KOMİSYON KONUŞMASI

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız, değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2022 yılı merkezî yönetim bütçesinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

2019'un son aylarında Çin merkezli olarak tüm dünyaya yayılan ve küresel bir salgın hâline gelen Covid-19 dünya gündemini tamamen değiştirmiş, iki yıldır en önemli gündem maddesi olmuştur. Salgın tüm dünyada hayatın akışkanlığını bozmanın yanı sıra siyasetten ekonomiye, ticaretten sosyal ilişkilere, sanattan spora, kısacası pek çok alanda olumsuz tesirlerini hâlen göstermektedir. Salgın zengin, fakir; gelişmiş, gelişmemiş demeden bütün ülkeleri vurmuştur. Salgınla birlikte kamu harcamalarının artması ve gelirlerin azalması nedeniyle küresel bütçe açığının millî gelire oranının 2021 yılında yüzde 8,8'le oldukça yüksek seyretmesi beklenirken küresel kamu borç stokunun millî gelire oranın yüzde 98,8 seviyesine ulaşacağı öngörülmektedir. Küresel borçluluk 2021'in ikinci çeyreğinde 296 trilyon dolarla yeni rekor seviyesine yükselmiştir. Konut fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak hane halkı borçluluğunun küresel borç stokundaki artışa en yüksek katkıyı yapması dikkat çekmektedir. 2020 yılında yüzde 8,2 daralan dünya ticaret hacminin tedarik zinciri ve lojistikte devam eden bazı sorunlara rağmen 2021 yılında yüzde 9,7 artış göstereceği öngörülmektedir. IMF'nin 12 Ekimde açıkladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu'na göre 2020 yılında yüzde 3,1 daralan küresel ekonominin 2021 yılında yüzde 5,9 büyümesi beklenmektedir. OECD'nin eylül ayında yayınladığı Ara Dönem Ekonomik Görünüm Raporu'ndaysa dünya ekonomisinin geçen yıl yaşadığı yüzde 3,4 daralmadan sonra bu yıl yüzde 5,7 büyüyeceği tahmin edilmektedir. Bu yıl tüm dünyada ekonomiler büyümede iyi performans gösterirken enflasyon da tüm ülkelerde artmaktadır. Emtia fiyatları küresel ekonomideki güçlenmeye bağlı olarak artan talep ve görece sınırlı kalan arz nedeniyle yüksek oranda artış göstermiştir. Nakliye maliyetleri keskin biçimde yükselmiş, lojistik pahalılaşmıştır. Bugün dünyanın en fazla meşgul olduğu ekonomik konuların başında enflasyon gelmektedir. Petrol ve endüstriyel metal fiyatları güçlü talebin etkisiyle yüksek seyrini sürdürmektedir. Başta Avrupa'da olmak üzere enerji krizi derinleşmiştir. Enerji krizi, enerji fiyatlarını çok yüksek seviyelere taşımıştır. Bir yılda Avrupa doğal gaz fiyatları yaklaşık 5 kat, kömür fiyatları 4 kat artmıştır. Geçen yıl ekim ayında 42 dolar düzeyinde olan Brent petrol fiyatları üç yılın en yüksek seviyesi olan 85 doları aşmıştır. Dünyada enerji yoğun sektörlerde tesis kapanmalarına bile yol açan küresel enerji krizine çare aranmaktadır.

