| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin (1/282) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 26 .10.2021 |
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, değerli bürokratlar, çok değerli Komisyon üyelerimiz, milletvekillerimiz ve basının değerli emekçileri; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Bu bütçe, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin 4'üncü bütçesi oluyor. Tüm dünyada meclislerin en önemli işleri milletin bütçesinin hazırlanması ve denetimi işidir. Biz de bugün 2020 yılı kesin hesabı ve 2022 yılı Bütçe Kanun Teklifi'ni yani iktidarın, sizin iktidarınızın ülkeyi yönetirken millete ait olan kaynakları nasıl harcadığını ve nasıl harcamaya devam etmeyi planladığını, nasıl kaynak yaratacağını, kamu gelir ve giderlerini dengeleyip dengeleyemeyeceğini; tüm bunları yaparken kanunlara uygun yapıp yapmadığını değerlendireceğiz ve halk adına denetleyeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bunu neden yapıyoruz? Çünkü halkın işi, aşı, maaşı, ödeyeceği vergisi, faizi, her şeyi bütçe kararlarına göre şekilleniyor. Hazırlanan bütçeler, iktidarın yani aslında ülkemizde sarayın harcama tercihlerini de bize gösteriyor. Harcama tercihleri de niyetlerini ortaya koyuyor. Sizin tercih ve niyetinize baktığımızda şunu gördük ki bugüne kadar hazırladığınız bütçeler halkın ihtiyaçlarına cevap veren bütçeler değil, farklı çıkar gruplarına hizmet eden bütçeler oldu. O nedenle de her yıl görüştüğümüz bu bütçeler artarak faiz ve borç ödemesi hâline gelen bütçeler olmuştur.
Öncelikle ben, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bütçeyi görüştüğümüz ortamın genel görünümüyle ilgili, ülkenin genel görünümüyle ilgili biraz değerlendirme yapmak istiyorum. Geçen hafta sunumunuzu dinledik, hâlâ hayal pazarlamaya çalıştığınızı ifade etmek istiyorum. Örneğin 2022 yılı Bütçe Gerekçesi'nin 77-80'inci sayfalarında bütçenin özelliklerini şöyle tanımlıyorsunuz, şöyle demişsiniz: "Refahın toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmasına yönelik politikaların uygulanmasına devam etmek, kapsayıcı, sürdürülebilir, istihdam odaklı ve gelir dağılımı adaletini gözeten büyüme tesis edilmesi vesaire hedeflerimiz arasında." Şimdi, "Refahı toplumun tüm kesimlerine ne zaman yaydınız da nasıl devam ettireceksiniz?" diye sormak istiyorum. Yedi yıldır üst üste, kişi başına düşen millî gelirimiz azaldı. Onuncu Kalkınma Planı'nın 2023 yılı için kişi başına düşecek millî gelir hedefi 25 bin dolar olarak öngörülmüştü, son OVP'de ise 10.703 dolara indi, 2020'de 8,5 bin dolar ile yetindik. Evet, sayenizde halk fakirleşiyor ama birileri de zenginleşiyor. Zengin ile fakir arasındaki uçurum da gittikçe artıyor. Bugün asgari ücret açlık sınırının altında kaldı maalesef. Ben yine soruyorum: Nerededir bu refahın yayılması? Masal anlatmayın bize diyorum, lütfen, bunu rica ediyorum.
