| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ve 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ile Sayıştay tezkereleri |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2021 |
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, teşekkür ediyorum.
Değerli Bakanımızın şahsında bütün heyete saygı sunuyorum.
Güzel Bakanım, kültürü konuşuyoruz, turizmi konuşuyoruz. Öyleyse kültür adamlarından da bahsetmek lazım. Erzurum'da çok gani, çok, böyle, efendim, sayısı yüksek olan kültür insanları var. Bunlardan bir tanesinin bir dörtlüğünü okumak istiyorum. Bir dörtlük değil, iki dörtlük okuyayım.
"Erzurum kaledir, inin engine,
Çiçeği bol olur, uyar rengine.
Yolunuz geçmezse uğrayın gene.
Benden Erzurum'a selam turnalar.
Erzurum'da dadaş vardır, göresin,
Görüp onun kemaline eresin.
Gördüğün ovaya hemen konasın.
Benden Erzurum'a selam turnalar."
Bu, uzunca bir şiir. Efendim, müellifi kim? Burada bir kardeşimiz var, bir arkadaşımız var. Ben ona "dadaşe" diyorum. Dadaşeler burada fazla, gazeteci kardeşlerimiz de var. Gamze Akkuş İlgezdi'nin amcası Muharrem Akkuş TRT sanatçısıydı, çok özel bir simaydı, çok şey öğrendik kendisinden, tarzından, tavrından. O, dadaşlığın ne anlama geldiğini, hâl diliyle öğretenlerden birisiydi. Dolayısıyla Erzurum hakikaten, böyle, kıvamı yüksek. Bunu niye söyledim? Bugün darıbekaya uğurladığımız bir isim oldu. Tabii, burada bir Aşkaleli daha var. Demin yaptığı tavır, Aşkaleliye hiç yakışmadı o da. O da ayrı bir fasıl.
Şimdi, bugün İmran Kılıç vekilimizi darıbekaya uğurladık, buradan gönderdik, hep beraber katıldık, Allah razı olsun, bütün muhalefet milletvekilleri de oradaydılar. Yüksek bir isimdi, özel bir isimdi. Onun da Erzurum'la çakışan, efendim, bir ortak paydası vardı. Erzurum İslami İlimler Fakültesi mezunuydu. Ara ara paylaşımlarımız oluyordu, Erzurum'a dair paylaşımlarımız. Birikimlerini aktarıyordu. Bizden önceki dönemlerde mezun olmuştu. Lalapaşa Camii'nin penceresinin içerisinde çalıştığı derslerden bahsederdi, Ulu Cami'den bahsederdi, Çifte Minareli Medreseden bahsederdi. Orada mahdut gelirinin getirdiği bir sonuç olarak ara ara oralara gidip ders çalışmasını anlatıyordu ama bir şeye vurgu yapıyordu, Değerli Bakanım: Eğer bir mekânda insan nefesi yoksa ora zamanla yıkılmaya mahkûm oluyor. Dolayısıyla tarihî eserlerin mutlaka ama mutlaka... Yani sadece ziyaret için açılması doğru değil, sürekli bir hâle gelmesi lazım ziyaretlerin, insanların orada hemhal olması lazım, konuşması lazım. Bunu hususen Çifte Minareli Medresemiz için ben vurguluyorum. Daha önce de özel sohbetlerde bunu söylemiştim, bunu bir başka kültür adamı da söylemişti. Bir vaazına gitmiştim, buradaki birçok insan tanır, Naim Hoca, Naim Gölleroğlu, Allah rahmet eylesin. İlk defa ondan duymuştum, o zaman çocuk yaşlardaydım. Zeynel Camisi'nde vaaz veriyordu, orada demişti ki: "Ey cemaatimüslimin, amandır safları sıkı tutalım, çokça insan buralara gelsin ki mekânlar çok daha kavi olsun." Hakikat de budur, bilim de bunları zaten söylüyor. Bu hâl üzere bir tarzımız var, zaten mademki kültürden bahsediyoruz, kültür mekânlarından bahsediyoruz; bizim şeref levhamızdır şuradaki ekip; Kültür Bakanlığı, Turizm Bakanlığı. Her alana özel değerler yüklediler, özel hizmetler yaptılar. Bunun inkârı kabil değildir. Noksanımız elbette vardır, bunu her konuşmamızda söylüyoruz; noksanları dile getireceğiz ama yapılanları da burada kayda geçeceğiz. Efendim, buradakiler hep noksanları söyleyecekler, biz burada sükût edeceğiz. Yok böyle bir şey. Sükût etmeden gerçekleri söyleyeceğiz.
