| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Türkiye Büyük Millet Meclisi b)Kamu Denetçiliği Kurumu c)Sayıştay |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 27 .10.2021 |
DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Teşekkür ediyorum Başkan.
Ben de herkesi, bütün katılımcıları selamlıyorum.
"Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi" denilen sistem aslında ucube bir sistem hâlini aldı. Şimdi, bu sistemde hiçbir kurum artık özerk ve özgür değil; bütün yetkiler bir şekilde tek kişide ve bir merkezde toplatılmaya çalışılıyor. Öyle ki Sayıştay gibi önemli bir mali yargı organının bile yetkileri son dönemlerde giderek aslında elinden alınmaya çalışılıyor. Yani kanun hükmünde kararnameyle birçok bütçe harcaması Sayıştayın denetimi dışına çıkarılıyor, özellikle son altı yıldır bunun örneklerini çokça görüyoruz. Örneğin, SGK'yle ilgili "Kurum Sayıştay denetimine tabidir." ifadesi Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çıkarıldı. Yine, Cumhurbaşkanlığı Diyanet İşleri Başkanlığının hac ve umre seyahatleri için yaptığı tüm harcamalar Sayıştayın denetiminden çıkarılmış, bu görev Diyanet müfettişleri ve Cumhurbaşkanının görevlendirdiği denetim elemanlarına verilmiş.
Tabii, bir de Sayıştayın denetiminden sorumlu olduğu kurumlar arasında yerel yönetimler var. Bu konuda da Sayıştay yerel yönetimleri denetliyor ama maalesef bu denetimlerde dönem dönem hangi partinin yönettiğine göre tutum alınıyor ve denetimler buna göre yapılıyor. Örneğin, kayyumdan önce bizim belediyelerimiz neredeyse 7/24 saat denetleniyordu, bütün kalemler didik didik ediliyordu, hatta öyle ki birçok belediyemizde Sayıştay denetçilerinin olduğu odalar vardı yani onlara tahsis edilen odalar vardı, öyle ki neredeyse belediyenin personelleri gibi faaliyet gösteriyorlardı. Şimdi kayyumun gasbettiği belediyelere baktığımızda aynı şeyi söylemek mümkün değil,; onlarla ilgili yayınlanan raporlar ya da belirlenen usulsüzlüklere ilişkin de herhangi bir yaptırımın yapılmadığını görüyoruz. Bu konuda bir örnek vermek istiyorum. Ağrı Belediyesi 2017 yılından sonra Sayıştayın denetim programının dışında kalmış. Açıkçası merak ediyoruz: 2017'den sonra neden Ağrı Belediyesi Sayıştay denetiminin dışına çıkarıldı yani orada yapılan bir yolsuzluk mu acaba örtbas edilmeye çalışılıyor? Aslında bu sorunun cevabını yine Sayıştayın raporlarında bulmak mümkün: 2017 Ağrı Belediyesiyle ilgili Sayıştay raporunda aslında bir sürü usulsüzlük bulunmuş. Buna ilişkin elimde bir tablo var ama zamanım olmadığı için çok uzun uzadıya paylaşamayacağım ama önemli gördüğüm birkaç başlığı paylaşmak istiyorum. Yine bu Sayıştay raporuna göre, tüketim mal ve malzemelerinin kullanımında taşınır ve muhasebe kayıtlarında başlığı önemli bir bulgu. Yine raporda deniyor ki: "Mal veya malzeme satın alındığında taşınır giriş kaydı yapıldığı fakat tüketim yapılmadan aynı tarihte taşınır kayıtlarında çıkış yapıldığı görülmüştür." Kontrolü mümkün olmayan bir işlemden bahsetmektedir yani 150 İlk Madde ve Malzeme Hesabı'nda usulüz bir işlem söz konusu olup Sayıştayın denetiminden kaçırılmıştır. Raporda ayrıca, 2016 yılı Ağrı Belediyesi Sayıştay Denetim Raporu'nda bu konuya yer verilmiş olmasına karşın mevzuata aykırı uygulamaya devam edildiği görüşüne yer verilmiştir, belediyenin bu usulsüz uygulamaya sistematik bir şekilde devam edildiği de ayrıca vurgulanmış.
Yine, raporda diğer önemli bulgulardan biri de Ağrı Belediyesinin 2013 yılından beri süre gelen bir kayıt dışı elektrik borcu ve bedelinin 27 milyon TL olduğu belirtilmiştir. Sayıştay, borçla ilgili gerekli uyarılarda bulunduğu hâlde bu kullanımın devam edildiği de ayrıca belirtilmektedir. Bugüne kadar Sayıştay raporlarında ortaya çıkan yüzlerce usulsüzlük, yolsuzluk, ihale dışı hizmet alımları, Belediye Başkanları ve kayyumları yüklü kişisel harcamaları gibi konularda gerekli yasal işlemler başlatılmıyor; hatta 2018 Sayıştay raporunda yine kayyum atanan 13 belediyemizle ilgili 196 usulsüzlük tespit edilmiş ama bu tespit edilen usulsüzlüklere ilişkin maalesef yani bu raporlara rağmen hâlâ herhangi bir girişimde bulunulmamış, herhangi bir dava açılmamış. Yani dolayısıyla bütün bu tespitlere rağmen herhangi bir adımın atılmaması insanın aklına şunu getiriyor yani: Sayıştay o zaman niye var, bu raporlar niye yayınlanıyor? Hani, bu kadar eğer bu raporlar anlamsızsa, herhangi bir girişimde bulunulmayacaksa o zaman Sayıştayın varlığına ne ihtiyaç var, ne gerek var? Aslında bir anlamda böyle davranılarak bu yetkileri azaltılmaya çalışılan Sayıştay kurumu da bir şekilde işlevsizleştirilmeye çalışılıyor.
Teşekkür ederim.