Şimdi, asıl kriz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Verin bana yetkiyi, Türkiye'yi nasıl uçuracağım." demesiyle ve tek adam rejimine geçilmesiyle başladı, pandemiyle birlikte bu, bir ekonomik krize, buhrana dönüştü. Cumhurbaşkanı kendini ekonomist sanmaya ve Merkez Bankasına müdahale etmeye başladı, görevden almalar peş peşe geldi, yirmi ayda 4 kez Merkez Bankası Başkanı değişti, kurul üyeleri görevden alındı, her hamlede dolar biraz daha yukarıya yükseldi. Son hamle neydi? "Faiz sebep, enflasyon sonuç; ben ekonomistim." diyerek ekonomiyi yönetmeye çalışan sarayın talimatıyla Merkez Bankası, enflasyon yukarı çıkarken politika faizini yüzde 18'den yüzde 16'ya çekti. Dolar-euro ne oldu? Tabii ki zıpladı. Şimdi, TL yılbaşından bu yana dolara karşı yüzde 23,4 oranında değer kaybetti ve Merkez Bankası ne yazık ki bugün görevini yapamaz hâle gelmiş durumda, en büyük zararı da ücretli kesimler, çiftçiler, emekliler, esnaflar, toplumun yoksul kesimleri görüyor. Asgari ücret üzerinden bir küçük değerlendirme yapacak olursak çok daha uzağa gitmeye gerek yok, 12 Ekim tarihine baktığımızda asgari ücretle 313 dolar alınırken, sadece on gün sonra 22 Ekimde bu 293 dolara düştü, on günde 20 dolar eridi yani 300 doların altına düşmüş durumda şu anda asgari ücret.
Şimdi, bunlar, tabii, yetmedi, bir FATF'ın aldığı bir karar var biliyorsunuz. Türkiye 16 Aralık 2019'da kara para aklama ve terör finansmanıyla mücadele konusundaki ciddi eksikliklerinin giderilmesi, aksi hâlde "Gri Liste"ye alınacağı konusunda Mali Eylem Görev Gücü tarafından uyarılmıştı. Biz de o günlerde bu konuda gerekli uyarılarımızı ve çağrılarımızı yapmıştık ama 12 Ekimde yayımlanan raporla Türkiye'nin "Gri Liste"ye girdiği duyuruldu. Bu listeden nasıl çıkmayı düşünüyorsunuz? Bunu da sormak istiyorum. Bu karar, tabii, durup dururken alınmadı. 12'nci tavsiye kararlarına uyulmaması sonucu... Yani neydi? İşte, nüfuz sahibi kişilerin rüşvet, kara para aklama, terörün finansmanı vesaire gibi konularda izlenmesiyle ilgili tavsiyelere uymamasıyla ilgiliydi. Ben, açıkçası o süreçte neler yaşandığına çok kısa bir değinmek istiyorum: Rıza Zarrab'la başladı zaten, Man Adası, vergi cennetlerindeki rüşvet trafiği, Pandora belgelerindeki Türkiye'den 220 ismin dışarıya dolar çıkardığını öğrendik, 6 kez "varlık barışı" adı altında dışarıdan gelen ne olduğu belirsiz sermayenin vergi denetimi olmadan ülkeye sokulması, kime yapıldığı açıklanmayan 105 milyon dolarlık bağış hikâyesi, Süleyman Soylu'nun 10 bin dolar rüşvet alan siyasetçi iddiası, uyuşturucu ticareti, siyaset-mafya ilişkileri, Sezgin Baran Korkmaz. Yani maalesef, bakıyoruz ki bu tabloya rüşvet iddialarında önlem almak şöyle dursun, maalesef bu konularda daha da gaza basıldığını, hiçbir şey yapılmadığını gördük.
Süreç tabii maalesef bu şekilde devam ediyor, şimdi dünya maalesef bizi kara para ve yolsuzluk ülkesi olarak görüyor. Bu durumdan tabii, ülkemizin CDS risk primi de etkilenecektir, yılbaşından bu yana zaten yüzde 42 oranında artmıştı, daha yüksek faizle borçlanmak zorunda kalacağız maalesef. Gittikçe azalan yabancı kaynak girişi de daha azalacaktır. İşte bütçenin şu anda içinde bulunduğu, ülkenin içinde bulunduğu durumda bütçeyi değerlendirdiğimiz ortam bu. Ama bunlar da yetmedi, Sayın Erdoğan Osman Kavala'nın tutukluluğuna ilişkin ortak açıklama yapan o 10 büyükelçiyi istenmeyen kişi ilan etti, dolar 10 lirayı zorladı. Neyse ki sonradan yapılan açıklamalarla biraz ortam yumuşatıldı da şimdi biraz dolarda hafif bir gerileme görüyoruz.
