KOMİSYON KONUŞMASI

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Değerli Bakanımızın şahsında bütün heyete saygı sunuyorum.

Efendim, ben aslında, Bakanlığın bütçesi üzerinde çok tafsilatlı çalışma yapmıştım, aktarma yapacaktım ama Abdüllatif Bey'in konuşmasından sonra farklı notlar düşmem gerektiği kanaati hasıl oldu.

Bir defa, bugün 3 Kasım, küresel tarihe açılan bir ak sayfanın yıl dönümü. Dolayısıyla, millet adına, vatan adına çok hususi bir zaman dilimi, mazlum milletler adına çok hususi bir zaman dilimi; bununla iftihar ediyoruz, on dokuz yıl bu memlekete, bu millete eşsiz hizmetler yapmış bir iktidarımız var ve bir Cumhurbaşkanımız var, hakikaten eşi menendi olmayan bir lider. Bunun altını özellikle çiziyorum ve bir muhavere, bir karşılıklı konuşmayı sizinle paylaşmak istiyorum Değerli Bakanım.

İstanbul'da bize de muhalif olan, sosyal medyada yayın yapan "YouTube kanalı" diye tarif edilen bir televizyon kanalı sokak röportajları yapıyor. Aslında maksatları belli; maksatları AK PARTİ'nin giderek imajının bozulduğunu, vatandaş nezdinde itibarının kalmadığını ifade için zorlama sualler filan. Ama, şöyle bir muhavere geçti elime, Başkanımla konuştum, acaba bunu yayınlamak mümkün mü diye, izin vermedi. Öyleyse, ben de onu deşifre ettim, sizinle paylaşmak istiyorum.

Genç bir kardeşimiz, orta yaşta birine sual ediyor "Kime oy vereceksin?" "Reise, kime vereceğim; buralar hep onun eseri, Türkiye'de ne varsa onun eseri, öbürlerinden ben ne gördüm şimdiye kadar? Zihniyet belli, bir tane ağaç diktikleri yok. Geldiler mi, yine aynı, talan edip gidecekler." Muhabir "Bir şans verseniz." diyor, vatandaş şöyle söylüyor: "Ne şansı vereceğim bunlara? Burası deneme tahtası mı? Bir daha yirmi sene, otuz sene, elli sene geriye gidersem ne olacak? Size yazık olacak. Ben geldim, gidiyorum; siz kendinizi düşünün. Bakın ki geçmişte neler olmuş. Eskiden sabah namazından sonra emekliler banka kuyruğunda bekliyorlardı. Banka açıldığında ise bankacı 'Beklemeyin, bankada para yok.' diyordu, kuyrukta ölen insanlar oluyordu."

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Şimdi de ekmek kuyruğunda bekliyorlar, haberiniz yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - "Su yok, elektrik yok, tüp gaz yok, yağ yok; yok oğlu yok. Aklına ne gelirse yok. Şimdi öyle mi? Her şey var Allah'a şükür. Bak, alttan metro gidiyor, oradan tramvay gidiyor, köprüler, viyadükler, Marmaray'lar hep bu adam yaptı; üstüne üstlük 27 milyar dolar da borç ödedi IMF'ye." "Yani ona mı oy vereceksiniz?" diye yeniden bir sual açıyor genç kardeşimiz. "Tabii ki ona vereceğim. Benim bir emekli maaşım var, kim gelse onu verir, reis bana ilave bir şey vermiyor ama sizler için önemli, eskiye dönerse Türkiye ne olacak? Bakın, evime bir telefon çektirmek için iki yıl bekledim. Şurada bir petrol istasyonu vardı, arabama mazot kuyruğuna girdim, karneyle mazot aldım; karneye işlediler ki bir başka yerden almayayım."

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Cep telefonu mu vardı? Teknolojiden haberiniz yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Böyle bir muhavere arkadaşlar. Tabii, çok da özgün bir dille konuşan vatandaşımız, dinlediğinizde yüreğinize raptediyorsunuz.

Bu ne, bunu niye paylaştım arkadaşlar?

