| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç) Yükseköğretim Kalite Kurulu d) Üniversiteler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 02 .11.2021 |
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, Sayın YÖK Başkanı ve çok değerli Komisyon üyeleri; ülkelerin -bildiğiniz gibi- ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmişlik düzeylerini belirleyen en önemli faktör -Sayın Vekilim- eğitim. Eğitim beşerî sermayemizin de gelişmesi için çok önemli ama tabii ki eğitimde büyük sorunlar yaşanıyor yani eğitimin içeriği ve niteliği, müfredat sorunları, eğitime erişimde fırsat eşitliği, ortaöğretim ve yükseköğrenime geçişte sınav sistemindeki sorunlar, dijitalleşmeye geçişle ilgili yaşanan aksaklıklardan kaynaklanan sorunlar, bölgeler arası başarı farkları, okullar arası başarı farkları, öğretmenlerin motivasyonundan kaynaklı sorunlar ve eğitim ortamlarıyla ilgili sorunlar, izleme ve değerlendirmeyle ilgili sorunlar, insan kaynağı ve bütçeyle ilgili sorunlar ele alındığında, hepsinin aslında ayrı ayrı başlıklar hâlinde değerlendirilmesi gerektiğini ifade etmek isterim ama buna zamanımız olmadığı için ben hızlı bir şekilde hem Sayın Bakanın konuşmalarından not aldım hem de birikimlerle ilgili ve araştırmalarımızla ilgili bazı konulara değinmek istiyorum.
Evet, bildiğiniz gibi, pandemi sürecinde eğitimdeki fırsat eşitliği makası çok daha fazla açılmıştır. Zaten pandemiden önce de hızlı bir şekilde fırsat eşitsizliğinin olduğu bir dönemden geçerken bir de pandemide hem teknolojik yetersizlikler hem internet erişimi ve tabletsizlik ve maddi güçlüklerden kaynaklı gelen gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve eğitime erişim makası çok fazla açmıştır.
Şimdi, Sayın Bakan, evet, neredeyse iki sene süresince, iki yıl boyunca okullarımızı yüz yüze açamadığımız için ve Meksika'dan sonra dünyada 2'nci ülke olduğumuz için, öğrenme kayıplarının gerçekten çok fazla olduğu bilinen bir gerçek. Şimdi, diyorsunuz ki: "Biz öğrenme kayıplarında -ilköğretim için- 1'inci, 2'nci sınıflar için şunları şunları yapacağız; 7, 8, 11, 12'nci sınıflar için kazanım değerlendirme uygulaması yapacağız." Eğiticimsiniz, çoğumuz eğitimciyiz. Bir yıl önceki konuları bilmeyen çocuğun, daha bunlarla ilgili bir uygulama yapılmadığı göz önüne alındığında yeni konuları anlaması mümkün müdür? Bunu sormak istiyorum. Yani meseleye çok geç kalınmış olduğunu, öğrenme kayıplarının okullar açılmadan önce tespit edilip okulda destek kurslarıyla ve telafi programlarıyla bir şekilde tamamlanması gerekmesine rağmen, hâlen bu konuların ortada olduğunu görmekten üzüntü duyduğumu bir kere daha ifade etmek istiyorum.
Şu anda -EBA- evet, yüz yüze eğitim oluyor ama vaka sayılarının düşmemesi, okullarda ölüm oranlarının artması -evet, biraz önce de ifade ettiğiniz gibi az sayıda olarak değerlendiriyorsunuz ama- yeni varyantların falan oluşabileceği göz önüne alındığında, her zaman uzaktan eğitime hazır bir hâlde olmak mecburiyetimiz var. Onun için internet altyapılarının ve EBA içeriklerinin ne kadar üzerinde duruyorsunuz, bilmiyorum. SEBİT'in, bir zaman anlaşma yapılan SEBİT'in bu içerikleri düzgün hazırladığına inanıyor musunuz? Onu soruyorum. Aynı zamanda, çekimlerin ücretsiz yapıldığı söylenmişti ama danışmanlık ücretlerinin milyon dolarları bulduğu da kulağımıza gelen konular.
