| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı b) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu c) Nükleer Düzenleme Kurumu ç) Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü d) Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü e) Türkiye Enerji Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu f) Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü g) Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü ğ) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 01 .11.2021 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Evet, Enerji Bakanlığının bütçesini konuşuyoruz. Sadece Enerji Bakanlığı demeyelim, ismi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, "tabii" derken doğal ve olağan bir süreçten söz ediyoruz. Enerji, fiziksel, kimyasal, madde de var... Ama enerjinin bir de insan açısından -ben sağlık çalışanıyım, hekimim- bir de organların çalışması için de mutlaka enerjiye ihtiyaç var. Niçin bunu söyledim? Bu pandemi koşullarında da enerji önemli. Aç, fakir, işsiz, yoksul insanların enerji alması lazım, bunun için beslenebilmesi lazım, ısınması lazım ve aydınlık bir ortamda olması lazım. Baktığımızda, Türkiye koşullarında, pandemi koşullarında esnaf, çiftçi, onların ötesinde normal yurttaş enerji için, kendi sağlığı için ihtiyacı olabilecek şeyleri alamıyor ve enerji parasını ödeyemeyecek düzeye geliyor, elektrik parasını ödeyemeyecek düzeye geliyor. Sosyal medyada her gün elektrik faturaları paylaşılmakta: "Kim ödeyebilir?" diye. Ve bir bakanlığın görevi; önlemek, korumak. Bu sadece size bağlı kurumlar değil, en çok yurttaşları korumak, büyük çoğunluğu korumak. Biz böyle yapmadığımız zaman; yağ alamayan, et alamayan, şeker alamayan yurttaş, istediği kadar üretimi artıralım, istediği kadar rakamlardan söz edelim gerçek yaşamına dokunmadığımız sürece biz başarısızız ve o yüzden biz HDP olarak diyoruz ki tercihler şirketlerden, sermayeden yana; çoğunluktan yana olsa böyle olmazdı. İnsanlar ısınamıyorsa problem var.
Biz bir ay önce Ağrı'daydık. Ağrı'daki yurttaş diyor ki "Doğal gaz bizim buradan geçiyor Türkiye'ye gidiyor, biz yararlanamıyoruz, pahalı. Kömür, artık alacak düzeyde değiliz, eksi 40 derecedeyiz. Kimse bu sorunla ilgilenmiyor." Ve oradan Batman'a geldiğimizde, Mardin'e gittiğimizde, birçok yere gittiğimizde aynı sorunla karşı karşıya geliyoruz. Nedir? O zaman bizim insanları korumamız lazım; barınmalarında, beslenmelerinde, hele bu kış aylarında ısınmalarında destek olmamız lazım. Ve dünyada artık şu söyleniyor: "Ekolojik olmayan ekonomik değildir. Ekonomik olmayan ekolojik değildir." O yüzden bizim en başta korumamız lazım ve büyük çoğunluk adına bunu yapmadığımız zaman problemler artıyor. Ve siz Enerji Bakanısınız birçok arkadaşımız sabahtan beri konuştu, hepiniz notlar alıyorsunuz, değerlendiriyorsunuz, hep zamlardan söz ettik. İnanın, dört beş yıl önce bunları söylemiyorduk ama siz burada oturduğunuz hâlde telefonlardan boyuna zamlar paylaşılıyor. Ve bu zamlar, büyük çoğunluk için yaşamından fedakârlık yapmaktır. Değil ki kuyruklardan filan söz etmeyelim. Bu zamlar, evet, konuta yansımıyor ama marketteki, pazardaki aldığı gıdaya yansıyor, maaşına yansıyor, çocuğunun masrafına yansıyor, geçinebilmesine yansıyor. Bu olmadığı zaman problemler daha da artıyor ve bir diğeri de bakanlıklar arasında koordinasyon ve organizasyonda bir bozukluk var ama tek çare ne? Özelleştirme, özelleştirme, özelleştirme. Ve bir taraftan da büyük çoğunluktan "vergi" adı altında neredeyse 100 liralık bir faturanın yarısından fazlasını kesintilerle ödemekte yurttaş. Bu para keşke yurttaşa dönebilse; şirketlere dönmekte, şirketler de doymamakta ve sıkıştığımızda "Biz bize yeteriz." deyip IBAN numarası verilmekte; bu da kabul edilebilir bir durum değildir.
Bir diğer problem, Türkiye'de, baktığımızda illere göre, bölgelere göre gerçekten bir politika geliştirilemiyor. Bakın, Sayın Bakan, ben iki üç gündür burada söyledim geçtiğimiz hafta, tekrar söyleyeyim: Batman'da şu anda Zilan, Kantar, Kanike ve Selive, Hiskut, Şabe, Male Gir köylerinde su yok. Pandemideyiz ve kış aylarına giriyoruz, içme suyu yok. Olmamasının nedeni ne? Elektrik kesintisi, köyün içme suyundaki elektrik kesintisi. Peki, bu size yansıyıp -bu köylere 21 Ekimden beri su gitmiyorsa- buna bir çözüm bulunmayacak mı?
