| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) İçişleri Bakanlığı b) Emniyet Genel Müdürlüğü c) Jandarma Genel Komutanlığı ç) Sahil Güvenlik Komutanlığı d) Göç İdaresi Başkanlığı e) Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 22 .11.2021 |
FETHİ AÇIKEL (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar, basınımızın çok kıymetli temsilcileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin İçişleri Bakanı olarak 4'üncü yılınızın içindesiniz ancak geçtiğimiz yirmi yılda, memleketimizin itibarını zedeleyen, demokratik kurumlarını felç eden, ulusal egemenliğimizi tehlikeye atan, kamu çıkarlarını hiçe sayan ve devlet bürokrasisinin insicamını bozan dört temel sorun karşısında, maalesef, toplumumuzun bir yenilmişlik psikolojisine, çaresizliğe ve çözümsüzlüğe sürüklenmesi noktasında çözüm üretme noktasından oldukça uzaktasınız. Sunduğunuz bütçe konuşmasında özellikle dört sorun konusunda Türkiye'nin içine düşürüldüğü öğrenilmiş çaresizlikle ilgili çok ciddi saptamalar ve çok ciddi zaaflar söz konusu.
Bunlardan birinci sorun: Türkiye'nin emperyal ülkelerin kullanışlı mülteci kampına dönüştürülmesi sonucunda Suriyeli ve Afgan milyonlarca gariban mülteciye bakıcılık yapma durumunda kalmamız ve bu sorunun kronikleşmesidir. Madde bağımlılığı ve uyuşturucu girdabına Türkiye'nin girmesidir, mafya ve organize suç örgütleriyle mücadelede zafiyettir, devlete ve siyasete bu örgütlerin sızması karşısında çare üretilmemesidir, kadın cinayetleridir. Bu dört sorunun hepsi, başlangıçta inkâr, ardından küçümsenme, kabullenme, gecikmeli çözüm fakat bunu yaparken de çözümü sabote etme süreçleri yüzünden kangrene dönmüştür.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; birinci sorun, on yıl içinde Türkiye'nin göz göre göre bir tampon mülteci kampına dönüştürülmüş olmasıdır. Edirne'den, Meriç'ten medya kampanyaları eşliğinde gönderilen gariban mültecilerin onlarca katı sayıda mülteci İran sınırından Türkiye'ye girdi, giriyorlar. Yunan botları Suriyeli mültecileri Türk kıyılarına sessiz sedasız bırakıyor, Sahil Güvenlik ise çaresiz seyrediyor. Eline valizini alıp Türkiye'ye dışarıdan gelen; Suriye'den, Afganistan'dan, Afrika'dan gelen milyonların yanında gri pasaportla yurt dışına kaçmaya çalışan pasaport şebekeleri skandal bir biçimde ülkenin itibarını zafiyete uğratıyor. Sayın Bakan, bu nedenle "Hudut namustur." diyoruz ve demeye devam edeceğiz. "Hudut namustur." diyoruz çünkü sınırlarımızdan milyonlarca göçmen girdi ve girme tehlikesi hâlâ var. Sınırlarımızdan bugün bile tonlarca kokain ve uyuşturucu giriyor ve Türkiye, maalesef, bu konuda, bütün iddialara rağmen kötü durumda.
Yüzlerce IŞİD militanı, terörist vatandaşlık aldı, Türkiye'nin şehirlerinde elini kolunu sallayarak geziyor ve oy kullanacaklar. Yerli ve yabancı suç ve mafya örgütleri siyasetin ve bürokrasinin koridorlarında cirit atıyorlar. Ülkenin her yanında devleti, siyaseti ve bürokrasiyi kara para zehirliyor; halkımızın egemenliği, yurttaşlarımızın güvenliği bu nedenle tehdit altında. Organize suç örgütleri sınırlarımızı, Anayasa'mızı, kanunlarımızı, millî egemenliğimizi hiçe sayıyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
FETHİ AÇIKEL (İstanbul) - Bu nedenle "Hudut namustur." diyoruz çünkü egemenlik namustur; aksi ise bir fetrettir, dağılmadır, hukuksuzluktur, ayanlaşmadır, yurttaşlarımızın kuzgunların insafına terk edilmesidir, devletin içeriden çökertilmesidir; 10 bin dolar alan siyasetçilerin ilan edilmemesi, kara para aklayan Sezgin Baran Korkmazların, Zindaştilerin, Rıza Sarrafların koluna, ayağına elektrikli kelepçe takılmaması, yurttaşların mağdur edilmesidir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)