Bakın, arkadaşlar, bir eser Erzurum'da vücuda getirildi. Resim olarak biraz küçük ama Vakıflar Genel Müdürümüz burada, Allah milyar kere milyar, hatta hatta sınırsız kere razı olsun Bakanımızdan, Bakanlığımızdan, Genel Müdürümüzden, Genel Müdürlüğümüzden. Niye arkadaşlar? Farklı vesilelerle not düştüm, burada Erzurumlu kardeşlerim var. 1048 tarihi, 1071'den yirmi üç yıl önceyi ifade eder. 1048, vakıfları ifade eden tarihtir. "Biz 1071'de -efendim- Malazgirt'le Anadolu'ya geldik." deniliyor. Hayır, ondan önce buralar Türk yurduydu. 1048'de Pasinler'de ilk defa Bizans'a mağlubiyeti tattırmışız İbrahim Yanal komutasındaki ordumuzla ve arkadaşlar, o yıllarda ilk defa tuğlanın üzerine vakıf senedi nakşetmişiz, Halil İbani tarafından bu yapılmış. O yüzdendir ki Vakıflar Genel Müdürlüğünün logosunda da 1048 tarihi vardır. İşte o 1048 tarihini hayata geçirdiğimiz zeminin adı Pasinler'dir arkadaşlar, Erzurum'un özel bir ilçesidir. Oraya şimdi vakıf anıtı yaptık. İnşallah 17 Mayısta yani önümüzdeki dönem Vakıflar Haftası'nı oradan başlatacağız. Öyle değil mi sevgili Genel Müdürüm? Allah'ın izniyle, Allah razı olsun. Biz eserlerimizle iftihar ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız hep vurgu yapıyor ki geçmişi bilemezsek, geçmişi eğer yaşatmazsak geleceğe dönük yürüyüşümüz nakisalı olur, sıkıntılı olur, yürüyemeyiz. O yüzdendir ki geçmiş değerlerimizi hep yukarıda tuttuk, hep aziz kıldık. Bunu her daim de yapacağız inşallah. Kiminle yapıyoruz biz bunları? Şu anda devletimize hizmet veren kadrolarla yapıyoruz.
Biz de efendim, "öteki" kavramına hayatta yer vermedik. Biraz önce Ruştu Bey konuşurken RTÜK'le ilgili o kadar şey söyledi ki, ondan önce konuşanlar... "Efendim, ben bir kayıt düşeyim, yarın da buna dönük bir hesap..." Nerede? "Avrupa mahkemelerinde filan." Bakın, biraz önce bir şey söyledi genç bir kız.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Vekil.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Vekilimiz, affedersiniz, genç bir kız Vekilimiz... Zaten diyecektim, bir dur ya, acelen ne? Bahane arıyorsun sen, acele etme.
Ne diyor? Ermeni mezarları deforme edilmiş, daha ağır şeyler söylüyor. Yalan, billahi yalan. Bunu niye söylüyor biliyor musunuz arkadaşlar? Şunun için söylüyor: Yarın Avrupa'da bir dava mevzusu yapacak, bu da efendim "Türkiye Parlamentosunda da tutanaklarda var, buyurun gidin, bakın." diyecek. Tıpkı biraz önce Gergerlioğlu'nun "TRT'de Kürt kültürünü aşağılayıcı programlar var." dediği gibi. Bir hesaba mebni yapılıyor arkadaşlar bunlar. Yazıktır, günahtır. O yüzdendir ki size halkın, yüreğini açması mümkün değil ve altını çiziyoruz arkadaşlar; bakın, Bingöllü bir Bakanımız, Başkanımız şu anda.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Şirin Bey'den üç dakika ilave ediyoruz size.
Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, affedersiniz onu ben size söylemeyi unuttum, Uğur Bey süresini bana vermişti.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Ha, Uğur Bey mi verdi? Tamam, o zaman Şirin Bey'den almıyoruz.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Teşekkür ediyorum.
