KOMİSYON KONUŞMASI

ORHAN YEGİN (Ankara) - Teşekkür ederim Başkanım.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin çok Kıymetli Başkanı, Meclisimizin Değerli Başkanı, Komisyonumuzun Kıymetli Başkan ve üyeleri, değerli milletvekilleri, Sayın Sayıştay Başkanı ve Kamu Başdenetçisi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Genel Sekreteri, çok kıymetli bürokratlarımız, basın mensuplarımız ve bu salonda bulunan herkes; hepinizi saygıyla selamlıyorum ben de.

Gazi Meclisimize sunulan 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin, Meclisimize, milletimize ve ülkemize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Yüz bir yıl önce büyük bir iradenin azmi ve başarısı olarak açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, aziz milletimizin tam bağımsız yaşama iradesinden doğmuş ve esarete meydan okumuş, Türkiye Cumhuriyeti'nin siyasi ve hukuki altyapısının hazırlandığı dönemin de başlangıcı olmuştur. Bu vesileyle, iki gün sonra 98'inci yılını kutlayacağımız Cumhuriyet Bayramı'nı da şimdiden kutluyor, başta cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm Millî Mücadele kahramanlarımızı, şehit ve gazilerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.

Meclisimiz, 23 Nisan 1920'den günümüze kadar bazı dönemlerde iradesine ipotek konulmaya çalışılsa da tekrar hâkimiyeti eline alıp iradesine tavizsiz bir şekilde devam etmiş ve bundan sonra da Allah'ın izniyle devam edecektir inşallah.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin varlık sebebi milletin iradesidir. Bu sebeple ki Meclisimiz, kendisini var eden sebepleri yaşatmak için, bugüne kadar olduğu gibi gelecekte de vazifesini güçlü bir şekilde yapmaya devam edecektir.