Sayın Bakan, Türk eğitim sisteminin temel sorunu, öğrencilerin sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanmaması mıdır, yoksa temel bilgi ve becerileri elde edememiş olması mıdır diye size sormak istiyorum. Biraz önce dediniz ki: "Biz hijyen için 722 milyon ayırdık." Ama yeterli mi bu kadar okula? Velilerden bize gelen şikâyetlerden -duyduğumuz kadarıyla- hijyen maddelerinin, okul temizlik malzemelerinin, hatta destek görevlilerinin, temizlik görevlerinin veliler tarafından tutulduğunu biliyoruz.
Evet, eğitimde fırsat eşitsizliği konusunda yaklaşımlarınızın bazı kısımlarının doğru olduğuna inanıyorum ama eğitimde fırsat eşitsizliği sadece tabii ki anaokullarını açmak değil ama en önemli konulardan biri anaokulları. Şimdi, devlet okullarında -siz yüzde 78 olarak belirttiniz ama- yüzde 56,8'i ana sınıfı -resmî ana sınıfı- diğerleri özel sektör. 40 bin derslik yapacağınızı, anaokulları açacağınızı... Şunu gördüm açıklamanızda: Hep yapacaksınız, edeceksiniz. Yani yirmi yıldır AK PARTİ iktidarında... Evet, yeni Bakan olabilirsiniz ama Bakan Yardımcılığı yaptınız, geçmişteki Bakanlardan sormak istediklerimizi de size sormak durumundayız. O yüzden "Yapacağız, edeceğiz."i -yani millî eğitimin geldiği durum ortada- doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.
Evet, okullaşma net oranları: Her 100 çocuğumuzdan 7'si ilkokulda okula gidemiyor. Ortaokulda da 4 çocuğumuz veya 5 çocuğumuz, 100 çocuktan 4 çocuğumuz gidemiyor. Lisedeyse her 100 çocuktan 15'i devam etmiyor. Okullaşma oranlarını, bu zorunlu eğitimi bir kez daha ele alıp bir sistemi uygulamanız lazım, denetlemeniz lazım. Bu denetim sisteminizin, devlet okullarını ve özel okulları, eğitimle ilgili bütün kurum ve kursları denetlemesi gereken denetim elemanının sayısının az olduğunu düşünmüyor musunuz? Yani 500 maarif müfettişiyle bunu yapabilecek misiniz?
Yine, tüm alanlarda eğitim kademelerinde öğrencilerin her düzeydeki yeterliliklerinin belirlenmesi, izlenmesi ve desteklenmesi için etkin bir ölçme ve değerlendirme sistemi kurulması Millî Eğitimin aslında temel hedefleri arasında; kurabildiniz mi Sayın Bakan? Yani hâlen 100 öğrenciden 88'inin sınava girmesi -LGS'ye, ortaöğretimde söylüyorum- yüzde 38'inin tercihte bulunması sınav odaklı eğitimin engellenmediğini ortaya koymuyor mu? Zaten herhâlde öyle bir sınav odaklı eğitimi engelleme gibi bir derdimizin olmadığını zannediyorum. Mesela, LGS kapsamında uygulanan merkezî sınavda 2019-2020'de en düşük ortalama matematik. Sayın YÖK Başkanı da burada, TYT'den giren öğrencilerin ortalama doğru cevap oranı da tüm derslerde hep yüzde 50 çizgisinin altında kalmış yani ortaöğretim bu sorulara cevap verebilecek öğrenci yetiştirmiyor demektir.
Hâlihazırda uygulanmakta olan ölçme ve sınav sistemine dayalı öğretim sistemi, çocukların sosyal, sportif ve sanatsal alanlardaki faaliyetlerini maalesef kısıtlıyor, bu alanlara olan ilgi ve yeteneklerinin göz ardı edilmesini ortaya koyuyor. Çocukların sınav ve test maratonu içinde çaba harcamaları, tam gün eğitim sistemiyle birlikte okul dışı zamanlara yer vermiyor. Şimdi, sormak istiyorum: Okullarda bağımsız spor salonu sayısı ve oranı nedir? Yani çocuklarımızın spor yapabilmesi için okullarımızda spor salonu var mı? Onu bir öğrenmek istiyorum sizden.
Bir de Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında bir protokol yapıldı; okullarda yetenek taraması yapıldı. Bu çocuklar hangi spor dallarına yönlendirildi? Ne oldu bu çocuklara? Bunu da sormak istiyorum.
Yine, bu ölçme ve değerlendirmeyle ilgili sürekli değişen kararlar; dün TEOG'du, sonra OKS oldu, sonra LYS oldu, şimdi ne olacak, devam edecek mi?
