| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı b) Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 10 .11.2021 |
MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokratlar, basınımızın değerli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakanımıza görevinin hayırlı olmasını diliyor, kapsamlı sunumu için teşekkür ediyorum.
Bugün 10 Kasım, Türk milletinin büyük evladı, Türkiye Cumhuriyetinin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ebediyete irtihalinin 83'üncü yıl dönümünde rahmetle ve minnetle anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun. Onun millî egemenliği esas alan, tam bağımsız ve güçlü Türkiye ideali bize her zaman ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, inancını şöyle ifade ediyor: "Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir."
Millî ve manevi değerlerin korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında, millî bütünlüğün ve dayanışmanın pekiştirilmesinde aile kurumu büyük önem arz etmektedir. Türk toplumunun temel yapı taşı olan aile, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yol açtığı olumsuz gelişmelere karşı korunmalıdır. Aile kurumu güçlendirilmeli, aile bireyleri arasındaki bağlılığı ve aile bütünlüğünü koruyucu politikalar geliştirilmelidir. Aileyi ve sosyal fonksiyonlarını zayıflatıcı unsurlar ortadan kaldırılmalıdır. Bu kapsamda Bakanlığımızca, aile yapısındaki dönüşümleri anlamak için periyodik araştırma faaliyetleri yürütülmesi, aile yapısını olumsuz etkileyen kötü alışkanlıkların ve bağımlılıkların etkilerinin azaltılması amacıyla farkındalık eğitimleri, araştırmalar ve projeler yapılması büyük önem arz etmektedir. Ayrıca, evliliklerin artmasını ve devamlılığını teşvik edici eğitimler ve danışmanlık hizmetleri de yaygınlaştırılmalıdır.
Türk aile yapısı bugün, kitle haberleşme vasıtalarının saldırısına, çok cepheli tahribatına maruzdur. Kuşkusuz, buna karşı yasal tedbirler geliştirmek, sosyal dokumuzu, millî kültürümüzü ve öz değerlerimizi korumak zorundayız. Yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye nüfusunun yüzde 70,8'i sosyal medyanın dipsiz mecralarındadır. İnsanlar internete günde sekiz saat zaman ayırmakta, bu sekiz saatin üç saatinde de sosyal medya uygulamalarında bulunmaktadır. Sosyal medya "biz" duygusunu törpülerken aynı evde birbirine yabancılaşan insanları da ortaya çıkarmıştır. Sosyal medyanın ağırlıklı kullanımı da 15-24 yaş grubundadır. Kazandırdığından daha fazlasını kaybettiren, doğru ve temiz kullanımdan ziyade karanlık operasyonların, yalan ve dedikoduyla pekişmiş haberlerin, servis ağına dönüşen sosyal medya platformlarının bu hâliyle devamı, geleceğimiz için ciddi risk ve tehditler içermektedir. Sosyal medya yayınlarına yön verecek dinamik ve etkili bir sürecin ihdas edilmesi, bu konuda düzenleme yapılması artık zaruret hâlini almıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadınlar Türk milletinin asli gücüdür. Türkiye'nin geleceği, kadınlarımızın üstleneceği yapıcı role, yapacakları değerli çalışmalara ve eşsiz fedakârlıklara yakından bağlıdır. Kadına yönelik şiddet günümüzün önemli insan hakları ihlallerinden biri olması yönüyle ciddi bir sorun alanıdır. Masum bir kadına el kaldırmak, hayatına son vermek elbette barbarlık, alçaklık, katilliktir. Bizim inancımızda masum bir cana kıyan, bütün insanlara kastetmiştir. Kim bir insanı kasten öldürürse cezasının ebedi cehennem olacağı, Yüce Allah'ın açık buyruğudur. Türk töresinde savunmasız bir insana saldırmak, Türk tarihinde mazlum bir cana kastetmek, aşağılık ve affı imkânsız bir suç ve alçalma hâlidir.
