KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanımızın şahsında bütün heyete saygı sunuyorum.

Şimdi, bir defa, başlarken şunu söyleyeyim: Efendim, Bakanımızı dinledik sabahleyin, o kadar tafsilatlı, o kadar detaylı anlatım oldu ki şu kitapçığı hakkıyla okuyan ya da takip eden, muhalefetin suallerinin tamamına cevap verildiğini görür. Hep yokluk üzerine kurgulanmış bir muhalefet anlayışı var, öteden beri, yıllardır biz bunu görüyoruz. Elbette muhalefet taleplerini dillendirecek, elbette ki alternatif beklentilerini burada kayda geçirecek ancak talep dillendirme yok, sadece yokluk üzerine, sadece "Hayır." kavramı üzerine inşa edilmiş bir muhalefet anlayışı var. Oysa geldiğimiz noktada mesela Değerli Bakanım izah etti -burada fiyat artışlarından, şundan bundan bahsedildi- "Vatandaşına doğal gazı en ucuz kullandıran ülkeyiz; elektrikte en ucuz 3'üncü ülkeyiz." diye not düştü. Burada buna dönük hak teslim edici bir yaklaşım yerine abartılı bir biçimde tenkitler, hakikatle uzaktan yakından ilgisi olmayan eleştiriler...

Şimdi, Erhan Bey'in anlatımından istifade ediyoruz, güzel izah etti ama en son ne dedi sondaj gemileriyle ilgili? "Efendim, maliyetleri şöyle oldu." Ya, sondaj gemisini hayal edemezdik biz ya; bunu, AK PARTİ'yle beraber hayata geçirdik.

ERHAN USTA (Samsun) - Yenisini alabilirdik aynı parayla.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Teşekkür etmek lazım, demek lazım ki: "Enerji alanında geldiğimiz nokta hakikaten bir mesafedir." (İYİ Parti sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, bakın, şu tarz ne biliyor musunuz? Erhan Bey, eskiden silah aldığımızda bize özellikle şunu dikte ederlerdi: "Canım, fabrika kurmaya ne gerek var ya? Hazır silahlar var, alalım dışarıdan daha ucuza mal ediyoruz, fabrikaya ne gerek var?" İşte, o zaman yüzde 80 bağımlı bir hâldeydik, şimdi savunma sanayisinde yüzde 20'lere düştü bağımlılık.

ERHAN USTA (Samsun) - İbrahim Bey, kendimiz yaptığımızda 2 katına mal etsek de kabiliyetimiz artar.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ya, Erhan Bey yok, sizin tarzınız; bakın şimdi...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım, herkes kendi fikrini ifade ediyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Alternatif bir şey koyun, ona saygı duyalım ama öyle değil.

Şimdi, bir arkadaşımız şunu söylüyor: "Efendim, Enerji Bakanlığı bütçesi görüşülürken yüzde 48 zam açıklanıyor." Bu bizim mertliğimize, bu bizim netliğimize çok net bir biçimde örnektir; bizim eyyamcı olmadığımızı, bizim popülist olmadığımızı gösterir. "Biz, bu ülke için ne adım atılması gerekiyorsa yeri, zamanı geldiğinde atarız."a bir örnektir bu. Bakın, bütçe görüşmeleri yapılırken biz bunu yapıyoruz. Niye? Biz samimiyiz, biz kalbîyiz; hesabımızı "Efendim, vatandaş bize ne der?"e göre değil... Bakın, biz hep şunu söyledik, Sayın Cumhurbaşkanımız altını çizdi: "Biz yeter ki 'Allah razı olsun.' nidalarına muhatap olalım." Yaptıklarımız budur ve bunun içindir ki işte, şimdi, Cumhurbaşkanımız yurt dışında şu anda, bütün dünya efkârı, önünde temennayla eğiliyor. Neyinin önünde? Liderliğinin önünde, tarzının önünde, tavrının önünde. Öyle değil mi Durmuş Başkanım? Erol Hocam konuşurken oraya dönüyorsunuz, ben konuşurken öbür tarafa özellikle dönüyorsunuz.

On dokuz yılda geldiğimiz nokta...

ERHAN USTA (Samsun) - Konuşmada bir derinlik arıyor da o yüzden.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - O bir derinlik aramıyor, o sığlığa giriyor; o sizin yaptığınız sığlığa yönelmek. "Sığlık" ne biliyor musun Erhan Bey?