1920'den bu yana aziz milletimizin sesi olan bir Meclisin mensubuyuz. Meclisimiz, Kurtuluş Savaşı'nın yönetilmesiyle beraber "gazi" unvanını da almış, buna rağmen ne yazık ki birçok kez milletin iradesine, demokrasimize darbe indirmeye çalışanlara da tanıklık etmiştir ve en son 15 Temmuz 2016'da milletin ve onu temsil eden bu Gazi Meclisin iradesi yine hedef alınmıştır. Aziz milletimiz ve yüce Meclis, cesaret ve yiğitliğiyle o gece el ele milletin emanetine hep beraber sahip çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar Türkiye Büyük Millet Meclisi yapmış olduğu bütün çalışmalarda daima millî gayeyi ve hedeflerimizi hep önde tutmuştur. Askerî ve sivil vesayet odakları tarafından belli dönemlerde iradesi gasbedilmek istense de hürriyetçi, çoğulcu sivil siyaset her zaman galip gelmiştir. İstiklal mücadelemizin sürdürüldüğü en zorlu, en buhranlı günlerden bugüne kadar, millî birliğimizin, millî mutabakatımızın, millî egemenliğimizin en somut tecelligâhı olmuştur. Bu vesileyle, Millî Mücadele'nin öncüsü ve bilfiil yürütücüsü olan Meclisimizin kuruluşundan itibaren "milletvekili" sıfatıyla, derdi millet olup ülkemize hizmet eden tüm mensuplarını da rahmetle, saygıyla anıyoruz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; geçmiş dönemlerde ülkemizde hükûmetler kurulamıyor, başbakanlar, cumhurbaşkanları seçilemiyor; devamlı seçim oluyor ve hatta siyasi çıkmazlar beraberinde yıkıcı ekonomik krizleri ve istikrarsızlığı tetikliyordu. Siyasetin çözüm üretememesi bahanesine sığınan müdahaleciler, vesayetçiler demokrasimizi askıya alıp her alanda derin yaralar açıyorlardı. 16 Nisan 2017'de yapılan ve milletin iradesiyle kabul edilen Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, siyasi ve toplumsal uzlaşmanın ön plana çıktığı, millî iradenin doğrudan tecelli ettiği bir yönetim yapısıdır. Güçlü devlet, güçlü yönetim, demokratik istikrar gayeleri yeni sistemin ana omurgasıdır. Yasama, yürütme ve yargı organlarının kendi içinde daha güçlü, daha bağımsız, daha etkin olduğu bir sistemdir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ülkemiz, yönetimde istikrarın tesis, temsilde adaletin de temin edildiği bir yönetim yapısına kavuşmuştur. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, aynı zamanda, Meclisimizin temel özellikleri olan millî ruh, millî irade, millî hâkimiyet ve millî birlik esasını da güçlendirmiştir. Millî iradenin tecelligâhı Türkiye Büyük Millet Meclisinin asli fonksiyonlarına döndüğünü, itibarının, etkinliğinin ve gücünün pekiştirildiğini düşünüyoruz. Buna rağmen böyle düşünmeyen siyasiler, akademisyenler, vatandaşlar da olabilir tabii ki ve biz buna saygı da duyarız. Özellikle karşıt görüşlü olan milletvekillerinin bu görüşlerini zaten hem Komisyondaki konuşmalarda hem Genel Kurulda hem de diğer platformlarda dile getirdiklerine çok kez şahit oluyoruz. Ancak bazı arkadaşlar bu görüşleri ifade ederken önce Meclisin itibarını hiçe sayacak cümleler ediyor ve sonra da "Meclisin itibarı ve gücü yok oldu." diye bir algının peşine düşüyor, bizi de oraya sürüklemeye çalışıyorlar. Bugün de Meclisin saygınlığı üzerinden konuşuldu hep. "Dün burada sorduğumuz hiçbir şeyi not almadı Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı." dediler, "Meclisi saymıyor." dediler onlar konuşurken not almadığını düşünerek, "Saygınlığımızı hiçe saydı." dediler. Oysa sabırla burada oturup salonu terk etmeden dinleyebilselerdi o soruların her birinin tek tek not alındığına, bir kısmına süre yetmediği için daha sonra cevap verileceğine ama bir kısmının da o salonda cevaplandığına şahit olacaklardı. Gözlerinin içine bakarak eğer kalemle not alınmıyorsa onların dinlenilmediği, Meclise saygısızlık yapıldığı gibi bir fotoğraf oluşturmaya çalışıyorlar; böyle bir şey yok. "Konuşurken gözümün içine bak, beni dinle." algısıyla Meclisin sürekli hor görüldüğü, küçük düşürüldüğü gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Sonra ne yaptılar? Gittiler, duramadılar burada; sonra da bugün geldiler, kendi kurguları üzerinden dünkü bütün görüşmeleri suçlamaya, kişileri suçlamaya başladılar. "Ben milletvekiliyim." diyerek her türlü ağır eleştiriyi, hatta çoğu zaman hakareti rahatlıkla yaparak her sözü söylemeyi kendimizde hak göreceğiz, sonra da ortalama bir cevap alınca, bunu bile duyunca yürütmenin Meclisin vekillerinin üzerinden geçtiğini, onları yok saydığını söylemeye çalışacağız. Bu, kabul edilebilir değil. Hepimiz dünkü olaylara şahit olduk, hepimiz konuşmaları dinledik, hakarete varan ifadeleri biz de duyduk, hicap ettik bundan. Cumhurbaşkanı Yardımcısı dün konuşurken "gücenme, alınma" anlamında "gocunma" ifadesi gibi bir ifadeyi kullandı diye, bunu duyunca, birden "Atananların bizi aşağılamasına izin vermeyin." diye Başkana çıkışmaya başladı arkadaşlar. "Gelip bize hesap vereceksiniz. Sorularıma cevap vereceksin. Nerede bunun alt tabloları? Siz atanmışsınız, susup oturacaksınız..." Arkadaşlar, bu ne kibir, bu ne böbürlenme? Atanmışlar bizim veya sizin köleleriniz değil. Seçilmiş olmak bize de size de her tarafa kibir saçma imtiyazı vermez. Millet size de bize de insanların onuruyla oynayalım diye, insanları aşağılayalım diye vekâlet vermedi. Karşımızda tir tir titresin istiyor bazı arkadaşlar, buraya gelenler; hiç böyle bir şey istemiyoruz. Seçilmiş olmak bize böyle bir yetki de vermiyor veya onların seçilmemiş olması karşımızda tir tir titreyerek konuşacakları, duracakları anlamı da taşımıyor. Bunları kabul etmemiz mümkün değil. Hele buna "Ha, illa biz böyle istiyoruz; bu üslubu, bu yetkiyi böyle kullanacağız." diyorsak kimse de buna boyun eğmek, karşımızda tir tir titremek zorunda değil.

