| Komisyon Adı | : | (10 / 96, 234, 409, 501, 698, 1743, 1747, 1912, 2187, 2203, 2303, 2353, 2389, 2477, 2673, 2675, 2697, 2830, 2976, 2979, 3019, 3109, 3206, 3430, 3476, 3479, 3482, 3484, 3485, 3493, 3504, 3505, 3508, 3510, 3685, 3723, 3918, 3919, 3920, 3921, 3922, 3923, 3924) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyon çalışmalarının değerlendirilmesine ve Komisyon raporuna ilişkin görüşme |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 02 .11.2021 |
ESİN KARA (Konya) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Öncelikle ben de bütün arkadaşların fikirlerine katılıyorum, siz de konuyu çok güzel özetlediniz. Bazı maddelerde tekrar olabilir, ortak kanaatimizdir.
Sizin de Komisyonumuzun başından beri gelen her kurum ya da bakanlıkta her zaman kadın temsilinin üst noktada olması, kadın bakanlarımızın, kadın bakan yardımcılarımızın, bürokratlarımızın olması konusundaki görüşünüze burada da katılıyoruz. Bakın, İspanya'da da Parlamentoda kadın vekillerin sayısının yüksek olması belki bazı yasaların bizden daha kuvvetli çıkmasını sağlamış olabilir.
İspanya gezimizde, ben çalışmalarımızda şunu gördüm özellikle: İyi bir bütçe gerekiyor; bu bütçe için de... 1 milyar dolarlık bir bütçe, gerçekten çok büyük bir bütçe; hem belediyelerin hem de genel bütçenin desteğiyle yapılıyor. Demek ki bizim de bu konuda başarılı olabilmemiz için öncelikle iyi bir bütçe sağlamamız gerekiyor ve bu konuda da belki yerel yönetimlere de bir zorunluluk getirilebilir. Yerel yönetimler -biliyoruz- nüfusu 100 binin üzerinde olan belediyelere konukevi açmasıyla ilgili olarak; açılmayan yerlere belki bir yaptırım ya da zorlama, neden yapılmadığına dair böyle bir şey yapılabilir yani bunu bir zorlamamız gerekecek belki "100 binin üzerinde belediyeniz ama hâlâ yapmadınız, neden yapmadınız?" şeklinde bir erkin bu konuda yaptırım gücünü zorlaması gerektiğini düşünüyorum.
Arkadaşlarımın aldığı notlar gibi, evet, bizim de görmüş olduğumuz; uzmanlık mahkemelerinin belki yetkisinin artırılması, daha hızlı karar alması, ceza konusunda da karar verebilme hakkının olması belki bu konuda daha hızlı hareket edebilmemizi sağlayacaktır.
Bir de kadınların konukevlerinde kalma süreleri en az altı ay; altı aydan sonra tekrar bir uzatma vesaireye de gidilebiliyor; bu altı aylık süre uzun bir süre. Biz konukevlerini ziyaret ettiğimiz zaman, meslek sahibi birçok akıllı kadınımız da var orada, hani, şunu söylüyorlardı: "Biz dışarı çıkarsak ben zaten ekmeğimi kazanırım, çoluğumu da alırım çocuğumu alırım, evimi de kiralarım, ben kendi ayağımın üzerinde dururum." diyebilen kadınlarımız da var ama çoğunluğu herhangi bir mesleği olmayan kadınlardan oluşuyor yani maddi açıdan eşine bağımlı olan kadınlardan oluşuyor. Altı aylık sürenin çok uzun bir süre olduğunu düşünüyorum, hani, bir evin içerisinde onları rehabilite ederken, morallerini yükseltirken onlara aslında bir iştigal konusu da öğreterek meslek de edindirebiliriz. Terzilik olabilir, saya işi yaptırabiliriz ve arkasından da bu kadınlara yapmış oldukları, seçmiş oldukları alana göre bir istihdam da sağlayabiliriz, en azından kendi ayakları üzerinde durup çocuklarının da bakımını da sağlayabilecek bir konuma getirebileceğimizi görebiliriz.