Bu arada, tabii, Türkiye en büyük 20 ekonomi arasına 1990 yılında girmişti ve G20 ligine üye olmuştu ama maalesef Erdoğan'ın yine millete "2023'te en büyük ilk 10 ekonomi arasına gireceğiz." dediğini de hatırlayarak şunu söylemek istiyorum: Şimdi ilk 20'den bile daha geriye düşmüş durumdayız.
Sonuç olarak Türkiye öngörülemez bir ülke hâline geldi, bütçeyi böyle bir ortamda konuşuyoruz. Bu yönetim anlayışınızla yaptığınız bütçelerle bundan sonra ülkeyi sağlıklı bir şekilde yönetebilmeniz de mümkün değil.
Bu görünüm altında 2020, 2021 ve 2022 bütçe kullanım kararlarınıza şöyle bir hızla bakacak olursak: Önce 2020 Kesin Hesabı'yla ilgili birkaç değerlendirme yapacağım. Şimdi, 2020'de pandemiyi zaten doğru yönetemediğiniz gibi ekonomide de çok başarılı sonuçlar alınamadı. Tüm yük, dolaylı vergilerin de artırılmasıyla milletin maalesef sırtına bindi. Hedefleri tutmayan bir bütçe olduğunu söyleyebiliriz. Evet, pandeminin de mutlaka bunlarda etkisi var ama asıl etkinin yönetim zafiyetinizde olduğunu da ifade etmek gerekiyor.
Şimdi, bütçe gerçekleşmelerine baktığımızda, 2020 yılını 175,3 milyar lira bütçe açığı ve 41,3 milyar lira faiz dışı açıkla kapattık. Şimdi faiz dışı açık, bize bütçe dengesinin de ne kadar bozulduğunu gösteriyor. 2019 yılına kadar faiz dışı fazla veren bir ülkeydik ama iki yıldır faiz dışı açık vermeye başladık ve gittikçe de artıyor. 2019'daki faiz dışı açık 23,8 milyar TL'ydi. Şimdi 2020 yılı merkezî yönetim bütçe gelir ve gider tahminleri yapılırken de yapılan tahminler maalesef tutmadı. Örneğin, çok kısa yıl sonu TÜFE'nin yüzde 8,5 olacağı öngörülmüştü, 14,6'yla kapandı, Yeni Ekonomi Programı'ndaki öngörülen yüzde 10,5'lik hedefin de üstünde gerçekleşti bu oran. Yine bir küçük örnek: Toplamda 2020 yılında devreden 1 trilyon 810 milyar devlet borcu var, bugün itibarıyla iç ve dış borcumuz toplam 2,2 trilyon liraya dayandı. İşin kötü tarafı, bu borçlanmayla yaratılan kaynak, maalesef ne üretime ne istihdama dönüştürülebiliyor. Aslında en büyük sorun bu, üretime ve istihdama dönüştürülememiş olması.