Sayın Şener, söze aslında çok güzel başladı, dedi ki: "Bağırırken düşünemezsin, düşünürken bağıramazsın." Çok kıymetliydi ama konuşurken neredeyse hep bağırdınız Sayın Şener, hep bağırdınız.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Karşı taraf bizi duymuyordu.

ORHAN YEGİN (Ankara) - Evet, evet; hep bağırarak konuştunuz. Sizin sözünüzden hareketle bunu söylemek istedim ve diğer bazı hatipler de bunu böyle yaptılar. Bence bağırmaya ihtiyaçları var çünkü haksızlık yaptıklarını ve haksız olduklarını biliyorlar. Öyle konuşuyorlar ki hak nedir, hukuk nedir bilmeyen haklı olmuş; herkesin hakkını hukukunu gözeten haksız duruma düşmüş. Burada hatırlatacağımız ilkeler şunlardır, kendimize de size de hatırlatacağımız: Sev ki sevilesin, incitme ki incinmeyesin, kötü söyleme ki kötü duymayasın. Ehline denk gelmeyen her şey ziyan olur. Söz de böyledir, ehline gelmedi mi ziyan edilir. Aranızda -bu tarafta da o tarafta da- bu sözü çok kıymetli kullanan insanlar var, tek tek örnek vererek anlatmayayım. Sayın Kuşoğlu konuştuğu zaman bütün dikkatimi ona veriyorum; ne konuşacak, ne söyleyecek, ne alabilirim ben bu insanın konuşmasından. Bir şeyi yanlış anladığı zaman hicap duyuyorum, gönlünü nasıl alabilirim diye düşünüyorum, yanına gidiyorum, özür diliyorum; bunu biz, birbirimizle sağlayabiliriz, o da Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekili yani onun... Ve burada tanıştık kendisiyle ama o kadar saygın bir üslupla... Böyle insanlar var aranızda, tek tek hepinizi saymayacağım ama bu çok kıymetli bir şey, bunu hep beraber aramızda yaygınlaştırmamız lazım diye düşünüyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Sayın Yegin...

ORHAN YEGİN (Ankara) - Beğenmedim Başkanım, çok kötüydü.

Evet, izninizle devam edeyim.

