KOMİSYON KONUŞMASI

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Değerli Hazırun, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayıştayın görevi, kamuda hesap verme sorumluluğu ile mali saydamlığa katkı sağlamak üzere denetim, yargılama ve rehberlik yapmaktır. Sayıştay özünde kamu ve toplum adına denetim yapan bağımsız bir anayasal kuruluştur. Sayıştay, hiçbir hükûmetin ve şahsın, rantla, yolsuzlukla, israf ve yetim hakkı yiyerek devlet kaynaklarının bir kısım çevrelere aktarılmasını meşrulaştıran, hırsızlık ve usulsüzlüklerini perdeleyen bir kurum değildir. Aksine Sayıştay, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruyan, hırsızlık ve yolsuzlukları ortaya çıkarıp o yolsuzlukların tekrar kamu bütçesine dönmesini sağlamak için var olan önemli bir kurumdur.

On dokuz yıllık AKP hükûmetlerinde ise Sayıştay verimlilik ve etkinlik denetimi bakımından, denetimi düzleminden basit bir performans denetimine indirgenmiş olmakla birlikte Sayıştay, denetimi dışında tutulan işlemler kategorisi, kurumlar kategorisi giderek yaygınlaşmakta ve bu da tabii ki hukuk devleti ilkesine ağır bir darbe indirmektedir. Kamu maliyesi disiplini amacıyla getirilen 5018 sayılı Kanun delinerek kimi kurumların merkezî yönetim bütçesi dışına çıkarılması girişimleri de AKP'nin yolsuzluklarının deşifre olma endişesiyle denetimden kaçışının önemli bir göstergesidir. Varlık Fonu gibi AKP'nin rant ve yolsuzluk çarkına hizmet eder hâle getirilen kurum ve kuruluşların denetiminin kâğıt üzerinde kalması ve aynı şekilde bazı rant kapısına çevrilen kurumların denetim dışında kalması hukuk devletine aykırıdır.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Suzan Hanım, uyarmak zorundayım. Bakın, burası Plan ve Bütçe Komisyonu. Bildiğiniz bir şey varsa ortaya koyun ama bir partiyi topyekûn rant ve yolsuzlukla suçlamak doğru bir yaklaşım değil.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Tamam, anlatacağım müsaade ederseniz.

Şimdi, Sayın Başkan, benim beş dakikalık...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size kim hazırladı o notu bilmiyorum ama inanın bu saate kadar böyle konuşan olmadı. Bütçeyle ilgili fikirlerinizi dinleyelim.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, çok özür dilerim. Benim beş dakikalık bir sürem var ve ben bütçeyle ilgili kısma bunları anlatarak gireceğim, size sormayacağım. Çok rica ediyorum.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ben de diyorum ki bu Komisyonun belli bir düzeni var.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Burada herkes konuştu, kimseyi uyarmadınız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ama böyle konuşan olmadı ki, böyle konuşan olmadı, kusura bakmayın da böyle konuşan olmadı.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Rica ediyorum, size göre mi konuşacağız anlamadım ki.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Topyekûn bir partiyi böyle suçlamak doğru mu sizce?

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, o zaman şöyle yapalım: Siz, bana ne konuşacağımı yazın, verin, ben onu konuşayım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Hayır, hayır, öyle bir şey söylemiyorum ben, usul olarak söylüyorum. Topyekûn bir camiayı, bir partiyi suçlamak doğru bir şey mi?

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - Sayın Başkan, siz Başkansınız, benim de konuşma hakkımı bu şekilde provoke edemezsiniz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki, istediğiniz gibi konuşun.

Buyurun.

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - İstediğim gibi konuşacağım.

Sayıştay denetçilerinin yaptıkları denetimler 2 ayrı süzgeçten geçtikten sonra, sarayın belirlediği isimlerin süzgeci ve denetiminden geçtikten sonra Meclise rapor olarak sunuluyor ve bizlere ulaşıyor. Bu raporlarda denetçilerin görüşlerini istedikleri gibi yansıttığını söylemek ise güç. Mesela, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Sayıştayın, Avrasya Tüneli geçişlerinde hem kamunun hem vatandaşın zarara uğratıldığını saptamasının doğru olmadığını söylüyor. Sayıştay ise bu zararın yap-işlet-devret işletmecisi şirket lehine dolar kurunun hatalı hesaplandığını yazarak Bakana "Vatandaşın vergileriyle müteahhitlere haksız kazanç aktardın." diyor. Bakanlık ise "Sözleşmede yazdığı üzere dolar kurunu 2020 yılı başına göre hesap ettik." diyor. Ya Bakanlık ya da Sayıştay denetçisi ve raportörü hatalı. Şimdi biz kime inanacağız? İşin ilginç yanı, suçlayan da suçlanan da devlet görevlisi ve hepsinin ataması da AKP hükûmetleri döneminde yapılmış ama neticede "Sayıştay denetçiliği" diye bir kurum var ve o denetçi, eksik hesap verirse devletin zarara uğrayacağını, fark edilirse günü geldiğinde, bu devran döndüğünde faturanın kendisine çıkarılacağını bilerek çalışıyor.

Arkadaşlar, raporların nihai hâline geldiği noktada iktidarı gerçekten zorlayacak birtakım şeylerin kesin olarak ayıklandığı ortada. Gerçekte yaşanan usulsüzlerin özeti bile denilemeyecek raporlarla tespit edilen usulsüzlerin üzerine gitmek imkânsızlaşıyor. Savcılığa bildirim, yargılama, zararların iadesi var mı? Sorumlulardan neden oldukları kamu zararı nedeniyle hesap soracak bir yargı sistemi yok. Yolsuzluğu kayıran, buna ortam hazırlayan bir sistem tarafından yani AKP'nin keyfine göre yönetilen bir ülke hâline geldik. Âdeta "Denetleniyor." imajı vermek için konulmuş göstermelik tablolar ve boş raporlar söz konusu. Sayıştayın bu denetimsizlik ayrıcalığı yıllardır devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı denetimi var mı? Yok. Cumhurbaşkanlığı denetlenmiyor, varlık yönetimini de Sayıştay değil yabancı denetim firmaları denetliyor. Neden? Üstünü örteceğiz, ondan. Mesela bu yılki raporlarda Sayıştay, 21/b diye bilinen, ani ve beklenmeyen veya yapım tekniği açısından özellik arz eden yapı veya can, mal güvenliğinin tehdit altında olduğu dönemlerde doğrudan alım yöntemiyle yapılan ihaleler gerçekleştirildiğinden bahsediyor ve diyor ki: "Böyle yapmaya gerek yok, pazarlık usulü yaparak fiyatları aşağı çekebilirsiniz." Peki, o zaman, normalde Sayıştay bu 21/b alımlarının hangilerinin olduğunu, içeriklerinde neler alındığını, hangi firmalara ne kadar para ödendiğini neden açıklamıyor? Bu seneki raporlarda bunların tamamını neden tırpanlıyor?