KOMİSYON KONUŞMASI

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, basının değerli emekçileri ve şu anda buraya hizmet eden değerli emekçiler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, Komisyonumuza hoş geldiniz. Bir parlamenter olarak ve bu kültürü bilen bir Bakan olarak gereken nezaketi gösterdiğiniz için teşekkür ederim. Olması gereken bu. Yani dünkü yaşadığımız olaydan sonra gerçekten bütün bakanlarımızın da bu şekilde davranması gerekir. Parlamenterlerin de bakanlara gereken saygıyı göstermesi gerekir. Bu karşılıklı saygıyı mutlaka sağlamamız gerekiyor, bu konuda da teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, bu görüşlerden sonra size eleştirilerimi sunacağım. Geçen yıl bir haftalık bir Bakandınız. Tam bütçe görüşmelerini yaparken, orada otururken bir baktık oraya geçmişsiniz ve bir haftalık bir Bakan olarak size ağır eleştirilerde bulunmamıştık ama artık bir yıllık bir Bakansınız ve getirdiğiniz bu sunuma dair eleştirilerimizi söyleyeceğiz Sayın Bakan.

Ben açıkça söyleyeyim: Kapitalist bir düzende adaletten bahsedilemez. Kapitalist bir düzende kazananlar vardır ve kaybedenler vardır. Ülkemizde ise vahşi kapitalist bir düzen var maalesef. Bir bakıyorsunuz birileri bir öğünde bir asgari ücreti yiyebiliyor; bir lokantaya gidiyor, bir öğünde bir asgari ücreti yiyebiliyor ve bunu Instagram'dan kolayca paylaşabiliyor ama birileri ekmek derdinde Sayın Bakan ve ben sunumunuzda buna dair pek bir şey görmedim. Yani Anayasa'mıza göre biz sosyal devletiz. Siz pek çok rakamdan bahsettiniz ama halktan bahsetmediniz, çiftçilerden bahsetmediniz. Mesela biz bütçe buluşmalarını gerçekleştirdik halkın taleplerini toplamak için. Ağrı'ya gittik, tarlasını ekemeyen çiftçiler gördük yani tarlasına gübre atamıyor çiftçi. Çünkü niye? Geçen yıl 1.300 lira olan gübre 7.500 liraya çıkmış, gübre atamıyor; bundan bahsetmediniz. O çiftçiyi nasıl destekleyeceğinize dair de bütçenizde herhangi bir kaynak yok, Tarım Bakanlığı bütçesini görüştük, kaynak yok. Emeklilerden bahsetmediniz, 13 milyon emekli var. En düşük emekli maaşı 1.500 lira ve bırakın ay sonunu getirmeyi, ilk beş günde o emekli maaşı gidiyor, emekli zor durumda; bundan bahsetmediniz. Barınamayan gençlerden bahsetmediniz, yurt sorununu çözmekten bahsetmediniz. Siz ekonomiden sorumlu bir Bakansınız, bunun için söylüyorum. Yani ekonomiden sorumlu bakanlar aslında kasanın başında olarak da -Hazine ve Maliyeden sorumlusunuz, maliye politikalarından- bu sosyal politikalardan mutlaka bahsetmeniz gerekirdi. Ben taleplerin de sizden toplandığını bildiğim için Sayın Bakan, biliyorum ki pek çok bakan sizinle "Şuna da kaynak ayıralım, buna da kaynak ayıralım." diye konuşuyor ama bütçe tercihlerinde bu anlamda sosyal politikalarla ilgili kaynak ayrılmadığını gördük ve bütçede bazı tercihleriniz var. Bakın, size göstereyim bütçe tercihleriniz ne şekilde oluşmuş Sayın Bakan.

