KOMİSYON KONUŞMASI

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, birçok arkadaşımız: "Bu bir yargı reform paketi değildir." dedi, tekrara kaçmamak için bunun üstünde çok durmayacağım ama şunu söylemek durumundayım: Kanunlarda değişiklikler her zaman yapılır; yıllar önce de yapıldı, bugün de yapıldı, yarın da yapılacak. Ama biliyorsunuz, biz, 2004 yılında TCK ve CMK'de çok köklü değişiklikler yaptık ama o tarihten sonra birçok maddesinde yine değişiklikler yaptık, bu bir ihtiyaçtır. Bugün İcra ve İflas Kanunu'nda yaptığımız değişiklikler de bir ihtiyaç sonucudur. İçinde gerçekten bizim de çok olumlu bulduğumuz maddeler var. Bu anlamda ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ama bunlar, her zaman yapılan değişiklikleri Türkiye'de asıl sorun olan yargının sorunlarını çözüyor mu? Maalesef çözmüyor. Geçici zamanlarla ihtiyaca göre değişiklikler yapılıyor ama Türk yargısının sorunları yıllardır aynı şekilde devam ediyor. Bence bu normal yapılan değişiklikleri bir reform olarak nitelendirmeden, evet, yapın, biz de destek olalım kanun tekliflerine ama gelin Türkiye'nin asıl sorunu olan yargının sorunlarını çözelim.

Ben, Sayın Başkan sık sık yargı bağımsızlığını dile getiriyorum çünkü benim açıkçası siyasete girmemin birinci nedeni yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının mücadelesini vermekti. Bu nedenle hoşgörünüze sığınıyorum, sık sık dile getiriyorum.

Türkiye'de, değerli arkadaşlar yargının çok önemli sorunu bağımsız ve tarafsız mıdır, bir de liyakat uygulanıyor mudur? Eğer biz yargıyı bağımsız ve tarafsız yapamazsak ve alacağımız hâkim savcıyı, diğer personeli liyakate göre değil de mülakata göre alırsak yargının sorunlarını asla çözemeyiz, yargıya güveni asla arttıramayız. Bunu hep ısrarla söylüyorum. Bu ülke hepimizin, bu yargı hepimizin, hepimiz şunu söylüyoruz: "Evet, yargı bağımsız ve tarafsız olsun." Yine "Ya, liyakatli insanlar hak ettikleri göreve gelsin." diyoruz ama uygulamada maalesef bunu gerçekleştiremiyoruz. Ben, yargının bağımsız ve tarafsız olmadığının şahidi olarak konuşuyorum. Bakın, FETÖ döneminde özellikle -ki 2010 öncesi de vardı, belki daha önceleri de vardı, açıkçası sadece sizin iktidarınız dönemini de kastetmiyorum ama- 2010 Anayasa değişikliğinden sonra yargının önceki sorunlarının üstüne bağımsızlık ve tarafsızlığını tamamen yitiren bir düzenleme getirildi. Ben o zaman tabii ki siyasetçi değildim ama şunu görüyorduk: Ya, bu yargıyı bir cemaate, bir gruba teslim etmeyin, milletin yargısıdır, millet adına karar verir. Ama çok ısrar edildi, özellikle HSK'yle ve Anayasa Mahkemesiyle ilgili değişikliklerde, bu iki maddede çok ısrar edildi ama gördük ki 2010 yılı Ekim ayında yapılan HSK seçimlerinde yargının nereye sürüklendiğini hep izledik. O zaman ben gerçekten cumhuriyetin bir savcısı olarak o atanan HSK üyelerinin, daha doğrusu -seçilen diyelim, atanmadı çünkü- seçilen HSK üyelerinin ya da onlardan sonraki süreçte atanan başsavcıların, ağır ceza mahkemesi başkanlarının ne kadar taraflı olduğunu, bakın, inanın, Bakanlık yetkililerine, işte genel müdürlerine, daire başkanlarına ya da tanıdığım -ki akrabalarım da vardı- AK PARTİ'nin böyle yönetiminde olan arkadaşlara "Gelin, yapmayın, bakın bu yargı tamamen talimatla iş yapıyor." dedim ama size şunu inandıramadık "Evet, bu yargı talimatla iş yapıyor." dedirtemedik. Ne zaman dedirttik? 2013 yılı 17-25 Aralıkta dedirtebildik ama o sürece kadar bu ülkede ne kadar mağduriyetler yaşandı, özellikle o kumpas davalarında herkes bas bas bağırdı "Yapmayın ya, böyle yargılama olmaz, böyle tutuklama olmaz." "Hayır, bağımsız ve tarafsız yargı yapıyor bunu." dediniz ama şimdi gerçek görüldü. Ben bugün de diyorum ki "Türkiye'de belki FETÖ dönemindeki kadar olmasa bile yargı hâlâ bağımsız ve tarafsız değildir, hâlâ yargı talimatla iş yapıyor." Eğer biz... Bütün kararlarda elbette talimat verilmiyor ama şunu bütün inancımla söylüyorum: Lütfen inanın, bazı davalarda mutlaka talimat veriliyor. Siz vermiyorsunuz, Cumhurbaşkanı vermiyor ama birileri veriyor değerli arkadaşlarım. Bunu görmek lazım çünkü öyle bir hâl aldı ki yargının içerisinde gruplaşmalar oluştu yani bir taraftan FETÖ terör örgütünün elemanlarını görevden alırken onların yerine başka cemaatlerden insanlar yerleştirdik. Yani Türk yargısını biz böyle bağımsız ve tarafsız kılamayız, ayakta tutamayız, adalet dağıtamayız, güvenini sağlayamayız.