Şimdi, 2020 Yılı Sayıştay Genel Uygunluk Bildirimi'ne değinmek istiyorum çünkü önemli bir konu var burada. Diğer Komisyon üyelerimiz, Sayın Kuşoğlu da bu konuya kısaca değinmişti. Şimdi, yedek ödenek kullanımıyla ilgili bir konu. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu'nun 23'üncü maddesine göre genel bütçe ödeneklerinin yüzde 2'si kadar yedek ödenek konulabiliyor. Bu ödenekten aktarma yetkisi Cumhurbaşkanında. Buna göre başlangıç ödeneği 3,7 milyar lira iken yedek ödenek kullanımı 96,5 milyar Türk lirası olmuş. Bu aşım başka bir kanuni düzenlemeye dayandırılıyor aslında, bu da 2020 Bütçe Kanunu'nun 6'ncı maddesi ve 5018 sayılı Kanun'un 21'inci maddesi. Onda da "Genel bütçe ödeneklerinin yüzde 10'unu geçmemek koşuluyla kamu idarelerinin bütçeleri arasında ödenek aktarılması konusunda Cumhurbaşkanı yetkilidir." diyor. Şimdi, burada, evet bu sınırlar geçilmemiş ancak yapılan bir şey var Sayıştayın da eleştirdiği, bir al takke ver külah hesabı var. Yasa, personel gideri hariç kurumlar arası aktarmaya izin vermiyor. Şimdi şöyle bir şey yapılmış: Kurumların isimlerini tek tek saymayacağım uzun uzun ama önce bazı kuruluşların bütçelerinin personel ödenekleri azaltılmış, işte Millî Eğitim Bakanlığı diyebiliriz, Millî Savunma Bakanlığı diyebiliriz ve bu kuruluşlar yapmasa da harcama yapmış görünüyor tabii ki azaltıldığı için. Sonra yedek ödeneğe aktarılmış bu bedeller, başka kuruluşlara aktarılmış. Sonra yedek ödenekten yeni ödenek verilmiş, böyle karışık işlemler. Şimdi bunu niye yaptığınıza baktığımızda aslında yıl içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine ek bütçe yasa teklifi getirerek ek ödenek almak zorunda kalmamak için bunu yapıyorsunuz, bu çok açık. Şimdi, Sayıştay raporuna göre de ödenek ve gider arasındaki farkın nedenleri yok mesela, ödenek iptal etme nedenleri yok, başlangıç ödeneğine göre sapmalara ve nedenlerine de yer verilmemiş bütçe raporlarınızda. Yani bu aslında bütçenizin, yaptığınız bütçenin ne kadar şeffaf olduğunu da bize gösteren bir durum.
Yine devam edecek olursak, benzer bir durum borçlanma limitleriyle alakalı var. Ekonomi yönetilmedikçe, borçlanmalar da arttıkça limitler de artırılıyor. Yine bir kanuni düzenlemeyle bu borçlanma limiti artırılmıştı. Böylece makyajlamayla limitler de aşılmamış oluyor ama bunları yaparak daha nereye götüreceksiniz bilemiyorum, görüntü, tablo hiç de iyi değil.
Hazine garantili borçlara baktığımız zaman da 2019 yılından 2020 yılına 114,4 milyar liralık hazine borcu devretmiş, 2020 yılından 2021 yılına devreden hazine garantili borç tutarı ise 151,3 milyar lira olarak gerçekleşmiş, tabii burada kur farkından kaynaklı artışlar da var. 2022 bütçesindeki borç üstlenim limiti de 4,5 milyar dolar yani bugünkü kurla 42,5 milyar lira daha arttığı kamu-özel iş birliği garanti borcu üstlenimi yapılmış oluyor. Yani hep yandaş müteahhitler kazanıyor, hep yandaş müteahhitler kazanıyor.
Şimdi, çok hızlı bir şekilde 2021 yılını değerlendirecek olursak. 2021 yılında bütçe giderleri 1 trilyon 346,1 milyar lira öngörülmüştü. İlk dokuz ayda 1,5 trilyon lira giderle bu hedef aşılmış durumda. Bütçe gelirleri artmış olsa da 245 milyar lira olarak öngörülen bütçe açığı ilk dokuz ayda 230 milyara ulaşmış durumda. Faiz giderlerinde de 179,5 milyar lira gerçekleşme beklediğinizi söylediniz, bu da dokuz ayda 124 milyar lira faiz ödedik. Aslında şunu söyleyebiliriz burada: Vergiyi vatandaştan topluyorsunuz, sonra da bir avuç tefeciye veriyorsunuz. Tefecilere giden bu ödemeler, bu faizler o bütçede kalsaydı neler neler ödenirdi acaba? Öğrencilerin kredi borçları, çiftçinin alamadığı destekler, atanamayan öğretmenler atanırdı yani birçok kesime ilaç olabilirdi aslında.