Şimdi, Meclisin, yürütmenin talimatıyla iş yaptığını; kanunları yürütmenin hazırlayıp Meclise gönderdiğini; Mecliste hiçbir çalışma yapılmadığını; özellikle partimizin milletvekillerini kastederek hiçbir kanun teklifinden haberdar olmadığımızı, vâkıf olmadığımızı; metinleri bu şekilde savunur hâle geldiğimizi; içeriğini bilmediği metinlerin altına ezbere imza attıkları gibi gerçekten kırıcı, küçük düşürücü ve hakaretvari ifadelere maruz kalıyoruz maalesef. Sizde işler belki öyle yürüyor olabilir ama herkeste işlerin öyle yürüdüğünü lütfen düşünmeyin. Burada iki ihtimal olduğunu düşünüyoruz, hüsnüzanda bulunarak diyoruz ki: Ya kanun yapım sürecinin nasıl işlediğinden belki tam haberdar değillerdir, onun için bu ithamlarda bulunuyorlardır ya da Gazi Meclisin ve onun değerli üyelerinin itibarını alaşağı etmek pahasına yürütme organının Meclisi tahakküm altına aldığı iftirasında bulunuyorlar, maalesef bunu yaparken de acı bir dil kullanıyorlar.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; kanun teklifleri bazen tüm toplumun, bazen toplumun bir kesiminin, bazen de kamu kurum ve kuruluşlarımızın ihtiyaçları ve taleplerinin doğrultusunda şekil alır; hatta milletvekili olarak hepimiz bireysel olarak sahada, çarşıda, pazarda STK'lerde, ülkenin dört bir yanında çalışmalarımızı yaparken birçok taleple karşılaşırız. Bunların bazıları yalnızca yasal düzenlemelerle karşılanabilecek talepler olabilir. Kaynağı her neresi olursa olsun kanuni bir ihtiyaç doğmuşsa o ihtiyacın iletileceği ve olumlu veya olumsuz olarak nihai karar verileceği yer işte burası, bu yüce Meclistir. Bir kanun teklifi hazırlanırken tabii ki doğal olarak o kanun teklifinin konusuyla ilgili daha teknik bilgi ve birikime sahip, o iş ve işlemleri yapan ve o alanda hem pratik hem mevzuatsal anlamda bir hafızası olan bakanlık veya idareyle görüşülecek, destek talep edilecek ve destek olunacaktır elbette. Bu sistemde yasama ve yürütme erkleri, evet, birbirinden sert bir şekilde ayrılmıştır ancak bu, yasama ve yürütmenin kopukluğu anlamına gelmemektedir. Bizler siyasiyiz, milletvekiliyiz ama her milletvekili hukukçu olacak, hatta her hukukçu kanun yapımı noktasında uzman olacak değil. Hepimiz hem enerjide hem sosyal politikalarda hem Anayasa'da hem vergide hem gümrükte hem tarifelerde hem desteklerde hem teşviklerde hem işsizlikte, çalışma hayatında, her konuda uzman değiliz, olamayız da. Önemli olan, kanun teklifi hazırlanırken, görüşülürken, maddelerine dokunulurken iradenin kimde, nerede olduğu ve nerede neticelendiğidir; irade, hiç şüphesiz ki milleti temsil eden işte bu yüce Meclistedir.

Bir konuda kanun teklifi hazırlığı yapılırken parti grubumuz tarafından o teklifin konusu bakanlık, idare ve STK'lerle görüşülür. Genel merkezimizde, Cumhur İttifakı'nın diğer ortağı olan Milliyetçi Hareket Partisiyle, hatta çoğu zaman muhalefet partileriyle de görüşülür, istişareler, tartışmalar yapılır. Kurumların bürokratlarından, özellikle hukuk müşavirlerinden, bizim kendi mesai arkadaşlarımız olan Meclis bürokratlarından, çalışanlarından, teklif metninin yazımına kadar ve diğer tüm teknik hususlarda destek alınır gayet tabii. Şu an yasama organı ile yürütme organının aynı siyasi eğilimden yani Cumhur İttifakı'ndan oluşması, işin doğası gereği yürütme ile yasama arasındaki iletişimi, iş birliğini ve koordinasyonu daha güçlü kılmaktadır. İşte, biz, buna erklerin istişare ve koordinasyonu, uyumu diyoruz, siz bunu "vesayet" olarak görmek ve bunu, bu şekilde göstermek istiyorsunuz.

Buradan hareketle, tüm kanun tekliflerinin, bu süreçlerin hiçbiri yapılmıyormuşçasına hazırlandığı, yürütmeden gelen bilinmedik bir metnin burada şuursuzca savunulduğu gibi ithamların başta AK PARTİ milletvekillerime olmak üzere tüm milletvekillerine ve yüce Meclisimize büyük bir haksızlık olduğunu belirtmek isterim. Eksikliklerimizi, noksanlıklarımızı da elbette konuşacağız, eleştirilerimizi yapacağız elbette ama saygın bir tavırla, saygın bir dille, üslupla yapacağız ki muhataplarımız da hakkı teslim noktasında gereğini yapsınlar.