Güvenlik bakanlığı olarak baktığımızda, 1'inci sırada. Yani iç işleri, savunma, örtülü ödenek gibi güvenlik politikalarına baktığımızda, toplam olarak, tam 246 milyar lira para harcıyorsunuz ve bu tercih değişmediği sürece de... Hani, birileri diyor ki: "Efendim, silah almamız lazım, şunu almamız lazım." Ama sonucu ne? Güvenlik politikalarına ayrılan kaynak, son altı yılda, bakın, 45 milyar TL'den 246 milyar TL'ye çıkmış. Güvenliğimiz var mı? Yok. Huzurumuz var mı? Yok. Bütçe tercihlerinde güvenlikçi politikaları öne alarak kullandığınız zaman ne oluyor? Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yalnızca 4 milyar TL ayırıyorsunuz. Şu anda tabutevlerde yaşayan yurttaşlarımız var, evlerinin depreme karşı güçlendirilmesi lazım. Az önce Malatya'da bir deprem daha oldu ve İstanbul, diğer şehirlerimiz deprem bekliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ayırdığınız bütçe yok ama efendim, S-400'lere, F-16'lara, tanka, topa, füzeye korkunç bir rakam harcıyorsunuz.

2'nci büyük bakanlık ne Sayın Bakan? Faiz bakanlığı. En büyük 2'nci bakanlık faiz bakanlığı. Yani 1 trilyon 250 milyar lira vergi ödeyecek yurttaşımız gelecek yıl, siz alacaksınız vergileri -o da adaletsiz bir şekilde, ona geleceğim ama- her 5 lira verginin 1 lirası güvenlikçi politikalara gidiyor. Yine her 5 liralık verginin 1 lirası faiz bakanlığına gidiyor. Hani faize karşıydınız ya, vallahi başfaizci oldunuz ya! Rahmetli Erbakan hayatta olsaydı "Sizi gidi faizciler sizi!" derdi vallahi, mutlaka derdi, sizi böyle eleştirirdi. 2'nci büyük bakanlık, faiz bakanlığı.

Sonra Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı geliyor 3'üncü ve 4'üncü sırada. Bunların daha çok olması lazım. OECD içinde eğitime en az para harcayan ülkeyiz; kişi başı, öğrenci başı. Ve sağlık politikalarında son sıradayız, bakın. O kadar övünüyorsunuz ama kişi başı harcamada son sıradayız OECD ülkeleri içinde.

5'inci bakanlık ne bizim tespit ettiğimiz? İsraf bakanlığı Sayın Bakan, 5'inci bakanlık israf bakanlığı. Hani, çifte maaşlı bürokratlardan tutun, her bakan buraya, kapıya lüks arabalarla geliyor, siz de öyle bir arabayla gelmeyi tercih ettiniz. Yoksulluğun bu kadar olduğu bir ülkede, hani 10 milyonluk lüks arabalara binmek; lüks, şatafat içinde yaşamak; bin odalı saraylarda yaşamak; yazlık saray, kışlık saray, 14 tane uçan saray politikalarına devam etmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu israfları kesmemiz gerekir Sayın Bakan. Tercihleri değiştirmemiz gerekir, ekmek bulamayan yurttaşlarımız için. Ben sizin yerinizde olsam o lüks Mercedes'e binmezdim, bir mütevazı arabaya binerdim, örnek olurdum. "Ya, ben bu 10 milyonluk arabaya binmiyorum, mütevazı bir arabaya biniyorum, bu kaynakla da efendim, bir damla da olsa o yoksulların derdine derman olacağım." derdim, bütün bakanlara da örnek olurdum.