Faiz dışı açık yine yükselmiş durumda ve 50 milyar TL öngörülüyor. Şimdi, bütçe dengesinin giderek daha fazla bozulmakta olduğunu gösteriyor bu. Bunu düzeltmek için gelirleri artıramıyorsanız kamu harcamalarını azaltmanız lazım. Ama ülkemizde bu konuda ne olduğuna baktığımızda siz hep tam tersini yapıyorsunuz. Kamuda israf had boyutta, kamuda lüks araç satın almalar, kiralamalar hızla devam ediyor. Birçok bakanlık, kamu kurumu kendi binalarını bırakıp sizin yandaş müteahhitlerinizin yaptığı binalara taşındı, kira maliyetleri arttı. Saray, harcamalarından hiç taviz vermiyor, tüm giderleri devlet tarafından karşılanmasına rağmen Cumhurbaşkanı maaşına yüzde 14,4 oranında zam yapıldı. Maalesef öğrencilere bakıyoruz, barınamıyorlar. Üretimi, istihdamı öncelemeden bir avuç müteahhide kaynakları aktarıyorsunuz. 2022 yılına baktığımızda, 2022 yılında da bütçe gelirlerinin tamamının cari transferler, personel giderleri, mal ve hizmet giderleri ve faiz ödemesi, sosyal güvenlik primleri yani toplamda 1 trilyon 472,6 milyar gelir bekleniyor, bu saydıklarımın toplamı 1 trilyon 515 milyon TL yani daha bunlarla birlikte para bitti, elde bir şey kalmadı. Yatırımlara da bu bütçede yer yok, sosyal devlet bütçesi olduğunu da hiç kimse söyleyemez bu bütçenin, bu bütçe mevcut düzeni çevirme bütçesidir. Faiz dışı açık vermeye de devam ediliyor. Beklentiniz 37,9 milyar TL olarak görülüyor 2022 bütçesinde. Sürekli olarak SGK'ye kaynak aktarır bir durumdasınız, yine 290 milyar 172 milyon TL kaynak aktarıldığını görüyoruz.
Tarımsal desteklemelere baktığımızda, 2006, Tarım Kanunu'na göre gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1'inden az olmamak kaydıyla destek aktarılması gerekirken, 25 milyar 834 milyon TL bir kaynak aktarılmış. Hâlbuki yüzde 1'i hesapladığımızda bunun 78,8 milyar olması gerekirdi, daha 2021 desteklerinin bir kısmını bile ödemediniz. Çiftçi perişan, gübre, mazot, tohum fiyatlarıyla baş edemiyor, üretemiyor yani üretemiyor şu anda. Gıda enflasyonu da milletin cebini yakıyor. Tüm dünya küresel ısınmayla mücadele ederken, bunlara karşı eylem planları uygularken girdi fiyatlarının sürekli yükselişine rağmen çiftçinin desteğini bile vermekten acizsiniz.
İhracat hedeflerinize baktığımızda, Onuncu Kalkınma Planı'nın 2023 ihracat hedefi 500 milyar dolardı, On Birinci Kalkınma Planı'nda 226,6 milyara indi, OVP'de ise 242 milyara düşürüldü, bugün 2022 hedefiniz 230,9 milyar dolar olarak görünüyor. Cari açık bir türlü kapanmıyor.
Şimdi, ihracat için ne yapmak lazım? Üretmek lazım, ham madde ithal etmek lazım. Biraz önce Türk lirasının başına gelenleri anlatmıştım yani önce fiyat istikrarı lazım, istikrarsız kur hareketleriyle güven vermeyen bir ortam oluşturdunuz.
