KOMİSYON KONUŞMASI

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan, salondaki tüm katılımcıları selamlıyorum ben de.

Tabii, bütçe sürecinin şeffaf bir şekilde işletilmesi ve denetimi yapan kurumların sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, eşit ve adil bir bütçe bölüşümüyle mümkün aslında. Aslında, TBMM bütçesinin bu anlamıyla örnek bir bütçe teşkil etmesi gerekirken sorunlar aslında tam da burada başlıyor. Burada çalışan birçok emekçinin özlük hakları, izin hakları, çalışma hakları çoğu zaman göz ardı edilmekte ve birçok sosyal hak tanınmamakta. Bir danışman isterse yirmi yıl çalışmış olsun, fark etmez, her yılın sonunda formalite icabı iş çıkışı yapılıyor ve yeni yılda tekrar sözleşmeleri yenileniyor ve böylelikle de kıdem tazminatı hakkı gasbedilmiş oluyor ve işsiz kaldıkları durumda da işsizlik ödeneğinden yararlanamıyorlar. Yine, çay ocağında ve Destek Hizmetleri birimlerinde çalışan emekçilerin de bir iş güvencesi yok ve bu arkadaşlarımız da gelecek kaygısı taşıyor, onların da sözleşmeleri iki yılda bir yenileniyor. Personel eksikliği nedeniyle çalışma koşulları her geçen gün ağırlaşıyor ve yöneticilerin keyfî yaklaşımlarına maruz kalıyorlar, mobbinge maruz kalıyorlar, doğru düzgün dinlenemiyorlar, insan onuruna yaraşır bir ücret de alamıyorlar ve mesai ücretlerinin yüzde 20'sinin üzerinde gelir vergisi kesintisi yapılıyor. Holdinglere, patronlara gelince aslında vergide sınırsız indirim ve teşvikler varken, emekçilerin üç kuruş mesai ücretinden devasa bir vergi kesintisi yapılıyor.

Kamu Başdenetçisi, idarenin faaliyetleriyle ilgili gerek gördüğü ve toplumun genelini ilgilendiren kararlarda başvuru olmasa dahi özel raporlar düzenleyebiliyor. Kamu Başdenetçisi Sayın Şeref Malkoç'un "Yolsuzluklara karşı mücadele ve insan haklarının geliştirilmesinde eğitimler başlattık ve bunun da faydasını gördük, tecrübe kazandık." şeklinde bir açıklaması olmuş fakat temel insan haklarından biri olan seçme, seçilme hakkının ihlal edilip kayyum atanması sonucu ortaya çıkan yolsuzluklara dair herhangi bir girişimde bulunmamış. Siirt, Cizre, Batman, Mardin, Diyarbakır, Van ve kayyumla yönetilen birçok belediyede ihalelerin yüzde 70'i pazarlık usulüyle açılıyor ve yandaş şirketlere peşkeş çekiliyor. Bu yolsuzluklar o kadar had safhaya ulaşmış ki artık kayyuma kayyum atanır duruma gelmiş. Yine, kayyumlar tarafından yerel yönetimlere ait kadın kurumları kapatıldı ve işte burada gördüğümüz erkeklerden oluşan tablo, aslında sizlerin atadığı kayyumlar sayesinde şu an yerel yönetimlerde de var. Bu kayyumlar aslında kadın iradesinin gasbıdır ve Ombudsmanın buna dair de bir raporu yok, çalışması yok. Yolsuzlukların araştırılması ve sorumluların yargılanması bu çatı altında olan aslında herkesin sorumluluğu iken yıllardır Sayıştay raporlarına yansıyan usulsüzlüklere dair bir işlem yapılmıyor.

AKP Genel Başkanının "Hayalimdir." dediği şehir hastanelerinde ciddi rant, yolsuzluk ve kamu zararı var. Sayıştay raporlarında Sağlık Bakanlığıyla ilgili tespit edilen bulguların neredeyse tamamı şehir hastaneleriyle ilgili ve 2017 yılından beridir şehir hastanelerine yapılan ödemelerin hatalı muhasebeleştirilmesine ve yıllardır tespiti yapılan usulsüzlüklere ilişkin tek bir kişiye soruşturma açılmış değil. Ayrıca Bakanlık temsilcilerinin geçen yılki bütçe görüşmelerinde basına verdikleri bilgilerde "Hastane açılmadan ödeme yapılmamaktadır." denmişti ancak Sayıştay raporlarıyla, ilgili yetkililerin onayıyla kısmi olarak yapılan bölümlere dahi ödeme yapıldığı tespit edilmiş. Yine, şehir hastanelerine yapılan kira ödemelerinin Türk lirasıyla yapıldığı söylenmişti ama Sayıştay raporlarında bu ödemelerin dövizle yapıldığı ve kamu zararına neden olduğu tespit edilmiş. Ayrıca raporda, döner sermaye bütçesinin Bakanlık bütçesinden fazla olduğu ortaya çıkmış. 2020 yılında döner sermaye büyüklüğünün 69 milyar olduğu belirtiliyor ve bu tutar Sağlık Bakanlığı bütçesinden 11 milyar fazla. Tümüyle sağlık çalışanlarının emekleriyle elde edilen döner sermaye emekçilere değil de yine yandaşlara peşkeş çekilmiş. Yine, Sayıştay raporlarında şirketlerin inşaat yapma dışında neredeyse hiçbir taahhüdü yerine getirmediği görülüyor ama buna rağmen herhangi bir soruşturma başlatılmamış bu yolsuzluklara karşı.

Kamu-özel ortaklığı yöntemiyle buralarda yaşanan yolsuzlukları, kamu kaynaklarının yandaşlara peşkeş çekildiğini günlerce anlatsak da bitmez, bunlar sadece birkaç örnek. İktidar eliyle yolsuzluğun meşrulaştırıldığı, yolsuzluk yapanın değil, yolsuzluğu teşhir edenin cezalandırıldığı bir düzende adil bir bütçe dağılımından bahsetmek mümkün değil.