KOMİSYON KONUŞMASI

BURHANETTİN BULUT (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Bakanlığınızın en önemli alanlarından birisi de engelliler. Ancak ülkemizde engelliler sürekli bir engele takılır hâlde yani engellerle boğuşan bir engelli topluluğumuz var. Anayasa maddesine göre, yasalara göre, kanunen ayrıştırıcı tutum alma şansımız yok ancak buna rağmen engellilere bir ayrımcılık yapılıyor.

Başta, burada, rakamlarla ilgili bir sorun var. Örneğin, Ekim 2004'te ülkedeki engelli sayısı 8 milyon 431 bin diye açıklanmış ancak 2006'ya geldiğinde Özürlü Raporları Yönetmeliği değişmiş, bir anda 6 milyon 758 bin kişi azalmış ve 2008'de Başbakanlık raporunda 1 milyon 673 bin engelli sayısı açıklanmış. Bir defa, bunun netleştirilmesi lazım. Her seferinde yeni raporlarla, yeni yönetmeliklerle bir gün engelli, ertesi gün engelli değil ya da maaşlar ya da ona verilen imkânların değişme durumu bu insanlara yapılan en büyük zulümdür. Bir de sayıyı da kabul etmek lazım. Bu ülkede öyle ya da böyle 8,5 milyona yakın bir engelli var ve bu, etkileşen oranla, aileleriyle birlikte, 30 milyonu buluyor. Bu anlamda engellilerin bir erişim sorunu var, eğitim sorunu var, istihdam sorunu var, eşit ilkeyle yaşamak gibi bir sorunları var.

Burada bir başka mantalite de şu: Engellilere yapılan destekler bir lütufmuş gibi algılatılıyor, dönemin Sağlık Bakanı -buna en güzel örnek budur- "Görmediğiniz hâlde size iş veriyoruz." diyor; bir bakan, bunu Sağlık Bakanı ifade ediyor. Bir kere, meseleye bir lütuf olarak bakmamak lazım "Anayasa, kanunlar emrediyor." noktasından bakmamız lazım.

Bugün, istihdam açısından bakıldığında nüfusun yüzde 50'si çalışıyor ancak engellilerde bu oran yüzde 22'yi bulmuş durumda yani yüzde 78 engelli çalışamıyor. Özellikle, kadın istihdamında bu çok daha fena, dörtte 1'e kadar düşmüş durumda. Ancak İş Kanunu'nda şöyle bir durum var: Kamu sektöründe yüzde 4, özelde yüzde 3 oranında çalıştırma zorunluluğu var ama bakıyorsunuz devletin kendisi buna uymuyor, 10 bine yakın engelli eksiği var ve bunu almıyor.

Birinci sorum şudur size: Bir Bakan olarak, özellikle engellilerin tek sığınacağı Bakanlık olarak, sizin Hükûmetten, iktidardan, bütçeden daha doğrusu, 10 bine yakın engelli kamu personeli kadrosu talebiniz var mı? Bu, en azından onları korumak açısından çok kıymetli diye görüyorum. Maaşlar konusu da keza aynı şekilde. Örneğin, yüzde 40 ila 69 engelli olanların aylığı 660 lira, hiç vermeseniz daha iyi, asgari ücretin dörtte 1'i. Yüzde 70'in üzerinde olanlarda 991 lira, bu da asgari ücretin üçte 1'i. Evde bakıma muhtaçlar 1.800 liraya kadar bir destek alıyorlar, o da asgari ücretin yarısı. Bunu da insani bir boyuta getirmek lazım, özellikle bu ekonomik kriz döneminde.

Bir de son dönemde çok sıkça dile getiriyoruz, biraz önce Kütahya Milletvekilimiz Ali Fazıl da dile getirdi, son üç yıldır Sayıştayda sağlık kurulu raporu olmayanlara, Engelli Kayıt Sistemi üzerinden hiçbir raporu olmadığı hâlde maaş bağlandığı ifade ediliyor. Bu çok kıymetli bir şey çünkü 442 bin kişi engelli olmadığı hâlde sahte raporla maaş almış. Ödenen tutar 11 milyar ancak 2020 yılında evde bakım için ödenen pay, 535 bin kişiye 9 milyar 474 bin. Yani yasal mevzuata uygun hâlde verilen tutardan daha fazlası raporu olmayana sahte raporla maaş verilmiş. Şimdi, siz, yardımda bulunmanız gereken kesime, sahte raporlarla alanlardan daha az yardımda bulunmuşsunuz. Bu şunu gösteriyor: Demek ki usulüne uygun olmadığı zaman yardım daha çok olacak. Bu, toplumda bir tartışmaya, kafalarda soru işaretine sebep oluyor. En önce şunu yapmak lazım: Engellileri, daha doğrusu ihtiyacı olan kesimleri siyasetin dışında tutmak gerekiyor, bunu bir seçim malzemesi olarak kullanmamak gerekiyor ancak bu yolsuzluğun üzerine gidilmemesi, toplumu yoksullaştırmak üzerinden bir seçim kaygısı olduğunu gösteriyor. Yardıma muhtaç bir toplum yaratmak hiç kimseye yakışmaz, özellikle sizin Bakanlığınıza diyor, saygılar sunuyorum.