Şimdi, ben Erzurum Milletvekiliyim arkadaşlar, Kürt'ü, Türk'ü, Zaza'sı hep beraber yaşıyoruz biz ve elhamdülillah, her vesile söylüyorum. Bir defa "Kürt ili" demek Kürt'ü sınırlamak demek, Kürt'e düşmanlık etmek. Bunu hep söylüyorum ve HDP ara ara açıktan yapıyor bu düşmanlığı, çoğu defa zımni, örtülü yapıyor ve ben bunu telin ediyorum, kınıyorum. Kürt adına kimsenin konuşma hakkı yok. Konuşacaksak arkadaşlar, bakın "Ben konuşurum..."
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - İbrahim Bey...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi burada benim bir kardeşim var, "Kürt menşeli" dedim mi o kızıyor, Kürt kardeşim var burada benim.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Sen Kerkük'e "Türk ili" demiyor musun? Sen Kerkük'ü nasıl ifade ediyorsun, Arap mı...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Nasıl?
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İkili konuşma usulümüz yok. İbrahim Bey, tamamlayın siz lütfen.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Anlamıyorum da konuşuruz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Akışını bozmayın hatibin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Ben çok sarih, çok fasih konuşuyorum ben, anlaşılabilir şekilde konuşuyorum ben. (HDP sıralarından gürültüler) Şimdi, kardeşim, bakın, şunu yapmayacaksınız. Bakın, "Kürt'ü temsil eden benim..." Ben, kimsenin haddine değil. "Efendim, ben Kürt'üm, öyleyse ben konuşurum." Hayır. Ekrem de dâhil hiç kimse... Ben Kürt değilim, ben Türk'üm ama senden bin defa, milyon defa, milyar defa Kürt'ü yüreğine nakşetmiş bir adamım. Kürt'ten daha vatansever, kıvamı yüksek çok az insan gördüm ben, imanı kavi... Bunu yapanlar kimler? (HDP sıralarından gürültüler) Biraz önce Muharrem Akkuş'tan bahsettim değil mi, hep siz söylüyorsunuz Alevilerle ilgili böyle ayrıştırıcı bir şey ama ben ne söyledim. Bizim en yüksek değerlerimizden birisi dedim, sizi nakzeden bir hadisedir. Bunları yapmayın güzel kardeşim. Burada Kültür Bakanlığının, Turizm Bakanlığının bütçesini görüşüyoruz. Biz bütün Türkiye sathına bu Bakanlık bütçesiyle neyi nakşedebiliriz, neyi kazandırabiliriz, ona bakacağız. Bugüne kadar AK PARTİ'yle beraber bunları yapmışız elhamdülillah. Bizden önce başka vesilelerle söyledim: Bir caminin tamirini yapabilmek için envaitürden numaralar çekiliyordu amiyane ifadesiyle. Gazetecilik yaptım, bu işleri yakından takip etmişim. Şimdi, takibi yapılmayan, tamiri yapılmayan, mamur hâle getirilmeyen tarihî eserimiz yok, en ücra köylerdekiler bile yapılıyor.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Satılık kiliseler.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bırak onları sen, o senin propagandan.
Şimdi bakın...
SALİH CORA (Trabzon) - Sümela Manastırı'nı gördün mü?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya satılık kilise var...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Garo Bey, müdahale etmeyin hatibe lütfen. Akışını bozuyorsunuz.
Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şunu yapacağız arkadaşlar: Biz tek millet kavramı derken kimsenin etnik kimliğini yahut da inanç sadedinde bir yere raptolmasını asla inkâr etmedik ki, her vesile söyledik. Kürtlük bizim şerefimizdir, Cenab-ı Hak bahşetmiş, onu alır başımızın üstünde taşırız. İnkâr ne haddimize bizim, biz tam tersi, ama bölücü bir lisan kullanıp, ırkçı bir dil kullanıp onu öne çıkarırsan en başta ben itiraz ederim çünkü benim Karaçoban'daki, Karayazı'daki, Tekman'daki hemşehrim bana diyor ki, yazın bütün bütün köyleri gezdim "Ya, İbrahim Bey, amandır bunlara fırsat verme, bu bölücü dile fırsat verme, sen benim vekilimsin." diyor. Öyleyse şimdi siz bu dili kullanmayacaksınız.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yüzde 90 oy...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Değerli arkadaşlar, rica ediyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Benim yanımda kullanamazsınız, ben buna müsaade etmem.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Yüzde 90...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Kürt bu vatanın her tarafının sahibidir. Kürt'e düşman olanlar da "Kürt ili, Kürt ilçesi" diyorlar, buna itiraz ediyorum.