Bunun üstünde özellikle sıkça duracağım çünkü o dönemin acısını ben kendim yaşadım. Resmen talimatlar verildi, talimat verilenler hukukun gereğini yaptıysa sürüldü, disiplin soruşturması geçirdi, meslekten atılmaya çalışıldı. Şimdi, o şartları yaşamış bir arkadaş olarak söylüyorum; bugün de gerçekten hak edilmeyen sürgünler var, hak edilmeyen disiplin cezaları var. Bunların önüne geçmenin, Türkiye'de gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargı sağlamanın yolu HSK Kanunu'nu değiştirmek ve ona bağlı olarak Anayasa'yı değiştirmekten geçiyor.

Baştan da söyledim, bu tür kanuni değişikliklere ihtiyaç var. Daha önce de bizim desteklediğimiz çok kanun teklifleri geldi ya da maddeleri geldi ama bir türlü yargının o temel sorununu çözecek hiçbir çözüm önerisi gelmedi. Eğer o önerileri getirmezseniz, değerli arkadaşlarım, lütfen "Bu ülkede yargı bağımsız ve tarafsızdır." demeyin.

Bakın, haziran ayında HSK üye seçimi yaptık, 7'sini de Meclis seçti 13 üyenin. Hepimiz gördük nasıl bir seçim yaptığımızı yani orada liyakat mi önde, siyaset mi önde hepimiz tanık olduk. Bakın, işte, beş ay geçti ve HSK üyesinin biri istifa etti. Nedenini açıklamadı ama kamuoyunda ya da basının bazılarında "İstifa etmesi istendi." denildi; böyle yazıldı çizildi. Eğer bir HSK üyesinin bir siyasetçi tarafından istifası isteniyorsa hiç kimsenin bu ülkede yargı bağımsızdır, tarafsızdır demeye hakkı yoktur. Bunu lütfen böyle kabul edelim. Yargının tarafsız ve bağımsız olmadığını kabul etmediğimiz sürece ne kadar yasal düzenlemeler yaparsak yapalım ne kadar kanun çıkarırsak çıkaralım ne kadar Anayasa değiştirirsek değiştirelim yargının sorununu çözemeyiz, yargıyı bağımsız, tarafsız hâle getiremeyiz, adalet dağıtamayız, yargıya güveni artıramayız. Öncelikle bunu kabul etmemiz gerekiyor.

