| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe KanunuTeklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı c) Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ç) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı d) Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı e) Kalkınma Ajansları Denetim Raporları f) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı g) Türk Standardları Enstitüsü ğ) Türk Patent ve Marka Kurumu h) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu ı) Türkiye Bilimler Akademisi i) Türkiye Uzay Ajansı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 03 .11.2021 |
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli Bakanım, değerli bürokratlar, basınımızın değerli mensupları; benden önceki arkadaşlarım gibi, ben de sizleri selamlayarak konuşmama başlamak istiyorum.
Toplumda şu konuda bir mutabakat var: Ekonomi politikalarının nihai amacı, dengeli, sürdürülebilir, kapsayıcı, dışa bağımlılığı azaltacak bir büyüme ve paylaşım modelinin yaşama geçirilmesidir. Bu genel çerçeve konusunda, dediğim gibi, toplumda bir mutabakat var fakat bu hedefe nasıl ulaşacağımız konusunda elbette siyasi partilerin farklı görüşleri ve bu görüşler çerçevesinde oluşturdukları öncelikleri ve o öncelikler çerçevesinde de kullanmak istedikleri farklı araçları var. Dolayısıyla bu farklı görüşler, farklı araçlar kullanılarak gideceğimiz yer... Bence şu anda Türkiye'nin içine düştüğü orta gelir tuzağından kurtulması için hızla bilgi çağını yakalayıp, gereken sanayi dönüşümünü tamamlayacak çok iyi tasarlanmış bir ekonomik ve sosyal kalkınma hamlesine ihtiyaç var. Herhâlde burada da önemli ölçüde mutabakat var diye düşünüyorum, her ne kadar iktidar şu anda orta gelir tuzağına düştüğümüzü kabul etmiyor ise de.
Şöyle bir baktığımızda şu resmi görüyorum, benim tespitim şu: Türk ekonomisi 2003-2020 döneminde 1950-2002 dönemine kıyasla -2017 yılını kıyas alarak söylüyorum- yüzde 0,8'lik fazla büyüyebilmek için bu dönemin 3 katı kadar yani 1950-2002 dönemindeki cari açığın 3 katı kadar cari açık verme durumunda kaldı. Bunun sonucunda da cumhuriyet tarihinin en yüksek toplam borçluluk oranına ulaşıldı. Bu borcun nereden, nasıl geldiği konusuna da girmiyorum. Sadece şunu zikrederek bu konuyu kapatacağım: Bütçedeki faiz yükünün artmasının ana nedenlerinden bir tanesi enflasyon ve onun ortaya çıkardığı diğer yükler ise diğer bir önemli nedeni de 2007, 2008 yıllarında sıfırladığımız kamunun iç borcu içerisindeki yabancı para cinsinden yapılan borçlanmanın yüzde 30 seviyesine çıkarılmasıdır. Bu, mali alanı önemli ölçüde kısıtlıyor.
2000'li yılların başından itibaren izlenen ekonomik politikaların sonucu ekonomimiz hızlı bir sanayileşme sürecine girmiş, büyük ölçüde dış borçla finanse edilen iç tüketim ve inşaata dayalı yatırım modeline geçmiştir. Arkadaşımız Erhan Bey Sabah bu konuda çok daha fazla detaylı bilgi verdi. Dolayısıyla, 2003-2020 döneminde inşaat ve gayrimenkul dışındaki sektörlerin millî gelirden aldığı paylar azaldı. Örnek vermek gerekirse 1980-2002 arasındaki imalat sanayisinin gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde 20'ler civarındayken, bu 2008'de yüzde 16,5 seviyelerine düştü.
Şimdi, 2022 yılı bütçe gerekçesinden baktığımızda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili bölümünde... Yani gördüğümüz resim pek de iç açıcı değil. 2021 yılı için planlanan oran yüzde 20,4; 2024 için yüzde 21,7. Bunu arkadaşımız da söyledi yani çok fazla bir artış söz konusu değil. Dolayısıyla, eğer biz şu anda karşı karşıya olduğumuz sorunların içerisinden çıkacak isek biz sanayileşmeye öncelik vermek zorundayız.
