KOMİSYON KONUŞMASI

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli Bakanlık bürokratları, değerli milletvekili arkadaşlarım, basın emekçilerimiz; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, ben ağırlıklı olarak Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü üzerine konuşacağım. Tabii ki ülkenin su kaynaklarının planlanması, yönetimi ve işletilmesinden sorumlu olan Devlet Su İşleri büyük bir yatırımcı kuruluş ancak hiç iyi yönetilmiyor. İşleyişindeki sorunlar ve eksikler Sayıştay raporlarına da yoğun şekilde yansımış. Devlet Su İşleri, 2019'da kamu zararında 1'inci sıradaydı, 2020'de de bu kamu zararının sürdüğünü görüyoruz. Genel uygunluk bildiriminde yer alan bilgilere göre kurumun işlemleriyle ilgili yapılan hesap yargılaması sonucu 27 milyon 807 bin liralık tutarın sorumlularından tahsiline karar verilmiş ancak kurumdaki sorumlulardan son rakamlarla sadece 7 milyon 969 bin TL tahsil edilebilmiş. Sayın Bakan, son tahsilat miktarı, şu andaki güncel miktar bu noktada nedir, bunu sormak istiyorum öncelikli olarak.

Diğer yandan, basında da kendine yer bulmuş bir konu var Sayın Bakan. 2020 Sayıştay Raporu'na göre, merkez ve taşrada toplam 6.504 teknik hizmetler sınıfı personeli çalışıyor ve DSİ'nin görev alanıyla ilgili her türlü planlama raporlarının ve yapım projelerinin hazırlanmasıyla görevli Etüt, Planlama ve Tahsisler ile Proje ve İnşaat Dairesi Başkanlıkları da bulunuyor. Buna karşın, proje hazırlama işinde ihalelerle özel şirketlere verilme yöntemi seçilmiş. Şimdi, Kamu İhale Kurumu kamuya açık ihale ilanlarından derlenen verilere göre, kurum sadece 2021'in Temmuz, Ağustos ve Eylül ayları tarihli 60'ın üzerinde danışmanlık ve proje yapım ihalesi yayımladı. Bazıları açık olarak yapılan ihalelerden bir kısmında da belli istekliler arasında ihale usulü tercih edilmiş. Yani milyonlarca lira kamu zararı oluşmuş Sayın Bakan.

Şimdi, Sayın Bakan, kendi bünyenizde bu çalışmaları yapamamanızın nedenini sorgulamamız gerekiyor aslında. Neden? Çünkü tecrübeli personel açısından, hem nicelik hem de nitelik açısından bir can kaybınız, kan kaybınız var Sayın Bakan. Çünkü tecrübeli personel, gerekli atama ve yükselmeleri alamadığından ya emekli oldu kurumunuzdan ya da kurumu terk etmek zorunda kaldı. Yerine kimler geldi? Yerlerini tecrübesiz, siyaseten sizlere yakın kadrolar aldı; şimdi de maalesef çalışamıyorlar, yeteri kadar üretemiyorlar gördüğümüz kadarıyla. Dolayısıyla, Devlet Su İşleri, projelendirme işlerini dahi özel şirketler aracılığıyla yapmaya yöneldi yani kurumsal çöküşten DSİ de nasibini aldı diyebiliriz.

Sayın Bakan, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, yenilenebilir enerji programları kapsamında yaptırılan ve yapım çalışmaları devam eden barajların, hidroelektrik santrallerin yapım çalışmalarının izlenip denetlenmesi sorumluluğu; ikinci olarak, bunun yanında diğer kamu ve özel kuruluşlarca hazırlanıp sunulan baraj projelerinin incelenip onaylanması görevleri de mevcut.

