| Komisyon Adı | : | (10 / 4413, 4430, 4431, 4432, 4433, 4434, 4435, 4436, 4437, 4438) Esas Numaralı Meclis Araştırma Komisyonu |
| Konu | : | Marmara Çevresel İzleme (MAREM) Projesi Yöneticisi Mehmet Levent Artüz'ün, Marmara Denizi'ndeki kirlenme ve müsilaj hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 06 .10.2021 |
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Değerli Hocam, çok teşekkür ediyoruz, çok sağ olun.
Gerçekten doyurucu bir sunum aldık sizden ama sizi dinlerken -tabii biz birçok sunum alıyoruz, başkalarını da dinliyoruz- mesela şöyle bir tanımlama yapmıştı profesör hocalarımızdan biri: "Şu anki müsilaj sorununu durgunluk, kirlilik ve denizlerdeki ısınma bunlar müsilajı oluşturuyor." diye söyledi. Bunu destekleyen başka konuşmalar da oldu bu salonda fakat siz sadece konunun kirlilikle alakalı olduğunu, bir canlıdan bahsettiniz ismini hatırlayamıyorum, onun bunun yaptığını söylediniz yani bu konuda ne düşünüyorsunuz? Diğer bilim insanlarıyla farklı mı düşünüyorsunuz yoksa onlar nasıl bir veriyle hareket ederek böyle bir bilimsel -çünkü onlar da profesör, bilimsel açıklama yapıyorlar burada siz de bilimsel açıklama yapıyorsunuz- açıklama yapıyorlar? Bununla alakalı bir fikir ayrılığı dikkatimi çekti, bununla ilgili fikrinizi merak ediyorum.
İkincisi, bir cümle daha söylediniz: "Bundan sonra Marmara'nın düzeltilmesi değil, iyileştirilmesi değil, eski hâline döndürülmesi değil; bize zarar vermesinin önüne geçmek lazım." diye bir cümle kurdunuz. Şimdi, Marmara'da şu anda bütün her taraf müsilajla kaplı mıdır? Böyle müsilajın olmadığı habitat alanları yok mudur? Marmara'nın o korunan yaşam alanları yok mudur? Ve Marmara'daki şu anda verilen bu mücadelenin, müsilajın da ne olduğunu bildiğimize göre, böyle bir çözümle geleceğe dönük Marmara'da iyileştirme yapılamaz mı? Diğer alanların da her tarafı müsilajla kaplı değildir diye düşünüyorum, onun için böyle bir soru soruyorum. Eğer böyle alanlar varsa oralardaki yaşam alanlarını değişik yerlerine iyileştirmelerle taşıyamaz mıyız? Deniz o şekilde kurtaramaz mıyız? diye deniz konusunu bildiğiniz kadarıyla size bir soru sorayım, sizin kadar hâkim değiliz.
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Teşekkür ederim.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Bir şey daha söylemek istiyorum Hocam, bir veriyle ilgili. Tabii, İlhami Bey biraz önce... Hep o sorularını soruyor sonra gidiyor; konuşuyor, konuşuyor kaçıyor buradan, dinlemesi lazım aslında, siyasi bir cümle söylediği zaman bunun bir karşılığı olması gerekir. "Türkiye'nin dünyayı en fazla kirleten ülke..." gibi bir cümle kurdu. Böyle bir şey yok. Şu anda Türkiye, dünyaya sera gazı salımı noktasında ilk 10 ülke içerisinde yok. Yine aynı şekilde oranlara baktığımız zaman Türkiye'nin kirletme oranlarının yüzde 1'i bile bulmadığı ortada. Sonuçta Türkiye sanayi üretimi açısından da bugün Amerika'yla ya da işte Rusya'yla, Çin'le kıyas anlamında kıyaslanacak bir ülke değil. Dünyayı kirletenler belli ve Türkiye bu anlamda aslında önemli bir farkındalık oluşturdu son yıllarda yeşile dönük çok önemli çalışmalar yapılıyor, denizlere dönük çok önemli çalışmalar yapılıyor. Elbette eleştirilebilecek uygulamalar olabilir ama bir farkındalık olduğunu, bu konuda çalışmalar yapıldığını özellikle ifade etmek lazım ve bundan sonraki süreci az önce yine Şadan Hanım söyledi: "İklim değişikliği değil, iklim krizi" Bu, Birleşmiş Milletlerin bir tanımlaması. Yönetirken yeşile daha fazla ağırlık veren, doğayı daha fazla önemseyen, sürdürülebilir kalkınmayı da doğayla birlikte önemseyen ve yapan bir ülke olarak Türkiye ilerlemek istiyor. Bu yönde bir irade de Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından bizzat ifade edildi. Böyle bir durum var, ben bunu da hem heyetimizin huzurunda ifade etmek istedim hem de kayda geçmesi açısından önemli buldum.
Teşekkür ediyorum Hocam.
MARMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Teşekkür ederim.