Yine, eğitimde kaynak kullanımı çok önemli yani sizin konuşmanızdan aldığım notları söylüyorum. Dersliklerden tasarruf yapmamız gerekiyor. Bakıyoruz, imam hatip liselerinde derslik başına düşen öğrenci sayısı en fazla 15, hatta 9-10, bazı okulları biliyorum, Ankara'da da biliyorum ama ortaöğretimde en az 33 yani özellikle büyük şehirlerde hatta 40-50 kişilik sınıflar. Ya, bunu nasıl değerlendireceksiniz? Her yere imam hatip lisesi açmak mı gerekiyordu, yoksa imam hatipleri belli şeyde toplamak mı gerekiyordu? Yani bu öğrencilere haksızlık değil mi?
Yine, bütçeye bakıyoruz. Bütçe biraz önce şey yapıldı, 189 milyarlık bir bütçe, bunun 15,2 milyarı yatırım için ayrılmış. Yeterli mi? "Şu kadar, 40 bin ana sınıfı açacağız." diyorsunuz, "Şu kadar ilköğretimde sınıf açacağız." diyorsunuz; bu rakam buna yetmez Sayın Bakan. Sınıf açtığınız zaman da okul öncesi öğretmen tayin etmeniz gerekiyor; en az 40 bin açıyorsanız 40 bin de öğretmen tayin edeceksiniz. Bu bütçede bunun olmadığını görüyorum.
Yine, taşımalı eğitim... Bildiğiniz gibi 5 çocuğumuzu daha kaybettik. Köy okullarını tekrar açacak mısınız? Öğrenci sayısı 10'un üzerinde olan köy okulları var. Bunun sayısı ne kadar? Gerçekten merak ediyorum. Taşımalı eğitimde şunlar geliyor kulağımıza: Güzergâhta öğrenciler için farklı araçlar tutuluyor. Yani bir güzergâhtan 10 öğrenci alınacakken ayrı ayrı taşımalı araçla gidiyor bu çocuklar. Birileri birilerinin yandaşları, o bölgenin müdürünün veya işte, ne diyelim, kamu görevlilerinin yakınları para kazanıyor. Biraz önce taşımalı eğitime ayrılan bütçeyi söylediğiniz için ifade ediyorum. Araç başına kaç çocuk düşüyor? Benim kulağıma gelen bilgiler, arkadaşlarımızın aktarmaları, her bir arabada 5 çocuk gidiyor. Vallahi, öğretmeni taşısanız bundan daha kârlı bir sonuç çıkabilir.
Evet, kamu kaynağı etkili kullanılsın diye ifade ettim.
Özel eğitimde -özel eğitim çok önemli- özel eğitime ihtiyaç duyan bireylerin tespitine yönelik etkili bir tarama ve tanılama sistemi olduğuna inanıyor musunuz ve bu konuda ne yapıyorsunuz? Çünkü o kadar çok çeşit var ki belli engelli durumları değil mesele; hiperaktivitesinden, öğrenme güçlüğünden disleksisine kadar ve otizmine kadar bir çok konu var, bunları iyi tespit etmek gerekiyor.
BİLSEM'ler maalesef amacını aşmış vaziyette yani hazırlık için sınav odaklı bir yer hâline gelmiş vaziyette. Üstün yetenekli çocukların miktarı bellidir, bütün dünyada olduğu gibi, bunların iyi değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyorum.
Mesleki eğitime çok önem verdiğinizi biliyorum, kitaplarınızı da az çok şöyle karıştırdım, okudum. Evet, mesleki ve teknik eğitim bu ülke için çok önemli buna inanıyoruz ama Sayın Bakan, siz, hiç durmadan yeni bir paradigmadan bahsediyorsunuz yani bu değişimi sürekli vurguluyorsunuz. Yahu, nedir? 7 Millî Eğitim Bakanı herhâlde bunları düşünemediler. Ben bu paradigmadan amacınızın ne olduğu öğrenmek istiyorum. Yeni bir... Eğitim politikası mı değişti, yoksa siz mi?