ERHAN USTA (Samsun) - "Sığlık" sizsiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - AKM söküldüğünde "Buraya AVM yapılacak." diye konuşup -sizin Genel Başkanınızın yaptığı gibi, sığlık o- şimdi sükût etmektir. Bakın, geldiğimiz nokta...

ERHAN USTA (Samsun) - "Sığlık" senin konuşmaların.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sığlık o, sen onu bilmiyorsun; önce öğreneceksin bunları, önce bunları öğrenecek, sonra konuşacaksın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Erhan Bey, siz konuşurken laf atılmadı, rica ediyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben, kuyruk acısını bildiğim için özellikle not düştüm oraya ve HDP'ye olan muhabbetinize bir not düşmek için söyledim. Özellikle söylüyorum bunları, her vesile onu yapıyorsunuz. HDP'ye olan, PKK'ya olan sanki özel bir kucaklayıcı tavrınız var, ondan dolayı. (Gürültüler)

Şimdi, evet, bu işleri birlikte götürmeye çalışıyorsunuz ama millet her şeyi görüyor arkadaşlar.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Aydemir...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ayhan Hocam, Güzel Hocam; biz burada sabahtan akşama kadar muhalefetin hakikat dışı söylemlerine muhatap oluyoruz. Eyvallah, sükût edelim, alttan alalım ama şunu da dillendirmeyeyim mi: Yani "Milliyetçiyim, muhafazakârım." diyen bir lider, çıkıp karşısında "Kürdistan" diye bir coğrafyayı tarif edene eyvallah derse ben bunu söylemeyecek miyim? Bunlara ben not düşmeyecek miyim kardeşim? Siz söyleyeceksiniz, ben söylemeyeceğim; öyle bir şey yok. (Gürültüler)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Enerjiyi bir anlat, hamaset yapma, enerjiyi anlat, enerjiyi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben enerjiyi anlatıyordum, zaten enerjiyi anlatıyordum, senin niye zoruna gitti? (Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, sıra geldiğinde siz de görüşlerinizi söylersiniz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 90 milyonluk gemi 270 milyona nasıl alındı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu... Sayın Bekaroğlu...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, bunlar zoruna gitti; böyle bir şey yok.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, birazdan size söz vereceğim, o zaman konuşursunuz, lütfen, rica ediyorum.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Hamaset...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sayın Bekaroğlu, niye zoruna gitti senin? Zoruna niye gitti?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Zoruma gitmedi, hamaset yapma, sorulara cevap ver.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sen hakikati ters düz edip konuşacaksın, biz sükût edeceğiz; yok öyle bir şey. Biz her vesilede burada altını çizeceğiz, hakkı, adaleti üstün tutacağız; öyle bir şey yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sorulara cevap verin; 90 milyonluk gemi 270 milyona nasıl alındı?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, birazdan söz vereceğim size.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sen bırak onları, geç onları; anlattıklarının tamamı gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmayan şeyler.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Bekaroğlu, birazdan söz vereceğim size, siz o zaman fikirlerinizi ifade edersiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Biz, her sahada olduğu gibi enerji sahasında da on dokuz yılda zirvelere yürüyen bir hâlimiz var, bununla da iftihar ediyoruz, göğsümüzü gere gere her zeminde bunları konuşuyoruz arkadaşlar. Şunları biz yaşadık: Bizden önce doğal gaz hangi ildeydi, kaç vilayetteydi arkadaşlar? Bizimle beraber mesafe aldı. Biz, şimdi bütün ilçelere aktarıyoruz bunları. Yaptığımız hizmetleri... Bakın, şöyle yapın: "İlave şu da yapılsın arkadaş." deyin, eyvallah ama bütün bütün yok sayıp burada not düşerseniz "El insaf!" deriz ve ona karşılık da hakikatleri buradan not düşeriz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kimse yok saymıyor ya! Ne hakikati ya, hamaset!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, efendim, eskiden şöyle bir kayıt vardı, Ayhan Hocam: "Su akar, Türk bakar.", "Güneş yakar, Türk bakar." öyle bir hâl vardı, "Rüzgâr eser, Türk bakar." böyle bir hâldi...