Bu nedenle biz grup olarak kanun teklifleri verdik hem Anayasa değişikliği hem HSK değişikliğiyle ilgili kanun teklifleri. Elbette sizin de görüşleriniz vardır, siz de kanun teklifleri hazırlarsınız ama hepimizin istediği bir şey var, orada uyuşuruz: Evet, yargı bağımsız ve tarafsız olsun ve yargının içine liyakat sahipleri girsin. Ben şunu hep söyledim: Mülakatın olduğu yerde liyakat olmuyor değerli arkadaşlar. Maalesef gerçek bu yani öyle ki, bakın, 100 üzerinden 40 almış, 50 almış arkadaşlar hâkim, savcı oldu; 80-90 almış arkadaşlar hâkim, savcı olamadı. Bunun nedeni mülakattır. Yani ne kadar liyakatli olursan ol, eğer mülakatın karşısına geçiyorsan orada liyakat kalmıyor maalesef. Artık öyle bir noktaya geldik ki yargıda referanssız hâkim, savcı olan... Yani vardır, çok az sayıda vardır ama kesinlikle çok fazlası, çok fazlası diyorum, yüzde 90'ları mutlaka bir referansla hâkim, savcı oluyor. Eğer hâkimlik, savcılık bir referans işiyse o ülkede ne adil yargılama olur ne zamanında karar verilir ne adalet dağıtılır değerli arkadaşlarım.

Bakın, ben 86 yılında hâkimlik, savcılık sınavına girdim, o zaman yazılı sınavlar klasikti "Soru 1, soru 2; yaz." deniliyordu. 10 tane soru soruluyordu, 5-6 sayfa yazıyorduk, döktürüyorduk. Yani çok rahat orada "Ya, işte, şu kazansın, şu kazanmasın." diyecek bir sınav o ama ben hiç kimseyi görmedim. Mülakata geldim -işte, altı ay sonra mı, ne- 2017'de yani "Mülakata giderken birisiyle görüşülecek mi?" diye bile bilmiyordum yani "Görüşülür mü, bir adam ihtiyacı var mı?" demiyorduk, öyle gittik ama şimdi -lütfen kabul edin- böyle değil, gerçek böyle değil maalesef. Ben görüyorum, birçok iyi derecede... Mesela, işte, 80'in üzerinde... Gerçi en son...

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Seyfi Oktay'ın açıklamalarına ne diyorsunuz?

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Nasıl?

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Seyfi Oktay'ın da bir dönem açıklamaları vardı.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Ya, şimdi, eskiden Seyfi Oktay... O, hâkim savcıda değildi, bir gardiyanlar alımında dedi, işte "MHP'lileri mi..." ya da ne dedi? Bir şey dedi... Şimdi, ölmüş bir insan...

Yıllar önceyi tartışmaya kalkarsak işte o zaman FETÖ dönemini kabul etmiyorsunuz demektir, kabul etmiyorsunuz. O FETÖ'nün yaptıklarını reddetmeniz gerekirken "Evet, o doğru yaptı." diyorsunuz. Buna onu getiriyorsunuz. O yıllar önce yapılan bir yanlışın üstüne çöreklenemezsiniz, bugün yapılanlar onlardan kat kat ağırdır. O dönemlerde bu ülkede kumpas davaları olmadı. Bunu gördünüz, siz de gördünüz, oldu mu? Kumpas davaları olmadı.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Biz FETÖ'ye her dönem uzaktık, biliyorsunuz.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Hayret bir şeysiniz! Neyse...

