| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 06 .11.2014 |
RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan ve sayın bürokratlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Ben, bu Komisyon üyesi olmamakla beraber, tabii ki bütün milletvekilleri olarak bize oy veren vatandaşlarımızın memnuniyet veya memnuniyetsizliklerini ifade ederken bakanlık bütçeleriyle ilgili de kritik yapıyoruz.
Ben, Sayın Bakanın son cümleleriyle sözüme başlamak istiyorum.
"İyi uygulamalarımızı destekleyen herkese teşekkür ederim." dedi Sayın Bakan. Siyasetin en büyük zafiyetidir, eğer yalnızca iyi uygulamalarını destekleyenlere teşekkür ederseniz, geliştirilmesi gereken yerlerinizi uyarmış insanları dışlarsanız... 2011 yılında çıkmış Kanun Hükmünde Kararnameyle, siz, hâlâ, bir özürlüler genel müdürlüğüne sahip bir bakanlık olacaktınız. 2011 yılında çıkan Kanun Hükmünde Kararnamenizle -yıl 2014, 21'inci yüzyıldayız- özürlüler genel müdürlüğünüz vardı. Partim adına 2012 yılı bütçesi için Genel Kurulda yaptığım konuşmada Milliyetçi Hareket Partisinin eleştirisini dile getirmiş, bu devirde "özürlü" diye bir sözün olamayacağını söylemiş, bunun yanlış bir uygulama olduğunu hatırlatmıştık. Daha sonra muhtelif milletvekilleri yasa teklifi verdiler çünkü bu bir bütüncül bakış açısı gerektirir. Yalnızca olumlu davranışlarınızı destekleyenlere teşekkür ederseniz, ötekileştirmeyi yapmak bir yana gelişmekten geri kalırsınız. O yüzden bu cümlenin, sanıyorum, yanlış bir ifade olduğunu herkes kabul edecektir.
İşte öyle bir yanlış ifadeniz de... Sanıyorum yine siyasetin -Hükûmetin tabiriyle söylemek lazım- fıtratında olan bir şey var; skor. Skorlar üzerinden konuşma yapıyoruz. Kazalardan bahsediyorsunuz dile aldığınız 2 tane kaza var; Soma ve Ermenek. Çünkü "301" gibi korkunç bir rakam var orada, bir skorla mücadele ediyor artık Türkiye iş kazalarında. Şehit haberlerinde de öyleyiz, 1 tane şehit geldiğinde artık kimse dönüp bakmıyor. 33 taneyi gördük ya herkes 34'üncüde herhâlde feveran edecek. 301'den bu yana kimse kazalardaki 1,3,5,10'ları gündeme getirmiyor. Siz de konuşmanızda Soma ve Ermenek'e atıf yaptınız ama asıl Aile ve Sosyal Politika Bakan olarak somutlaşmış bir başka olaya atıf yapmanızı ister ve arzu ederdik. O da şu: Ermenek'te henüz 18 tane toprak altında insanımız var. Ne olduğunu kimse bilmiyor Rabbim'den başka. İnşallah, Allah nasip etsin, dualar kabul olsun, hayırlısıyla çıksınlar. Mesela Afşin'de, toprak altında yıllardır insanlar var, onları hiç dile getirmediniz ama dile getirmeniz gereken bir grup vardı; "Konya'dan Isparta'ya elma toplamaya giden midibüse 46 kişi yüklendi, 17 kesin ölüm, 29 yaralı" diye kayıtlara geçmiş ve bugün akıbetinin kimsenin konuşmadığı, tam da "sosyal politika" adına konuşmanız gerektiğini düşündüğümüz -partim adına söylüyorum- bir konuydu. Mesela elma toplamak için okuluna o gün gitmemiş bir çocuk vardı o midibüste. Okul harçlığı için çalışan çocuklar vardı o midibüste. Üniversiteye parasını çıkarmak için işe giden genç kız vardı o midibüste. Çeyizi için giden bir genç kız da vardı midibüste. Hani, Bakanlığınız, çeyiz için, 18 yaşında evlenenlere destek oluyor ya, ilgi alanınızda ya, işte Sosyal Politika Bakanlığı olarak asıl konuşmanız gereken -partim adına söylüyorum, bu herkesi kapsayıcı bir şey değil- Konya'dan Isparta'ya elma toplamaya giderken ölümleri netleşmiş 17 tane insan ve onların aileleriydi. Onlar için ne yaptınız Sayın Bakan? Ermenek'te 18 tane şüpheli ölüm için hepimiz çok üzülüyoruz, ama bu kesinleşmiş olay ne sunumunuzda var ne bir başka yerde duyuyoruz. Buradaki sorun ne biliyor musunuz? Buradaki sorun, sizin "yoksulluk" tanımınızdaki sorumluluktan kaynaklanıyor. Bir Genel Kurul konuşmasında -sanıyorum siz ya da bir önceki Bakan döneminde- "çağdaş yoksulluk" tanımını artık Türkiye'nin kullanması gerektiğini de yine partim adına yaptığım bir konuşmada hatırlattım. Artık çağdaş dünyada yoksulluk 1 dolar, 3 dolar, 5 dolarla ölçülmüyor. İşte, zaten, siz, hâlâ, 4 doların altındakileri ölçtüğünüz için o Isparta'daki kazada 35 lira için çalışanları gündeminize almıyorsunuz. Artık, yoksulluk, gayrisafi millî hasıla içinde kişi başı millî gelirin yarısından az bir kişinin geliri var ise ona deniliyor "yoksul" diye. Çağdaşlaşmalıyız, envanterlerimizi buna göre tutmalıyız.
OECD'de neyiz? Donör ülke olarak kaçıncı olduk? Bunlar değil.
Veya "1 milyon 600 bin tane, isimlendirilememiş ama kabaca 'sığınmacı' dediğimiz insanın bu ülkede kalıcı olduğunu sanıyoruz." diye bir başka Bakan telaffuz etmiş. Onlarla ilgili beklentileri, Türkiye'nin öngördüğü riskleri de beklerdik sizden burada duymayı.
Ama tekraren söylüyorum: Skorlar ülkesi olduk ama biz artık "fair play" istiyoruz. Ben isterdim partim adına, siz o kazadaki tam da sosyal politikayla ilgili sebeplerle vefat eden ve yaralı kalanlarla ilgili bu tür çalışmaları... Artık bu tür kazaların olmaması için, o aileler için ne yapıyorsunuz?
Yoksulluk tanımınızı nasıl revize edeceksiniz? Ve öyle baktığınız zaman, Türkiye'deki yoksul insan yüzdesinin nereye geleceğini hepimiz herhâlde tahmin edebiliyoruz.
Ben çok teşekkürler ediyorum. Sağ olunuz.