Dünya trendine, eğilimlerine baktığımızda, ülkeler belli bir sanayileşme seviyesine geldikten sonra hizmet sektörü sanayileşmenin aleyhine gelişiyor, hizmet sektörü büyüyor, sanayileşme küçülüyor. Fakat bu hangi noktada başlıyor? Yüzde 30-35 ve hatta bazı ülkelerde yüzde 40'a vardıktan sonra oluyor bu. Biz şu anda; yüzde 16'lara kadar düşmüşken yüzde 21'li seviyelere gelmişiz ve büyüme hızımız da son derece düşük. Dolayısıyla, biz kesinlikle bu büyümeyle, bu sanayileşmeyle... Çünkü katma değer burada yaratılıyor ve istihdamı yaratan da burası. Bunu yapamadığımız sürece de bu orta gelir tuzağından çıkmamız mümkün değil. Çünkü bizim uluslararası piyasaya satacak mal ve hizmetimizin olması... Dolayısıyla, döviz girdilerimizin, tasarruflarımızın artıp yatırımlarımızı hızlandırmamız lazım.
Evet, içeride büyük bir bayındırlık hareketi oldu, görüyoruz, her yerde de var. Fakat ürettiğimiz dairelerin, konutların altına tekerlek takıp, Avrupa yoluna çıkarıp ihraç edemiyoruz. Yabancı geliyor alıyor ama toplamın içerisine baktığımızda son derece devede kulak bir şey. Onun da ana nedeni çevre ülkelerdeki siyasi istikrarsızlık ve insanların Türkiye'de konut alma ihtiyacı. Onu çıkardığımızda, mesela, 2022 programında uluslararası doğrudan yatırım girişi hedefi olarak... 2021 yılında planlanan 12,5 milyar dolar, 2024'te de 24 milyar dolar. Gerçekten son derece iyimser bir tahmin bu, inşallah bunu gerçekleştirirsiniz.
Onun dışında, şu anda geldiğimiz yer itibarıyla sanayimizin yapısının ne olduğuna baktığımızda şunu görüyoruz: 1971'de imzalanan katma ek protokolün öngördüğü yirmi beş yıllık geçiş sürecini takiben, 1990'da, bildiğiniz gibi Avrupa Birliğiyle bir Gümrük Birliği Anlaşması imzaladık ve bu, uluslararası serbest ticarete dayanan bir iş bölümü. Bu, kendi içerisinde bir büyüme modeliydi, dolayısıyla otuz yılda düşük teknolojili tüketim malı ve işlenmemiş gıda ihraç eden bir ekonomiye dönüşmüştür ki son birkaç yılda bunu da bertaraf etmek için birtakım tedbirler alınmadı değil, alındı ve bunun da neler olduğunu bu kitapçıktaki sunumda iyi kötü görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye düşük ve orta düşük teknolojik ürünler ihraç edebilmek için orta ve yüksek teknolojili ürün ithal etmek zorunda olan bir dış ticaret yapısına sahiptir. Bütçe gerekçesinin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ilgili bölümü, 176'ncı sayfasında rakamlar var. Mesela, orada görüyoruz ki "Yüksek teknolojili sanayinin imalat sanayi içerisindeki, ihracatındaki payını 2020'de 4,2'den 5,9'a çıkaracağız." Kötü mü? İyi. Yeter mi? Elbette yetmez.
Şimdi, Sayın Bakanımız, sunumunuzda dediniz ki: "Cesur sanayicilerimiz ve fedakâr emekçilerimiz sayesinde ağustos ayı Sanayi Üretim Endeksi'nde yıllık yüzde 13, aylık ise yüzde 5,4'lük bir artış söz konusu." Bu rakamlar elbette doğru ve güzel rakamlar.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK - Sayın Garo Paylan "Hiç emekçiden bahsetmiyorsunuz." demişti de orada "emekçi" geçiyor. Onu da hatırlatayım.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Neyse.
Yalnız şurada kendinizi lütfen aldatmayın: Sürdürülebilir büyüme için indikatör olabilmesi için bu rakamların 100 civarında dönmesi lazım; biz 75-76 civarında, 80'in altında, konjonktüre göre iniyoruz, çıkıyoruz. 75'ten 78'e varıyoruz, 78'den 69'a iniyoruz, burada dönüyoruz ve orada diyoruz ki: "Bu dönemde işte arttı ve dolayısıyla çıkıyoruz." Yok, böyle bir çıkış yok. Bu aslında patinaj yaptırmanın bir ifadesi. Bunun, çıktığımızın ifadesinin bize gelmesi lazım, 100 ve üzerinde olacak; altı, bu işin, işlerin düzgün gitmediğini söylüyor.