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Mizansen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Niye bunu paylaştım arkadaşlar? Milletin hâletiruhiyesi, milletin yüreğindeki Sayın Cumhurbaşkanımızın yerini bilin diye söyledim çünkü ben biliyorum ki sizler -başta Abdüllatif Şener Bey olmak üzere çünkü onu söylediği için onu en başa koyuyorum- milletten bihabersiniz. Millet vefayı insan olmanın ilk basamağı olarak tarif ediyor.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Mizansen o, mizansen.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Fikret Bey, vefa, vefa, vefa. Neye vefa? Yaradan'a vefa, anaya, babaya, lidere ve davaya sadakat o kadar değerli ki. Bu olduğu zaman arkadaşlar, pirüpak bir zemin çıkıyor orta yere.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - O sizin sorununuz, bizimle ne alakası var?

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Dinleyin!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bakın, ne diyor Abdüllatif Bey? "Lideri kutsayan bir dil." diyor.

Arkadaşlar... Değerli Bakanım, ben burada konuştuğum zaman... İstisnası hiç yoktur, bir tane de örnek verdim, 13 sayfalık bir tutanak çıkarmışım, 4 sayfası bana ait, 9 sayfa laf atılmış; burada duruyor.

Hep böyle yapıyorlar sebebi şu... (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, katılmasak da saygıyla dinleyeceğiz.

Buyurun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Tahammül edemiyorsunuz, ben hakikatleri dillendiriyorum, tahammül edeceksiniz.

Aslında, dedim ya, 2023'te size özel bir terzi vazifesi yapacak milletimiz, az kaldı, bekleyin, göreceksiniz onu.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Göreceğiz, önümüzdeki seçimde göreceğiz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ama ben buradan sizi uyarıyorum, ham hayallere kapılmayın, akıllı olun, bakın, 19'uncu yılı kutluyoruz...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Getirin sandığı, getirin!

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Ya, niye bağırıyorsun, ben anlamıyorum yani.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, özellikle Komisyonumuzda misafir olan arkadaşlarımızdan rica ediyorum, bizim Komisyonumuzun belli bir düzeni var, bozmayalım lütfen.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Biz İbrahim Bey'i seviyoruz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaşlar, "ekmeğinin tuzu olmamak" diye bir kavram var, bunu hepimiz biliriz yani yaptığı ne tür iyilik olursa olsun karşı taraftan bilinmemek; tam da bu tarz üzere bir liderimiz var, ekmeğinin tuzu yok. Onun siyasette taşıdıkları, onun makam mansıp sahibi yaptıkları sonra ne yaptılar biliyor musunuz arkadaşlar? Arkalarını dönmekle iktifa etmediler, yetinmediler, ardından kuyu kazmak için otel lobilerinde IMF'yle, IMF'ye çaşıtlık yaparak görüşmeler yaptılar ve ben burada onlar için özel not düşerken, doğal gaz üzerine not düşerken, kendini nasıl tarif etmiş benim olmadığım bir zeminde? "Mağara adamı" diye tarif etmiş, ben öyle tarif etmedim; Allah öyle konuşturuyor.

Bence adam olmak lazım, adam olmanın yolu da vefalı olmaktan geçiyor. Bu, şu anlama gelmiyor "Efendim, gelin Sayın Cumhurbaşkanımızı her zeminde tebcil edin, yüceltin." böyle bir talebimiz yok ama hak teslimi kadar mübarek bir şey de yoktur. En azından sükût etmek... Bakın, ben biliyorum ki şu ifadeleri kullanan Abdüllatif Bey, öncesinde, kendi liderine çok daha fazlasını, çok daha abartılısını yöneltmiştir.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - Asla, asla!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - İhtimal ki şu anki bulunduğu pozisyonda da liderine karşı etekleyen bir hâli vardır, bizde o yok. Ne yapıyoruz biz arkadaşlar? Dünyaya nizam vermiş, âleme nizam vermiş, küresel insafsızlıklara ket vurmuş, onları sonlandırmış bir lidere saygı var bizde ve liderimiz, elbette ki biz ona saygı duyacağız, elbette ki burada hakkını teslim edeceğiz.