Kadınların maruz kaldıkları her türlü şiddetten korunması, kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesi ve nedenlerinin araştırılması amacıyla şiddet önleme ve izleme merkezleri ve kadın konukevleri aracılığıyla önemli ve yararlı hizmetler verilmektedir. Yine, İçişleri Bakanlığıyla iş birliği hâlinde yürütülen KADES programı da aile içi ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi açısından önemli bir uygulamadır. Kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bu yıl Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırma komisyonu da kurulmuştur. Yine, önemli bir gelişme, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4'üncü Ulusal Eylem Planı'nın yürürlüğe girmesidir. Bunlarla birlikte, kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair düzenlemeler etkin uygulanmalı ve kadına yönelik şiddet konusunda toplumsal farkındalık daha da arttırılmalıdır. İstanbul Sözleşmesi beklentileri karşılayamamış, sadra şifa olamamıştır. Dahası mezkûr sözleşmenin bazı hükümleri aile yapımız ve manevi değerlerimizle bağdaşmamakta, toplumsal düzen ve dengeyi tehdit eden nitelik taşımaktadır. Sözleşmeyi imzalayıp taraf olmak kadar çekilmek de haktır, hukuki bir tasarruftur ve bu itibarla İstanbul Sözleşmesi'nin feshi doğru ve yerinde bir uygulamadır. Kadın haklarını yalnızca sözleşmeye bağlı görmek bir saptırmadır. Kadın hakkı, insan hakkıdır, insanlık onuruyla mündemiçtir. Kadın cinayetlerini engellemek, şiddet, istismar ve tecavüz vakalarıyla mücadele etmek, sorumluluk mevkisinde bulunan her siyasetçi veya yönetim için başlıca görevdir. Bu konuda herhangi bir sözleşmenin denetimine, gözetimine veya şaibeli muhtevasına ihtiyaç yoktur.
Kadınların iş gücüne katılma oranı 2020 yılında yüzde 30,9; bugün yayımlanan verilere göre 2021 Eylül ayı itibarıyla yüzde 32,9 düzeyindedir. Bahse konu oranın AB 27 ortalaması yüzde 50,8'dir. Kadın istihdam oranı ise 2020 yılında yüzde 26,2; 2021 Eylül ayı itibarıyla yüzde 28,1 düzeyinde gerçekleşmiştir. Kadınların iş gücüne katılımlarının arttırılması, ülkemizin sürdürülebilir kalkınması ve ülke refahını adil bir şekilde paylaşma açısından kritik öneme sahiptir.
Türkiye'de -2020- yıl sonu itibarıyla toplam nüfusun yüzde 27,2'sini 0-17 yaş grubu oluşturmaktadır. AB 27 ülkeleri ortalaması olan yüzde 18,2'yle karşılaştırıldığında ülkemizin, çocuk nüfus oranının en yüksek olduğu ülke konumunda olduğu görülmektedir. Çocuklara ilişkin hizmet ve politikalarda önemli gelişmeler sağlanmakla beraber, mevcut sosyoekonomik ve bölgesel eşitsizlikler, suça sürüklenme, çocuğa yönelik şiddet, cinsel istismar ve çocuk evlilikleri, sigara, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, teknolojinin sorunlu kullanımı gibi alanlar çocuklar için önemli risk faktörleri olmaya devam etmektedir.