Şimdi, ilk önce "fikir ayrılığı" dediniz, onu ikinci sorunun içinde cevaplayacağım. Belki de Türkiye'de yapılması gereken şeylerin başında ortaokul müfredatına denizin ne olduğunu koymak gerekiyor. Bir deniz nedir? Deniz üç boyutludur. Deniz burası gibi değildir yani buraya çöp attığınız zaman biri gelip süpürüp alıp oraya götürdüğü zaman yer değiştirmiş olur, denizde bir boyut daha var onu algılayamadığımız için hep farklı noktalara varıyoruz. Mesela sizin demin sorduğunuz gibi yani "Burada izole alanlar yok mu?" Var ama o izole alanları taşıyamazsınız, o izole alanlar su kütleleriyle çevrilidir, onun da özgün şartları vardır. Mesela bir tanesi Tekirdağ önlerindeki Uçmakdere'deki 1.100 metrelik derinlik. Kimse çalışmamıştı, MAREM olarak biz çalışmaya başladık, 4 tane yeni tür isimlendirdik orada. Orası izole bir alan ama onu kalkıp da Bandırma'ya, İzmir körfezine veya Çanakkale Boğazı'na taşıyamazsınız. Deniz öyle bir şey değil. Bizim zaten başımıza ne geliyorsa bunları bilmemekten geliyor. Müsilaj da öyle bir şey değil. Onun için biz buna bir kulp buluyoruz. "Aa! Güneş battı, güneş yok oldu." diyoruz; değil, güneş orada dönecek öbür taraftan gelecek. Tamamen biz o zaman bilgisi olmayan toplumlardaki gibi yaklaşıyoruz deniz ve deniz içindeki olgulara. Onun için bu yanlış oluyor, onun için soruluyor "Denize girebilir miyiz?" Yani sanki denize girildiği zaman deniz temiz olacak, çıkıldığı zaman kirli... O kadar milyonlarca euroluk alete gerek yok o zaman birini Sokarım denize, temiz mi diye çıkarırım, ondan sonra Marmara Denizi'nin durumu belli olur. Onun için, burada bu fikir ayrılıkları değil, olayın anlaşılmamasından geliyor. Bakın, 2007'den beri çok ciddi, 64 kişilik bir bilim insanı kadrosuyla -ki bunun yarısından fazlası da yabancı- biz müsilaj çalışıyoruz ve bana sorarsanız müsilajı bilmiyoruz barem olarak.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Hocam özür dileyerek araya girmek istiyorum.
Bunu söyleyen hocamız, şu anda müsilaj konusunu sürekli televizyonlarda değerlendiren, Türkiye'nin önemli üniversitelerinden birisinde olan bir hocamız ve denizin 3 derece civarında ısındığını, fazla ısındığını, bu ısıdan kaynaklı da müsilaj oluştuğu gibi bir bilgiyi bizimle paylaştı.
MAHMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Hayır.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Tabii, bir şey diyemiyorum yani ben size direkt veri olarak söylüyorum.
MAHMARA ÇEVRESEL İZLEME PROJESİ YÖNETİCİSİ MEHMET LEVENT ARTÜZ - Şimdi bunların hepsi demin söylediğim gibi bu müsilajın, hatta buna isim de verdik biz yani uluslararası kabul de gördük, "Pesimum Kuralı" diye bir kural oldu. Yani size demin söylediğim 3 tane şık bu uluslararası yayınlandıktan sonra bunun adına Pesimum Kuralı dendi, bu ismi de biz verdik buna MAREM olarak oradan yaptığımız yayınla. Yani Marmara Denizi, 2000 senesinden beri çevre denizlerden iki buçuk derece daha yüksek sıcaklıkta. Bir su kütlesi ama, neden? Bulanıklıktan. Bulanıklık neden? Yapılan deşarjlardan. Askıdaki katı madde yani bu ortada olan bir şey. İşte Ergene'nin söylediği, rengini halledemedik sorun. Şimdi, şunu siyaha boyasam güneşin altına koysam, bunu da böyle koysam hangisi daha çabuk ısınır? Siyaha boyadığım ısınır. Deniz de öyle, rengi koyu olduğu için absorbe ediyor, daha fazla ısınıyor. Küresel ısınmayı yadsımıyorum ama Marmara Denizi küresel ısınmanın önünde bastırıp gidiyor. Karadeniz'den ve Ege'den iki buçuk derece daha sıcak, ne zamandan beri? 2000 senesinden beri bu böyle, bakın, 2000 senesindeki raporuna bakın MAREM'in, orada zaten feryat figan bunları söylemişiz. Burada olan tek şey kirliliğe bağlı olarak türlerin azalması, rekabet şartları değiştiği için mevcut olan türlerin fert adetlerindeki artış. Bugün bir bitkisel plankton oldu, yarın öbür gün bir hidrojen sülfür bakterisi olur, yarın öbür gün bir köpüklenme olur. Ne olacağını bilmiyoruz ama bu süreç böyle ve bir sonrakinde öncekinden daha büyük bir felaket olacak, bu kadar basit bu. Yani geneli bu kadar basit, işin içine bilimsel olarak girdiğimizde tür bazında, mekanizmalar bazında anlayamadığımız şeyler var, onlar da çıkıyor yavaş yavaş yani yaptıkça görüyoruz ve veri tabanımıza işliyoruz.
MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) - Teşekkür ederim hocam.