KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Hocam, çok teşekkür ediyoruz sunumunuz için, hakikaten çok aydınlatıcı. Baktığımız zaman bugüne kadar da birçok sunum dinledik hatta birkaç tane sorum onlarla ilgili de olacak açıkçası. Mesela, sunumunuzda söylediklerinizle ilgili önemsediğim bir iki yorum yapmak istiyorum. Mesela, fitoplankton patlamasının Kuzey Ege'ye kadar gittiğini gösteren bir görseliniz olmuştu. Tehlikenin hakikaten o zaman sadece Marmara Denizi'nde değil, Kuzey Ege'ye de taşarak devam edebileceğini gösteriyor bu.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Etti zaten. Ve dediğim gibi Yunan gazeteleri Türklerin...

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Ege'yi öldürmeye başladığını...

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Evet, Ege'yi öldürmeye başladığını söylediler.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Kara propaganda malzemesi olarak kullanıyorlar anladığım kadarıyla, bu da önemli bir şey.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Evet, bu kara propagandaya çok uygun bir şey. Birçok gazete yazdı bu konuyu. Bu tabii, bizim için iyi bir şey değil Sayın Vekilim. Bizim Ege Denizi'ni korumamız gerekiyor çünkü Ege Denizi'nden biz para kazanıyoruz, turizmimiz var.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Evet, Karadeniz'le ilgili de "Acilen orayla ilgili çalışma yapılması lazım." dediniz.

Mesela, koruma alanları... Marmara Denizi'nin koruma alanı ilan edilmesi yani bizim Komisyonumuzda da aslında ortak, hemfikir olduğumuz konulardan bir tanesi. Karadeniz'de, Karadeniz'e kıyısı olan diğer ülkelerin ilan ettiği koruma alanları çalışmaları var bildiğim kadarıyla.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Evet, efendim, var.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Türkiye'nin şu anda yok değil mi?

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Yok.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Yani herhangi bir koruma alanı yok ama bunun yapılması lazım.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK -Türkiye'nin Karadeniz'de koruma alanı yok ancak Gürcistan, Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya; bunların hepsinin koruma alanları var. 1.750 kilometreyle en uzun sahili olan Türkiye'nin koruma alanı yok, mutlaka olması lazım. Bu konuda bu Komisyon, Sayın Başkanımız bir önerge verip bu koruma alanlarının oluşturulması için çaba sarf ederseniz Karadeniz'in korunmasına büyük katkıda bulunuruz. Çünkü bizim 10 kilo balığın 6 kilosu Karadeniz'den geliyor. Karadeniz bize lazım; başta biyogüvenlik açısından lazım, gıda güvenliği açısından lazım. Karadeniz son zamanlarda, özellikle kirlenme açısından çok zor durumda.

İsterseniz, burada sınırlayayım kendimi, başka sorunuz varsa onu söyleyeyim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tamam, ben bu konuda, Bakanlığa da bir soru önergesi verdim Karadeniz'le ilgili -hâlâ cevabını bekliyorum- hani, "Herhangi bir çalışma yapılması düşünülüyor mu?" diye. Biz Komisyon olarak da takip edelim tabii, bu konuyu.