Çocuk İşçiliği ile Mücadele Ulusal Programı kapsamında mevcut kurumsal yapılar güçlendirilmeli, mevsimlik tarım işleri kapsamında aileleriyle birlikte göç eden çocukların koşulları iyileştirilmeli ve çocuk işçiliği sona erdirilmelidir. Koruyucu aile hizmet modelinin güçlendirilmesi veya yaygınlaştırılmasına yönelik eğitim, bilinçlendirme ve tanıtım faaliyetleri etkin bir şekilde sürdürülmelidir. Çocuklara özgü tedbirlerin uygulanması ve tedbir kararlarının izlenmesine ilişkin mekanizmalar geliştirilmelidir. Sokakta çalıştırılan veya çalıştırılma riski olan çocuklara yönelik olarak koruyucu ve önleyici hizmetler kapsamında mobil ekipler güçlendirilmelidir. Maddi yoksunluk içinde bulunan ailelerin çocuklarına ilişkin fırsat eşitliğini artırmaya, yaşam kalitelerini yükseltmeye ve potansiyel riskleri azaltmaya yönelik Şartlı Sağlık Yardımı ve Şartlı Eğitim Yardımı Programları devam ettirilmelidir. Çocukların dijital risklerden, yazılı ve görsel medyanın zararlarından korunması ve bilişim teknolojileriyle yaşlarına ve gelişimlerine uygun olarak tanışmaları amacıyla oluşturulan Sosyal Medya Çalışma Grubunun çalışmaları önem arz etmektedir. Bağımlılıkla mücadele amacıyla çocuklara ve ailelere yönelik bilinçlendirme çalışmaları ve eğitimler sürdürülmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı tarafından açıklanan İnsani Gelişme Endeksi sıralamasında ülkemiz son yıllarda dikkate değer bir gelişme göstermiştir. Türkiye, 2019 İnsani Gelişme Raporu'nda 0,806'lık endeks değeriyle 189 ülke arasında 59'uncu olmuş ve ilk kez "en yüksek insani gelişme" kategorisine yükselmiştir. 2020 yılı raporuna göre de 0,820'lik puanla 54'üncü sıraya çıkarak 5 basamak yükselmiş "en yüksek insani gelişme" kategorisinde yine yer almıştır. Odağına insanı alan, insani gelişmeyi bu ölçüte göre değerlendiren İnsani Gelişme Raporu 1990 yılından beri her yıl yayımlanmakta olup Türkiye'nin endeks değeri yirmi dokuz yılda yüzde 40,7 oranında artış göstermiştir.
Tüm dünyada iki yıldır maruz kalınan salgının yol açtığı ekonomik tahribatla birlikte gelir eşitsizlikleri ve yoksulluk daha da artmıştır. Ülkemizde de 2020 yılında Gini katsayısı ve en zengin yüzde 20'lik grubun gelirden aldığı payın en yoksul yüzde 20'lik grubun aldığı paya oranı yükselmiş, göreli yoksulluk oranında kısmi bir artış olmuştur. İstikrarlı bir ekonomik büyüme ve güçlü üretim ekonomisi tesis edilmek suretiyle üreten, istihdam yaratan ve üretilen değerden bu süreçte yer alan her kesimin katkısı ölçüsünde adil pay almasını sağlayan, üretim sürecinde yer almayan muhtaçların ise sosyal koruma programlarıyla desteklenmelerini ve yoksulluktan kurtarılmalarını öngören bir sosyal refah düzeni oluşturulması gerekmektedir.
Ülkemizde sosyal yardım ağıyla sosyal yardıma ihtiyaç duyan her kesime ulaşılması sağlanmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yürütülen sosyal yardım programları kapsamında yapılan yardım harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2019 yılında 1,16'yken 2020 yılında 1,30'a yükselmiştir. Söz konusu geniş yardım ağı pandemi döneminde ortaya çıkan sorunların giderilmesinde ve ilave yardım programlarının etkin bir şekilde uygulanmasında önemli rol oynamıştır. İhtiyaç sahibi ailelere pandemi döneminde oluşturulan "Sosyal Koruma Kalkanı" kapsamında ilave destekler verilmiş ve belirli kriterler doğrultusunda doğrudan nakit destek sağlanmıştır. 81 ildeki sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına her ay gönderilen periyodik paylar arttırılmış, sokağa çıkma kısıtlaması uygulandığı dönemde 65 yaş ve üstündekiler ile kronik rahatsızlığı olan vatandaşların temel ihtiyaçlarının karşılanması için Vefa Sosyal Destek Grupları oluşturulmuştur. Mevcut bazı sosyal yardım programları çerçevesinde, şartlı doğum yardımı, eşi vefat etmiş kadınlara yardım, muhtaç asker çocuklarına yardım, öksüz ve yetim yardımı, ihtiyaç sahibi vatandaşlara ev yapımı yardımı tutarları önemli oranlarda arttırılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sosyal yardım-istihdam bağlantısının güçlendirilerek yoksul kesimin istihdam edilebilirliğinin arttırılması ve üretken duruma getirilmesine yönelik programlara işlerlik kazandırılması gerektiği görüşündeyiz.