Şimdi, ülkemizin enerjide dışa bağımlılık oranı yüksek olduğu için hidroelektrik santrali uygulaması doğru planlandığında çok büyük faydalar getirecek olan bir yenilenebilir enerji kaynağı. Tamam, burada ortaklaşabiliriz ancak HES'lerle ilgili doğru planlamaların tabii ki yapılması koşuluyla. Siz, yaparken yıkan bir anlayışla bu görevi sürdürüyorsunuz. Büyük ölçekli organizasyonları daha fazla tercih etmeniz gerekirken yaptığınız uygulamalar yıllardır şu oldu: "Mikro HES" adı altında adımbaşı HES lisansları verdiniz. Böylece, bu alanda firmaların HES projeleri için birbirleriyle yarıştığı bir ortam, neredeyse bir lisans borsası, büyük bir pazar oluşturdunuz. Tabii tüm bunlar yapılırken ekosistem ikinci plana atıldı, vadiler, dereler mahvedildi, başta Karadeniz olmak üzere yerel halk isyan ettirildi ve bu plansız uygulamalarınızın sonucunda başka çıktılar da meydana geldi. Ne oldu? Ağırlıklı olarak aynı su kaynağı üzerinde birden fazla mikro HES lisansı verildiğinden, yatırımcılar başlangıçta öngördüğü enerji geri dönüşünü alamama tehlikesiyle karşı karşıya kaldıkları için yerel halkın yani çifçinin can suyuna göz dikti. Bunun sonucu olarak da birçok tarım arazisi susuzlukla mücadele etmek zorunda kaldı Sayın Bakan. Buna bir örnek vermek istiyorum: Giresun'da yaşanan afette en büyük hasarın olduğu Dereli ilçesinin yakınından geçen 75 kilometre uzunluğundaki Aksu Deresi'nin üzerinde 7 farklı santral kuruldu; 75 kilometrede 7 tane. Birçok yerde bu şekilde uygulamaları desteklediniz, hayata geçirdiniz; kimileri kapandı, işlemedi, bir sürü sıkıntılar yaşandı. 2020 faaliyet raporunda da "Türkiye, teknik hidroelektrik potansiyelinin yüzde 50'sini geliştirmiş durumdadır." diyorsunuz -böyle bir cümle var- kalan yüzde 50'yle ilgili planlamalarınızda izlediğiniz bu yoldan vazgeçmek zorundasınız.

Sayın Bakan, Devlet Su İşleri aynı zamanda ıslah, taşkın koruma ve benzeri tesisler yaparak tarımdaki üretimin artırılmasından ve vatandaşların can ve mal emniyetinin sel ve taşkınlardan korunmasının sağlanmasından da sorumludur. Sel ve taşkınlarla mücadele konusunda hatalı uygulamalarınızın bedelini de maalesef vatandaşlarımız canlarıyla ödüyorlar yani Sayın Bakan, bu kesinlikle bir ölüm kalım meselesi. İktidarınızın politikalarının uzun yıllardır beton lobisinin istekleri doğrultusunda, arsa ve arazi rantı ve yağması üzerine şekilleniyor olması tabii ki etkili. Sorunlu dere yatakları, fay "zone"larının üstü, heyelanlı alanlar plansız bir şekilde imara ve talana açılınca ülkemizde yaşanan her doğa olayı afete dönüşmüş durumda. Batı Karadeniz'deki yaşanan sel felaketinde onlarca vatandaşımız hayatını kaybetti. O dönemde ve bugünkü konuşmanızda, felaketin, bölgede etkili olan aşırı yağışlar nedeniyle yaşandığını dile getirdiniz. Gerçekten öyle mi acaba? En son Kastamonu Bozkurt'a bakalım: Bozkurt'ta Ezine Çayı'nın taşması sonucu 82 vatandaşımız hayatını kaybetti. Orada dere yatağının daraltıldığını biliyoruz, taşkın yatağı binalarla da işgal edilmiş. Su yayılarak gitmek ister Sayın Bakan, su yükselmek istemez. Şimdi, taşkın ovası yatak genişliği 400 metre, daraltılmış güncel genişlik 15 metre; 400 metreden 15 metreye hapsederseniz suyu, 8-10 metre yükselir, sonuç afet olur. Burada suçlu aşırı yağışlar değil, doğrudan dere yatağını 400 metreden 15 metreye daraltan ve dere yatağını imara ve yapılaşmaya açan yetkililerdir. "Devlet Su İşleri ne yapıyordu acaba bu süreçte?" diye sormak istiyorum. Kurumsal çöküş ve yanlış yönetimin sonuçlarından bir tanesi de işte bu. Tabii, öncelikle çözmeye niyetinizin olması gerekiyor.