Sayın Başkanım, yine, İspanya'daki programımızda hayat kadınlarının rehabilitasyonu üzerinde de Toledo'da özellikle çalıştıklarını söylemişlerdi. Aslında hani, onlar da kadın, aslında bakarsanız, biz, kadına şiddeti konuşuyoruz ve şiddete maruz kalan kadınlardan belki en fazlasının da onların olduğunu düşünüyorum. Bu tarz, hayat kadını olup da o yoldan kurtulmak isteyen kadınlarımıza yönelik de çalışma yapılabilir; onların da rehabilite edilmesi, topluma kazandırılması, bundan sonra namuslu ve temiz bir hayat yaşaması için belki elimizden geleni yapabiliriz diye düşünüyorum.
Yine, İspanya'daki kamu spotları gerçekten çok güzeldi, tam bir vurguydu yani İspanyolcaydı, alt yazı İngilizce geçiyordu ama hepimizi derinden etkiledi. Bizde de çok daha böyle ayrıntılı ve güzel kamu spotları yapıp bunları özellikle, hani, belirli diziler var ya, o dizilerin belirli reklam aralarında hususi bir üç dakika, beş dakika yayınlatılırsa, en çok izlenilen saatlerde özellikle vurgulanırsa onun da çok etkili olabileceğini düşünüyorum çünkü kadınlarımızın bir şiddet mağduru olduğu zaman ne yapması gerektiğini, devletin zaten sonuna kadar arkasında hem kanunlarıyla hem de her türlü maddi manevi arkasında olduğunu bilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yine, evlilik öncesinde, belki bu, kişilerin özel verileriyle ilgili olabilir ama evlilik de 2 kişinin hayatını birleştirmesi anlamına geldiği için eşlere şu hakkın da sunulması yani eşinizin önceden bir sabıka kaydı, şiddete meyli var mı, bu tarzda bir bilginin evlenecek olan iki tarafa hem kadına hem erkeğe de verilmesi ya da hani nasıl sürücü belgesi alırken psikolojik raporları alıyoruz ya, belki gerekirse bir psikologdan bir rapor alınması da belki önemli olabilir diye düşünüyorum.
Çocuklarımızın da küçük yaşta öfke kontrolü eğitimi alması gerektiğini, bunun gerekirse anaokulundan başlayarak küçük küçük ya da ilkokulda ders olarak verilebileceğini, yine, aile içi şiddeti belki anneler saklayabilir ama "Çocuktan al haberi." deriz biz. Okullardaki rehber öğretmenlerin her çocuğa belirli bir ayda bir on dakika on beş dakika sohbet ederek çocuktan aile içerisindeki diyaloğu ya da şiddet olup olmadığının bilgisi alınabilir. Nasıl aile hekimleri olduğu gibi, aile rehberleri de olabilir. Bu tarz da almış olduğumuz bilgileri o aileye bir şekilde aile hekimleri ya da bir şekilde ulaşarak onlara da katkı sağlayarak bilgilendirebiliriz yani gerekirse ev ziyaretleri olabilir sosyologlarımız ya da psikologlarımız tarafından.
Yine, Türkiye'deki ziyaretlerimizde ŞÖNİM'lerin de -evet, örnek alınabilecek güzel, beğendiğimiz şeyler de varken- amacına uygun olarak bir an önce düzenlenmesi, özellikle personel istihdamında liyakat ve amaca uygun olarak hizmet edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şöyle bir şey: Bu benim şahsi kanaatim Sayın Başkanım, bir psikiyatr nasıl ki bir avukata ihtiyacımız olduğu zaman, karakola düştüğümüz zaman telefonla avukat çağırılıyor ve geliyor, Ceza Kanunu'na göre sizi savunma hakkınızı alıyor, şiddet mağduru kadınların da yani her gün orada bir sosyolog ya da psikoloğu 7/24 çalıştırmaktan ziyade ihtiyacı olunduğu anda telefonla çağrılabilir ve böylelikle hem istihdam daha kaliteli olur ve kişileri anında "O gün nöbetçi psikolog sizsiniz." Şeklinde; olamaz mı Sayın Başkanım?