Şimdi, burada RTÜK'ten bahsediliyor değil mi? Biraz önce sen de RTÜK'ten...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bununla toparlamış olalım İbrahim Bey.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Efendim, ben sürem... Bunu, biraz müsaade istiyorum Değerli Başkanım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Peki.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Daha önce...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Uğur Bey'in iki dakikasını daha verelim. Tamam. Ama toparlayalım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Şimdi, arkadaşlar, RTÜK Başkanımız burada. Ne diyor? Biraz önce Hocam da, Değerli Hocam da anlattı burada. Efendim, gazetelerin, televizyonların isimlerini saydı, ilan alamayan gazetelerden bahsetti filan. Ben gazeteciyim, gazetesi ilan almış -şu anda almıyor da- birisi olarak o süreci bilen birisiyim. Hak ettikten sonra kimin ne haddine, kanun var ya... (HDP sıralarından gürültüler) Hayır efendim, bunlar doğru değil.
Gelelim RTÜK Başkanı kardeşimize. Orada partilerin seçtikleri temsilcileri var değil mi, HDP'nin de var.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hapiste.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hapiste, niye gitmiş, teröre destek vermiş de gitmiş, bırak sen onu. Önce onu sorgula.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Hapiste.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Hapiste, keyfine mi hapiste?
GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Ya...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Önce oraya bakacaksın. Teröre destek verecek, ondan sonra da ben sükût edeceğim, öyle bir şey yok. (HDP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Garo Bey, lütfen müdahale etmeyin. Bakın farklı tartışmalar açıyorsunuz, sonra da niye böyle oldu diye siz sorguluyorsunuz, rica ediyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Partilerin temsilcileri var.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Müdahale etmeyin.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Müdahale yok.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Size yapıldığı zaman hemen itiraz ediyorsunuz, aynısını kendiniz yapıyorsunuz.
Buyurun.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Müdahale etmeyeceksiniz arkadaşlar.
Bakın, bir televizyonun benimle ilgili yaptığı haberi söyleyeceğim arkadaşlar. Yakın zamanda bu yapıldı, onu da söyleyeyim ama öncesinde ne oldu biliyor musunuz arkadaşlar? Muhavereyi size aktarabilirim yani karşılıklı konuşmayı. Burada Plan ve Bütçe Komisyonunda bir kanun görüşmesi esnasında Garo Paylan intiharlardan bahsediyor, ben de ona diyorum ki: "Teknik bir mevzu görüştüğümüz kanun; bunlar teknik mevzu, insanlara yönelme." Ne demek bu? İntihar edenler varsa, bunların aileleri var, o insanları mutazarrır hâle getirmemek lazım, bu anlamda söylüyorum. O da başka bir şey söylüyor falan "Yahu! Şunu propaganda vesilesi yapma." diyorum. Kime? Garo Paylan'a. Sonra o televizyon nasıl bir manşet atıyor, biliyor musunuz arkadaşlar? "AKP'li vekil şoke etti." Ne yapmış AKP'li vekil; ben? "Efendim, intiharlar propaganda olsun diye yapılıyor." demişim. Yahu! Arkadaş, yani insan propaganda olsun diye ölür mü? Böyle bir şey... Biraz önce bahsettiğiniz o televizyonlardan biri yapıyor bunu.