Burada hakikaten her siyasi parti grubundan çok donanımlı arkadaşlarımız var. Hepimiz milletvekiliyiz, milletvekilliği itibarını önce bizler korumak durumundayız. Hukukun üstünlüğü, demokratik değerlerin olgunlaşması, Meclisin güçlenmesi, nitelikli yasa yapma hususlarında Meclise katkı sunmaya çalışıyoruz hep beraber. Gerçekte olmayan bu tarz söylemlerle, ithamlarla birbirimize bağırıp çağırarak, birbirimize hakaret ederek, birbirimizin üstüne yürüyerek, hatta zaman zaman belki yumruk sallamaya kalkarak nezaketten uzak, iletişimden kopuk, anlayış ve hoşgörüden yoksun bir görüntü vererek biz önce kendimiz kendi itibarımızı yok ediyoruz maalesef.

Değerli milletvekilleri, millî beka söz konusu olduğunda, millî menfaatler söz konusu olduğunda siyasi farklılık gözetmeksizin yekvücut olmayı başarmış bir Meclistir burası, bu Meclis. Milletimizin huzuru, mutluluğu için cumhur iradesine, hukuka, adalete sadakatle sahip çıkıp hep beraber milletimizle el ele vererek çok daha aydınlık yarınlara inşallah hep beraber ilerleyeceğiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarı hepimizin itibarıdır, Türkiye'nin itibarıdır; o nedenle, bu itibarı yüceltmek ve yükseltmek, Türkiye Cumhuriyeti'ni demokrasi ve adaletle geliştirerek payidar kılmak hepimizin ortak sorumluluğu ve görevidir. Diğer yandan, Meclisimizin bu yıl içerisinde yaptığı bazı çalışmalardan Meclis Başkanımız detaylı olarak bahsetti; ben de önemli gördüğüm birkaç faaliyetine kısaca değinerek sözlerime son vermek istiyorum.

Bilindiği gibi, bu sene Genel Kurul salonunda bulunan oylama, yoklama ve seslendirme sistemi yenilenmiştir; teşekkür ediyoruz ancak parmak izimiz olmadan girdiğimiz bir sisteme yeniden şifre girmek zorunda olduğumuzu da dikkatinize sunuyor, bu konuda da bir yenilenmenin daha da güçlü hissedilmesini istiyoruz. Bu sistem 1990'ların ortasında yapılmıştı ve sıkça arıza vermeye başlamıştı. Meclisimizin de tatilde olduğu dönemde sistem yenilendi. Yine aynı dönemde kurulan Meclis Televizyonu da bugüne kadar, kurulduğu dönemin teknolojisiyle hizmet veriyordu; hâl böyle olunca, teknolojik gelişmelerin gerisinde kalan bu sistemlerde bir yenilenmeye gidilmesi ihtiyacı hasıl oldu. Genel Kurul Salonu'nda kullanılan oylama, yoklama ve seslendirme sistemiyle birlikte Meclis Televizyonu'nda da bir yenilenmeye gidilmiş oldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bugüne kadar biz milletvekillerinin memnuniyetini temin edebilmek ve yasama faaliyetlerimize her alanda destek verebilmek için büyük bir gayretle çalıştı, çalışıyor; şahidiz, görüyoruz, teşekkür ediyoruz. Bu vesileyle, yürüttüğü bütün çalışmalar dolayısıyla Sayın Meclis Başkanımıza, Başkanlık Divanı üyelerimize, Genel Sekreterimiz başta olmak üzere tüm idari teşkilat yöneticilerimize, yasama uzmanları, stenograflar ve bizlere yardımcı olabilmek için emek veren tüm arkadaşlara, hepsine şahsımız ve grubumuz adına teşekkür ediyorum.

Sözlerime son verirken, bugün müzakerelerini yaptığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi, Sayıştay ve Kamu Denetçiliği 2022 yılı bütçelerinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyor ve tekraren şunu söylemek istiyorum: İncitme ki incinmeyesin, kötü söyleme ki kötü duymayasın, sev ki sevilesin.

Teşekkür ederim.