6'ncı bakanlık ne? Yandaş bakanlığı. Hani Binali Yıldırım demişti ya: "Bütçeden 5 kuruş çıkmayacak köprü, otoyol, şehir hastanelerine." Ya, 2 lira, 3 liradan ihale ettiniz şehir hastanelerini, köprüleri; 1 liralık işi 5 liraya ihale ettiniz; bak, sonucu ne oldu? Onlar keyif çayı içiyorlar; 2 liradan, 3 liradan ihale aldılar, euro 11,5 lira oldu. Siz yandaşlara 10 milyarlarca lira gelecek yılki bütçeden para harcayacaksınız. Bu tercihinizi de değiştirmediniz. Önerimiz, bu ödemeleri yapmamanızdır Sayın Bakan. Bakın, 1 liralık işi 5 liraya ihale ettiniz. Diyeceksiniz ki: "Ödemek zorundayım, tahkim var, Londra mahkemeleri çünkü sorumlu." Gitsinler Londra mahkemelerine, ödemeyin bu paraları, biz hakkımızı orada savunuruz. Çünkü 1 liralık işi 5 liraya ihale eden yandaşlara, 5 yandaş müteahhide bu parayı ödemek zorunda değilsiniz.

Sonra ne geliyor? Sosyal politikalar. Bakın, bu kadar küçük yani faize bu kadar yüksek para giderken savaş, güvenlikçi politikalara bu kadar para giderken sosyal politikaların bu kadar düşük olması kabul edilemez. Gayrisafi hasılanın yüzde 1'i kadar sosyal politikalar oysa demokratik ülkelerde yüzde 3'üdür. Yani Sosyal Politikalar Bakanlığının yoksulluğun bu kadar yüksek olduğu bir ülkede 1'inci bakanlık olması gerekirken son derece düşük.

Daha sonra, efendim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı diplerde kalıyor. AR-GE'nin olmadığı bir ülkede yüksek teknolojili ürün üretilebilir mi ya? Araştırma geliştirmeye para harcamamışsınız. Orta gelir tuzağındayız Sayın Bakan, işte tercihleriniz bu yönde ve sosyal politikalarla ilgili hiçbir şey maalesef yok ve sizin sunumunuzda da sosyal bakışla ilgili hiçbir şey yok.

Bakın, biz HDP olarak ekonomiyi 3 temel sacayağı üzerine oturturuz, 3 temel kolonumuz var; bir: Kadın özgürlüğüdür. "Gender budgeting" Yani toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir bütçeleme var mı Sayın Bakan? Yok. Bunu biliyorsunuz üstelik siz, dünya görmüş bir insansınız. "Gender budgeting" yapılır, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme. Yani şu fotoğrafa bile baktığımızda, Ayşe Hanım -sağ olsun- arkanızda, bir iki kadın arkadaşımız, geri kalan erkek bürokratlar. Yani böyle bir bakışınız yok, bütçeye yansıyan böyle bir bakış da yok. Yani kadınların toplumdaki dezavantajlı durumunu toparlayacak, düzeltecek bir anlayışınız yok.

İkinci temel sacayağımız: Ekolojik bir toplum. Yani nihayet Paris İklim Anlaşması imzalandı. Sayın Cumhurbaşkanına bakıyoruz, Roma'ya 2 kargo uçağıyla, 80 tane lüks arabayla gidiyor. Oradan kalkıyor "Glasgow'a gideceğim, ben de 80 arabayla geleceğim, Biden öyle gelmiş." diyor. 100 devlet adamı öyle gitmiş ve gitmemeye karar veriyor, 80 tane lüks araba götüremedim diye. İşte, bu bakıştan dolayı Sayın Bakan, ekolojik bir bütçelemeden bahsedemeyiz. Yani sizin arabanız da 100 kilometrede 20 litre benzin yakıyor. Oysa, bunlardan vazgeçmeniz gerekir yani ekolojik bir yaşam; önce sizden başlar, Bakanlığınızdan başlar, bütçe tercihlerinizden başlar.

Termik santraller hâlâ ülkemizde inşa ediliyor. O kirli linyiti yakan termik santraller inşa ediliyor. Bunlardan vazgeçmekten başlar, bu ekolojik yaşam.