Bakın, buraya gelen bakanlarımızın tamamı... Ben altı yıldır Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim, iftiharla söylüyorum ki arkadaşlar, her yıl muhalefet aynı şeyleri söyledi, "Battık, bittik, yok olduk." teraneleriyle karşımızda oldular ama her geldiğimiz nokta, zaman dilimi bizi haklı çıkardı, elhamdülillah; daha da olacak, göreceksiniz, inşallah yaşayanlar görecek ki çok daha zirvelere giden bir hâlimiz olacak. Kiminle oluyor arkadaşlar? Liderimizin çizdiği rotayla oluyor. Öyleyse, o lidere dönük saygı ifade etmek, onun yaptıklarını burada öne çıkarmak... Efendim, ne diyor? "Destan yazıyorsunuz yanlışlar üzerine." Tam tersi arkadaşlar, tam tersi. Biz hakkı teslim ediyoruz, sizden de talebimiz hep bu oluyor zaten; yapmadığınız için de Cenab-ı Hak size inayetiyle yönelmez, yönelmiyor zaten, olmayacak, milletin yüreğinde de yer bulmuyorsunuz arkadaşlar.

Bakın, burada, bakanlarımız geliyorlar, icraatlarını anlatıyorlar, değil mi; hep beraber görüyoruz. Peki, Cumhurbaşkanlığı sistemi neyi ifade ediyor?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Hiçbir şey ifade etmiyor bize.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şunu ifade ediyor arkadaşlar: Burada ne tür icraat varsa Cumhurbaşkanımızdan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, müdahale etmeyelim hatibe, lütfen.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Ama olmuyor o zaman da...

(Gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Arkadaşlar... Ama yani...

Şöyle yapalım Değerli Başkanım...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size ek süre vereceğim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Verin çünkü benim...

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) - Sayın Başkan, söylediklerini doğru zannediyor, ayarı kaçırıyor o zaman da, dozajı kaçırıyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şunu yapalım arkadaşlar: Benim Abdüllatif Bey'den bir özel talebim olsun, Değerli Bakanımızdan bir özel talebim olsun, talebim şu: Bir hikâye anlattı, bir film seyrettiğinden bahsetti, ben de ona Münzir ile Sinimmar'ın hikâyesini okumasını tavsiye ediyorum. "Münzirlik etme" diye bir kavram vardır, yeri geldiğinde söyleriz; Münzir ihanet eden demektir, Münzir vefasız demektir; Sinimmar da tam tersi vefayı ifade edendir, o hikâye çok öğreticidir. Keşke onu da okusa, onu da içselleştirse, hayatına bir rota çizerken onunla yürüse ve Cenab-ı Hak'tan da niyazımız, Cemil Meriç'in kayda geçtiği o Augias'ın ahırındaki gibi bir hâl zuhur etse de Sinimmarlar hep yaşasa Münzirler hiç olmasa.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bir dakika ek süre veriyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Öyle olduğu zaman hayat çok lezzetli olacak, çok lezzetli olacak; ben bu kayıtları düşüyorum Değerli Bakanım.

Tabii, vaktim öyle geçti ki bu arada...

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Ya, bırak, martaval okuma!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sizden benim özel istirhamım var benim, şimdi arkada çok değer verdiğim bir kıymetli kardeşim var, Hasan Bey, KOSGEB'in başında...

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Değerli zamanımızı ne diye harcıyorsun?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Size mi soracak? Buraya gelmekle hata yapmışsın zaten, zorla mı çağırdık sizi buraya?

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, rica ediyorum, artık sona geliyoruz, lütfen. Birbirimize katılmak zorunda değiliz ama saygıyla dinleyeceğiz.

Buyurun.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanım, siz Bakanlığa geldikten sonra Bakanlık özel bir hâle evrildi, biliyorum, bunu yeri geldiğinde söylüyoruz; muhalefetten de hak teslimi yapan arkadaşlarımız oldu, bu arada onlara da teşekkür ediyorum.

Hususen, DAP için benim bir talebim var. DAP'ın bütçesinin daha da artırılmasını istiyoruz çünkü DAP'la beraber -geçtiğimiz bütçede de söylemiştim- zemine çok lezzetli bir hâl yayıldı yani yapılanlar hakikaten insanların yüreğinde bir ferahlık oluşturdu. Dolayısıyla, DAP'a bir hususi müzaheret talep ediyorum ben sizden.

Bir başkası da, Erzurum için, malumunuz, 2'nci organize sanayi faaliyette ama birtakım sıkıntılarımız var; orası için de müspet bir yaklaşımınızı yansıtırsanız çok memnun oluruz.

Bütçemiz hayırlı uğurlu olsun inşallah.

Arkadaşlar, size de saygı duyuyorum.