Doğal gaz fiyatlarındaki yüksek artış amonyak ve gübre üretiminin azalmasına ve fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. Dünya Bankası verilerine göre 2020 yılı mayıs ayında 263 dolar olan DAP gübresinin fiyatı, bu yıl eylül ayı itibarıyla 644 dolara yükselerek yüzde 144 oranında artmıştır. Aynı süreçte 202 dolar alan üre gübresinin fiyatı da 419 dolara yükselerek yüzde 107 oranında artmıştır. Gübrenin azalması ve fiyatın aşırı yükselmesi tarım ve gıdanın geleceğini tehdit etmektedir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; makroekonomik veriler dikkate alındığında küresel ölçekteki gelişmeler ve mukayeseli değerlendirmeler Türkiye ekonomisinin giderek daha da güçlendiğini göstermektedir. Türkiye, salgının ekonomi üzerindeki olumsuz etkisini azaltmak amacıyla bir dizi tedbiri süratle uygulamaya koymuştur. Üretimin ve tedarik zincirinin kesintiye uğramaması, istihdamın korunması ve finansal sistemin sağlıklı işleyişinin sürdürülmesi için eş güdümlü politika adımları atılmıştır. Böylelikle salgının yıkıcı etkisi birçok ülkeye nazaran Türkiye'de daha az düzeydedir. Nitekim, Türkiye genel ekonomik toparlanma ve büyüme konusunda diğer ülkelerden pozitif olarak ayrışmıştır. 2020 yılında küresel ekonominin OECD verilerine göre yüzde 3,4 oranında bir daralma yaşadığı şartlarda Türkiye ekonomisi yüzde 1,8 oranında büyümeyi başarmıştır. Türkiye 2021 yılı birinci çeyreğinde yüzde 7,2; ikinci çeyreğinde ise yüzde 21,7 oranında güçlü bir büyüme kaydederek hem büyüme ve gelişme trendini sürdürmüş hem de dünyada en çok büyüyen ülkeler arasında yer almıştır. Yatırım, üretim, istihdam ve ihracattaki artış sağlıklı ve nitelikli bir büyümeye delalet etmektedir. Yatırımlar hız kesmeden artmaya devam etmektedir. 2020 yılında yüzde 6,5 artan sabit sermaye yatırımları 2021 ilk çeyreğinde yıllık yüzde 12,4; ikinci çeyreğinde yıllık yüzde 20,3 büyüme kaydetmiştir. Makine ve teçhizat yatırımları üç çeyrektir yüzde 30'un üzerinde büyümekte olup 2021 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 35,2 oranında artmıştır. 2020 yılı genelinde yüzde 1,6 büyüyen sanayi sektöründe 2021 yılı ilk çeyreğinde yüzde 11,7; ikinci çeyreğinde yüzde 40,5 büyüme gerçekleşmiştir. Avrupa ağustos ayı sanayi üretiminde on altı ayın en büyük düşüşünü yaşarken Türkiye'nin ağustos ayı sanayi üretimi aylık yüzde 5,4; yıllık ise yüzde 13,8 artışla beklentileri aşmıştır. İmalat sanayisi kapasite kullanım oranı her geçen ay artmakta olup temmuzda yüzde 76,7'ye, ağustosta yüzde 77,1'e, eylülde ise yüzde 78,1'e yükselmiştir. Takvim etkisinden arındırılmış sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 48,1 artış göstermiştir.

İhracatçılarımız sürekli rekorlar kırmakta olup tüm zamanların en yüksek günlük, aylık ve yıllık ihracat rakamlarına ulaşılmıştır. İhracat 2021 yılı Ocak-Eylül döneminde yüzde 36 artarak 161 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. İhracatın ithalattan daha fazla artması sonucu dış ticaret açığı yüzde 15 azalmış, ihracatın ithalatı karşılama oranı 7,5 puan artarak yüzde 83,3'e yükselmiştir.

Cari işlemler dengesi ağustos ayında fazla verilmiştir. Cari işlemler açığı 2021 yılı Ocak-Ağustos döneminde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46,1 azalmıştır. Yılın kalan aylarında cari fazla verilmesi beklenmektedir. Öncü göstergeler 2021 yılının 3'üncü çeyreğinde de yüksek oranda büyümeye işaret etmektedir. Büyüme açısından önemli bir gösterge olan Satın Alma Yöneticileri Endeksi PMI temmuzda 54, ağustosta 54,1; eylülde 52,5 olup üretim ve yeni siparişlerde üst üste artış kaydedilmiş. Artan iş yükü nedeniyle firmalar istihdamı ve satın alma faaliyetlerini genişletmiştir. Orta vadeli programa göre Türkiye ekonomisinin 2021 yılında yüzde 9 büyümesi beklenmekte, 2022 yılında ise yüzde 5 büyümesi öngörülmektedir.

