KOMİSYON KONUŞMASI

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Bakan, Değerli Başkan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yeni isim; iklimle ilgili düzenleme de var. Aslında dünya uzun bir süredir iklim meselesini konuşuyor, beraberinde kuraklığı konuşuyor; "Ne yapabiliriz, ne yapamayız?" diye çalışmalar yürütülüyor ama dünyada çıkan en büyük sonuç şu: "İnsanlar, doğanın efendisi değil, doğanın parçası." Eğer bir efendi gibi davranıp, sahip gibi davranıp kendi çıkarlarınızı düşünürseniz birçok şeyi de yok edersiniz. Geçmişten beri, ta köleci toplumdan beri "efendi" denildiğinde neler akla geliyor, biliyoruz; o yüzden bizim, doğaya bakarken efendi gibi değil, bir parçası gibi ele almamız lazım. Ve Türkiye'de son yıllarda seller, yangınlar, depremler, kuraklıklar var. Geçmişten beri, ilkokuldan beri bize öğretirler "doğal afetler, insan eliyle olan afetler" diye fakat son dönemde bilim şunu da söylüyor: "Bazı afetler önlenebilir." Önlenebiliyorsa ve önlem alınmıyorsa o zaman bu da insan eliyledir. Siz, çarpık ve olmaması gereken yerde yapılaşmaya imar affıyla izin verirseniz deprem olduğunda o insanların yaralanmasından, ölümünden, binaların yıkımından sorumlusunuz; siz, doğanın kendi kendine oluşturduğu bentleri HES'ler adına, başka çalışmalar adına yok ederseniz siz insan eliyle bu ortamı yarattığınız için sorumlusunuz; siz, ormanları madenler için, altın için, turizm tesisleri için açarsanız ve yeterli önlemleri almazsanız sorumlusunuz; aslında hepimiz sorumluyuz. Burada hepimiz sorumluysak hepimizin bütün her yerde, başta dünyada ve kendi ülkemizde bu sorumlulukları yerine getirmemiz lazım; getirmediğimiz zaman bizler aslında bu işe ortak olmuş oluyoruz. Peki, tercih ne oluyor? Tercihimiz yurttaşlardan yana olursa ve doğadan yana olursa, ekolojiden yana olursa bunları yapmamız lazım ama birileri dayatıp bize ranttan, çıkardan, başka ilişkilerden söz ettiğinde ister istemez bunlara ortam yaratmış oluruz. Bir taraftan insanoğlu kendi yaşamının daha rahat olması için çalışmalar yürütürken her seferinde en önemli şeyi, kendi sağlığını, refah düzeyini de koruması lazım ve bir taraftan da gelecek nesiller için bunu garanti altına alması lazım. Evet, enerji lazım; sürdürülebilir, yenilenebilir enerji lazım. Siz bunu yapmadığınız zaman, her tarafı "Enerji elde edin." diye harcarsanız birçok problemle karşı karşıya kalırsınız. Ve öyle bir hâle geldik ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bizler, özellikle muhalefet partisinde olanlar sorular sorduğumuzda yeterince yanıt alamamaktayız.

Bakın, Bodrum'da Cennet Koyu'nda bir holdingin sahibi bir malikâne yapıyor; malikânenin girişi halk plajını, yollarını kapatıyor ve hangi usullerle, nasıl izin almışsa plajları kendisine tahsis ediyor. Bununla ilgili basında çıkan haberler üzerine soru sorduğumuz hâlde hâlâ bize gelen bir yanıt yok. Buna benzer şeyler olduğunda aslında ülke bir acıyla karşı karşıya kalmış oluyor.

Bir diğer konu, arkadaşlar, Çevre Ajansı. Son dönemde özellikle, işte, çeşitli ajanslar kuruluyor; isim çok güzel ama ajansların altında yatan... Aslında tümüyle denetimden yoksun; tümüyle belli şirketlere sanki ayrıcalık tanıyan kolaylıklar geliyor.

Şimdi, Türkiye'de özellikle atıklarla ilgili depozito çalışmaları yürütülüyor, depo sistemleri kurulmak isteniyor ama bunu kimler kuracak, nasıl işletecekler veya işlettirecekler, kamu denetimi nasıl olacak, belli değil. Varlık Fonuna devrediliyor. Ama çevre kirliliği üzerine çalışacaklar, yeşil alanları koruyacaklar, iyileştirme yapacaklar, geliştirme yapacaklar, katkı sağlayacaklar; denetimi olmayacak. Demokratik kitle örgütleri, sivil toplum örgütleri yer alacak mı? Hayır, almayacak. Peki, bütçesi nereden olacak? Bir taraftan genel bütçeden, bir taraftan da bağış ve yardımlardan. Gelir var; bir taraftan vergi yok, harç yok, tapu ve kadastro harçları yok. Döner sermayesi var ve döner sermaye vergisinden ayrıcalıklı tutuluyor, teminat istenmiyor, bir de üstüne Kamu İhale Kanunu'ndan ayrıcalıklı yapılıyor. Aslında siz diyorsunuz ki: "Biz istediğimiz kuruma, istediğimiz şirkete bu ihaleyi verebiliriz." İsmini de "ajans" koyuyorsunuz; bu da işte, çevrenin tahribatına neden oluyor.

Değerli arkadaşlar, biz iş ve aş buluşmalarına gittiğimizde, bütçe buluşmalarına gittiğimizde insanlar giderek gelecek kış nasıl geçinebileceklerini, nasıl ısınabileceklerini konuşuyorlardı. Birçok doğu ilinde, Güneydoğu illerinde ve birçok soğuk yerde insanlar şunu yapıyor: Kalitesiz kömür alıyor. Bakın, bu yıldan itibaren tekrar hava kirliliği Türkiye'nin gündemine gelecek çünkü insanlar doğal gaz kullanamayacak düzeye geldiler; çoğunda da kesik.