Şimdi, bakın, piyasalardan bir örnek vermek istiyorum size: Mobilya piyasasında üretim yapan bir firma sahibi yana yakıla "Ben ne yapacağım, nasıl üreteceğim, nasıl satacağım?" diye açıkçası serzenişte bulunuyordu çünkü artık mal tedarikinde de zorlanıyorlar. Bir tedarikçisinden gelen maili benimle paylaştı, ben de firma ismi vermeden size bu maili olduğu gibi okumak istiyorum çünkü şu an ülkenin içinde olduğu durumu, belirsizliği, güvensiz ortamı herhâlde en iyi yansıtacak olan şey burada yazılanlardır: "Değerli dost ve müşterilerimiz, maalesef ham madde fiyatlarına gelen zamları size minimum yansıtıp elimizden geldiği ve imkânlarımız kadar yardımcı olmaya çalıştık. Artık yaptığımız zamların da bir anlamının kalmadığı günlere girdik. Ne fiyat yaparsak yapalım her gün değişik bir ham maddemize ciddi zamlar geliyor ve hesaplarımız sürekli şaşıyor. Ödemesini alıp iki üç ay sonra teslim ederiz diye düşündüğümüz bütün siparişlerden zarar ettik ama sözümüzü tutmak için yardımcı olmaya çalıştık ve çalışacağız. Ama hem önümüzü görmek hem de ödemesini aldığımız siparişleri en az kayıpla ve söz verdiğimiz tarihlerde teslim edebilmek için imkânlarımızı kullanacağız. Üzülerek bildirmek isteriz ki bugünden itibaren minimum 1/11/2021 tarihine kadar -verilecek olan siparişlere teklif veremeyeceğiz- sipariş kabul etmeyeceğiz." Evet, böyle devam ediyor bu mail yani yarattığınız piyasa ortamı işte bu. Sanayici nasıl üretecek?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Emecan, toparlayabilirseniz, süreniz tamamlandı.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bir iki dakika isteyeceğim toparlamak için.
Hedeflediğiniz yüzde 5 büyümeyi nasıl yakalayacaksınız, bunu nasıl başaracaksınız; bunu da merak ediyorum.
2022 bütçesi gelir kalemlerine baktığımızda, gelirdeki en büyük pay vergilere ait, toplam 1 trilyon 258,3 milyar lira vergi bekleniyor ama bunların içerisinde KDV ve ÖTV en büyük kalemleri tutuyor tabii ki. Dolaylı vergilerle birlikte en büyük adaletsizlik de gelir vergisinde hâlâ devam ediyor yani yine vergi yükü çalışan kesimlerin, yoksulun, çiftçinin, emeklinin üstüne binmeye devam ediyor.
Burada vergilerde, evet, gelir vergisine baktığımız zaman da...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Emecan.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son cümlelerim, bir toparlayayım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alayım.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Şimdi, çok önemli bir konu var burada, başka önemli bir konu, vazgeçilen vergiler. Vergi harcamaları cetveline baktığımızda, toplamda 336 milyar TL vergiden vazgeçilmiş yani yoksuldan, emekliden alınan vergi sermayeden alınmıyor, onlara, yeni, açıkçası kaynaklar yaratmak için sermayeden alınacak vergi 336 milyar liradan vazgeçiliyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum, sağ olun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Hakikaten ülkeyi böyle mi düzlüğe çıkarmayı düşünüyorsunuz diye sormak istiyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Epeyce aştınız sürenizi.
Teşekkür ediyorum, sağ olun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Son bir veda cümlesiyle o zaman...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Epey aştınız. Sadece bir veda cümlesi, buyurun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Peki.
Bu bütçenin bu ülkeye ilaç olamayacağı kesin. O yüzden de aslında en başta bu ülkedeki yönetim sisteminin değişmesi gerekiyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Uzun bir veda oldu.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Siz, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminde Meclise karşı hesap verme mecburiyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisinden güvenoyu alma durumu olmadığı için, bunlar olmadığı için aslında bir anlamda hesap verme zorunluluğu hissetmiyorsunuz, 3 bütçedir bunu deneyimledik, gördük.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum Sayın Emecan, sağ olun.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ancak bunun sürdürülebilir olmadığını, aslında bu yaptığımız, verdiğimiz rakamlar da gösteriyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Başka konuşmalarınıza bırakın bir kısım fikirlerinizi de.
EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Ben yine de bu bütçenin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum ve Komisyonu selamlıyorum.
Teşekkür ederim.