Engelli bireylerin haklarını geliştirmek, eşit fırsatlara sahip olmalarını güvence altına almak, engellilerin yetenekleri ve potansiyelleri doğrultusunda gelişmelerini, onların ekonomik ve sosyal refahını sağlamak devletin görevlerinden biridir. Engellilere yönelik bugüne kadar birçok hizmet uygulamaya konmuş olmakla birlikte hâlen, engellilerin bazı sorunları bulunmaktadır. Muhtaç engelli aylıklarının yetersizliği, engellilerin muhtaçlık durumlarının belirlenmesinde engellilerin kendi gelirleri yerine ailelerinin gelirinin dikkate alınması bunların başında gelmektedir. Ayrıca, doğuştan ya da işe girmeden önce engelli olanların malul sayılabilmesinin de sağlanması gerekmektedir. Diğer taraftan, çevresel ve fiziki şartlar tümüyle engellilere uyumlu hâle getirilmelidir.
Kamuda Engelli Kontenjanı Programı kapsamında engelli memur sayısında önemli artış sağlanmış olup ayrılan kontenjanın tamamına yakını kullanılmıştır. Buna rağmen, engellilerin en önemli sorunlarından biri de işsizliktir. Engellilerin iş gücüne katılımı ve istihdamı daha da artırılmalıdır. Kamuda engelli kotaları yükseltilmeli ve münhal kadrolara hızla atama yapılmalıdır. Engellilerin genel ve mesleki eğitim, mesleki rehabilitasyon, kendi işini kurma, hibe desteği ve iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri daha da geliştirilmelidir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk vatanı, şehit ve gazilerimizin kutlu bir mirasıdır. Türk milleti hem şehitlik anıtı hem de gaziliğin adıdır. Tarih boyunca vatan ve millet sevdasıyla şehit düşmüş ecdadımıza, milletin bekası ve esenliği uğruna can vermiş kahramanlarımıza Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum; şeref abidesi gazilerimize de minnet ve şükranlarımı sunuyorum.
Şehit hepimizin şehidi, şehit ailesi hepimizin ailesidir. Şehit aileleri milletimizin engin ferasetine, emsalsiz maneviyatına emanettir; bunlara hakaret ve küfür edepsizliktir, alçaklıktır. Emanete hıyanet edenin ne imanı ne de insanlığı vardır. Şehitlerimizin emaneti ailelerine ve gazilerimize sahip çıkmak, korumak ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlamak devlet ve millet olarak vazifemizdir. Allah razı olsun, son yıllarda gazilerimize ve şehit ailelerine yönelik çok önemli haklar ve imkânlar sağlanmıştır. Elbette, sağlanan hak ve imkânların onların hizmetleriyle ölçülmesi söz konusu dahi edilemez, şehitlerimiz ve gazilerimiz için ne yapsak azdır.