Yakın zamanda Çevre Bakanlığı bütçesi görüşülürken arkadaşlar, burada bir konuşma yaptım ben, buradaki arkadaşlarımızın hepsi şahit. Herkes biliyor ki karşı tarafın diline pelesenk olan bir kavram var: "Saray" "Saray bütçesi..." "Saray bilmem neyi..." "Saray..." "Saray..." Ezber bu, başka bir şey değil. Söz bana gelince şöyle söyledim -güzel Bakanım bak, bu çok önemli- "Kardeşim, o 'saray' dediğiniz, sizin kafanızdaki gibi bir saray değil, bir kâşane değil, orada insanlar sabahlara kadar çalışıyorlar." ve yani orada "yemeden içmeden" anlamına gelecek bir söz söyledim. Ertesi gün o gazeteler ne yazdılar, biliyor musunuz? Biraz önce saydığı gazetelerin tamamı. Çünkü bir ajans hazırlıyor bunu, harfine dokunmadan aynısını veriyorlar ve linç ettiriyorlar sosyal medyada, hâlen daha da devam ediyor, yazdıkları şu: "AKP'li vekil dedi ki sarayda açlık var." E, yuh be! Yuh! Pes ya! (Gürültüler)
Şimdi... Yüksel Bey, canını yerim, bak. Biz hakkı, adaleti üstün tutmak durumundayız -Hüseyinciğim sana da söylüyorum- sizden gelince itiraz edeceksiniz ama bana yapılınca görmezden... İşte, haksızlığın en âlâsı budur, yapmayalım. Ben her vesileyle altını çizerek söylüyorum arkadaşlar, karşı taraftan da birisine asla haksızlık yapılmasın, ne haddimize ya! Hep beraber siyaset yapıyoruz. Eğer bu hâli inşa edersek o zaman bir sürur iklimi olur. İşte, Gürsel Bey karşımda... Geliyor, burada en âlâ tenkitleri yapıyor bize, en yüksek perdeden yapıyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yalnız, Gürsel Bey'i kıskanıyoruz, her defasında övüyorsunuz böyle.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Her seferinde yapıyor tenkitleri, buradakilerin çok fevkinde yapıyor ama yapılana da diyor ki: "Ya, şu da yapılmış." Bitti, bu kadar ağabeyciğim ya! Ben de ona diyorum: "Allah senden razı olsun kardeşim ya! Bunu söyle canımı ye ya!" Böyle yapmak lazım. Dolayısıyla, RTÜK bağlamında söylenenleri de... Burada hakşinas bir kardeşimiz var; RTÜK Başkanı. Çok da fevkalade de güzel yönetiyor, adaleti inşa ederek götürüyor. Öyleyse buraya kayıt düşme adına konuşmamak lazım, hakkı üstün tutmak lazım.
Tabii, Bakan Yardımcılarımız burada; Nadir Bakanım... "Nadir Bakanım." deyince, "nadir"le beraber şey yaptın mı "nadir, ender, enderinadirat..." Efendim, her biri hakikaten hizmet ehli olan isimler, Genel Müdürlerimiz öyle tek tek, buradaki kadronun tamamı, hepsine medyunuşükranız, hepsi bir büyük gayret koyuyor, hele hele yurt dışında bizi, kimliğimizi, hepimizi, Türk milletini öylesine temsil ediyorlar ki iftiharın sınırının olmaması lazım.
İşte, mesela TİKA -daha önce Serdar Bakanımızın başında olduğu- Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar, Yunus Emre Enstitüsü, vakıflar, RTÜK, hepsi, her biri özel...
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - İbrahim Bey, bir son cümle alalım, bitirelim artık, rica ediyorum.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Değerli Bakanım, müsamahana çok teşekkür ediyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Estağfurullah...
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Allah razı olsun.
Tabii ki söylenecek daha çok şey var ama ben bu kadarla iktifa edeyim, sınırları şey yapmayayım.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) - İbrahim'e verilen kadar süre istiyorum.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Diğerleri süre verdi ama. Size de birisi süre versin, sizi de konuşturalım.
(Gürültüler)
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Yok, on beş değil, on sekiz dakika oldu, Uğur Bey ve Cemal Bey sürelerinden verdiler, onu kullandı.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Evet, Değerli Bakanım, Ayasofya'yı açma bu kadroya nasip oldu. Hayatımızın en büyük şeref levhalarından biri. Cenab-ı Hakk'a o kadar şükrediyorum ki: "Ya Rabb'i! Sen, ben milletvekiliyken bu nimeti bahşettin ya -o gün bile dedim- şimdi canım gitse hiç umurumda değil, bu şeref bile yeter bize."
Değerli Bakanım, Rabb'imize hamdediyoruz, şükrediyoruz.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Bununla bitirmiş olalım.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Sizi de canıyürekten tebrik ediyorum, bütçemiz de hayır, uğur getirecek Allah'ın izniyle, bereketli olsun diyor, saygılar sunuyorum.