Üçüncü sacayağımız da emekten yana bir bütçeleme Sayın Bakan. Emekten yana bir bütçeleme yok. Bakın, rakamlardan bahsettiniz orada "Şöyle büyüdük, böyle büyüdük, ihracat böyle büyüdü." Kim yapıyor o ihracatı? Siz: "Efendim, sermayedar yapıyor." diyeceksiniz." Emeği kim veriyor Sayın Bakan? "İşçi" demediniz ya, "işçi" demediniz. 2.825 lira sefalet ücretine mahkûm edilmiş o işçilerle ilgili ben bir politika düşünüyorum, asgari ücreti vergi dışı bırakacağım demediniz, diyemediniz Sayın Bakan. Niye? İhracat rakamlarıyla ilgileniyorsunuz. Ne olacak? Onlar makinenin bir dişlisi. Emek, ne önemi var ki. Nasıl olsa çok emekçi var, çok da işsiz var, bir sömürü düzeni var bu devam edecek diye bakıyorsunuz, bu doğru değil. Sayın Bakan, asgari ücret 250 euro şu anda, biliyor musunuz, 250 euro. Bizim emekçimiz 250 euroya çalışıyor sefalet ücretine, aç açıkta kalıyor; Hans'a George'a, Avrupa ülkelerine emek, işte, buradan mal gönderiliyor, siz de ihracatımız arttı diye övünüyorsunuz. Bakın, 5 yıl önce bu politikalar değişmeden asgari ücret 500 euroya varmıştı, şu anda 250 euroya düştü. Alım gücü eridi, bundan bahsetmediniz Sayın Bakan. Ayçiçeği yağının 5 litresi 100 liraya çıktı, bundan bahsetmediniz Sayın Bakan. Geçen yıl 45 liraydı ya, 100 lira... Nasıl alacak gariban? Kira geçen yıl bin liraydı, şimdi 2 bin lira; en mütevazı ev İstanbul'da. Faturalar bin liraya çıkmış. Nasıl geçinecek bu yurttaşlarımız? Bundan bahsetmediniz. 2 bin lira kira, bin lira faturalar. Ee ne kaldı geriye? Hiçbir şey kalmadı. Taş mı yiyecek bu yurttaşlarımız? Bunlardan bahsetmediniz Sayın Bakan.

Bakın, "Büyüdük, büyüdük." diyorsunuz, ben de soruyorum. Kimi büyüttünüz Sayın Bakan? Kim büyüdü? Ben biliyorum, benim sermayedar arkadaşlarım da var, onlar büyüdüler evet. Tıkırında işleri. Kâr da ediyorlar. Niye? Emekçinin çünkü sendikası yok, emeği rahat rahat sömürebiliyorlar. Ama emekçi büyümedi, küçüldü. Emekçinin alım gücü bitti. Çiftçi, tarlasına gübre atamıyor. Yoksullar daha da yoksullaştı. Yoksullaştıran bir büyümeniz var. Sayın Bakan, istihdam yaratmayan bir büyümeniz var, gelir adaletsizliğini derinleştiren bir büyümeniz var, refah yaratmayan bir büyümeniz var. Ya büyüdük, büyüdük... Rakamlarla mı büyüdük? Bütün bunlara bu boyutlarıyla Sayın Bakan bakmanız gerekir ve kimi büyüttüğünüze bakmanız gerekir. Önemli olan, tüm yurttaşlarımızın gelir, refah seviyelerinin büyümesidir. Sayın Bakan, bu anlamlarda maalesef herhangi bir söz burada duyamadık.

