| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 17 .11.2021 |
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın üyeler, Değerli Bakan, değerli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi ben, doğrusu, konuşmamı daha çok rekabet konularıyla ilgili olarak sürdüreceğim fakat ondan önce giriş bağlamında birkaç şey söylemek istiyorum: Sayın Bakan, benim anladığım kadarıyla -yani bünyenizde Rekabet Kurumunu da içerdiğimiz için- aslında sizi serbest piyasadan sorumlu bakanlık olarak görmek gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla da Türkiye'de serbest piyasa ekonomisini benimsemiş olan Hükûmetinizin yaptıklarıyla veya yapmadıklarıyla, sizin Bakanlığınızın yaptıkları ve yapmadıklarıyla ilgili bir konuşma düşünüyorum. Şimdi, bunlardan... Yani şöyle söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanının -ki iktidarın iktisat politikalarını büyük ölçüde belirleyen bir kişi olarak- iktisatla ilgili bazı -nasıl söyleyeyim- takıntıları var, öyle söyleyeyim. Yani doğru bildiğine inandığı bazı aksiyomlar var.
Bunlardan bir tanesi bağımsız kurumlarla ilgiliydi. Hatta, işte okuyayım size birkaç cümlesini, mesela 2018'de yaptığı bir konuşmada "Bağımsız kurumlar kendilerine göre adımlar atıyorlar. Peki, faturayı kim ödüyor? Faturayı siyasetçi ödüyor. Faturayı ödeyen, istişaresini yaptıktan sonra kararını da o verir." diyor yani "Kararı da siyasetçi verir." diyor.
Başka bir konuşmasında, 2015te, biraz daha geriden ama meşhur bir tartışmadır bu biliyorsunuz, Merkez Bankasının bağımsızlığı meselesi. Orada da şöyle bir şey söylüyor: "Merkez Bankasının bağımsızlığına ilişkin birileri paçalarımızdan aşağıya çekmeye çalışıyor. Enflasyona göre faiz ayarlanmaz. Faiz, enflasyonu oluşturur. Eğer faizi düşürürsek yatırım olacaktır, istihdam olacaktır. Adı bağımsız kurum, böyle olunca gelinen nokta budur." diyor, bu da 6 Şubat 2015'te yaptığı bir konuşmada.
Bugün de kendisi, anladığım kadarıyla, grup toplantısında şöyle demiş: "Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasın ben faizi savunanla beraber olamam, olmam."
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu aksiyomlar iktisat teorileri çerçevesinde sorunludur, hemen söyleyeyim. Sorunludur çünkü faizin enflasyona sebep olma olasılığı vardır ama faiz eğer maliyetlerle ilgiliyse -yani arz cephesiyle ilgiliyse eğer- vardır. Faizler artıyor, eğer maliyetler de artıyorsa buradan bir fiyat artışı, enflasyon üretmeniz mümkündür, daha doğrusu böyle olur. Ama yüksek faiz tüketim harcamalarını kısıyorsa eğer o zaman fiyatlar üzerinde -yani enflasyona yönelik olmak üzere- bir iyileşme anlamına gelir. Zaten bugünün tartışması da bu esas itibariyle. Yani faizleri arttırmak veya azaltmakla ilgili tartışmalar, doğrudan doğruya faizin maliyetlerden mi enflasyona sebep olduğunu veya talepten mi kontrol altına alınabileceğini -fiyatların- tartışması.
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı kanaatimce bu argümanlarını bir şekilde iktidarınızda yapıyor ve sonuçta, benim anladığım kadarıyla, Türkiye ekonomisini bir zamandan beri yanlış yönlendiriyor.
Bakın, bağımsız kurumlar meselesine geleceğim, bağımsız kurumlar; bunlardan bir tanesi rekabet otoritesi. Rekabet Kurumu, esas itibarıyla, piyasa ekonomisinin olmazsa olmazı olan bir kurumdur ve bu Kurumun bütün dünyada olduğu gibi bağımsız olması gerekir. Yani iktidarlarla, yani siyasetle bir biçimde mesafesi olması gerekir; yani hem özel çıkarlarla mesafesi olması gereken hem siyasetle mesafesi olması gereken bir kurumdur. O sebeple de kanun yazılırken -hasbelkader onun içinde olmuş olan birisi olarak da söyleyeyim ki- bağımsızlık meselesi bizim için olmazsa olmaz, çok önemli bir meseleydi. Fakat değerli arkadaşlar -yanılmıyorsam 2011'de- 6223 sayılı bir Kanun'la -benim anladığım kadarıyla- bütün bu bağımsız kurumları -sadece Rekabet Kurumu değil- bakanlıklara ilişkili hâle getirdiler, bakanların denetimine tabi hâle getirdiler ve dolayısıyla da özerkliklerini yok ettiler. Şimdi, dolayısıyla da piyasa mekanizmasını, serbest piyasa ekonomisini savunan bu iktidar, esasında, bunu yaparak -benim gördüğüm kadarıyla- serbest piyasa ekonomisinin ne olduğunu dahi anlamamış olduğunu söyledi çünkü serbest piyasa ekonomisi -dediğim gibi- böyle çalışmaz ve böyle çalışmadığı için de bütün dünyada da bu kurumlar oluşturulmuştur vesaire.
ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Çok doğru tespit.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Şimdi, nereden anlıyoruz? Mesela, son olarak yapılanlar -komik geliyor bana- "Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu" diye bir kurul kurdunuz. Arkadaşlar, haksız fiyat var ise eğer, orada kartel, tekelleşme var demektir. Yani haksız fiyat nedir? Piyasa bir fiyat ürettiyse, eğer normal rekabet koşullarında ürettiyse söyleyecek bir şeyiniz olamaz. Fiyatın yüksekliği, alçaklığı meselesi sizi ilgilendiren bir mesele değildir ama fahiş fiyat olduğunu söylüyorsanız eğer, o zaman böyle bir kurul kurmanıza gerek yok, Rekabet Kurumu var orada; göreve davet edin, göreve davet edin ve görevlerini yapsınlar. Yani fahiş fiyatların sebebi olan kartelleşmeyi ve tekelleşmeyi önleyici tedbirlerini artırsınlar.
Şimdi, bunu yapmıyorsunuz -çok hızla geçiyor zaman tabii- ben bu zincir marketlerle ilgili çalışmanızı... Bu tartışmaya geleceğim.
Arkadaşlar, şimdi, 2012'de -benim hatırladığım kadarıyla- Rekabet Kurumu, bu "hızlı tüketim malları sektörü" diye tabir edilen zincir marketlerle ilgili bir araştırma yaptı. O araştırma sonucunda, nihai raporunda sektörde rekabetin olduğu sonucuna varmıştı; sene 2012. Sonra, 2017'de yeniden bir araştırma ihtiyacı doğdu bildiğim kadarıyla ve yine bir çalışma başlatıldı ve bu çalışma da 2021'de açıklandı. Bu açıklamada denildi ki: "Özellikle 5 firmanın -bu 5 zincirin- kâr marjları çok yüksek." Yani bir anlamda, piyasaya hâkim durumda olduklarını veya piyasada güçlü olduklarını bulgulayan bir sonuca vardı. Peki, neden olmuş bu? Yani niçin bu sektörlerde bu yoğunlaşma olmuş? Yine rapordan okuyoruz ki: Efendim, birleşme ve devralmalardan olmuş. Değerli arkadaşlar, birleşmeler ve devralmalar benim bildiğim kadarıyla Rekabet Kurumunun iznine tabi zaten. Yani bir anlamda, Rekabet Kurumu bu sektörde tekelleşmenin sebebiyle ilgili kararlar vermiş ve sonunda, geldiğimiz yer itibarıyla 2,7 milyar civarında bir ceza vermiş oldunuz.
Oysa, bir şeyi daha hatırlatayım size: 2018'de -bildiğim kadarıyla, hatırladığım kadarıyla- 4 perakendeciyle ilgili bir soruşturma yapmıştınız. Kartel kurulduğu iddiası vardı fakat bu inceleme sonucunda öyle olmadığı çıktı ortaya ve dolayısıyla da herhangi bir ceza vermediniz. 2018'de hâlâ sonucu açıklanmayan yaş meyve ve sebzelerin perakende satış fiyatlarında kartel iddiası. 23 markete soruşturma açmışsınız, onun sonuçlarını bilmiyoruz. Onun sonuçlarını bilmediğiniz hâlde bu 5 zincir markete ceza vermiş oldunuz.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben Rekabet Kurumunun, bir, bağımsızlığıyla ilgili olarak ciddi bir sıkıntımız olduğu kanaatindeyim ve derhâl bağımsızlığına kavuşması için bir yasa çalışması yapılması gerektiğine inanıyorum. İkincisi, siyasete bağımlı olduğunuz zaman böyle çalışırsınız. Bakın ben size söyleyeyim yani kusura bakmayın ama ben piyasaya baktığım zaman hemen müdahale edilmesi gereken alanlar var. Bir tanesini söyleyeyim size: Tohum piyasası. Tohum piyasasında 4 tane firma var; Pioneer, Novartis, Cargill, DuPont. Bunlar 4 uluslararası firmadır, tohum piyasasında tekelci bir güçle tohum miktarlarını belirliyorlar. Şimdi siz "Yaş meyve sebze piyasasında fiyatlar çok yükseldi, enflasyona sebep oldu." diyorsunuz ya, buraya niye bakmıyorsunuz? Asıl sorun burada. Ayrıca, tarım ilaçları piyasası, açın bakın; Monsanto, Dow, DuPont, Cargill, Continental. Bunlar da uluslararası şirketler ve tarım ilaçlarının fiyatlarını belirliyorlar ve bu anlamıyla baktığımızda zincir marketlerin fiyatlarını yükseltmiş olması, belki kendi piyasa güçlerini de kullanarak yapmış olabilirler...