Şimdi, bakın, değerli arkadaşlarım; bu şartlarda, bu yargının bu düzeniyle bu milleti kandıramazsınız çünkü millet yargıya güvenmiyor; bakın, güvenmiyor, gerçekten güvenmiyor. Aslında kendiniz de biliyorsunuz ama ya, lütfen, kendinizi kandırmayın; olmuyor, olmadı, olmadı. Gelin, gelin, hep birlikte, bütün parti grupları birlikte olalım değiştirelim. Yani HSK Kanunu'nu değiştirmek çok mu zor ya da Anayasa'yı değiştirmek çok mu zor? Gelin, istiyorsanız... İnanın, bu Anayasa'yla ve bu kanunlarla muhalefete düştüğünüz zaman yargıya isyan edersiniz, isyan etmek zorunda kalırsınız. Biz nasıl bugün itiraz ediyorsak "Yargı tarafsız ve bağımsız değil." diyorsak inanın, aynı şeyi siz söyleyeceksiniz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Söylemezler abi, çözeriz o işi.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Hayır, şöyle: Eğer değiştirmezsek söyleyecekler, değişmezse söyleyecekler.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Değiştireceğiz.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Ya, işte, değiştirinceye kadar da söyleyecekler, biliyorum ben.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, 2005 yılında, daha doğrusu 2005 yılından önce hâkimler savcılar da diğer devlet memurları gibi siyasette -daha doğrusu, işte, milletvekilliğinde, yerel yönetimlerde olsun- bir aday olabilmek için istifa edip aday oluyordu. Hatta aday gösterilenleri de biliyorum ben, milletvekili adayı da gösterildi ama seçilemeyince dönülüyordu yani normal memurlar gibi. 2005 yılında, sizin döneminizde yani siz "Ya, bunu değiştirelim." dediniz. Haklıydı çünkü bir partiden milletvekili adayı olmuş, çıkmış meydanlarda çalışmış, siyasi görüşünü açıklamış, taraf olduğunu belirtmiş. Şimdi "Bunun hâkim, savcı olduğunda hakikaten tarafsız görev yapması mümkün değil." dedik. Bu gerekçeyi ben o zaman alkışladım arkadaşlar. Bakın, bizim bir hakkımız elimizden alınıyordu ama alkışladım, evet, böyle. Yani sen iki üç ay gideceksin, meydanlarda siyaset yapacaksın, ondan sonra oturup koltukta hâkimlik olmadı. Hatta o dönemde, daha doğrusu o yasak gelmeden önceki dönemde Kayseri'nin bir ilçesinde görev yaparken merkezdeki bir arkadaş -hatta partisini de söyleyeyim- MHP'den aday adayı oldu, aday da gösterildi, seçilemedi, geri döndü, altı ay sonra istifa etti -ben de tanıyordum- "Olmuyor ya." dedi yani olmadı. "Artık herkes bana bir MHP'li, bir MHP taraftarı olarak bakıyor. Artık bu olmuyor." dedi. Kendi isteğiyle istifa etti. Şimdi, bu çok doğru bir hareket, bakın, çok doğru bir hareket dediğim gibi ben o zaman alkışladım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, özellikle avukatlıktan geçenlerde bir partinin yöneticiliğini yapmış, herhangi bir seçimde aday adayı olmuş hâkim, savcı adayları hâkim, savcı yapıldı. Şimdi, ya, onlar da öncesinde gitmiş, alanlarda çalışmış, siyasi görüşünü belli etmiş, herkes biliyor. Bir de o yöneticiyi ya da aday adayını, adayı falan kendi bölgesinde herkes tanıyor. E, şimdi, bunları hâkim, savcı yaptık. Yani o zaman o yasayı daha doğrusu Hakimler ve Savcılar Kanunu'ndaki o yasağı niye getirdik? O kadar doğru şekilde getirdiğimiz yasağı ben şimdi eleştiriyorum. Üyeliği ayırıyorum, bakın, üyeliği ayırıyorum; ya, yöneticilik yapmış, aday adayı olmuş insanlar görüşlerini açıklamıyorlar mı? Bunlar alınmadı mı Türkiye'de? "Hâkim, savcı yapılmadı; hiç böyle bir kişi yok ya hâkim, savcı olan." deyin. Değerli arkadaşlarım, bunun için diyorum işte, bu konularda samimi olmak lazım. Gerçekten herkes için adalet isteniyorsa bunu kabul etmek mümkün değil, bu yapılmamalıdır. Ben o nedenle diyorum "Eğer mülakat varsa liyakat yoktur." diye; maalesef böyle oluyor. Biliyorum, 90-95 alan adaylar yapılmadı hâkim, savcı ama 40 alanlar yapıldı, 50 alanlar yapıldı, 60 alanlar yapıldı. Neyse, şimdi 70 sınırı tekrar geldi de hiç olmazsa 70'in üzerinde.