Yine mesleki eğitimde dediniz ki: "1.000 Okul Projesi" Şimdi, Sayın Bakan, bu 1.000 Okul Projesi'ni takip etmeye çalıştım. Atölye, laboratuvar, akıllı tahta, kütüphane kurulumu ve bunların iyileştirilmesi yapılmış. Sayın Bakan, bunların hepsi zaten tüm okullarımızda yani sadece bin mesleki ve teknik lisede değil, tüm okullarımızda olması gereken nitelikteki işler değil mi? Yani bu okullara nicelik olarak ne tür değişiklikler bekliyorsunuz? Neler yaptınız ve ne sonuçlar aldınız? Öğrenmek isterim.
Şimdi, bir de Anadolu meslek programlarının tamamının yüzde 100'ü, Anadolu teknik programlarının yüzde 92'si, Anadolu imam hatip liselerinin yüzde 62'si LGS sıralamasının ilk yüzde 20'lik diliminden öğrenci alamadı. Yani derslik başına düşen öğrenci sayısına baktığımızda daha iyi olması gerekmiyor mu?
Bir de yine aklıma gelmişken sorayım: Yani şimdi, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü bünyesindeki okullarda, uluslararası imam hatip, hafızlık programı, fen programı, sosyal bilimler programı -efendim- güzel sanatlar programı, spor programı... Yahu imam hatip lisesine bu kadar çok program açmanızdaki amaç nedir? Siz, bir taraftan meslek liselerinin alanlarını daha daraltarak yani meslek alanlarını daha sadeleştirme yoluna gitmeyi söylüyorsunuz. Tüm Anadolu liseleri hâline getirdiniz, Anadolu liselerini ortadan kaldırdınız, değersizleştirdiniz ama imam hatip liselerinde böyle bir uygulama hangi bilimsel ve akademik nedenler ışığında devam ettiriliyor Sayın Bakan?
Şimdi, bakın, bir de göreve gelir gelmez 15 genel müdür değiştirdiniz, 30-40 daire başkanı, 3 Bakan Yardımcısı, bildiğim kadarıyla 20-25 il millî eğitim müdürü değiştirdiniz; ne kadar ilçe müdürü... Hatta garajdaki şoförlerin bile değiştiği söyleniyor. Şimdi, ama nedir ki din öğretiminden bir şube müdürü bile değişmedi. Acaba çok mu başarılılar? Gerçekten merak ediyorum. Hani, bu kadar değişikliği daha yemin etmeden yaptınız. Şimdi, bu Genel Müdürlük sizin kontrolünüzde mi, yoksa bu Bakanlığın birimi mi değil? Burası ayrı bir bakanlık mı diye düşünüyorum, acaba bir vakıf, bazı vakıflar tarafından mı yönetiliyor? Açıkçası, bunu da öğrenmek istiyorum.
Evet, müfredat değişikliklerinin altyapısını ideolojik bağlılıklar değil, bilimsel altyapı oluşturmalıdır Sayın Bakan -siz de bir akademisyensiniz, Sayın YÖK Başkanımız da akademisyen- bilimsel nitelik olmadan yaptığınız bütün çalışmalar boşa gider. Nasıl bir öğrenci yapısı oluşturmak istiyorsunuz açıkladınız ya, onun için de bir daha müfredatları gözden geçirmenizde fayda var diye düşünüyorum.
Bakın, açık liseler çok önemli. Açık liselerde zorunlu eğitim çağında öğrenci sayısının artması sizi rahatsız etmiyor mu? 1,5 milyona yakın, hem meslek lisesi hem de normal liselerde açık lise sayısı arttı yani öğrenci sayısı çok fazla arttı. Bunun sebebini az çok biliyorsunuz. Nedir bunun sebebi? Fen lisesindeki çocuk bile kurslara zaman ayırsın veya özel ders alsın veya ders çalışsın diye açık liselere kaydını yaptırıyor. Hâlbuki açık liselerin esas fonksiyonu nedir Sayın Bakan? 1,5 milyon öğrencinin oraya katılması mıdır yoksa zorunlu eğitim yaşını geçmiş kişilerin liseyi tamamlaması mıdır? Bunu mutlaka ve mutlaka üzerinde durmanız gereken bir konu olarak görüyorum.
Atamalar, yönetici atamaları, liyakate ve kariyere dayalı atama ve görevlerde çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. O yüzden de okullar arasındaki bu fırsat eşitsizliklerinin ve kalite farkının ortaya çıktığına inananlardanım. O yüzden lütfen bir sendikanın baskılarına boyun eğmeyin, gerçekten hak eden, kariyerli kriterler ortaya konup o şekilde yöneticilerin artmasını bir kere daha ifade ediyorum. Yöneticilerimizi söyledim, mecbur vaktim çok az kaldı.