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ya, ne kadar hakikatli sözler yazık, günah ya!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Sayın Bekaroğlu...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Mehmet Bey, rica ediyorum... Sayın Bekaroğlu, bu yaptığınız usulümüze aykırı. Lütfen... Sıra size geldiğinde konuşursunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, bakın, bizimle beraber...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Valla, Sayın Bekaroğlu konuşurken de siz laf atarsanız hakkınız, bir şey diyemem.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Başkana bak...

CAVİT ARI (Antalya) - Yol göstermeyin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Arı, biz kendi yolumuzu buluruz, rahat ol sen. O biliyor ne olacağını...

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, efendim, Bekaroğlu eski bir siyasetçi, Bekaroğlu eski bir siyasetçi, arkadaşlar...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şunu söylemeye çalışıyorum: Kendimize yapılmasını istemediğimizi başkalarına yapmayalım, bu en basit kural. Bunu söylüyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, arkadaşlar, Bekaroğlu epeyce bir eski siyasetçi, nereden nasıl rahatsız olacağını bilen biri, o yüzdendir bağırması, o yüzdendir tepki vermesi, o biliyor ki açıklarını biliyorum, onları kayda geçiyorum ben ve o gün bir şey söyledi; ya, arkadaş, burada konuşuyorum 13 sayfalık bir tutanak metni var, konuşmalarım; 4 sayfası bana ait, 9 sayfa laf atmışlar, şimdi aynen bu hâl cari. Böyle bir şey olur mu? Biz size yapmıyoruz bunu çünkü sözünüzün bir hükmü yok, bir hikmeti yok. Hikmetli konuşmak lazım, hikmetli.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Ne hikmetli sözler ettin ya! "Su akar, Türk bakar."

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Biz, efendim, petrol denince "Zeki Yamani" diye bir isim vardı, ben çocukluğumdan hatırlıyorum, gençliğimizden hatırlıyoruz, Zeki Yamani, efendim, Suudi Arabistan Enerji Bakanıydı, biz onunla bilirdik. Doğal gaz zaten, dediğim gibi, hayallere girmezdi; "kömür" derseniz arkadaşlar, bakın, ben Erzurum gibi bir ilin milletvekiliyim, benim rahmetli babam sabahleyin namazdan kalkıp kömür kuyruğuna giderdi -samimi söylüyorum- ve o kok kömürü bizim için çok büyük bir mücevher hükmündeydi. Rahmetli anam o kok kömürüne gözü gibi bakardı. Şimdi geldiğimiz noktada, bakın, arkadaşlar... Dahasını söyleyeyim, eskiden yani bizim iktidarımızdan önce, öyle çok uzak zamanlar değil, yirmi sene öncesinde birçok kurumda bile kalorifer yoktu, böyle bir hâlden geldik bu taraflara. Dolayısıyla, şunu yapacağız arkadaşlar: Bizimle aldığımız mesafeyi burada kayda geçeceksiniz, inkâr yok. "Efendim, noksanları..." Sondaj gemileriyle ilgili "Şöyle olsaydı, yenisi alınsaydı daha iyisi olabilirdi." dediniz. Onun hesabını ben yapmadım, Sevgili Bakanım onun hesabını verir, burada cevabını verir, mutlaka doyuracak bir cevap verecektir ama siz şunu yapıyorsunuz: O sondaj gemilerine noksan koyabilmek için yani o artı değeri aşağıya çekebilmek için o ifadeyi kullanıyorsunuz. Bu kötü...

ERHAN USTA (Samsun) - Niyet okuyorsun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Niyet okumuyorum. Sizin siyaset tarzınızı ben biliyorum. Buna gerek yok.

ERHAN USTA (Samsun) - İtham ediyorsunuz.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım. Sırası geldiğinde her grup kendi fikirlerini ifade etsin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, biz her alanda...

ERHAN USTA (Samsun) - Hayır, siz bizi itham ediyorsunuz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaş, bir saniye ben konuşuyorum... Erhan Bey, ben size karşılık verdim mi?