BAŞKAN YILMAZ TUNÇ - Taban 70.

RAFET ZEYBEK (Antalya) - Ama şimdi öyle, bir dönem o sınır kaldırılmıştı, biliyorsun Başkanım. Sadece 40'ın üzerinde alanların hepsi seçildi yani daha doğrusu sınır yoktu.

Şimdi, değerli arkadaşım, bakın, ben yargının bağımsızlığıyla ilgili şunu gene söylemek zorundayım: Eğer bir mahkeme, Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorsa bana hiç kimse bu ülkede "Yargıçlar, hâkimler bağımsız ve tarafsızdır." demesin. Anayasa Mahkemesini tanımayan bir mahkeme hâkimi bağımsız değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını tanımayan bir hâkim, savcı bağımsız değildir değerli arkadaşlar. Ya, bu ülkede bunu görüyoruz.

Bakın, kendimden, daha doğrusu yakından takip ettiğim için, örnek vereceğim: 2020 Nisan, Mayıs ayında bir MHP ve AK PARTİ toplantısında, iki Bakanın huzurunda, milletvekillerimiz huzurunda, Serik'te bir belediye başkanının rüşvet aldığı söylendi. Bizim ilçe başkanlığımız onun üzerine Serik Cumhuriyet Savcılığına bir dilekçe verdi, şikâyet dilekçesi verdi. Avukatlarımız takip ediyor ama ben de işte dosya fotokopilerine zamanla bakıyorum. Bakın, 2020'nin Mayıs ayında dilekçe verildi; şimdiye kadar bir sefer İçişleri Bakanlığından bir müfettiş görevlendirilmesi istendi. Tabii, geldi müfettiş, inceleme yaptı falan "Ben bir şey bulamadım." dedi. O günden sonra bir yıl hiçbir şey yapılmadı. Dört ay kadar önceydi -öyle hatırlıyorum, öyle okudum- bu sefer de Sayıştaydan rapor isteniyor. Bakın, o rüşvet iddiasını, daha doğrusu bir Bakanın "Ya, rüşvet alındı." sözünü o gün kamuoyuna tanıtan belediye başkanı dinlenmedi. Oysa Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu'nda resen yapılıyor bunlar yani izne mizne tabi değil, resen savcı soruşturma yapıyor, birilerinden izin alması gerekmiyor. Bakın, o kişi dinlenmedi, bir tanık dinlenmedi. Mesela, o Bakanlarımız -işte, Dışişleri ve Kültür ve Turizm Bakanlarımız- tanık olarak dinlenebilir. "Ya, siz böyle bir şey söylediniz mi?" denilmedi, denilemedi, denilemiyor, yapılamıyor. Şunu çok iyi biliyorum, bakın, orada çok konuşuluyor. "Ya, bu, baskı altında olduğu için yapamıyor." deniliyor. Şimdi, kamuoyu eğer "Baskı altında olduğu için hiçbir şey yapamıyor." diyorsa yani o inançtaysa kamuoyu, nasıl siz bana "Adaleti dağıtıyor, bağımsız ve tarafsız yargı var." diyeceksiniz? Bunları nasıl görmezlikten geleceğiz? Ben onun için tekrar ediyorum, bakın, yargının bağımsız ve tarafsız olmadığını, liyakat sahibi olup olmadığına bakılmaksızın hâkim, savcı yapıldığı gerçeğini görmezlikten geliyorsanız bu ülkenin adaletine hiçbir katkınız olmaz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.