IMF dünya ekonomisinin büyüme performansını temmuz raporundaki tahminine göre 0,1 puan aşağı çekerek yüzde 5,9 olarak tahmin ederken Türkiye için 2021 büyüme tahminini 3,2 puan artışla yüzde 5,8'den yüzde 9'a yükseltmiştir. OECD de dünya ekonomisinin büyüme performansını mayıs raporundaki tahminine göre 0,1 puan aşağı çekerek yüzde 5,7 olarak tahmin ederken Türkiye için 2021 büyüme tahmini 2,7 puan artışla yüzde 5,7'den yüzde 8,4'e yükseltmiştir. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları da Türkiye için 2021 büyüme tahminini yukarı yönlü revize etmiştir. Uluslararası kuruluşlar bile 2021 büyüme tahminlerini yükselterek Türkiye ekonomisinin güçlü bir şekilde toparlandığını ortaya koyarken içerideki bazı kesimlerin ekonomiye yönelik yıkıcı söylemleri çok dikkat çekici ve düşündürücüdür. Diyorlar ki: "Ekonomi çökmüş, esnaf bitmiş, şirketler kapanıyormuş. İcra dosyaları patlamış, Türkiye'ye batmış." Daha neler neler... Yalan, çarpıtma, istismar, ne ararsan var. Bakınız, TOBB istatistiklerinde 2021 yılının dokuz ayında kapanan şirket sayısı 2020 yılının aynı dönemine göre yüzde 6 azalmış; tam tersi, kurulan şirket sayısı yüzde 8,8 artmıştır. Yine, aynı dönem itibarıyla kapanan gerçek kişi işletme sayısı yüzde 9,8 azalmıştır. BDDK verilerine göre geçen yıl ağustos ayında yüzde 4,14 olan takipteki alacakların oranı bu yıl ağustos ayında yüzde 3,67'ye inmiştir. Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi verilerine göre 2020 ve 2021 yıllarında protestolu senet sayısı ve tutarı ile karşılıksız çek sayısı ve tutarında çok ciddi düşüş bulunmaktadır. Yargı istatistiklerine göre 2020 ve 2021 yıllarında icra dairelerine yıl içinde gelen dosya sayısı, bırakın patlamayı, önceki yıllara göre önemli oranda azalmıştır.

İstihdam düzeyi pandemi öncesi seviyesine gelmiştir. Mevsim etkilerinden arındırılmış temel iş gücü göstergelerine göre ağustos ayı istihdam sayısı 28 milyon 706 bin kişiye ulaşmış olup geçen yılın aynı ayına göre 1 milyon 865 bin kişi artmıştır. Aynı dönemde işsizlik oranı 0,9 puan, tarım dışı işsizlik oranı 2 puan, genç işsizlik oranı 2 puan, atıl iş gücü oranı da 3,2 puan azalmıştır. "Fesih yasağı kalkınca işsizlik patlayacak." diyenler nerelerde acaba?

Elbette ekonomide sorunlarımız vardır. Salgının olumsuz etkileri varlığını hâlâ sürdürmektedir. Tüm dünyada olduğu üzere, en başta gelen sorunumuz da enflasyondur, hayat pahalılığıdır. Üst üste gelen zamlar nedeniyle özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımız sıkıntı çekmektedir. Ülkemizde para ve maliye politikaları kanalıyla enflasyonla mücadele kapsamında önemli adımlar atılmaktadır. Bu kapsamda, eşel mobil sistemi uygulanması sonucu 2021 yılı için toplamda 58,5 milyar lira vergi gelirinden feragat edileceği açıklanmıştır.