ERHAN USTA (Samsun) - Tamam da ne yaptık?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır ama yani yaptığına... Ben sana diyorum ki: Sondaj gemileriyle ilgili söylediğin ifadeler olabilir, onu Sayın Bakanımız cevaplar ama tarzınız inkâr üzerine. O sondaj gemileriyle kamuoyundaki kazandığımız itibarı aşağı çekebilme adına, yaptıklarınız bunlar sizin. (Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen. Her grup sırası gelince kendi fikirlerini ifade eder. Birbirimize katılmak zorunda değiliz ama dinleyeceğiz birbirimizi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, arkadaşlar, biz her alanda reform yaptık, her sahada reform yaptık; ulaşımda yaptık, sağlıkta yaptık, eğitimde yaptık, her alanda yaptık, enerji sahasında da yaptık. Hakkı budur, doğruyu söylemek lazım. Enerji fiyatlarında... Geçtiğimiz günlerde, burada, özellikle gene bu bütçe görüşmelerinde bir şey söyledim. Arkadaşlar, yakın zamanda bir yıl dönümü vardı? Neydi o yıl dönümü? Ekmeğin karneye bağlandığı zamanın yıl dönümüydü. Ne zaman bu? 1942 yılında...

Arkadaşlar, bakın, bir yere geleceğim ben, bir şey söylüyorum ben ya! Niye itiraz ediyorsunuz? Mademki öyle size göre, sizin konuşlandığınız yere göre bir tarif yapmam lazım benim. 1942 yılında ekmek karneye bağlanmış.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Sen yaşıyor muydun?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İtiraz şuna: Efendim, tamam, CHP'nin zamanında karneler filan, herkes biliyor, onları karne ifade eder de "O yıllarda savaş vardı, bundan dolayıydı bunlar." Eyvallah arkadaş, tamam, kabul ama şimdi, sen burada çok iri kıyım bir biçimde pandemi şartlarından hiç bahsetmiyorsun, dünyanın evrildiği ekonomik inkırazdan, çöküşten hiç bahsetmiyorsun, bütün suçu AK PARTİ'ye yüklemeye çalışıyorsun. Bunu yapmayacaksınız.

"Efendim, araç çokluğundan, araç yoğunluğundan benzin istasyonlarında bir kalabalık oluşuyor." Bunu nereye hamlediyorlar? (Gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, hatibi dinleyelim lütfen, lütfen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Benzin kuyruğuna hamlediyorlar, böyle bir şey olur mu arkadaşlar? İşte, ben buna itiraz etmek durumundayım çünkü biz, sadece ve sadece hizmeti önceleyen bir kadroyuz. Bugüne kadar ne yapmışsak bunun için yapmışız.

Ahmet Bey kardeşim, geldi -kendisini de çok seviyorum, çok değer veriyorum- bir şey söyledi, efendim, "kara kış fonu." "Kara kış fonu" diye bir kavram kullandı, bunu Sayın Kılıçdaroğlu da söylüyor.

Mefhumumuhalifinden, Değerli Bakanım, bakın, hep olumsuz kavramlarla yöneliyorlar, hep olumsuz kavramlarla bize dönük tenkit getiriyorlar, lügatlerinde, zihin haritalarında pozitife dönük bir şey yok.

Ahmet Bey, eğer yani bu "kara kış" göndermesi, yaptığınız gönderme kışın yaşanacak yakıt darlığındansa biz ne yapıyoruz? Biz depolamayı yapıyoruz, depolamayı çok ciddi bir mesafe alarak hayata yansıtıyoruz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kaç aylık depomuz var?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, bugün Rusya vanayı kesse Avrupa "kettle" ısıtamaz, "kettle". Öyle miydi zaten?

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Kaç aylık depomuz var?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ama bizim eyvallahımız yok çünkü biz gereğini yapmışız, yapıyoruz. Öyleyse bize bakın arkadaşlar -ara ara ben bunu söylüyorum, biraz kulak tırmalayıcı oluyor sizin açınızdan- örnek almaya bakın ya, biraz bizim tarzımızı, bizim yöntemimizi, üslubumuzu örnek alın. Bakın, dünya örnek alıyor, dünya şapka çıkarıyor diyorum. Bakın, gitmiş, G20'de Sayın Cumhurbaşkanımız, bunlara rota çiziyor ve o rotayı da kabul ediyorlar, hak teslim ediyorlar.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Aydemir bile dayanamadı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hayır canım, Aydemir bana "Biraz şey yap, günahtır, yazıktır." filan diyor. Öyle demiyor Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Batan sizsiniz, farkında değilsiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanım, öyle bir hâl var ki dünyada aşıyı öne koyup politika dikte etmeye çalışan bir dünya var, bunun karşılığında mazlumlara hami bir ülkemiz var, elhamdülillah ve içeride milleti bir gören, tek gören, ayrı gayrı bilmeyen, herkese hizmeti, efendim, vatana hizmet olarak gören bir anlayış var. Bunun içindir ki bereket de geliyor bize, bu bereketin yansıması buradan.

