| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b)Yükseköğretim Kurulu c)Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı ç) Yükseköğretim Kalite Kurulu d) Üniversiteler |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 02 .11.2021 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, MEB bütçesi hazırununu saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan yok galiba, o nedenle öncelikle YÖK'e ilişkin gözlemlerimi beyan etmek istiyorum, Sayın Bakan belki gelir bu arada.
YÖK'le ilgili olarak tabii üniversite özerkliği, bilimsel özerklik; özgürlük, düşünce özgürlüğü, yayın özgürlüğü, üniversite içi derslerde öğrenciye doğru bilgi vermek, yayınlarda bilimsel ölçütler ve serbest yayınlar ve üniversite öğretim üyelerinin üniversite dışında da aynı özgürlükten yararlanabilmesi.
Sayın Başkan, özgürlük, eşitlik ve adalet bağlamında üç önemli sorun söz konusu. Buna kısmen Sayın Katırcıoğlu değindi. Nedir bunlar? Bunlar, esasen "Barışa çağrı ve şiddete hayır." diyen öğretim üyelerinin özgürlüklerinden alıkonulmaları fakat sadece bu değil, eşitsiz muameleye tabi tutulmaları. Örneğin, İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri, barış akademisyenleri görevlerinde dururken Marmara Üniversitesi öğretim üyeleri büyük bir yaptırıma tabi tutuldular. Üçüncüsü ise adalet. Hiçbiri, yaptırıma tabi tutulanların hiçbiri adaletten yararlanamadı. Özgürlükten alıkonulmak... Haksız bir biçimde alıkonuldular; hukuka, Anayasa'ya, bilime aykırıdır, doğru. Sayın Başbakan da zaten 22 Şubat 2017'de beyan etmişti "Biz bilemeyiz bunu, KHK ek listelerinde adları yer alan kişileri basından öğreniyoruz." demişti. Bir ay sonra OHAL'den sorumlu Başbakan Yardımcısı "Onu biz bilemeyiz, listeleri MİT hazırlıyor ve onlar bu yaptırıma tabi tutuluyor." dedi ve gerçekten beş yıldır OHALİİK bir gaz odası biçiminde çalışıyor ve bunlar, sivil ölüler; hâlâ oradan karar bekliyorlar. Dolayısıyla, eşitlik ilkesi ihlal edildi. Üçüncüsü adalet ilkesiyse bu süreçte tamamen ortadan kaldırıldı çünkü eğer BAK'la, barış akademisyenleriyle sınırlı kalırsak bunlarla ilgili olarak bu özgürlüğün ifade özgürlüğü kapsamında yararlandığı konusunda Anayasa Mahkemesinin kararını, ağır ceza mahkemelerinin beraat kararlarını dikkate aldığımız zaman OHALİİK'in yani Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun beş yıldır neyi beklediğini ve 16 bin dosyayı neden hâlâ tuttuğunu, aklanmış olan meslektaşların üniversiteye dönüşüne neden müsaade etmediğini sormak gerekir çünkü OHALİİK aslında Anayasa dışı bir kurumdur ve anayasal organlar olarak Anayasa Mahkemesinin ve ağır ceza mahkemelerinin kararlarını uygulamakla yükümlüdür.
Sayın Başkan, bu konu özgürlük, eşitlik ve adalet açısından can yakıcı bir konudur. Evet, siz, yüksek sayıda öğretim üyesi; miktarını verdiniz, 181 bin... Ama bu dönemde, geçen yıllarda, geçen beş yılda kıyıma uğrayan meslektaşların sayısı o kadar yüksektir ki dünya hukuk tarihinin en büyük toplu hukuk kıyımıdır ve bu kıyım devam ediyor. Buna mutlaka el atmamız gerekir, bu haksızlığa Türkiye tahammül edemez.
Şimdi, Sayın Bakan geldiğine göre... Sayın Bakan "Aşı yaptırmayan öğretmenlere PCR testi yaptırıyoruz." dediniz. İki aydır bunu söylüyorsunuz, bugün de söylediniz. Oysa, zorunlu aşının temelleri hukuken vardır, bilimsel olarak vardır. Ben "bilimsel olarak"a girmiyorum ama hukuken olana giriyorum. Birincisi UHK, Umumi Hıfzıssıhha Kanunu, 1593 sayılı Kanun halen yürürlüktedir ve bu yasanın maddeleri, özellikle 57'nci ve 72'nci maddeleri zorunlu aşının temelini oluşturmaktadır. Pandemi döneminde zorunlu aşı yapılır ve bunun anayasal temelleri de vardır; başta Anayasa madde 17, Anayasa madde 5, Anayasa madde 12 olmak üzere anayasal temelleri de vardır; Anayasa madde 56 ve 65'e girmeksizin bunu belirtiyorum. Bu nedenle, burada karşı karşıya bulunduğumuz çok ciddi sorun yaşam hakkıdır. Hiçbir biçimde "Bazı çevreler zorunlu aşıya karşıdırlar." diye Millî Eğitim Bakanlığı zorunlu aşıya mesafeli duramaz. Belirttiğim gibi, ben hukukçu olduğum için anayasal temellerini belirttim, yasal temellerini belirttim, zaten Bilim Kurulu bunun bilimsel temellerini belirtmektedir. Elimde uzunca not var, eğer arzu ederseniz bilgi notunu size aktarırım, iletirim ama lütfen bu iki aydır hani "PCR testi yaptırıyoruz." biçimindeki beyanlarınızı, bence bunu aşalım ve zorunlu aşı uygulamasına çocuklarımız için, öğretmenlerimiz için geçelim diyorum.
Teşekkür ediyorum hepinize.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Teşekkür ediyorum Sayın Kaboğlu.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, başlamadan, bir cümle izninizle...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Buyurun.
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Bakan "Fırsatları Araştırma ve Teknoloji İyileştirme Hareketi" projenin adı. Fatih değil "FATİH" yani hani öğrencilere bir ideolojik araç olarak bunu... Tabii Fatih'e saygımız başka, kahramanımız, başka ama bu projenin adı "FATİH Projesi"dir, bunu siz telaffuz ederseniz... Fırsatları Araştırma ve Teknoloji İyileştirme Hareketi'nin, bu projenin baş harfleri olduğunu beyan ederek "FATİH Projesi" biçiminde düzeltirsek çok makbule geçer.
Teşekkür ediyorum.