Fahiş fiyat artışı yapan fırsatçılara dönük denetimler devam ettirilmektedir. Hayat pahalılığı nedeniyle sıkıntı çeken dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın gelirlerini artıracak, yüklerini hafifletecek kararların alınmasına devam edileceğine inanıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak asgari ücret ve emekli aylıklarında iyileştirmeler yapılması, aylıklardan yapılan bazı kesintilerin kaldırılması, başta gübre ve yemde olmak üzere tarımsal desteklerin artırılması ve borçlulara kolaylıklar getirilmesi gerektiğini düşünüyoruz

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomi üzerinden kara propaganda yapanların Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini karalama konusunda da emel ve ağız birliği içinde olmaları son derece manidardır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini mesnetsizce sürekli kötüleyenler güçlendirilmiş parlamenter sistem önermektedir. Yapılan açıklamalarda hükûmetin parlamento içinden kurulması, Başbakanlık ve Bakanlar Kurulunun yeniden tesis edilmesi, yürütme yetkisinin Başbakan ve Bakanlar Kurulunda olması, bakanların seçilmiş olması, yapıcı ve kurucu güvensizlik modelinin getirilmesi, Cumhurbaşkanının partiler üstü ve tarafsız olması gibi öneriler yer almaktadır. Sürekli eskiye dönülmeyeceğinin vurgulanmasına karşın açıklanan önerilerin eskiye dönüşü içerdiği, ülkemizde daha önce uygulanan parlamenter sistemin tanımlandığı açıktır. İçi boş olan ve bir yenilik içermeyen "iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sistem" söyleminin tamamen taktik amaçlar için uydurulmuş bir kavram olduğu anlaşılmaktadır. Önerilen sistemde siyasi istikrarı sağlamak için kurucu güvenoyu ve yapıcı güvensizlik oyu getirileceği, güvenoyu için olumlu oyların fazla olmasının yeterli olacağı, güvensizlik oyunda ise üye tam sayısının salt çoğunluğun aranacağı ifade edilmektedir. Benzer uygulama ülkemizde zaten vardı. Parlamenter sistem döneminde güvenoyu için basit çoğunluk, güvensizlik oyu için salt çoğunluk aranıyordu. Esasen ülkemizde hükûmetlerin güvenoyu alamaması ya da gensoruyla düşürülmesi olayları çok nadir yaşanmıştır. Siyasi istikrarsızlıkların altında yatan esas neden hükûmet krizleri, seçim sonrası hükûmet kuruluşunun gecikmesi, koalisyon pazarlıklarının, milletvekili transferlerinin devrede olması, iç ve dış vesayet odaklarının siyasete müdahaleleri, sık sık seçime gidilmesi, kısa süreli koalisyon ve azınlık hükûmetleridir. Ülkemizde çok partili parlamenter sistemin uygulandığı yetmiş iki yılda 51 hükûmet göreve gelmiştir. Bu dönemde 17 koalisyon hükümeti, 6 azınlık hükûmeti, 3 darbe hükûmeti, 2 geçici hükûmet görev yapmıştır. Koalisyon ve azınlık hükûmetlerinin ortalama görev süresi yaklaşık bir yıldır. Yirmi beş gün görev yapan hükûmetler dahi görülmüştür. Türk milleti birtakım vesayet odaklarının tasarımıyla nasıl hükûmetler kurulduğunu ve nasıl düşürüldüğünü defalarca yaşamıştır. Kurucu güvenoyu ve yapıcı güvensizlik oyu modeli için örnek gösterilen İspanya, Belçika, Almanya gibi ülkelerde, tam tersine, son yıllarda ağır siyasi krizler ve siyasi istikrarsızlıklar yaşanmıştır. İspanya'da beş yılda 4 kez seçime gidilmiştir. 2019 Nisanında seçim yapılmış, hükûmet kurulamamış, kasımda tekrar seçim yapılmış, kasım seçiminden tam sekiz ay sonra 8 partinin dış desteğiyle Hükûmet kurabilmiştir.

Yine, Almanya, 2017 seçimlerinden sonra beş buçuk ay Hükûmetsiz kalmıştır, geçen ay 27 Eylülde yapılan seçimlerden bu tarafa da Hükûmet kurulamamıştır, artık kasımda mı kurulacak, aralıkta mı, daha sonra mı; onu tabii göreceğiz.