Önemli bir dokunuşunuz var, burada sözünüz var, 15'inci sayfada. Sayın Bakan, size okuyorum. Dediniz ki: "Bakanlık olarak toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaç ve taleplerini dikkate alıyor, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşüyoruz." Güzel. "Bu sene yaptığımız istişareler sonucunda bir öneri seti hazırladık, Meclisimize gönderdik." Ben size soruyorum. Hangi sivil toplum kuruluşlarıyla görüştünüz? Vallahi, sanayi ve iş insanlarıyla görüşmüşsünüz, bol bol onlarla teşrikimesai yapıyorsunuz. Sendikalarla görüştünüz mü Sayın Bakan? Hangi sendikalarla görüştünüz? Sarılarla mı, yoksa devrimci sendikalarla mı görüştünüz? Bunu merak ediyorum. Meslek örgütleriyle görüştünüz mü Sayın Bakan? Türk Tabipleri Birliğiyle görüştünüz mü mesela? Diğer meslek örgütleriyle görüştünüz mü Sayın Bakan? Sendikalarla görüşmüş olsaydınız size derlerdi ki: "İşçiler şu anda aç, açıkta. Asgari ücret 2.825 lira, gel ve asgari ücreti 5 bin lira yapalım, vergi dışı bırakalım." Bak, buraya da alınmıyor sendikalar. Sayın Başkan sokmadı sendikaları buraya. Siz de görüşmüyorsunuz, siz patronlarla görüşüyorsunuz, işverenlerle görüşüyorsunuz ve talepler de burada. Patronları rahatlatacak, patronlara daha çok teşvik verecek düzenlemeler var. Patronları teşvik ede ede istihdam artsaydı... Sayın Bakan, altı yıldır patronlara vallahi bir masaj yapılmadığı kaldı. Ne istiyorlarsa veriyorsunuz, ne istiyorlarsa veriyorsunuz. Bak, istihdam artmıyor; bak, refah artmıyor, yoksulluk genişliyor. Ya biraz da yoksullarla görüşün, işçilerle görüşün, emeklilerle görüşün, emeklilikte yaşa takılanlarla görüşün ya.

Sayın Bakan, bakın, emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili Çalışma Bakanımız, bizim yaptığımız eleştiriler sonucunda dedi ki: "Ben bir şey çalışıyorum." Ne güzel ya, bir Bakanımız toplumun bir derdiyle ilgili "Bir şey çalışıyorum." dedi. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı bana cevap vermiş bir hafta önceki bütçe görüşmelerinde diyor ki: "Bizde bir çalışma yok, emeklilikte yaşa takılan yaşını bekleyecek." Dün de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza düzeltme açıklaması yaptırıldı. "EYT'yle ilgili bir çalışmamız yok." dedirtildi. Ya, oysa bir vicdanlı iktidar ne yapar? Toplumun bir talebini alır, elbette bunun maddi boyutlarına bakılır ve bütçe tercihlerini değiştirerek bu talepler yerine getirilir ama böyle bir şey yok.

Bakın, Sayın Bakan, bütçenizde bu anlamda vicdan yok, vicdan. Halkın talepleri var, halkın taleplerini görmeyen bir anlayış var. Çünkü bütçe tercihleriniz faizden yana, güvenlikçi politikalardan yana, yandaşlardan yana ve israftan yana. Bu tercihleri değiştirmiyorsunuz. Diyorsunuz ki: "Kaynak yok, EYT'ye kaynak yok." Bakın, size iddiayla söylüyorum. Şu tercihlerinizi değiştirseniz; güvenlikçi, faizden yana, israftan, yandaştan yana politikalarınızı tam 400 milyar TL tasarruf elde edebiliriz, 400 milyar TL. Altı yıl önce güvenlik bütçesi son derece düşüktü; faiz bütçesi de son derece düşüktü, 45-50 milyar TL'ydi; israf da bu kadar yapılmıyordu, yandaşlara da bu kadar para akmıyordu.