Bir diğer konu, poşet. Arkadaşlar, 3,5 milyon ton, 4 milyon ton plastik var Türkiye'de, 4 milyon ton plastik; bunlarla ilgili, bu atıklarla ilgili bir çalışma yapılmıyor. 100 bin ton poşet için yapıldı... Bu poşet paralarının nereye gittiği, ne yapıldığı bilinmiyor ve büyük şirketler 50 milyon lira gibi bir kâra geçtiler. Bundan tasarruf, kendilerine bir ayrıcalık oldu. Halka maliyeti ne oldu? 2019 rakamlarıyla 400 milyon. Bu para nerede, nasıl harcanıyor? Biz tümüyle bilgi sahibi değiliz.

Gelelim, konuşmanın son bölümüne. Hasankeyf, Hasankeyf, Hasankeyf... Her bakanlık geldiğinde söyledik; gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gerek Kültür Bakanlığı gerek ilgili bakanlıklar. Arkadaşlar, Hasankeyf'in keyfi yok. Keyif "..."() yok. "..."(x) Neden yok? Bakın, Hasankeyfliler ne diyor? Enerji üretiliyor, su tutuldu; Hasankeyf'in şu anda içilebilir içme suyu yok, içilebilir içme suyu yok ve geceleyin veya gündüz belli mahallelere su veriliyor. Hasankeyf'te bir çarşı yapılmış; ruhu yok, giden turist yok, çoğu iş yeri boş. Esnafı borçlu, kan ağlıyor. Hasankeyf'in keyfi yok. Hasankeyf'te enerji üretiliyor, birçok yere enerji gönderiliyor ama DEDAŞ'ın zulmünden kurtulamıyor ve DEDAŞ'ın parasını veremediği için hane halkı veya köy halkı köyün suyu kesiliyor; su içinde susuz köy. Elektriği bütün ülkeye veren yerde hatta sınır dışına veren yerde elektriksiz kalan köy; bunun o zaman keyfi yok.

Bir diğeri, evsel atıklar. Hasankeyf'te yeni yerleşke yapıldı. Yeni yerleşkenin atıkları nereye gidiyor biliyor musunuz arkadaşlar? Şimdi, yeni ismi Veysel Eroğlu Barajı oldu, oraya gidiyor. Böyle mi çevre düzenlenecek, böyle mi Bakanlık yapılacak, böyle mi şehir korunacak, böyle mi ismine "Keyfim var." denilecek? Keyif "..."() dediğimizde, Ekrem Bey, "..."(x) ne olduğunu çok iyi biliyorsunuz.

Bir diğeri, arkadaşlar, bakın, Kesmeköprü diye köy var, Hasankeyf'in girişinde. 2 köy yapılacak biri 100 haneli, biri 150 haneli. Bakın, enerji veriliyor, birçok üretim yapılıyor. Şu anda o köylüler evsiz barksız ve mahkemelik olmuşlar hâlâ şey yok.

Bir diğer konu, mahkemelik oldular, mahkemeyi kazandılar. Mahkemeyi kazananlara, 18 kişi için kura çekilecek. Sayın Bakanlığa ben soru da sordum, basına da düştü. Dedik ki şaibe çıkmasın, bu kura kurallara göre yapılsın; dedikodu var, "İlçe başkanına ve yandaşlara bu verilebilecek." diye bir söylenti var. Madem insanlar mağdur olmuş, verilsin. İlçe başkanına çıkmadı, ilçe başkanının eşine çıktı, biliyor musunuz? Ne büyük bir tesadüf, ne büyük bir tesadüf ve Hasankeyf'e gitseniz, Hasankeyfliler bunu size anlatır.

Bir diğeri, Batman. Batman'ın bir özelliği arkadaşlar, Türkiye'deki kentler arasında kent nüfusu en fazla olan illerden biri. Batman'ın 620 bin nüfusu var, 500 bini Batman kent merkezinde yaşıyor, diğerleri ilçe ve köylerinde. Batman'ın şu anda kimyasal analizi yapılmış kimyasal atık ve biyolojik atıkları -hiçbiri olmadığı için- nereye gidiyor biliyor musunuz? Eroğlu Barajı'na gidiyor, tekrar o baraja gidiyor. Şimdi, bir taraftan biz para kazanacağız ama kendi kendimizi kirleteceğiz, yok edeceğiz ve oradan para kazanıyorsak en başta kendimizi önlenebilecek hastalıklardan korumamız lazım. İlçelerde ne oluyor? Batman kent merkezinde tekrar Raman Dağı eteklerinde çöp toplanıyor ama ilçelerde Sason'daki tekrar nehre akıyor, Gercüş'teki tekrar nehre akıyor ve toplanamıyor bir kısmı. Bunları yapmadığınız zaman, siz oradaki insanları hastalıkla baş başa bırakmış oluyorsunuz. "Çevre ve şehircilik" derken sadece şirketlere sermaye değil; yurttaşı, orada yaşayan insanları, diğer canlıları da koruyan bir tarza dönüştürmemiz lazım. Biz bunu yapmadığımız zaman geleceğimizi hepimiz tehdit altına alırız; bu, iktidar muhalefet fark etmez. Bizim bunları konuşmamız lazım, önlemlerini almamız lazım.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Süreniz bitmiştir, lütfen son cümlenizi alalım.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Batman denince akla hemen petrol geliyor, başka konular geliyor ama mesela petrol kuyularında yapılan çalışmaların, bunların denetiminin de sivil toplum örgütleriyle beraber, sendikalarla beraber tüm kamuyla yapılması lazım.