| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri a)Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b)Mesleki Yeterlilik Kurumu c)Sosyal Güvenlik Kurumu ç)Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü d)Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 05 .11.2021 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli bürokratlar, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sabah açılışta konuştuğunuzda Sayın Bakan, sendikadan söz edince, sendikal mücadeleden söz edince emeğin sermaye karşısındaki tek gücünün sendika olduğunu söyleyince... Gerçekten bunu her yerde söylemek lazım, bununla ilgili çalışma da yürütmek lazım. İlk defa bir Bakan, "Emeğin ne kadar kutsal olduğunu, emeğin sermaye karşısında güçlendirilmesi gerektiği" konusunda bir çabadan söz etti ve 12 Eylüle atıfta bulunarak, 12 Eylül öncesi sendikal mücadelenin ne kadar dinamik olduğunu, 12 Eylülden sonra ne kadar yok olduğunu dile getirdi. Dün, siz yoktunuz burada, ben, konuşmamda, -Dışişleri Bakanlığında- aslında yurt dışında Türkiye'yle ilgili kriterlere bakıldığında çeşitli verilere bakılıyor; demokratikleşme, demokrasinin gelişmesi... Nitekim siz de dediniz ki: "Sendika demokratik mücadelenin olmazsa olmazlarındandır, öncü koşullarındandır." OECD çalışmalarında Türkiye'deki örgütlenme özgürlüğü, sendikal mücadelenin gerilemesi 4 üzerinden 1 puan alıyor. Bu hepimiz için bir sorumluluk gerektiriyor ve umarım, Türkiye'de sizin başladığınız bu Bakanlıkta, -nisan ayından beri- sendikalı sayısı giderek artmış olur. Bizim arkadaşlarımız şöyle bir çalışma yaptılar, Emek Komisyonu dediğimiz, emeğin ne aşamada olduğu konusunda. Aslında Türkiye'de işsizliğin giderek arttığını, yoksulluğun arttığını, hele hele genç işsizliğin çığ gibi büyüdüğünü ve esnek, güvencesiz çalışma koşullarının yaratıldığını... Biz gezdiğimizde insanlar ne diyor Sayın Bakan biliyor musunuz gerek iş aş buluşmalarında gerekse bütçe buluşmalarında? "Bir canımız var o canımızın da alınmasını istiyorlar." Bunu işçi de memur da söylüyor. Aslında hepimizin daha çok konuşması gereken bu bütçe sürecinde "Türkiye'de büyük bir kesim açlık sınırının altında veya yoksulluk sınırının altında yaşıyorsa, biz bunun çözümünü nasıl bulabiliriz?" diye konuşmamız lazım. Eğer asgari ücretli sayısı her zaman artıyorsa, düşmüyorsa bu bütün Türkiye için bir ayıptır. Asgari ücretli sayısının giderek düşmesi lazım ama yükseliyor. Neredeyse, asgari ücret için, bir iş bulabilmek için insanlar vekilleri arıyor, birçok kişiyi arıyor ve çoğu esnek, sendikasız ve bir işverenin iki dudağı arasında çalışmaya kalkışıyor. Bizim Emek Komisyonumuz -şöyle bir çalışma yaptık Sayın Bakan, bunu ben size vereceğim, arkadaşlara inceletirseniz iyi olur- diyor ki: 1 Ocak tarihinden 30 Ekime kadar emekle ilgili neler olmuş? İçinde iş kazaları var, içinde basın açıklamalarına engeller var, içinde grev engelleri var, işten atılmalar var; ne derseniz var ve tarih tarih -şu sarı olarak etiketlediğim yer- yani yarısından fazlası sizin Bakan olduğunuz günden sonraki süreç. Burada tümüyle sizlerin verileri, Türkiye'deki verilerden toplanmış veriler, 515 sayfa yani aslında hepimizin, o zaman bu Bakanlıkta çok konuşmamız gereken şeyler var. Sosyal güvenlik diyoruz, sosyal güvenlik derken de bizim daha çok işvereni değil; sağlıklı, güvenceli, insanların daha mutlu yaşaması için neler yapmamız gerektiğini konuşmamız lazım ve onun üzerine sizin bütçenizin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının bütçesinin artırılması için hepimizin düşünmesi lazım. Bu bütçeyi artırırken de herkese eşit ulaşması için, kadın, genç, işsiz ve bölgeler arasında da eşit ulaşması için çaba harcamak lazım.
