KOMİSYON KONUŞMASI

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, Komisyon üyesi arkadaşlarım, Bakanlığımızın ve STK'lerin değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

En son söyleyeceğimi en baştan söyleyeyim: Genel olarak olumlu bulduğumuz bir teklif fakat ihracat konusunda biraz konuşmak istiyorum. Önce bir rakamla başlayalım: 2001 yılında Türkiye'nin kişi başı millî geliri 3.300 dolar, Çin'in kişi başı millî geliri 1.100 dolar yani ortalama bir Türk vatandaşı ortalama bir Çinliye göre dolar bazında 3 kat daha varlıklı ama 2020 yılında Çin'in kişi başı millî geliri 10 bin dolar, bizim kişi başı millî gelirimiz 8.500 dolardı ama bu son artışlarla, işte, sığınmacıları filan da çıkarırsak, hesaba katarsak 7.500 dolar diyelim yani varlık olarak Çin'in altına düşmüşüz. Dolayısıyla, burada -tamam- "Çok iyi büyüdük." diye övünüyoruz ama o kadar da abartmayalım, biz geride kalıyoruz.

Bunun nedenleri nelerdir? Şimdi, öncelikle Sayın Başkanımız, Adam Smith'den başlayarak ticaretin öneminden bahsettiler, çok doğru. Ben şundan da memnum oldum: AK PARTİ artık üretim, istihdam ve ihracat şeklinde büyümeye önem vermeye başladı, bundan da memnun oldum. Hâlbuki daha önceki -biliyorsunuz- politika, borçlanarak büyümeydi. Borçlanarak büyümeyi bir ölçüde yaptık belki ama borcumuz çok arttı, birileri de artık "Para yok." dedi, o zaman da tıkandık; şu anki durumumuz da o. Dolayısıyla doğru yoldayız en azından.

İhracatımız arttı, rekorlar kırdı, Sayın Başkanımız da örnekler verdi, çok güzel. Peki, ihracat artınca istihdam niye artmıyor?

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Demek ki bir terslik var.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Ha, nerede terslik var? Belki de sığınmacı işçileri kullanıyoruz, kaçak işçileri kullanıyoruz yani ucuz iş gücü bir de kayıtsız iş gücünü kullanıyoruz. Bu, sürdürülebilir değildir, doğru da değildir yani insan sömürmektir bir şekilde. Zaten Sayın Mehmet Özhaseki hatırlarsanız dedi ki: "Sığınmacıları yollarsak sanayimiz batar." Aşağı yukarı aynı şeyleri söylemiş oldu. Dolayısıyla, bizim ihracattaki rekorlarımızı iyice irdelememiz lazım. Sayın vekillerimiz de söyledi, ihracatımızın kilosu 1,1-1,3 dolar arasında, biz 500 milyar dolar ihracat hedefliyorsak 3 dolara çıkarmamız lazım kilosunu, onun için de katma değeri yüksek ürünlere ağırlık vermemiz lazım ve ileri teknoloji -yine sayın vekilimiz bahsetti- yüzde 4 seviyesinde, Güney Kore'de bu oran yüzde 30. Peki, İhracatçılar Meclisimiz bu konuda neler yapıyor? Bu teşvikler nasıl hazırlanıyor? Hedefimiz nedir? Hangi yılda, ne hedef koyacağız? Nerelere ulaşacağız? Geçmişte ne hatalar yaptık? Bunların bir irdelenmesi, tabiri caizse SWOT analizinin yapılması lazım. Bunları biz bilmiyoruz, belki siz biliyorsunuz ama bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.

Şimdi, bu kanun teklifine gelecek olursak, bence aidatlar yüksek; vekillerimiz de bahsettiler. Tabii, aidatlar yüksek, o zaman da verilen hizmetin yüksek olması gerekir. Bu hizmet yüksek mi? Ben ihracatçı değilim, onun için bilemiyorum. Bu hizmet nedir, verilen krediler nasıl veriliyor? Yani çok ihracat yapandan çok katkı alıyoruz ama çok ihracat yapana çok kredi verebiliyor muyuz? Öyle bir sistemimiz var mı, karşılığını görebiliyor muyuz?

ŞAHİN TİN (Denizli) - Hacmine göre değişiyor.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Doğru orantılı.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Doğru orantılı. Peki, kamuoyunda şöyle bir şey var: TİM ve TİM'e bağlı şirketler lüks içinde yüzüyorlar. Kamuoyunda böyle bir algı var. Bu algı nasıldır? Makam arabaları, korumalar var mıdır, sayısı nedir? İçimizi bir rahatlatırsanız memnun oluruz.

Bu aidatların yüksek olduğunu diğer vekil arkadaşlarım da belirttiler dolayısıyla ona çok fazla şey yapamayacağım. Ama giriş aidatlarının birdenbire çok artırılması eski üyeler ile yeni üyeler arasında farklılık yaratmayacak mıdır? Yani eski girenler işte asgari ücretin 5 katı verdiler, yeni girenler asgari ücretin 20 katı veriyorlar aidat olarak. Bu bir eşitsizlik olmayacak mıdır? Bunu da sormak istiyorum.

Sonuç olarak vergiye benzeyen bu ek kesinti ve ödemeler ihracatçılara mali açıdan ağır yükümlülükler getirecektir. Eğer bunun karşılığında hizmet kalitesi artacaksa tamam, buna katlanalım ama nasıl artacağına da ben ikna olmuş değilim çünkü yazılı bir belge yok; inşallah artacaktır.

Şimdi, bir başka konu da Türkiye Tanıtım Grubunun varlığının kısmen veya tamamen buraya aktarılması. Şimdi "kısmen" kelimesi yasada çok muğlak kaçıyor, yasalarda "kısmen" olmaması lazım. Kısmen aktarılma keyfîliğe sebep olabilir. Kanunilik ilkesi açısından "kısmen" kelimesinin kaldırılmasını öneriyoruz.

Türkiye Tanıtım Grubu neden başarılı olamamıştır? Rehabilite edilmeye çalışılmış mıdır? Zayıf yönleri nelerdir? Türkiye Tanıtım Grubunun bugüne kadar ihracatçı firmalar için yaptığı hizmet nedir? Tahsil olunan paraların ne kadarı ihracatçılara fiilî destek olarak verilmiştir? Yurt dışı temsilciliklerimize bağlı olarak açılan ofislerde ne kadar ihracatçımıza destek olunmuştur? Türkiye Tanıtım Grubu adına bugüne kadar toplanan para ne kadardır? Bundan hangi kalemlerde harcanmıştır? İhracatı geliştirmek adına yapılan işlemlerden KOBİ ve şahıs firmaları ne kadar yararlanmaktadır? KOBİ ve şahıs firmalarının teşvikler konusunda bir fikirleri var mıdır? Bu fikirlerin oluşması için yeterli çalışma yapılmış mıdır yani tanıtım yapılmış mıdır?

Dolayısıyla biz, burada, denetime ağırlık verilmesini öneriyoruz. Yani tamam, katkıları alalım ama bu katkılar yerinde harcanıyor mu, bunu kim takip ediyor, Sayıştay denetimi var mı -çünkü bir nevi kamu kaynağı sayılabilir- veyahut başka türlü bakanlık denetimi var mı, ne kadar sıklıkla yapılıyor, kamuoyuna açık mı bu denetimler; bunların daha şeffaf olmasını öneriyoruz.

Ayrıca, vekillerimizin de bahsettiği gibi, serbest bölgelere otuz yıl muafiyet, bu tabii tam anlaşılamadı dolayısıyla orayı biraz da açıklarsanız memnun oluruz.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.