Bazıları şunu yapıyor, efendim, diyor ki: "Kitabi konuşalım, kitaptan birtakım rakamları aktaralım filan." O rakamları Sayın Bakanımız aktardı, burada çok sayıda arkadaşımız var, konuşacaklar, onlar da izah edecekler. Ben ne yapmaya çalışıyorum arkadaşlar? Hakikatin üstünü örtenlere "O iş öyle değil, hakikat budur." diye bir sayfa açıyorum. Bu da samimi söylüyorum ki siyasetçiler için dostane bir yaklaşımdır, benim yaptığım budur.

Öyleyse arkadaşlar, bugün geldiğimiz noktada Enerji Bakanlığı bütçesi görüşülürken olması gereken şudur: "Evet, sağlıkta mesafe aldınız, ulaşımda çok ciddi mesafe aldınız, hayatın her sahasında mesafe aldınız, enerjide de zirvelere yürüyen politikalar hayata geçirdiniz." demenizdir. "Efendim, siyaseten biz bunu nasıl söyleyelim?" Söyleyemezsiniz ama hiç olmazsa aksini söylememek lazım.

Bakın, arkadaşlar, daha önce bu ülkede gaz yağı kuyrukları vardı. Burada yaşı kemale ermiş insanlar var, ben biliyorum, gençlerin sayısı fazla ama bu hâli bilenler de var. Ara ara şunu not düşüyoruz, diyoruz ki yirmi sene önce, bugün 40 yaşında olanlar o yıllarda 20 yaşındaydı ve çok fazla dünyayı, ekonomiyi, hayatın farklı numunelerini takip edemezlerdi. Dolayısıyla, yirmi sene öncesini 40 yaşındakiler bile çok fehmedemezler bugün. Öyleyse biz bunların ne olduğunu da not düşmeliyiz yani yaşı 50'yi geçmiş birisi olarak söylüyorum ben. Neydi o arkadaşlar? Samimi söylüyorum, gaz ocakları vardı, o ocaklara gaz yağı bulunamazdı bu ülkede, böylesine hâller yaşandı. Biz bunların tamamını hayatın dışına attık. Siyasetimizin özünde insan var, siyasetimiz sadece ve sadece insanı mutlu etmek üzerine inşa edilmiştir, bunu da her zeminde yapıyoruz. Mesela yenilenebilir enerjiyle ilgili yine Erhan Bey "Ne yaptınız?" Gibi bir sual açtı. Tabii, bunu, Erhan Bey, karşılıklı konuşma adına söylemiyorum, sadece sizin sualiniz üzerine ben de bir iki not düşmek için söylüyorum. Yenilenebilir enerji kavramı da bizimle hayat buldu. (HDP sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tabii ki öyle, gayet tabii, bizden önce ne vardı arkadaşlar?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kaç megavat?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Neydi? Rakamlarla konuşuyoruz, biz bunları rakamlarla aktarıyoruz, biz bunların tamamını rakamlarla aktarıyoruz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Kaç megavat?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Dolayısıyla, geldiğimiz nokta, arkadaşlar, şudur: Bağımsız, hakikaten hürriyeti öne alan, insan huzurunu öne alan politikaları hayata yansıtmaktır. Daha önce -Sayın Gaydalı bilir- ne derlerdi? Özellikle Bitlis zemininde çok dillendirilir bu, bizim Erzurum'da da duyardık biz, efendim, mesela bizim Erzurum Pasinler'de, mesela bizim Erzurum Çat'ta, "Şuradan, su kaynağından koku gelmiş, herhâlde orada petrol varmış." falan, sonra ardından şunu söylerlerdi: "Ya, varmış ama işte, yurt dışından birtakım firmalar gelmiş, bunu kapatmışlar, amandır." falan böyle bir hâl vardı ve biz de sükût ederdik amandır, öyle bir edilgen hâlimiz vardı, korkardık. "Yurt dışından demişler ki 'Çıkaramazsınız.'"