Onun dışında, Marmara'yla ilgili mesela, Sayın Hocam, bazı akademisyenlerimizden deniz ekosisteminin geri dönüşümünün çok zor olacağını, hatta olamayacağını söyleyenler oldu. Yine, bir akademisyenimiz karasal yüklerin yüzde 40 azaltımı hedefi koyulur ve bir çalışma yapılırsa altı yıl gibi bir sürede oksijen miktarının artırılabileceğini ifade etti. Sizin, deniz ekosisteminin belli oranda, eğer alınması gereken önlemler alınırsa... İşte, mesela "derin deşarj" dediniz; derin deşarj konusunda açıkçası bizim de çekincelerimiz var, değiştirilmesi yönünde, derin deşarjın kaldırılması yönünde. Bunlar, bu önlemler, dönüşümler gerçekleşirse -ama bu bir günde olacak bir şey değil tabii yani yine yılları alacak bir süreç- ekosistemin geri dönüşümünden sizin umudunuz var mı, hangi oranda bir dönüşüm beklersiniz; bunu sormak istiyorum. Sonra devam edeyim olmazsa.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Sayın Vekilim, şöyle: ODTÜ'nün çok saygın araştırmacıları bu görüşü öne sürüyorlar, "Arıtma işini yüzde 40 oranda hâlledersek beş, altı sene içinde Marmara kendi eski hâlini almazsa bile, en azından durgun hâlinden çıkabilir." diye; ben bu görüşe katılıyorum. Bu görüşe katılmamın sebebi de kendilerinin yaptığı, yıllara sari metodolojik bilimsel çalışmaları.

İkinci görüşe ne yazık ki katılmıyorum, "Marmara öldü, bitti, daha hayat yok." falan; o görüşe katılmıyorum. Bu görüşün, ben, Marmara'ya ilgi çekilmesi veyahut da Marmara Denizi'yle ilgili biraz, böyle, ilgi çekecek bir başlık olacağı düşüncesiyle ortaya atıldığını düşünüyorum. Marmara Denizi'nde 3.200 türün 159'u sadece tehlike altında. "Peki, Hocam, daha ne kadar bekleyeceğiz?" Yani, onun için konuşuyoruz işte, bir an önce çalışacağız ama ben Marmara Denizi'nin tamamen öldüğünü, bittiğini, artık geri dönülmez bir ekosistem hâline geldiğini düşünmüyorum. Fakat şunu görüyorum...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Peki, değişim, bir değişim, dönüşüm, farklılaşma...

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Var tabii ki. 1985 yılından beri Marmara Denizi'ni takip eden ve çalışan bir uzman olarak Marmara Denizi'nin hasta olduğunu görüyoruz, eski balıkları bulamıyoruz, neler anlatabilirim size. Zaman disiplinine de uymak istiyorum müsaadenizle ama "Anlat." derseniz, sabaha kadar anlatabilirim.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Anlatın.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederiz. Biz dinleriz de...

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Benden sonra başka bir kardeşimiz var zannediyorum, benim ona da söz vermem gerekiyor.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Tabii, bu düşünce bizleri de umutlandırıyor gelecekle ilgili, onu da belirtmek istiyorum çünkü Marmara'yla ilgili umuda ihtiyaç var.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Sayın Vekilim, bir tek şeye ihtiyacımız var: Ege Denizi'ndeki suyu kaybetmezsek, kirletmezsek Marmara ölmez. Tekrar bu akıntı modeline dönüyorum müsaadenizle, iyi anlatamadığımı anladım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yok, anladık. "Altı ayda bir değişiyor." dediniz en fazla.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Bakın, şu sistemi bu gece rüyanızda görmenizi istiyorum Sayın Vekilim. Şu sistem çalışırsa ve oksijen 6 miligram/litre olursa bu Marmara gitmez. Burayı bitirirsek Marmara'yı götürürüz. Onun için daha zamanımız var, Marmara'nın ölmesi için daha süremiz var ama burayı korumamız gerekiyor, burayı korumamız lazım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bir sorum daha var: Yine, bir akademisyenimizin burada bir çalışmasından bahsedildi sunumlarda: Bakteri izolatları kullanılarak müsilajla mücadele şekli. Hani, bu konuda bir düşüncenizi, fikrinizi... Daha henüz çalışma aşamasında olduğunu da tabii biliyoruz, sonuçta bilim çalışmayla sonuçlarını ortaya koyar.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Bu, değerli bir çalışmadır fakat bugünün sorununu çözecek bir iş değildir, değerli bir çalışmadır. Bu arada yurt dışından gelen yabancı hocaların "Marmara Denizi'nde deney yapacağız. Biz de deney yapalım." gibi açıklamaları ve talepleri var; onları da ilgili Bakanlıklarımızın reddetmesi gerekir. Çünkü Marmara Denizi'nde kullanacakları bir bakterinin, İngiltere'den gelen bir bakterinin veya Amerika'dan getirilecek olan, orayı korumak veyahut da bu salyayı azaltmak için kullanılacak bir bakterinin ekosisteme nasıl etki yapacağını ve nasıl zarar vereceğini bilmiyoruz. Onun için bunlara da dikkat etmemiz gerekiyor.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Evet, söylediğinize benzer şeyler de söylendi.