Aynı köyler için, 23 Haziran ile Temmuzdaki bayrama kadar aynı süreç yaşandı ve 16 yaşındaki İsa Üke su kanalında boğularak yaşamını kaybetti. Ne için? Dicle Elektrik Dağıtım Şirketi, DEDAŞ... Diyarbakır, Batman, Şırnak, Siirt, Urfa, Mardin; bu olağanüstü hâl illeri, yasakların uzatıldığı illerden, kayyum atanan beldelerden, ilçelerden söz etmiyorum, basın açıklamalarının yasaklandığı şehirlerden söz etmiyorum, DEDAŞ'tan söz ediyorum bu illerde. DEDAŞ ne diyor? "Yurttaş hırsız." Ben size bir şey söyleyeyim; Mardin DEDAŞ Müdürü 1 milyon 700 bin kefaletle serbest kaldı. Bir DEDAŞ Müdürü 1 milyon 700 bin veriyorsa Mardin Kayyumu Mustafa Yaman'la Mardin Valisiyle 540 milyonluk yolsuzluk, rüşvet yapmışsa asıl hırsız onlardır, asıl hırsızlık yapanlar onlardır. O yüzden...
Mardin'in Derik ilçesinde Melkişa köyünde 60 haneye 14 milyonluk fatura gelmiş. 100 dönüm tarlası olan diyor ki: "Ben, 10 dönümlük fındık tarlasına mevsimlik işçi olarak gidiyorum." Asıl hırsızlık onu ona mecbur edendir. GAP'ın enerjisini üretip sulamasını yapmayan, Mezopotamya gibi bereketli bir toprağı bu pandemi sürecinde susuz bırakanlardır asıl hırsız. Hasankeyf'te suyu, tarihi, doğayı tutup yerle bir eden, Batman'ın 9 köyüne su vermeyenlerdir hırsız. İşte, şirketleşmek budur, sermaye budur. Siz bunları yapmadığınız zaman uzaklaşırsınız.
Valiye telefon açıp sormanız lazım "Nasıl içme suyu yok." "Siz şirketi nasıl koruyorsunuz?" diye. Burada oturan bürokratlar şirketi mi koruyacak, yurttaşı mı koruyacak? Tarlalarını sulayamayacaklar. Öyle bir hâle gelmiş ki Sayın Bakan, gelin, beraber gidelim, Mardin'e gidelim, Siirt'e gidelim, Batman'a gidelim, Şırnak'a gidelim yani iktidardaki vekil arkadaşlarla beraber gidelim, eşlik edelim bürokratlarla. İnanın -burada bir daha söyleyeceğim- Mardin'de Ziraat Bankasından kredi çekmek için sizden belge yerine "DEDAŞ'a borcu yoktur." kâğıdı istiyorlar. Traktör almak için "DEDAŞ'a borcu yoktur." diye kayıt istiyorlar. Çiftçi desteklemesi geldiğinde DEDAŞ'a borcu varsa el konuluyor, hibe varsa el konuluyor. Vatandaş, çiftçi diyor ki: "Ben gidip kaymakamlıktan belge almam, ben gidip adliyeden sabıka kaydı almam; 'DEDAŞ'a borcu yoktur.' kâğıdı alsam bana yeter." Peki hırsız kim, 1 milyon 700 bini veren mi? O yurttaşı, o bereketli toprağı bu tarım krizinde, bu gıda meselesinde desteklemek mi gerekiyor yoksa şirketi mi korumak lazım?
Bir sabah saat 06.30'da telefonum çaldı -Batman'ın köylerinde- "Köyümüzü basmışlar." diye. Ben de panikle "Ne olmuş?" diyorum Sayın Cevdet Bey, DEDAŞ'la beraber askerler gelmiş, köyde arama yapıyorlar, sabah 06.30'da şirketle beraber gidiyorlar. Hani sosyal barış olacaktı?
Direkler tepede, direklerin tepesine elektrik sayacı yerleştirilmiş yani dürbünle bile sayacı okuyamıyorsunuz ve gelip o insanlara rastgele ceza kesiyorlar. Sonra insanlar öfkeli, kaçak kullanıyorlar, ceza veriyorlar. Çiftçi sulama yapamıyorsa, konutundaki sayacını göremiyorsa asıl sorumlu olanlar bunlardır. O yüzden şirketleri kollamayalım, yurttaşları kollayalım, onlara 3 milyarlık hibe vermeyelim pandemi sürecinde. Pandemi sürecindeki yurttaşlara veriyoruz, bir kısım enerji veriyoruz, tam verelim bu kışın. Bunu yapmadığımız zaman olmaz. Ne oluyor bunu yapmadığımız zaman? Tercihlerimizi başkalarından yana kullanmış oluyoruz.
Gelin, Siverek'e gidelim, Siverek'teki üretici yolları kesiyor, Urfa'daki üretici yolları kesiyor. Çiftçi artık neredeyse ayaklanacak düzeye gelmiş, aç kalıyor ve oradaki çiftçinin aç kalması hepimizin aç kalmasıdır çünkü o bereketli topraklardan insanlar göç etmek zorunda kalıyor, köyler insansızlaşıyor ve sonra da barajlara, HES'lere kültürüyle, tarihiyle sistematik olarak boşaltılıyor. Yarın, öbür gün başka şirketlere -tırnak içinde- peşkeş çekilmiş duruma gelecek. Buyurun, köy yok, şirket yok, hiçbir şey yok, size devrediliyor. Biz bunu yapmadığımız sürece ilerleyemeyiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın İpekyüz, teşekkür ediyorum.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Bir diğeri, bu kadar olay oluyor, TRT bir haber yapmaz mı? Yurttaşa ceza kesiyorlar, TRT kesintisi oluyor. Muhalefetin söylediği bir tane şey olmaz mı?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın İpekyüz, süreniz doldu, teşekkür ediyorum.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Böyle olduğu zaman bizler ilerleyemeyiz, sosyal barışı sağlayamayız, enerji politikasında ne ekolojik olarak ne ekonomik olarak başarıya ulaşamayız ve yurttaştan uzaklaşırız.
Teşekkür ediyorum.