Şimdi, yiğitçe denizlerde doğal gazımızı, efendim, petrolümüzü çıkaran bir hâl üzereyiz.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Peki, vatandaşa nasıl yansıyor?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ve bunu, dünyanın böyle bizi takdir eden duygularıyla, bakışıyla hayata yansıtıyoruz, eyvallahçı, efendim, "Evet, efendim, siz buyurun, biz yapalım." tarzı bizde yok.

CAVİT ARI (Antalya) - Vatandaşa yansımıyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tabii ki vatandaşa bunlar yansıyor, biz halkın içerisindeyiz, ara ara duyuyoruz: "Efendim, AK PARTİ'li milletvekilleri kimseyle görüşmezler, insanların içerisine çıkmazlar, özellikle 2018 krizinden sonra konuştuklarını duymuyoruz." Burada birine söylüyorum yani kendisi söylediği için özellikle ismini açmıyorum. Arkadaşlar, her hâlimiz vatandaşın içinde geçiyor, her vaktimiz.

Bakın, hafta sonu Erzurum'daydım ben, binlerce insanla mülaki olduk, şu yaptıklarımızı şükranla, teşekkürle bize yansıtıyorlar, nereye gitsek bunu görüyoruz ve samimi söylüyorum, çoğu zaman biz burada siyaset yaptığımız için göremediğimiz birtakım şeyleri insanlarımız çok daha ayrıntıya girerek takip ediyorlar, görüyorlar ve muhalefetin bu gerçekleri karartan, örten tarzına onların itirazı çok daha fazla, samimi söylüyorum.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - İş arayanları sana gönderelim mi?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Her zaman iş arayan var.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bizim yaptıklarımızı halk hakkıyla kabul ediyor ve göreceksiniz, yakın zamanda, inşallah, seçimlere şunun şurasında bir buçuk yıl var, o zaman bir ölçü koyacak, size böyle bir özel terzi pozisyonu alacak millet, ölçünüzü koyacak orta yere ve öyle bir sükût edeceksiniz ki... Gerçi muhalefette öyle de bir hâl yok yani onlar ne olursa olsun yıllardır alıştıkları için bunu yaparlar.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Alıştılar.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanım, benim sizden bir özel istirhamım var, önceki bütçelerde de ben kayda geçmiştim, ben kömürle ilgili sizin yaklaşımınızı biliyorum, Bakanlığımızın yaklaşımını biliyorum, kömüre dönük sizin ne kadar rikkat dikkat üzere hareket ettiğinizi biliyorum. Erzurum'da da 4 bölgede özel kömür ocaklarımız var, bizden önceki hükûmetler zamanında hiçbir böyle kabul edilebilir gerekçe göstermeden o kömür ocakları işlevsiz bırakıldı.

Şimdi, bizim Aşkale'de, İspir'de, Oltu'da, Şenkaya'da bulunan kömür ocaklarının da mutlaka fonksiyonel hâle gelmesi lazım, bunu özellikle bekliyoruz efendim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz tamamlandı, toparlarsanız memnun oluruz.

CAVİT ARI (Antalya) - Yirmi sene oldu.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Yirmi senedir, işte, onlar çalışılıyor, Cavit Bey, onların hepsi çalışılıyor, biz ezbere iş yapmıyoruz.

Bir de, arkadaşlar, bakın, hep söyledik, ceffelkalem iş yapmayız, bizim kaydımız kuydumuz hepsi bilimseldir, bilgiye dayalıdır ve insanın huzurunu önceleyen bir yaklaşımdır, dolayısıyla zamanı geldiğinde yapılır, ben de burada hususen not düşüyorum.

Değerli Bakanımızın da kadrosunun da çok yetkin olduğunu biliyorum, bu işlerde vukufiyetleri yüksek ve -Allah'ın izniyle- Erzurum'a hususi bir bakışları olacağını da biliyorum çünkü Erzurum'da güneş, Erzurum'da rüzgâr diğer bölgelerimize göre çok daha ısıtan ve esen bir kıvamda. Dolayısıyla bu tür enerjilere, yenilenebilir enerjilere de Erzurum'u bir miyar, bir ölçü olarak koymalarını talep ediyorum.

Arkadaşlar, hepinize saygı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.