Son olarak, Hocam, midye yetiştiriciliğiyle ilgili bir şey sormak istiyorum. Çünkü midye yetiştiriciliğinin müsilajın temizlenmesindeki etkisi ve öneminden çok bahsedildi bizim Marmara Bölgesi'ndeki gezimiz sırasında da ama denizi temizleyen midyenin yenilip yenilemeyeceğiyle ilgili tabii, tereddütler oluştu. Bu soruyu biz her Komisyon toplantısında gelen uzmanlarımıza soruyoruz, size de sormak istiyorum. Siz, deniz biyolojisi uzmanı olarak ne dersiniz?

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Şöyle Sayın Vekilim: Midyelerdeki toksin oranına toksikologlar bakıyorlar ve "Bir şey yok." diyorlarsa yiyoruz; "Var." diyorlarsa yemiyoruz. Dolayısıyla ben tek başıma midyeyi yerim veya yemem demem ama midyenin toksinlerine bakıyorlar zaten, midyelerde toksin varsa zaten yenilmez, istiridye de öyle; sonu "r"yle biten "october, november" gibi aylarda yenilmez zaten. Onun için, otoritelerin görüşlerini almak lazım burada. Ben yalnız "Marmara Denizi'nde midye üretimi artırılmalı mı?" sorusunun cevabı için evet, artırılmalı diyorum. Çünkü midye yem istemiyor biliyorsunuz yani levrek gibi, çupra gibi, kalkan balığı veyahut da alabalık gibi. Üretimin artırılması taraftarıyız; Türkiye'nin daha çok balık yemesi, midye yemesi, su ürünleri yemesi... 10 kilo bile değil bizim tüketimimiz. Bunun doğru olduğunu düşünüyorum, üretimden yanayım efendim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son demiştim ama Başkanım, bu konuyla ilgili bir sorum daha var: Balık yetiştiriciliğinin, balık çiftliklerinin denizde, deniz diplerinde yaratmış olduğu bir kirlilik var. Bu kirliliğin giderilmesiyle ilgili; mesela balık çiftliklerinde midye yetiştiriciliğinin yapılması balık çiftliklerinin denizde yaratmış olduğu kirliliği önlemede faydalı olur mu, etkili olur mu?

PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Ben bu konuyu açıklayacağım ama -sunumumda var- sona kaldığım için kusura bakmayın lütfen. Bütün her şey neredeyse ortak olmak üzere. O yüzden...

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - O zaman bu sorularımızın bir kısmını da siz cevaplarsanız...

PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Tabii.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Ben zaten korkumdan kesmeye çalışıyorum çünkü kardeşime hiç fırsat vermedim.

BAŞKAN MUSTAFA DEMİR - Korkunuzun bizimle ilgisi olmasın Hocam, biz sabaha kadar dinleriz sizi.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Peki, o zaman.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Biz bu soruları size de soracağız, zaten cevapları alacağız anladığım kadarıyla.

PROF. DR. YEŞİM BÜYÜKATEŞ - Benim sunumumda ilgili bir bölüm var; o yüzden kusura bakmayın Hocam, müdahale ettiysem.

PROF. DR. BAYRAM ÖZTÜRK - Ne demek, sen benim kardeşimsin, her zaman.