Birkaç soru daha sorayım: PIKTES öğretmenleri için ne düşünüyorsunuz? Suriyeli kayıtlı ne kadar öğrenci var? Benim dışarıdan edindiğim bilgiye göre devlet okullarında 750 bin Suriyeli öğrencinin kaydı olduğu söyleniyor. Yine, bu PIKTES öğretmenleri için bir çözüm bulmanız lazım diyorum.
Zaten atanamayan öğretmenlerin durumu ortada. Şunu bir daha söylüyorum, sözleşmeli, ücretli öğretmen olmaz, bir öğretmen yetiştiren kişi olarak söylüyorum. Aynı dersi, aynı eğitimi görmüş insanlar, öğretmenler odasında çalışma barışını sağlayamaz. Bir an önce bundan vazgeçilmeli.
Özel okullaşma oranı tüm eğitim kademelerinde yüzde 9 civarında, 2006'da bu yüzde 2,5 oranındaydı. Bu durumla ilgili geleceğe dönük bir politikanız var mı? Bu okullarda görev yapan öğretmenlerin hak ve hukukunu teminat altına alacak mısınız, bir çalışmanız var mı? Gerçekten köle sisteminin yürütüldüğü özel okullar var, iyi olanları tenzih ederek ifade etmek istiyorum.
Beceri tasarım atölyeleri yaptınız, çok da büyük paralar harcandı, herhâlde bu biraz da Ziya Bey'in isteğiydi. Toplamda ne kadar para harcandı? On bine yakın beceri atölyesi kurulduğundan söz ediliyor. Nicelik olarak okullarımıza ne kattı bu şeyler?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Affedersiniz Şenol Hanım, normal süreniz bitti. İki dakika ek süre veriyorum, toparlarsanız sevinirim.
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Teşekkür ediyorum.
Ben tenkitten daha ziyade önerilerimi de sunuyorum Sayın Bakana. Ders kitaplarını 2020-2021, 200 milyona yakın kitap bastırdınız. Bu kitapların etkili ve verimli olduğuna inanıyor musunuz Sayın Bakan? Herhâlde olduğuna inanmıyorsunuz ki kaynak kitaplara da ihtiyaç duyup fasikül fasikül bastırıp dağıttığınızı söylüyorsunuz. Keşke yeterli olacak, o içeriği ortaya koyacak kitaplar basılabilseydi.
Sayın YÖK Başkanına sormak istiyorum, Millî Eğitimi de ilgilendiriyor ama: İlk bağımsızlık oluştuktan sonra Türk Cumhuriyetlerinden çok öğrenci gelirdi. Şu anda kaç öğrenci geliyor Türk Cumhuriyetlerinden, onu öğrenmek istiyorum.
Yine, Millî Eğitim Bakanına soruyorum: 48 farklı ülkede şu anda 4.300 civarında faydalanan, okuyan öğrenci var. Öğrencilerimizin sayısı 28 bin olmuş bugüne kadar, 18 bini bu hükûmet zamanında yurt dışına okumak için gönderilmiş. Bu öğrencilerin kaçı Türkiye'ye döndü? Türkiye'de akademik kariyerine devam eden öğrenci sayısı kaç tanedir? Bu öğrencilerimiz hangi önemli bilimsel çalışmalar yapmışlardır? Bu çalışmaların ne kadarından üniversitelerimiz yararlanmıştır?
Bir soru daha aklıma gelmişken sorayım: Kaç tane anaokulunu hizmete açtınız? Diğer özel vakıf ve kuruluşların kontrolündeki her yaş grubu anaokulu ve kreşlerin, özellikle sıbyan okullarının denetimini Millî Eğitim Bakanlığı ne zaman tamamen yapacak?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şenol Hanım, ek süreniz de dolmuştur.
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Efendim, bitiyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlenizi alayım.
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Evet, açma kapama işlemlerini tek elden Millî Eğitim Bakanlığı yapabilecek midir Sayın Bakan? Çok önemli olduğu için bir kere daha vurgulamak istedim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
ŞENOL SUNAT (Ankara) - Ben de teşekkür ediyorum, sağ olun.