| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Tokat Milletvekili Yusuf Beyazıt ve İstanbul Milletvekili Numan Kurtulmuş ile 63 Milletvekilinin; Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3697) |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 4 |
| Tarih | : | 23 .06.2021 |
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Şimdi, evet, sanırım ortada bir çelişki de var. 1 Temmuz
itibarıyla Covid'den kaynaklı bütün sınırlandırmaların kaldırılacağı söylenmişti. Herhâlde Covid diye
bir şey kalmadı böyle bir genelge yayınlandığına göre ama öbür yandan da Covid gerekçesiyle bu
sürelerin uzatımından bahsediyoruz. O zaman, hangisi doğru? Önce bunu sormak lazım. Yani işte,
turizm sektörü açılsın, orada paralar kazanılsın, sermaye güçlensin diye herhâlde dışarıya gelince böyle
bir karar alınıyor -bence Covid tehlikesi kalkmış falan değil ama- ama cezaevlerine gelince "Tehlike
devam ediyor, öyleyse yeni düzenleme." diyorsunuz. Önce herhâlde bunu izah etmek lazım hangisi
doğru diye.
Bunun dışında, zaten İç Tüzük'e aykırılığı arkadaşımız anlattı, İç Tüzük'e aykırı bir düzenlemenin
buraya getirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz; uygun bir şekilde getirilecekse getirilir.
Bunun dışında, yine aynı tartışma aslında, gerçekten yani bu cezaevindeki insanlara, siyasi davadan yargılananlara ve içeridekilere bakışın, o düşmanla savaş hukuku mantığıyla bakmanın bir sonucu gene
önümüzde. Biz o zaman da çok fazlaca anlatmıştık. Bu Covid hastalığı herhâlde siyasilere değmiyor
ya da değdiyse de "Ölürse de ölsün." diye bakıyorsunuz, herhalde bundan başka bir izah çıkmıyor.
Bakın, sadece hasta mahpuslardan baksanız şu an çok ciddi hastalıklarla karşı karşıya olan çok sayıda
insan var cezaevlerinde; ölümle burun burunalar, tedavilerinin yapılması mümkün olmuyor. Hele Covid
döneminde tedavi meselesi çok daha sıkıntılı bir hâl aldı; hastaneye getirilip götürülmeler, bu süreçlerin
kendisi daha da zorlaştı; gidip geldikten sonra sürekli on beş gün, bazen otuz güne varan sürelerde
yalnız kalmak zorunda kalmaları, Covid riskinden dolayı koğuşa alınmadan önce tek başına tutuluyor
olmaları ciddi problemler yaşatıyor; tedavilerin yapılamaması ciddi sorun teşkil ediyor; hastanelerde
yer bulunamaması, randevu alınamaması çok ciddi sorunlarken mesela bunlara dair bir çözümünüz
yok. Peki, burada, kanser hastası olan ya da çok ciddi risklerle karşı karşıya kalan, Covid nedeniyle
aslında ölüm riski taşıyan bu hastalar açısından mesela bir öneriniz var mı? Yok. Neden? Çünkü onlar
siyasiler, çünkü onlar AK PARTİ iktidarına, iktidarınıza karşılar.
Şimdi, böyle bir yaklaşımla, böyle bir ayrımcılıkla bir düzenlemeyi yeniden getirmek gerçekten
yani nasıl bir algıdır, nasıl bir anlayıştır, insan anlamakta zorlanıyor. Hasta mahpuslar ölsün ama diğerleri
yaşasın mı? Böyle bir ayrıma mı gidiyorsunuz? Yani "siyasi tutuklu" dediğiniz şey... Maşallah, sizin
zamanınızda artık "siyasi tutuklu" denilen şey o kadar genişledi ki herkese "terörist" diye diye geçenlerde
bir cümle kullanmak zorunda kalmıştı birileri "en terörist" diye. Herkesi terörist ilan edince, tabii,
birileri de "en terörist" olmak zorunda kalıyor. Şimdi, bu kadar çok siyasi suçlunun olduğu, düşüncesini
açıkladığı için içeride olduğu, basın çalışanı olduğu için içeride olduğu, gazeteci olduğu için içeride
olduğu... Ya da öğrenci ya da aydın ya da sayabileceğimiz daha bir sürü insan düşüncesinden dolayı
içeride ve siz bunlara diyorsunuz ki: "Covid'e ilişkin tedbirler sizi kapsamaz, sizin infazınıza ilişkin
herhangi bir değişiklik yapmıyorum ama adliler bırakılabilir." Eyvallah, bu tedbirler kapsamında belli
suçlar hariç, kadına yönelik suçlar hariç bırakılsın da siyasiler neden dâhil edilmiyor? Hani biz şunu
söylediğimizde, düşmanla savaş hukuku yürütüyorsunuz dediğimizde "Böyle demeyin." diyorsunuz
ama bu şu an getirdiğiniz şeyin kendisi bile tam da bu değil mi? Hangi gerekçeyle böyle bir ayrıma
gidiyorsunuz? Hasta mahpusları bırakmazken nasıl bu kadar rahatlıkla mesela bunu getirebiliyorsunuz?
Neden şu düzenlemeyi -ilk düzenlemede böyle bir ayrım yaptınız ama- en azından "Ya, bu hatalıydı, bu
yanlış bir yaklaşımdı." deyip bugün en azından bunu düzelten bir yerden getirmiyorsunuz? Yani bu çifte
standardın gerekçesi nedir yani nereden kuruyorsunuz; gerçekten anlamakta insan zorlanıyor. Vatandaşı
konusunda bu kadar ayrım yapma, sağlık hakkı, yaşam hakkı konusunda bu kadar bir ayrımcılık yapma
meselesine kendinizi nereden ikna ediyorsunuz, ben merak ediyorum yani.
Geçenlerde gösterdiğimiz bir fotoğraf vardı, Meclis kürsüsünde de anlattık, elleri kelepçeyle
götürülen ve yürümekte dahi zorlanan bir hasta mahpus var, 83 yaşında ve siz hâlen bunun tahliye
edilmesi konusunda bile hiçbir adım altmış değilsiniz. Neredeyse son günlerini yaşıyor, tek başına
hayatını idame ettiremeyecek bir durumda, tedavisinin yapılabilmesi mümkün değil yani izlemişsinizdir,
hastaneye götürülme koşulları bile... Yürüyemiyor ya, yürüyemeyen bir insanı siz tahliye etmemekte
ısrar ederken, sağlık nedeniyle artık ölüm noktasına gelmiş bir kişiyi tahliye etmemekte ısrar ederken
burada geliyorsunuz, diyorsunuz ki: "Covid var, o nedenle de bazılarını tahliye edelim." Tamam, süreyi
uzatalım da diğerleri ne oluyor? Diğerleri insan kavramında değil mi sizin açınızdan? Ne sayılıyor
onlar? Vatandaş sayılmıyor mu?
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Estağfurullah, olur mu, birinci sınıf vatandaş.
ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - E, sizin söylediğiniz bu işte.
BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Teşekkür ediyoruz.