KOMİSYON KONUŞMASI

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Tüm katılımcıları da selamlıyorum.

Evet, ülkenin en önemli sorunlarından olan kadın-erkek eşitliğine dair daha iç açıcı ve daha iyi bir tablo görmek isterdik ama maalesef ki durum öyle değil. Kadınlar eşitsiz koşullarda yaşamaya, şiddet görmeye ve katledilmeye devam ediyor ve bu durumdan da Hükûmet sorumlu. "Toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramı "ailenin korunması" kavramına indirgendi ve bu politika kadına yönelik şiddetin önlenmesine değil, ailenin korunması olarak devam ettiriliyor. Bunun en bariz örneğini de aslında kurulması için çok çaba sarf ettiğimiz Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılması Komisyonunda da gördük. Komisyon kurulduktan tam on bir gün sonra bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının duyurulması ve Komisyona gelen ve neredeyse tamamı erkeklerden oluşan yüksek yargı üyelerinin 6284 sayılı Yasa'yı hedef göstermesi hem Komisyonu şaibeli duruma düşürmüş hem de iktidarın, aslında, şiddeti önlemek gibi bir derdinin olmadığını da açığa koymuştur. Ve yine boşanma davalarında ara buluculuk, uzlaşma, nafakaların sınırlandırılması gibi kadınları şiddete karşı karşıya savunmasız bırakacak öneriler getirildi bu Komisyonda. Hatta bir kadın örgütlü kadın sığınma evlerinin arttırılmasını talep ederken, Komisyona davet edilen bir baro başkanı tarafından şiddet nedeniyle tedbir kararı alan erkekler için misafirhane önerisinde bile bulunuldu.

Evet, tabii bir de kayyumların etkisi var. Türkiye'nin Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde gerilemesinin bir nedeni de aslında kayyumlar. 2016 yılında atanan kayyumların ilk icraatları kadın kurumlarını kapatmak oldu veya etkisizleştirip erkek müdürü atamak oldu ve bu ikinci dönem, 2019 seçimlerinden sonra atanan kayyumlarda da benzer bir şekilde oldu. Buna dair birkaç örnek vermek isteriz. Van'da Kadın Politikaları Daire Başkanlığında çalışan birim müdürüyle diğer başkanlıklarda ve birimlerdeki müdür olan 11 kadın açığa alındı. Yine Diyarbakır'da Yeni Şafak gazetesinin hedef göstermesiyle Kadın Politikaları Daire Başkanı gözaltına alındı ve ardından görevden uzaklaştırıldı. Daire başkanlığında çalışan bir kadın ile DİKASUM Müdürü görevden alındı. Yine SELİS Kadın Dayanışma Merkezinde görevli olan sosyolog park bahçelerde görevlendirildi ve SELİS Kadın Dayanışma Merkezi faaliyetleri durduruldu. Sur Kadın Dayanışma Merkezi 20 Kasım 2019'da "Amîda Jîn" adıyla tekrar açıldı ama tam bir ay sonra, kayyum atandıktan sonra tekrar buradaki görevli, sorumlu kişi görevden alındı ve yerine erkek müdür atandı, Benzer örnekler çok fazla aslında. Aslında, bu, yerel yönetimlerde kadının adının silinmeye çalışıldığını gösteriyor, "Karar alma mekanizmalarında arttı." dedik ya aslında bu, politikalarla karar alma mekanizmalarından kadınların nasıl silindiğini gösteriyor. Onun yerine ne yapılıyor tabii? Diyarbakır-Bismil'de kayyumun yaptığı bir okul var, Evlilik okulu açtılar ve aslında buralar kadınlara nasıl iyi bir eş olunurun öğretildiği yerler. Aynı uygulamaları Bakanlık bünyesinde de "Evlilik Okulları" adı altında görmüş olduk. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için evlilik okulları açmanın bir çözüm olmayacağını buradan belirtelim. Bunun yerine, kadınların güçlendirilmesi ve bunların evrensel saiklerle yapılması en başta atılması gereken adımlardır. Önümüze bunu koymadıkça her yıl yüzlerce kadının katledilmesi ve erkek egemenliğinin güçlenmesi de maalesef devam edecek. Bu yüzden sunulan 2022 yılı bütçesinin tamamının revize edilmesi ve toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin oluşturulması zorunludur.

Evet, bitirirken bir de yine, sizin hizmet bünyenizde olan sosyal hizmetlere dair de birkaç şey söylemek istiyorum: Bildiğiniz gibi sosyal haklar yurttaş olmaktan kaynaklanan ve devletin karşılamakla yükümlü olduğu sosyal devlet ilkeleridir ancak sosyal haklar "sosyal yardım" adıyla olması gerekenin çok altında, âdeta bir lütuf anlayışıyla verilmekte ve iktidarın seçim politikasına, seçim propagandasına dönüştürülmüş durumdadır. Seçim bölgemden bir örnek vermek isterim: 2019 yılında Diyarbakır'da Sosyal Yardımlaşma Vakfı tarafından dar gelirli yurttaşlara her ay verilen 350 lirayla ilgili "Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından harçlık olarak gönderilmiştir." diye adlandırılan SMS'ler gönderildi, hem de tam yerel seçimlerin olduğu zamanda bu yapıldı. Yine seçim öncesi Hazro ilçe eş başkanlarından bir arkadaşımızın yüzde 95 oranında engelli olan çocuğunun ödeneği, arkadaşımız ilçe yönetimine girdikten sonra kesildi maalesef. Şimdi, bize bunu açıklayın.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) - Eğer bu seçim propagandası değilse nedir?

Evet, Sayın Bakan, iktidarınızın hak temelli sosyal politikalarla yoksulluğu azaltıp bitirmek yerine yoksulluğu sürdürme konusundaki tercihlerinin yarattığı ağır toplumsal sorunlar kuşkusuz kendi sonunun gelmesinde belirleyici olacaktır diyorum.

Teşekkür ediyorum.