KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Ya, belki de bu yasanın hazırlanış sürecinde taraflarla bir görüşme yapılabilseydi -geniş bir taraf; kadın örgütleriyle, feminist örgütlerle, çocuk haklarını çalışan örgütlerle; pratikte avukatlık yapan meslektaşlarımız var kadın hakları noktasından bakan ve bu konuda çok deneyime sahip olan- belki bugün bu kadar tartışmıyor olurduk. Sadece yargı kararlarından ve mahkemeden bakmak gerçekleri yansıtmıyor çünkü sonuçta o hâkimler adliyede oturuyor ve oradan karar veriyor; hayatın içinde olanlar başkaları. Aynı zamanda, oralara bir bakmayı denersek belki bu kadar tartışmak zorunda kalmayız.

Şimdi "araçsallaştırmak" diye bahsetmiştiniz ya, bence tam da bu madde araçsallaştırmak yani çocuğu aslında anne ya da babaya -ki bu durumda daha çok anneye- yaptırım uygulamanın bir yöntemi olarak araçsallaştırıyoruz aslında. Velayeti değiştirerek, bu konuda ihtar yaparak -bir sonraki maddede işte velayet değişikliği var- aslında çocuğu tam da araçsallaştırma zemini bu bence. O yüzden, bunu uyguladığınızda aslında çocuğun üstün yararını değil, anne babaya bir yaptırım uygulama, cezalandırma yöntemi olarak yasaya geçirmiş olacağız.

Şimdi, burada demin "Hep kadınlara veriliyor velayet." dediniz ya, evet, kadınlara veriliyor.

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Öyle, anlaşmalı boşanmalarda öyle anlaşılıyor.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Şimdi, bir söyleyeyim neden. Kadınlara veriliyor, evet çünkü ağırlıklı olarak çocuk bakımı kadınların görevi olarak görüldüğü için. Bu memlekette maalesef "erkek egemenliği" diye bir şey var, "toplumsal cinsiyet eşitsizliği" diye bir şey var ve bunun gereği olarak da çocuk bakımı, hasta bakımı, yaşlı bakımı, engelli bakımı, bütün bu bakımlar kadının görevi olarak görülüyor. "Aile yaşamıyla uyumlaştırılmış kamu alanında çalışma" diye bir siyaset üretirseniz, bütün bu işleri kadının üzerine yıkarsanız, çocuk bakımını da kadının üzerine yıkarsanız, sosyal devlet olmanın gereği olan bütün bu bakımları devlet karşılamıyorsa kime kalıyor? Erkek egemen anlayış kadına yüklüyor. Hâkimler de çok eşitlikçi falan olduğu için kadınlara vermiyorlar, tam da bu yaklaşımdan dolayı çocukların velayetini kadınlara veriyorlar. O yüzden, bu da hani sonuç olarak, kadınlar açısından, kadınların da talep ettiği bir şey olsa da ama arkasında yatan şeyin erkek egemenliği olduğunu da unutmamak gerekiyor.

Şimdi şunu da bir kez daha söyleyeceğim: Yani bu meselelerde anlaşmalı boşanmalar da dâhil olmak üzere -belki raporlar alınsa görülürdü- boşanma davalarının çoğunda şiddet hikâyesi vardır, hatta ilk başta görülmez -yani ben avukatlık yaptığım dönemlerden de biliyorum- geldiğinde ilk önce "şiddetli geçimsizlik" der ama biraz daha ilerlediğinde arkasında yatan şiddet vakaları ortaya çıkmaya başlar ve yaygındır bu. Şimdi, böyle bir şiddet vakasının olduğu meselelerde -boşanma davalarının çoğunda vardır- biz burada bu şiddeti hiç görmeyen bir yerden, sanki hani boşanmalar hep normal, diğer meseleler üzerinden oluyormuş gibi değerlendirerek çocukların kişisel ilişki kurulma meselesine de buradan bakamayız. Çünkü kadına yönelik şiddetin olduğu her boşanma davasında çocuğa da şiddet vardır. Çocuğa şiddet illa fiziksel olmak zorunda değildir, o ortamın içerisinde bulunmanın kendisi bile çocuk açısından bir şiddet biçimidir, anneye şiddet uygulanması çocuğa da bir şiddettir. Dolayısıyla tüm bunları değerlendirmeyen bir yerden, sadece "Karar böyle verildi." "Velayet kararı böyle." deyip buradan ihtarlar, arkasından velayetin değiştirilmesi gibi meseleler bence çocukların yararına değil, aksine çocukların gelişimine zarar verecek bir düzenleme.