş olduğu demeçleri izlerseniz Komisyonumuza ve milletvekili arkadaşlarımıza haksız yöneltmelerde bulunduklarını göreceksiniz. Burada hiçbir milletvekili arkadaşım erken yaştaki çocuk evliliklerini savunmadı, kadına şiddeti desteklemedi; bu şekilde olumsuz davranışlarda olan bir söylem bile olsa hemen hepimiz itiraz ettik, aynı görüş içerisindeydik. Aslında hem Komisyon tutanaklarımızı incelerseniz hem de ayrılan arkadaşlarımızın yapmış oldukları gerekçeli açıklamalarına baktığınız zaman Komisyonumuza karşı bir haksızlık yapıldığını açıkça göreceğinize inanıyorum.
Şimdi, Hocam, bir pandemi döneminden geçtik. Ben hem Gülseren Hocama hem Gökhan Hocama sormak istiyorum: Pandemi dönemi sürecinde ergen olmayan ama küçük yaşta çocuklarını evin içerisinde zapt etmek zorunda olan bizler de vardık. İşte, benim de 8,5-9 yaşlarında bir oğlum var. Geçen hafta veli toplantısı yaptığımız zaman öğretmenimiz şunu söylüyor: "Ne oldu bu çocuklara?" Hepsinde bir şiddet eğilimi var. Bu çocuklar birbirlerine zarar veriyor, tokat atıyor, tekme atıyor, birbirinin saçını yolluyor, hakikaten böyle bir süreçten geçiyor. Ben de işte buradayım, dışarıda olan bir anne olarak, dün akşam çocuğumla ilgili bazı şeyler aldım, veliyle, öğretmenle görüşüyoruz ve ben üzülüyorum, çocuğuma yapılan bir şiddet vardı yani akran şiddeti vardı. Demin siz konuşurken de bu konuyu düşünürken de aklıma şu geldi: Ortaokuldayken münazara yapmıştık biz. Bu münazarada "Çocuğun gelişiminde çevre mi aile mi etkilidir?" diye karşılıklı gruplara ayrılmıştık. Ben çevreyi savunuyordum, karşı taraf aileyi savunuyordu ve biz kaybetmiştik ama ben gördüğüm zaman şunu söylüyorum: Aile içerisinde eşler birbirine ne kadar saygılı olursa olsun ben çocuğumun sesini yükselttiğini görüyorum. Diyorum ki: "Oğlum, önce sakin ol, bak biz sana sesimizi yükseltmiyoruz, yavaş yavaş anlat." ama bunu çevresinde ve arkadaşlarından öğrendiğini görüyorum ya da argo kelimeleri artık okulda öğrendiğini, arkadaşlarından, çevresinden öğrendiğini görüyorum. Tabii ki öğrenecek, hiçbir çocuk bunu öğrenmeden gelmeyecek. Bu konuda, bu pandemi sürecinde, çocuklarla ilgili olarak, onların psikolojik durumunu düzeltmeyle ilgili bizlerin neler yapabileceğini ya da bu durumun neler olduğunu beraber tartışabiliriz; sizlerden de bir görüş almak isterim.
Bu konuda, tabii, sosyal medyayla ve YouTube kanallarıyla çok içli dışlı oldular. Bugün sabahleyin bir kanalda çocuklara masum görünen çizgi filmleri -ki bununla subliminal mesajlarla ilgili hem kanun teklifi hem de araştırma önergesi vermiş olan bir milletvekili olarak- o kanalın haberlerini dinlediğim zaman tüylerim diken diken oldu çünkü tamamen cinsel içerikli çizgi filmler ve bizim çocuklarımıza hitaben. Yani anne babayı dinlememesi, işte, tamamen gizli odalar arkasında farklı şeylerin yapılabileceği... Burada açıklamak istemiyorum ama Show TV'nin sabah kuşağı haberlerinde izlerseniz sizlerin de dikkatini çekecektir. Tamamen masum bir şekilde verilmiş. Hâlbuki YouTube tarafından Türkiye'de kapatılması gereken bir kanal olduğu hâlde videolarının hâlâ serbestçe izlenebileceği -ebeveynlerin bilgilendirilmesi üzerine- bir kanaldı. Aslında sosyal medyanın da çocuklarımızın gelişmesinde, eğitiminde ve şiddete yönelmesinde, o bilgisayar oyunlarına varıncaya kadar... Aslında çok şeye açıklar ve bunlarla karşı karşıyayız.
Konuşmacılarımız, hani "Bir çocuğun kendisini bir ceza, aile içerisinde gelmiş kötü bir çocuk, kötü bir kavram olduğu..." derken aklıma "Şeker Portakalı" kitabı geldi. Ben o kitabı herhâlde 7-8 kere okumuşumdur, şimdi de oğlumla beraber okuyoruz. Hani Zeze'nin de aynı şekilde "Sen Allah'ın cezasısın, şeytana tapan. Şeytanın getirmiş olduğu bir çocuksun." tarzındaki açıklamaları, söylenişleri vardı. Aslında bu tarz çocukların da erken yaşta belki okullarda tespit edilerek, orada değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum yani biz, tek tek, bu ailede şiddet var mı göremeyiz ama ilkokul aşamasındaki çocuktan her türlü haberi alabilirsiniz, babasının annesine şiddet uygulayıp uygulamadığını öğrenebilirsiniz. Bu sırada da okuldaki rehber öğretmenler bunları, aile hekimlerine bilgi olarak verebilir ve aile hekimleri de özellikle bu insanlar üzerine yani anne ve babanın da rehabilite edilmesi, onların da tedavi görmesi için devreye girebilir; yani nokta atışı yapabiliriz. Her aileye bir psikolog tahsis etmek belki maddi olarak da gücümüzü aşabilir ama bu konuda çocuklardan alınan haber belki ailelerde bu tarz eylemlerin olabileceğini anlatabilecektir. Çünkü ben de hatırlıyorum, mesela ilkokul sıralarında arkadaşım ağlıyordu, niye ağladığını sorduğum zaman babasının annesinin boğazını sıktığını anlatıyordu. Mesela bizim o dönemimizde yoktu yani okulda bir rehber öğretmenimiz yoktu. Belki bunlar öğrenciler sayesinde, çocuklar sayesinde de engellenebilir diye düşünüyorum.
Son olarak da Gülseren Hocam ve Gökhan Bey o kadar sakin konuşuyorsunuz ki hani, o kadar şiddeti dinliyorsunuz, o kadar her şeyi dinliyorsunuz. Bu, psikologlara has bir şey mi? Yani ben çok merak ediyorum, hem programlarımızda, az önce sizinle özel odadaydık, normal yaşamınızda da yani siz hiç sinirlenmez misiniz? Mesela, hani, ben heyecanlı bir tipimdir, böyle hemen belli ederim, öfkemi belli ederim, sevincimi, mutluluğumu belli ederim. O kadar sakinsiniz ki hep aynı tonda gidiyormuşsunuz gibi geliyor ya da gerçekten arkadaşlarıma katılıyorum, nasıl böyle sağlam kalabiliyorsunuz?
Ben de geldiğiniz için teşekkür ediyorum, çok sağ olun.