Şimdi, sendikal mücadeleden söz ediyorsunuz veya sendikadan. Türkiye'de, zaten artık grev unutuldu ve hele hele 2016'dan sonra grev denilince hemen OHAL kararları gündeme gelmekte ve engel çıkartılmakta, yasaklanmakta; toplu iş sözleşmesine gelince zaten toplu iş sözleşmesinden söz edilmiyor. Sendikalar neredeyse ismi sendika, cılız ve örgütsüz toparlanamıyor.
Bir diğer konu Sayın Bakan, iş kazaları, Türkiye'de "İş cinayeti" diye tanımlanıyor ve giderek artıyor. Burada hepimizin kendimize sorması gereken -arkada bürokratlar da var- işçi sağlığı ve güvenliği deniyor ama bu işverene bağlı bir şey, bağımsız değil -siz çok iyi biliyorsunuz bu konuda da epey çalışmalarınız var- yani meslek örgütleri yok, sendikalar yok, diğer denetimler yok. Akşam kaza oluyor işveren şöyle diyor: Gidin, bir yerden tabelaları alın; gidin, şunları getirin sabahleyin denetime gelecekler; bunları asalım bari yürürlüğe uygun olsun, tulumları olsun." amaç önlemek, korumak; bu olmadığı zaman insanlar yaşamını yitiriyor; ona cinayet deniyor, kaza denmiyor ve hele de bazıları var kayıt altına alınmıyor. Buradaki rakamlara baktığımızda ne kadar gelgitler olduğu ortada. Arkadaşlarımızın bir kısmı söyledi, bakın, bunlar gencecik insanlar bu Burak Gül, Tekirdağ Çerkezköy'den; bu, Yusuf Demir Bolulu; bu, bir diş teknisyeni, 37 yaşında; bu Lütfü İnat, Ankara Gölbaşı'nda, Çorum Bayatlı; gerçekten, bu insanlar evlerine bu açlık, bu yoksulluk döneminde bir şeyler götürmek için çaba harcıyorlar.
Az önce söyledim, peki, Türkiye'de işsizlik, yoksulluk... Sayın Bakan şöyle bir çalışma yapmak lazım... Biz birkaç kez sorduk, arkadaşlardan da rica ediyoruz. En fazla işsizlik nerede var? En fazla kayıt dışı çalışanlar nerede var? Bakın -Türkiye'de TÜİK verileri çok tartışılıyor- Batman, Mardin, Siirt, Şırnak illerinde ciddi bir işsizlik var. İnanın, Batman'da üniversite mezunlarının yarısı işsiz. O zaman, bizim Çalışma Bakanlığı olarak bunu düşünmemiz lazım. Biz nasıl istihdam yaratabiliriz, nasıl düzeyi yükseltebiliriz? SGK'ya veya diğer kurumlara, Çalışma Bakanlığına en çok başvuranlar kim? Aile Bakanlığında da tekrar söyleyeceğiz, yoksulluk için başvuranlar. Evet, bu sosyal devletin görevidir. Bunları gördüğümüzde, bu bölgelerarası farkı da gidermemiz lazım; işsizlikte, yoksullukta bir artış varsa bölgede sosyal güvenlik dışında bunun önlemlerini düşünmemiz lazım, farkı düşürmemiz lazım. Niçin? Mevsimlik işçi, en çok oradan gidiyor. Önceki gün de söyledim "GAP" dedik, büyük bir şey, Türkiye'ye gerçekten ciddi anlamda enerji sağlıyor. Türkiye'de tarım açısından en bereketli topraklar "Mezopotamya" denilen bölgede. İnsanlar çoluk çocuğunu alıp gidip hiç görmedikleri yerlerde bir ay, iki ay, üç ay kalmakta, birçok problem yaşanmakta. Peki, uluslararası literatürde ne deniyor? Eşitsizliklerin olduğu, çatışmanın olduğu, huzursuzluğun olduğu yerde tarım işçileri değil mevsimlik işçiler artıyor çünkü Türkiye'de de tarım işçileri var 5 milyona yakın ama ciddi bir "mevsimlik işçi" diye tanımladığımız... Peki, bunların sosyal güvencesi var mı? Yok. Peki, biz bunlarla ilgili nasıl bir düzenleme yapabiliriz, hep beraber konuşalım. Trafik kazası geçiriyorlar, hepimizin içi yanıyor. Kamyon devrildi, içinde 30 kişi yaşamını yitirdi, Siverek'ten gelmişlerdi, Batman'dan gelmişlerdi, Siirt'ten gelmişlerdi, Adıyaman'dan gelmişlerdi. Hepimiz vicdan azabı çekiyoruz ama trafik kazası; "iş kazası" veya "iş cinayeti" demiyoruz. Yani bunları çözmemiz lazım, düzenlememiz lazım.