400 milyar TL'yle ne yapılır Sayın Bakan? Bakın, söyleyeyim: 40 milyar TL'siyle tüm emeklilikte yaşa takılanlar emekli edilir; 30 milyar TL'siyle ataması yapılmayan 200 bin öğretmen atanabilir; 10 milyar TL'siyle 3600 ek gösterge hakkı -gelecek sene değil- bu sene verilebilir; 20 milyar TL'siyle barınamayan tüm gençlerimize yurt yapılabilir. Bakın, yangın söndürme uçağı bütçede yoktu, ben uyardım, "Döner sermayeden koyacağım." dedi Tarım Bakanı. Koydurmamışsınız veya o koymamış, bilmiyorum, aranızda artık. Yangın söndürme uçağı yok, ciğerlerimiz yandı bu yaz, yangın söndürme uçağı bütçede yok, "Döner sermayeden alacağım." diyor, alabilirse! Tercihleriniz Sayın Bakan.

Bakın Marmara'da müsilaj var, ileri biyolojik arıtma tesisleri yapmak için bütçe yok; 20 milyar TL'yle Marmara'daki tüm illeri biyolojik arıtma tesisleri yapılabilir Sayın Bakan. Çiftçi tarlasına gübre atamıyor ya, destekleri yüzde 1 çıkarsanız yani 40 milyar TL artırsak tüm çiftçilere gübreleri sağlanabilir, diğer girdileri sağlanabilir, çiftçi tarlasını eker, borcu azalır, borcu silinir, esnaflar desteklenir Sayın Bakan.

Bakın, elektrik, su, doğal gaz, internet yurttaşlarımızın en büyük yükü. İhtiyaç sınırına kadar tüm bunlar ücretsiz sağlanabilir, biliyor musunuz Sayın Bakan? Bir formül var: İhtiyaç sınırını belirleyelim mütevazı bir evde; elektriği, suyu, doğal gazı, interneti ücretsiz sağlayalım; faturasız yaşama geçelim ama üstüne artan oranlı bir tarifeye geçelim; böylece zenginden alıp yoksula vermiş olalım. 400 metrekare lüks malikanesinde yaşayan insan ile 30 metrekare gecekondusunda yaşayan insanı aynı elektrik tarifesiyle ücretlendirmek hak mıdır, reva mıdır? Artık yoksuldan alıp zengine veren politikalara son vermelisiniz; yüzde 1'den, zenginden alıp yoksula veren politikalara dönmelisiniz Sayın Bakan ama böyle bir vizyonunuz yok. "Çarklar dönsün, efendim yoksul nasıl olsa çalışıyor; ihracat büyüyecek; şu olacak, bu olacak." diyorsunuz.

Bakın, tüm bunları yaptım, daha 200 milyarım var ya, 400 milyarın yalnızca 200 milyarını harcadım Sayın Bakan. 1.500 lira en düşük emekli maaşı; gelin, 4 bin lira yapalım en düşük emekli maaşını. "A, kaynak yok." diyeceksiniz. Kaynak nerede biliyor musunuz? Yurt dışı vergi cennetlerinde 200 milyar dolar var Sayın Bakan, 200 milyar dolar ve bu, kamu vicdanını yaralıyor. Siz bütçeden alıp yandaşa veriyorsunuz, yandaş bunu alıp yurt dışı vergi cennetlerine götürüyor Sayın Bakan. Bu, kamu vicdanını yaralamıyor mu yani oradaki milyarlarca dolar?

Bir kanun çıkardı AK PARTİ, "Yurt dışı vergi cennetlerine giden paradan yüzde 30 vergi keseceğim." dedi. Eğer yüreğiniz varsa -ben olduğunu düşünmek istiyorum- gelin, yurt dışı vergi cennetlerindeki parayı vergilendirelim -yüzde 30 vergilenecek; 60 milyar dolar eder, 600 milyar TL eder; bakın, size kaynak- en düşük emekli maaşını 4 bin TL yapalım, mümkün. 5 yandaşınızı bırakıp 13 milyon emekliyi tercih edebilirsiniz ama gitmiyorsunuz onların üzerine Sayın Bakan. Niye gitmiyorsunuz yurt dışı vergi cennetlerinin üzerine? Niye listeleri açıklamıyorsunuz, yurt dışı vergi cennetleri listesini Sayın Bakan, niye açıklamıyorsunuz? Bir maliye politikası yoksuldan yana olmalı ama böyle bir tercihiniz maalesef yok; yüzde 1'i koruyan, kollayan, onları zenginleştiren bir maliye politikanız var Sayın Bakan.