Hâlihazırda, gazilerin ve şehit ailelerinin haklı bazı talepleri bulunmaktadır. Şehit ve gazilerimizin dul ve yetimlerine bağlanan aylığın toplam tutarı belirli hisse ve oranlarda pay edildiğinden, başta er, erbaş, askerî öğrenci ve güvenlik korucularının dul ve yetimleri ile anne ve babalarına olmak üzere, bazı dosyalardan düşük aylık bağlanabilmektedir. Konu, 15 Temmuz şehitleriyle ilgili olarak 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle dikkate alınmış, dul ve yetimlere bağlanacak aylığın toplam tutarının şehidin ya da malulün kendisine bağlanacak aylıktan az olmaması hükme bağlanmıştır. Terörle mücadelede şehit olanların dul ve yetimleri ile ana ve babalarına bağlanan aylığın toplam tutarının da şehidin ya da malulün kendisine bağlanacak aylıktan az olmaması sağlanmalıdır. Terörle mücadelede gazilerimizin tamamına ikinci istihdam hakkı tanınmalı, şehit çocuklarımızın hepsi işe yerleştirilmelidir. 2016 yılında yapılan yasal düzenlemeyle, şehidin eş veya çocuklarından birisi, eş ve çocuğu yoksa anne veya babasından birisi kanunda belirlenmiş araçlardan ÖTV'siz alma imkânından bir defaya mahsus yararlanabilmektedir. Gazilerimiz de bir defaya mahsus ÖTV'siz araç alma imkânından yararlandırılmalıdır.
1005 sayılı Kanun'a göre muharip gazilerimizden sosyal güvencesi olmayanlara net asgari ücret, sosyal güvencesi olanlara 6503 gösterge rakamı üzerinden şeref aylığı bağlanmaktadır. Muharip gazilerimize bağlanan şeref aylığının farklılaştırılması asla kabul edilemez olup bu uygulama yıllardır gazilerimizi üzmektedir. Kore ve Kıbrıs gazilerimizin gelir ve iş durumuna bakılmaksızın hepsine aynı tutarda şeref aylığı bağlanmalı, ilave bazı hak ve imkânlar sağlanmalıdır.
Terörle Mücadele Kanunu'na 2017 yılında eklenen bir maddeye göre, terörle mücadelede yaralanmış olup ilgili mevzuatına göre malul sayılmayanlardan Vazife Malullüklerinin Nevileri ile Dereceleri Hakkında Nizamname hükümlerine göre derece tespiti yapılanlara, bu dereceleri esas alınarak belirlenen göstergeler üzerinden aylık bağlanmaktadır. Aylık bağlananlar, vazife malullerine sağlanan istihdam hakkı, faizsiz konut kredisi, sağlık hizmetlerinden katılım payı alınmaması, elektrik ve su ücreti indirimi, ücretsiz ulaşım gibi haklardan yararlanmaktadır. Ancak, bazı gazilerimizin talepleri söz konusu nizamname hükümlerine göre derece tespiti yapılamadığı gerekçesiyle reddedilmektedir. Zira, genel olarak yüzde 30 üzeri çalışma gücü kaybı olanların derece tespiti yapılabilmektedir. Terörle mücadele esnasında yaralanmalarına rağmen mevzuata göre vazife malulü ve gazi sayılmayan gazilerimiz hiçbir haktan yararlanamamaktadır. Gazi sayılmayan kahramanlarımızın gazilik haklarıdır, analarının ak sütü kadar helaldir.
Diğer taraftan, 670 sayılı ve 675 sayılı kanun hükmünde kararnamelerde yapılan düzenlemelerle 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü ve terör eylemi esnasında yaralananlara yaralanma derecesine bakılmaksızın gazilik unvanı verilmiş, istihdam hakkı tanınmış ve diğer haklardan yararlanmaları sağlanmıştır. 15 Temmuz kahramanlarımıza yapıldığı üzere terörle mücadelede büyük kahramanlık gösteren, yaralanmalarına rağmen mevzuata göre aylık bağlanamamış olanlara da onurla taşıyacakları ve çocuklarına gururla anlatacakları gazilik unvanı ve madalyası verilmeli, istihdam ve diğer haklardan yararlanmaları sağlanmalıdır.
Bakanlık ve kurumlarımızın bütçelerinin hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.