Bir diğeri -arkadaşlarımızın bir kısmı söyledi- kâğıt işçileri. Bakın, mevsimlik işçiler, kâğıt işçileri, geri dönüşüm işçileri; hiçbir sosyal güvenceleri yok. Çoğu üniversite mezunu televizyonlara çıkıyor; biyoloji öğretmeni olması gereken olamıyor, çoğu öğretmen, üniversite mezunu insanlar ve ne diyorlar: "Biz uçurumun kenarındayız, bir dala tutunmuşuz, o dalı, bizim tutunduğumuz dalı kırmak istiyorlar, uçurumdan düşmemizi istiyorlar."
Sayın Bakan, biz İstanbul'a bütçe buluşmalarında gittiğimizde, -arkadaşlarımız da dinlesin- şöyle bir şeyle karşılaştık -Erol Hocam da benimle beraberdi- işçilerden birisi dedi ki: "İstanbul'un kimi semtlerinde yaşlı anneler topladıkları plastikleri, kâğıtları getirip, o çekçekçilere satıp 'Bunu alın, ben belki evime bu haftalık ekmek alabilirim.' diyor." Ülke bu duruma geldi, bizim o zaman Plan ve Bütçede Çalışma Bakanlığıyla, Sosyal Güvenlikle beraber, hele bu pandemiyle beraber birçok koşulu düşünmemiz lazım, düzeltmemiz lazım.
Bir diğer konu, "İşsizlik Fonu" diyoruz, işverene dönüştü yani rakamlara baktık, İşsizlik Fonu, Nisan 2020 ile Nisan 2021 arasında 22 milyar işverenlere, 11 milyar işsizlere nakdî destek vermiş, yüzde 100 fark ediyor. O zaman, onun ismini "İşsizlik Fonu" koymayalım. Bizim bunları düzeltmemiz lazım, o zaman daha adil düzenlememiz lazım.
Bir diğer konu -zaman bitiyor, ben Sayın Başkana teşekkür ediyorum- engelliler konusu: Arkadaşlarımızın bir kısmı değindi ve sizin buraya geleceğinizden dolayı da... Ben engellilerle ilgili bir dosya vereceğim. Yüzde 78 engelliler görünmüyor. Bakın, 200 bine yakın başvuru var. Normalde yasa demiş ki: Alınacak işçi alımlarında belli bir sayıda engelli almak lazım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bu konuyu da tamamlayalım Necdet Bey, süreniz dolmuştur.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Teşekkür ediyorum.
200 bin başvurudan 2.021 başvuru alınmış yani bu, komik kalıyor. Şu anda tekrar sırada bekleyen, ciddi bir şekilde, yanılmıyorsam, 62 bin kişi veya 67 bin kişi var ama yine bir düzenleme yapılmıyor. Bir an önce onlarla ilgili düzenleme yapılması lazım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Son cümle çünkü bu engellilerle ilgili hepimizi ilgilendiriyor Sayın Başkan. Kusura bakmayın ama tamamlarsam çok sevinirim.
Engellilerin aylıklarıyla ilgili de düzenleme yapmak lazım. Evet 2013'ten önce bu tümüyle bir kadroya bağlıydı, şimdi bir sadakaya dönüştü. Maaş değil, bir sadaka gibi veriliyor, bununla ilgili düzenlemeyi bekliyorlar. Artı, kanun hükmünde kararnameyle atılan engelliler de çözüm bekliyorlar.
Teşekkür ediyorum.