Bakın, "Bütçe açığım düştü." dediniz, birileri sizi alkışlayabilir ama ben bu konuda sizi eleştiriyorum Sayın Bakan. Bütün dünya bu pandemi döneminde bütçe açıklarını kapatmakla övünmedi, bütçe açığı vermekle övündü. Ne yaptı biliyor musunuz? Finansal çatısını, mali çatısını güçlü tuttu ve maliye alanını kullandı. Yani dedi ki yurttaşına: "Git evinde otur, senin bütün ekonomik güvencen benim güvencem." Esnafına destek verdi, işçisine destek verdi. Siz bunu yapmadınız Sayın Bakan; 2'nci dalgada da yapmadınız, şu anda da yapmıyorsunuz.

Bakın 8 milyon işsizimiz var; 8 milyon işsize diyoruz ki: "Gelin, bir asgari gelir tanımlayalım." Diyeceksiniz ki: "Kaynak nerede arkadaş?" Kaynak var Sayın Bakan. Bütçe tercihlerinizi değiştirirseniz, geliri olmayan her bir yurttaşımıza 2 bin lira asgari gelir tanımlayabiliriz; temel yurttaşlık gelirini tartışmaya başlayabiliriz Sayın Bakan; bütçe açığı vermemek maharet değil.

Bir de size şunu söyleyeceğim: Vallahi Sayın Bakan, siz bir Merkez Bankası Başkanı gibi konuşuyorsunuz -çok ilginçtir- Merkez Bankası Başkanı da -ilginçtir, ironiktir- bir Ekonomi Bakanı gibi konuşuyor. Merkez Bankası Başkanı diyor ki: "Ben ekonomiyi büyüteceğim." Ekonomi Bakanı da diyor ki: "Ben finansal istikrarı sağlayacağım." Ya, böyle bir şey olabilir mi ya? İşte, kurumsal çöküş böyle bir şeydir Sayın Bakan. Merkez Bankası Başkanımız sarayın vesayeti altında "Faiz sebep, enflasyon sonuç; ben faizi düşüreceğim. Cari açığı kapatırsam da efendim, finansal istikrara kavuşacağız." diyor. Ya, gerçekten şu anda iktisat bilimini okuyan insanlar kafasını duvarlara vuruyorlardır herhâlde bunları duyduklarında Sayın Bakan.

Ya, ben sizin yerinizde olsam ne yaparım biliyor musunuz? Sayın Cumhurbaşkanına giderim cesaretle: "Sayın Cumhurbaşkanı, siz 'Faiz sebep, enflasyon sonuç.' diyorsunuz ama bu, öyle değildir." derim. Çünkü siz bunu biliyorsunuz, bildiğiniz hâlde bunu söylemiyorsunuz. Bunu söylerim: "Faiz elbette bir maliyet unsurudur ama enflasyon düşmeden faizi düşürürsek kur yükselir; kur en temel maliyet unsurudur. Ülke enflasyon-faiz-kur sarmalına girer." derim. Ya, bir de şu var -sözüm meclisten dışarı olsun- bir deli bir kuyuya bir kere düşer; hani bir kere hata yapılabilir ama bir kere hata yapınca, diyelim ki damat bey bunu yaptı 2018'de; faizi baskıladı, efendim, Merkez Bankası rezervlerini sattı ve "İstikrarı sağlayacağım." dedi. Oldu mu Sayın Bakan? Olmadı. Dolar 5,5 liradan 8 liraya çıktı, yeniden faiz yükseltmek zorunda kaldık. Şimdi de faizi baskılıyorsunuz "Piyasaya para vereceğim, canlanacak." diyorsunuz. Ama bakın, kur 10 lira oldu. Bu kurun geçişkenliği en az 4-5 puan enflasyonun üzerine vurduracak ve ülkemiz enflasyon-faiz-kur sarmalından çıkamayacak. Ya, buna dair ben sizin yerinizde olsam bunu söylerim, Sayın Cumhurbaşkanı sizi görevden alacaksa da alsın, çünkü doğruyu söylemiş olursunuz. Aksi takdirde Sayın Bakan...