İstanbul'da yıllardır sel ve taşkınlarla özdeşleşen bölgelerde doğru çalışmalarla bu yaşanan taşkın ve sel felaketleri artık önleniyor Sayın Bakan. Örneğin, İSKİ, İstanbul'da 104 taşkın noktası belirlemişti, 83'ünde çalışmalarını tamamladı. Tamamı yapıldığında İstanbul'da su baskınları hayal olacak. Ben, açıkçası bu konuda İstanbul Büyükşehir Belediyesini örnek alabileceğinizi düşünüyorum.

Şimdi, küresel iklim değişikliği son yirmi beş yıldır gözle görülür bir hâl aldı. Ülkemizde bazı çalışmalar çeşitli uluslararası fonlarla Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından, evet, yapılıyor ama uygulamalarda ne kadar dikkate alındığını bilmiyoruz. Devlet Su İşlerinin daha fazla vakit kaybetmeden mevcut hesap tahmin yöntemlerini, bu işlerin bitirilmesi için, bu kazaların yaşanmaması için, iklim değişikliğini de dikkate alarak güncellemesi gerekmektedir.

Sayın Bakan, sürem çok azaldığı için bütçeyle ilgili bir iki noktaya değinmek istiyorum: 2020'de yedek ödenekten 1 milyar 132 milyon 977 bin lira aktarılmış. Bu yedek ödenekten aktarılan miktara neden ihtiyaç duydunuz? Ne için kullandınız? Birçok bakanlıkta bu şekilde bir usulün tercih edildiği de görülüyor. Yine, Devlet Su İşlerinin 2022 bütçe teklifinde Sürdürülebilir Çevre ve İklim Değişikliği Programı altında 2021'de 54 milyon 312 bin TL ayrılmışken -ki bu bile bu mücadele için yeterli değilken- 2022, 2023, 2024 bütçesinde 6 milyon 302 bin TL'ye düşerek neredeyse onda 1'e düşmüş. Bunun nedeni nedir? Burada yapılması düşünülen ve vazgeçilen harcamalar hangi birimlerde, hangi bakanlıklarda ya da hangi kurumlarda yapılacak; onu sormak istiyorum.

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Tamamlayalım Sayın Vekilim lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Sayın Bakan, bir de Melen var biliyorsunuz, aslında sizin için "utanç projesi" diyebileceğimiz bir proje. Güçlendirme projesi hazırlamıştınız ama sorun çözülmüyor. Bin gün süre verilmişti, 2022 sonu 2023 başı baraj devreye alınacaktı. Nedir son durum? Bu konuda da bize bilgi verirseniz çok seviniriz.

Tabii, Sayıştay raporlarında çok ciddi bulgular var, Bakanlığın yanında Devlet Su İşlerinde de. Örneğin, sulama kooperatifleri ve sulama birliklerinden, kalkınma kooperatifleri gibi kurumlardan 467 milyon küsur tutarında alacakların muhasebe kayıtlarında yer almadığı görülmüş. Bununla ilgili bir inceleme yapıldı mı? Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, Taşıt Kanunu yok sayılarak toplam 34 adet ithal araç kiraladığı belirlenmiş.

OTURUM BAŞKANI ŞİRİN ÜNAL - Sayın Vekilim, teşekkür ederiz.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) - Bitiriyorum.

237 sayılı Taşıt Kanunu'nda yer almayan makamlar için silindir hacmi 1600 cc'nin üzerinde yabancı menşeli binek araçlar kiralandığı tespit edilmiş. Tabii, denetçinin de yorumu ve bizim de katıldığımız bir yorum, "Bu durum bütçeden daha fazla kamu kaynağı kullanılmasına neden olmaktadır." değerlendirmesi. Bu bulgularla ilgili bir çalışmanız var mı? Yıllardır bu bulgular önümüze geliyor ama hâlâ gelmeye devam ettiğini görüyoruz. Umarız ki düzeltmek için önümüzdeki süreçte bir şeyler yaparsanız.

Tüm eksikliklerine rağmen bu bütçenin halkımız ve milletimiz adına hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.