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Evet, Sayın Katırcıoğlu, lütfen tamamlar mısınız?
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Vallahi bir şey anlatamıyoruz ya.
Dolayısıyla da belki öyle aşırı... Soruşturmanın bir karşılığı da olabilir, ona itiraz etmiyorum, olabilir. Fiyatlarıyla ilgili bir kartel davranışı içinde de olmuş olabilirler ama eğer ciddi olarak bakmak istiyorsanız, bu piyasayı zapturapt altına alıp enflasyona sebep olmayacak bir hâle getirmek istiyorsanız öncelikli olarak bunlara bakın. Artı, bir şeye daha bakın ya, Allah aşkınıza, ben bakıyorum da görüyorum, bankacılık sektörünü niye konu etmiyorsunuz? Bankacılık sektörü... Bakın, bugün Sayın Erdoğan ne diyor?
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın İpekyüz'ün iki dakikasını size ilave ediyorum.
Buyurun.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Bankacılık sektöründe, şimdi bugün Sayın Cumhurbaşkanı "Yahu, faizleri indirdik, yatırım yapsanıza." diyor.
Şimdi arkadaşlar, iş dünyası böyledir ama. İş dünyasının kendi bir gündemi var ve sizin gündeminizle hiçbir ilgisi yok. Geçen yine burada konu ediyorduk. Ne yaptınız geçen seneler? Para piyasasında yani para politikasında öyle şeyler yaptınız ki kredi genişlemesi sağladınız fakat o kredi genişlemesi yani daha doğrusu likidite genişlemesi krediye dönüşmedi çünkü bankalar krediye dönüştürmediler. Onun için ne yaptınız? "Aktif rasyosu" diye bir ceza mekanizması getirmek zorunda kaldınız. Niçin oluyor bunlar arkadaşlar? Ben size söyleyeyim. Bankacılık sektörüne bugün neresinden bakarsanız bakın 4 firma yoğunlaşma oranı yüzde 50'nin üzerindedir. Bu da derhâl müdahale edilmesi gereken bir düzeyi işaret eder. Dolayısıyla da siz yabancı sermayeyle dans edemiyorsunuz, bankaların gücüyle dans edemiyorsunuz çünkü orada da yabancı sermaye var. Ne yapıyorsunuz? Zavallı yerli birtakım adamların kafasına vurmaya çalışıyorsunuz. Bu değildir arkadaşlar, bu doğru bir yaklaşım değildir ve doğrusunu isterseniz... Sonuçta şunu diyor bugün Sayın Erdoğan "Milleti faize ezdirmeyiz." İyi de enflasyonla ezdirdiniz, ezdiriyorsunuz. Yani, bu kabul edilebilir bir düzey midir Allah aşkınıza? TÜİK'in verdiği rakamlara kimse inanmıyor zaten ama bizim bildiğimiz kadarıyla özellikle gıda sektörü ve halkı daha çok ilgilendiren malların fiyat artışlarına bakarsanız eğer, gerçekten de halkın neden yoksullaştığını daha iyi anlarsınız diye düşünüyorum.
Bir de tabii, medyadan bahsetmek lazım, doğrusunu isterseniz. Ya, medyaya niye bakmıyorsunuz Allah aşkına arkadaşlar? Ben biliyorum, siz öyle bir ölçü kullanıyorsunuz ki o ölçüyle anlaşılmaz o. Medyayla ilgili bir çalışma yapacaksanız ben size söyleyeyim ne yapacağınızı: İnşaat şirketleri, o 5 tane şey var ya o şirketlere bakacaksınız çünkü o şirketlerle bağlantılıdır bu medya şirketleri.
OTURUM BAŞKANI ABDULLAH NEJAT KOÇER - Sayın Katırcıoğlu, ek süreniz de bitti.
EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Dolayısıyla da o şirketler saraydan ihale alıyorlar, davet usulüyle çoklu ve sonunda karşılık olarak da garip bir medya piyasası yarattınız, havuz medyası. Kim seyrediyor artık onu da bilmiyorum ama böylelikle gerçekten Türkiye insanlarının kafasını da karıştırıyorsunuz ve yani, zaten cepleri karıştı, yoksullaştılar iyice, bir de kafalarını karıştırıyorsunuz. Dolayısıyla da bunları yaptık diyorum arkadaşlar.
Teşekkür ederiyorum.