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İki dakika ek süre veriyorum, lütfen toparlayınız.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tamam.

Bakın, bugün dolar 10 TL. Bu faizi baskılama talimatı verildiği zaman dolar 8 TL'ydi, 8 lira 20 kuruş falandı. 1 lira 80 kuruşun Türkiye'ye maliyeti Sayın Bakan, hem enflasyon anlamında ciddi bir sarmala girmek demek hem de 1 lira 80 kuruş -450 milyar dolar borcumuz var, özel sektör ve kamu olarak- toplamda 700-750 milyar TL Türkiye yurttaşının borcu arttı, 750 milyar TL ya. Borç arttı. Kimin borcu arttı? Tüyü bitmemiş yetimin borcu arttı. 750 milyar TL. Ya, 750 milyar TL'yle neler yapılabilir bir düşünsenize Sayın Bakan. Böyle bir imkân... Ben biliyorum ki belki 1 milyon lira için siz Bakanlarla kavga ediyorsunuz. 1 milyon lira ödenek vermemek için sıkı sıkı, dişe diş, kora kor mücadele ediyorsunuz. Bak, Türkiye'mizin borcu 750 milyar TL arttı. Bu "Faiz sebep, enflasyon sonuç." saçmalığından bence vazgeçmek gerekir.

Ve Sayın Merkez Bankası Başkanı diyor ki: "Efendim, cari açık düşecek, sonra enflasyon da düşecek." Ya, ben net bir soru soruyorum size: Dünyada bunu yapabilen kimse var mı mesela? Ya bana trajikomik geliyor. Yani bu konuda üstat insanlarla da konuşuyoruz, herkes bıyık altından gülüyor, dalga geçiyorlar Merkez Bankası Başkanıyla dalga geçiyor bu anlamda. Ya, bunu başarabilen kimse var mı? Ve finansal çatısı bu kadar zayıf olan bir ülkeden bahsediyoruz, Merkez Bankası rezervleri eksiye düşmüş bir ülkeden bahsediyoruz. Bakın, dünyada şu anda para bol Sayın Bakan. Sizi uyarıyorum, şu anlamda uyarıyorum; para bol ama "tapering" başladı ve gelecek yıl Amerika faizi yükseltmeye başlayacak, finansal sıkılaşma başlayacak. O zaman bizim finansal çatımız zayıf olduğu için daha büyük bir dalgayla karşı karşıya kalacağız.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Son cümlemi söyleyeyim.

Ve kur daha da fazla fırlayacak, faizi yükseltmek zorunda kalacaksınız. Sonucu ne olacak biliyor musunuz? Stagflasyon. Yani enflasyon içinde durgunluk yaşayacağız. Bunun bedelini kim ödeyecek Sayın Bakan? Siz mi ödeyeceksiniz? Hayır.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ek süreniz de dolmuştur. Son cümlenizi alalım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Tayyip Erdoğan mı ödeyecek? Hayır. 84 milyon yurttaşımız ve başta yoksullar ödeyecek.

BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Teşekkür ediyorum.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Bu maliyeti ödetmemek için Sayın Bakan, sorumluluk almalısınız, doğruları açık bir şekilde söylemelisiniz. Merkez Bankası Başkanının bir Ekonomi Bakanı gibi davranmasından vazgeçmesi gerekir. Bu anlamda doğruları söylemeye başlayın, varsın görevden alının, tarihe doğruları söyleyen bir Bakan olarak geçin Sayın Bakan.

Saygılar sunarım.