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Ben bu konuda hemen rezervimi koyuyorum. Şiddet önleme merkezlerinde hem psikologların hem sosyologların 7/24 olması gerekir. Yani çağırdık, davet ettik, hele de kadın şiddete maruz kaldıktan sonra şiddet önleme merkezine geldiğinde direkt olarak bir psikoloğun eşliğinde dinlenmesi lazım. Yani kadını oraya oturtup bir psikoloğun, sosyoloğun davet edilmesi çok ciddi bir zaman kaybıdır.
ESİN KARA (Konya) - Kesinlikle katılıyorum.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK - Buna müsamaha gösterilmemesi gerekiyor. Bence sosyolog ve psikologların tam zamanlı çalışmaları ŞÖNİM'ler için bizim ilk ŞÖNİM'ler kurulurken de konuştuğumuz en önemli konulardan biri, yani orada olması zorunlu olan meslek gruplarından ama diğer personel eğitimi ve süreçleriyle ilgili tabii ki önerilerinizi mutlaka bu öneriniz gibi dikkate alacağız.
ESİN KARA (Konya) - Tamam.
Bu benim şahsi kanaatimdi Sayın Başkanım. Hani görmüş olduğumuz ya da -atıyorum- bizim ziyaretlerimiz sırasında oradaki psikolog arkadaşları hani otururken ya da boş görmemizden dolayı belki bende yaratmış olduğu kanaat olabilir.
Sayın Başkanım, bir sinema filmi vardı; bu belki 2000'li yıllar ya da 2010'lu yıllarda "Azınlık Raporu" diye, Tom Cruise'un oynadığı bir filmdi, 2035'lerde geçiyordu ve suç üzerine idi. Yani orada kahinler vardı, kahinler suç işlenmeden önce bunu görüyorlardı, suçu işleyecek kişiyi görüyorlardı, suçu görüyorlardı ve hemen ona müdahale ediliyordu, yani suçlu suçu işlemeden ya da cinayeti işlemeden tutuklanıyordu. Bizde böyle bir teknoloji yok; 2035'lerde de ben öyle bir şeyin olacağına da inanmıyorum.
İspanya'da Yargıç Carmen Hanımefendi'ye ben soru sormuştum, "Sizde eksik olan nedir? Şunu da yapsaydık evet, bizde her şey dört dörtlük olurdu. Ne olabilirdi yani sizde eksik olan nedir?" diye sorduğumuz zaman, Carmen Hanım'ın söylemlerinde benim özellikle dikkatimi çeken kadınların bilinçlenmesi ve şiddet gördüğünü söylemesi, "Ben şiddet görüyorum." diye gelmesi gerekiyor. Biz elimizden geldiği şekilde kanunlarımızı en güzel şekilde güçlendirelim, en güzel konukevlerini yapalım, her şeyi dört dörtlük yapsak bile kadınlar şiddet gördüğü zaman "Ben şiddet görüyorum." diye gelmediği müddetçe bizim hiçbir katkımız olmayacak. Yani şiddet gören kadının gelmesi gerekiyor. E, biz bunu cinayetten sonra duymayacağız yani işte, bu kadar dayandı. Çünkü bizim öyle elimizde bir süper güç yok; o yüzden, muhakkak ki kadınların şiddet gördüğü konusunda bilinçlenmesi ve açık bir şekilde bunu söyleyebilmesi ve devlete sığınması, güvenmesi gerekecektir diye düşünüyorum.
Komisyonumuzdaki çalışmalarınızdan dolayı size, tüm arkadaşlarıma, milletvekili arkadaşlarıma, Komisyondaki görevli arkadaşlarıma, hepinize teşekkür ediyorum. İnşallah, hayırlı sonuçlar çıkarırız diyorum, temennim odur.