Ayrıca, diyorsunuz ki: "On iki aylık ihracatımız ise ekim itibarıyla 215 milyar dolara çıktı." Burada da bir sıkıntı yok, bu rakam da doğru. Fakat şu sorunun cevabının verilmesi lazım: Biz bu 215 milyar doları neyin karşılığında kazandık? Ne kadar mal sattık? Sayın Bakanım, eğer bunun altına miktar endekslerini de koysaydınız, birim endekslerini de koysaydınız dolayısıyla bir birim ihracatı yapabilmek için ne kadar mal satıyoruz, sattığımız mal azalıyor mu yükseliyor mu bunu da görseydik o zaman bunun bir anlamı olacaktı. Bu rakam doğru fakat şunu biliyoruz ki bugün İsrail'de İsrail yurttaşı Türkiye'deki yurttaşlarımızdan daha ucuza domates yiyor. Çünkü bu "rekabetçi kur" dediğimiz olay bizi ucuz mal satmaya itiyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Yılmaz, bu konuyla tamamlarsanız memnun olurum.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Vallahi söyleyeceklerimin bir kısmını ancak söyledim.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süremiz bitti maalesef. Başka bir vesileyle diğer konulara girersiniz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yalnız şunu söyleyeyim o zaman: Şimdi, siz zannedersem bir politika değişikliğine gittiniz.
ERHAN USTA (Samsun) - Durmuş Bey'e biraz şey tanıyalım. Mesela, dün falan konuşmadı, on dakikasını kullanmadı Başkanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Onu başka arkadaşlara kullandırdık biliyorsunuz yani.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani şu noktaya geldiniz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tamamlasın konuşmasını.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Yani bir dakika daha... Herhâlde bitiririm.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Tabii, tabii, buyurun.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Enflasyonla mücadeleden vazgeçtiniz. Bunun bedelini bu toplum çok yüksek ödeyecek, bunu yaşayarak göreceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın. Dolayısıyla, siz arz yönlü bir ekonomik politikaya yöneldiniz ve burada da yaptığınız şey Türk lirasını değersizleştirilerek ihracatı artırıp, artan ihracatla ithalatı kısıtlayıp, oradan yerli üretime geçip, bu yerli üretimden de birtakım açıkları kapatmak. Ben, bu konuda daha fazla konuşmak isterim izin verirseniz çünkü söyleyeceğim konular son derece önemli. Şunu söylemek istiyorum...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Başka vesileyle... Rica ediyorum... Daha 15 bakanlığımız var önümüzde.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Sayın Bakanım, değiştirdiğiniz politika kulvarı sizi istediğiniz yere götürmeyecek, bunu aklınızın bir kenarına yazın. Siz, şu anda bu değiştiren şeyle ateşe benzin döküyorsunuz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Efendim, bir dakika...
Şunu söylüyorum: Ülkenin rekabetçi gücü kurdan değil; üretim teknolojilerinden, faktör yoğunluğundan kaynaklanır. Ülkemizde mevcut ihracat kompozisyonu, kur arttıkça dış ticaret hadlerinin bozulmasına ve ticaretin aleyhimize işlemesine neden oluyor. Mevcut vergi sistemi enflasyonun besleyicisidir. Mevcut koşullarda, küresel dış talep yüksekten oluşurken geçici cari fazla bu vergi politikası gereği enflasyon üzerinde baskıya neden oluyor. Dolayısıyla, evet, ücret ve kur baskısı ithalatı azaltıyor ancak yurt içi yatırımları da dış talebe bağımlı hâle getiriyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyoruz.
DURMUŞ YILMAZ (Ankara) - Dolayısıyla, Merkez Bankasının bu kısa vadeli -siz herhâlde oturdunuz da konuştunuz- politika değişikliği bu ülkenin başına önemli bir sorun açacaktır, bunu da kayda geçirmiş olayım.
Teşekkür ediyorum.