Yine, Belçika da Hükûmetsiz kalma sürelerinin en fazla olduğu bir ülke, şöyle ki: 2019 seçimlerinden sonra on altı ay Hükûmet kurulamamış, 7 partili koalisyon hükûmeti kurulmuş. Yani diyeceğim şu: Hiçbir araştırma yapmadan, bu kurucu güvenoyu ve yapıcı güvensizlik oyu modeline bel bağlayanların durumu gerçekten ibretlik.

Bakınız, yine, bazı ülkelerde, Hollanda'da mart ayında seçim yapılmış, hâlâ hükûmet kurulamadı.

Yine, Bulgaristan'da parlamenter sistemle yönetiliyor, martta seçim yapılmış, hükûmet kurulamamış, tekrar kasımda seçime gidilecek şimdi.

ERHAN USTA (Samsun) - 80 öncesi...

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Güçlendirilmiş parlamenter sisteminin ne olduğunu anlayın diye anlatıyorum.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) - Ya, 80 öncesi Cumhurbaşkanını ne kadar seçemedik?

OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, lütfen, hatibin sözünü kesmeyelim arkadaşlar.

MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde parlamenter sistemde yaşanan sıkıntılar Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ortadan kaldırılmış, sorunlar çözülmüştür. Devlet yönetiminde çift başlılık, hükûmet krizleri, yönetim sisteminde tıkanıklıklar ve siyasi istikrarsızlıklar dönemi sona ermiştir; Türkiye ayak bağlarından kurtulmuş, öz güvene kavuşmuştur. Geleceğimizin temeli Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle atılmıştır. Türkiye, yoğun bir şekilde maruz kaldığı bölgesel ve küresel dayatmalara, ekonomik ve siyasi baskılara Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı imkânlar ve bu çerçevede alınan tedbirler sayesinde daha güçlü karşılık vermiştir. Yeni hükûmet sistemi husumete ve hıyanete karşı güvencedir, millî bekamızın sigortasıdır. Cumhur İttifakı üstlendiği tarihî misyonuyla Türkiye'nin egemenlik haklarına, tarihî çıkarlarına, beka ve güvenlik hassasiyetlerine cesaretle sahip çıkmaktadır.

Bölgesel ve küresel ilişki ağlarında sesi daha çok duyulan, iradesi daha çok hissedilen, müdahalesi daha çok görülen Türkiye elbette malum çevreleri, emperyalist güçleri ürkütmektedir. Güney sınırlarımız boyunca hayalini kurdukları terör devletinin belini kırmamızı, mavi vatanımıza sahip çıkmamızı, Doğu Akdeniz'deki oyunlarını boşa çıkarmamızı, Libya'daki müessir varlığımızı, millî davamız Kıbrıs'taki mukavemetimizi, eşit ve egemen 2 devlet kararlılığımızı, kırk altı yıl sonra Maraş'ın açılmasını, Türk yurdu Karabağ'ın yirmi sekiz yıl sonra Ermenistan'ın işgalinden kurtarılmasını, Ayasofya-ı Kebir Cami-i Şerifi seksen altı yıl sonra ibadete açmamızı kabullenemiyorlar ve küstahça hesap sormaya kalkıyorlar.

Terör örgütlerine büyük darbe vurmamızdan, terörist elebaşlarını bir bir imha etmemizden dolayı ileri düzeyde gocunuyorlar. Savunma sanayisinde şahlanışımızı, dünyanın ilk 3 ülkesi arasına girmemizi, İHA, SİHA ve TİHA'larımızı hazmedemiyorlar, korkuyorlar, hatta SİHA üretiminin durdurulmasını bile istiyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar Türkiye'nin yürüyüşünü durduramayacaklardır. Emperyalizmin saldırılarına boyun eğmeyen, ekonomik ve siyasi baskı, dayatma ve tehditlerine aldırış etmeyen ülkemiz, istiklal ve istikbaline en küçük gölgenin düşmesine müsaade etmeden tarihsel yolculuğunu sürdürmektedir. Türkiye'nin gelişmesi parlak bir geleceğe doğrudur, kim ne dersin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geleceğin daha güçlü ve büyük Türkiyesinin yönetimsel mimarı olacaktır.

Bütçemizin tekrar hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.