| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi (1/283) ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi (1/282) ve Sayıştay tezkereleri a) Gençlik ve Spor Bakanlığı b) Spor Toto Teşkilat Başkanlığı |
| Dönemi | : | 27 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 23 .11.2021 |
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Evet, gençler sadece gelecek değil, gençler aynı zamanda bugünümüz. Keşke bugün Bakanlık sıralarında da daha fazla genç olsaydı, şöyle baktığımızda, ak saçlı veya saçları olmayan arkadaşlarımızı değil de genç arkadaşlarımızı görseydik çok daha mutlu olurdu gençler temsiliyetlerini görmüş olsalardı.
Elbette ki gençlerden bahsederken, elbette gençlerden bahsederken gençlerin 2021 yılında yaşadıkları en büyük sorun olan barınma sorunundan bahsetmeden geçemeyeceğiz. Sayın Bakan sunum yaparken 442 bin kapasiteli olduğunu söyledi yurtların ama "Bu yurtlara kaç öğrenci başvurdu, kaçı yerleştirildi?" bu konuda net bir veri yok, en azından bizim elimizde yok; daha önce soru önergesi de vermiştik ama maalesef Bakanımız soru önergelerimize de cevap vermiyor. Buradan bunu da belirtelim, belki bundan sonraki süreçlerde soru önergelerimize cevap verme noktasında biraz daha hassas davranırlar, en azından bu hassasiyeti gözetmelerini istiyoruz. Milyonlarca öğrenci var, sadece 742 bin yataklı kapasite var yurtlarda ve onlarca öğrenci de yurtlara yerleşemedi. Bununla beraber, ev kiraları çok yüksek olduğu için de yine bir ev tutamadı, ev kiralayamadı. Yurda yerleşemediği için, gidecek yeri olmadığı için üniversiteyi bırakan onlarca genç kadın oldu. Bununla beraber, yine, erkek öğrenciler de üniversitelerine ara vermek zorunda kaldılar ama kadın öğrencilerin sayısı çok daha fazla.
Yine, İstanbul'da başlayan ve daha sonra ülkenin dört bir yanına varan eylemler gerçekleşti, "Barınamıyoruz." eylemleri gerçekleşti ve günlerce üniversiteli gençler sokaklarda yattı. Ben bu görseli Bakana bir kez daha göstermek istiyorum. Bakan bu eylemlerin gerçekleştiği sırada açıklama yapmıştı ve bu öğrencilerin üniversite öğrencisi olmadığını söylemişti ama ben gittim, öğrencileri eylem yerinde ziyaret ettim ve hepsinin teker teker hangi üniversitede öğrenci olduklarını dahi söyleyebilirim. Keşke Bakanımız da gelseydi, öğrencileri ziyaret etseydi ve onları dinleseydi, sorunlarına çözüm arayışında olsaydı.
Yine, öğrencilerin tek sorunu, tabii ki de barınma değil. Üniversiteye gidiyorlar, üniversiteye gittikten sonra bir barınma sorunuyla karşılaşıyorlar ama yurtlara yerleştikten sonra da yine aynı sorunları devam ediyor. Yemeklerin kötü olması ve zehirlenme durumunun yaşanması çok sıkça karşılaştığımız durumlardan biriydi. Birkaç örnek vereceğim sadece: Kapasitesi 1.500-1.600 arası olan Ankara Saime Kadın Yurdunda öğrenciler kahvaltı ve akşam yemeğinde yiyecek bulamadıklarını söylüyorlar. Yemek vakitlerinde yemekhanenin dolup taştığını söyleyen öğrenciler, aynı zamanda porsiyonların küçültülüp yemeklerin fiyatlarının arttırıldığını da belirtiyor. Eskişehir Mükrime Hatun Kız Öğrenci Yurdunda kalan öğrenciler sadece iki çeşit yemeğin 13 TL olduğunu ve yanına ayran gibi bir içecek almak istediklerinde fiyatın katlandığını ifade ediyorlar. Bazen üç gün boyunca aynı yemeği yemek zorunda kaldıklarını, sabit fiyatın üzerinden çok daha fazla para ödediklerinden yakınıyorlar. Kütahya Yesevi Kız Öğrenci Yurdunda kalan öğrenciler geçen sene 8,5 liralık sabit fiyatla çorba, ana yemek ve pilav alabildiklerini, bu sene ise yemek hakkı 13 lira olmasına rağmen küçük porsiyonlar almak zorunda kaldıklarını belirtiyorlar. Yurda aylık 450 lira verip üstüne yemeğe de her gün 5-6 lira fazla para vermek durumunda kaldıklarını anlatan öğrenciler, ailelerinin de bu duruma yetişemediklerinden sitem ediyorlar.
Yine, Bingöl'den bir görsel göstereceğim size: 13 liralık bir yemek, sadece bir meyve suyu ve bir tabak makarna, bu da Bingöl'den bir fotoğraf. Yine, aynı şekilde bir fotoğraf daha göstereceğim: Bolu İzzet Baysal Kız Öğrenci Yurdu, porsiyonları görüyorsunuz. Ekmeğin dahi, hatta tuzun dahi bazı yurtlarda ücretli satıldığını biliyoruz, duyuyoruz ve öğrencilerden sık sık bu konuda yine şikâyetler alıyoruz.
Yine, yurda yerleşen öğrencilerin sorunları sadece yemekle de bitmiyor. Bakanımızın sunum yaparken belirttiği gibi, bir on-line eğitim hâlâ devam ediyor üniversitelerde. Her ne kadar bazı dersler yüz yüze gerçekleşmiş olsa da bazı dersler on-line şekilde ilerletiliyor ama üniversite yurtlarında internet sorunu var. 16 gigabaytlık bir kapasite var ve 21'inci yüzyılda 16 gigabaytlık bir kapasite hiç kimseye yetmez. Bunu Bakana bir kez daha iletiyoruz. Kendisi acaba kotalı internet mi kullanıyor? Buradan da tüm öğrenciler adına sormak istiyorum. Nasıl ki bizlerin, nasıl ki Bakanın, nasıl ki aslında internetle içli dışlı olan bütün herkesin kotalı internet kullanmadığı gibi, eğitimini internet üzerinden gerçekleştiren öğrencilerin de kotalı internet değil, sınırsız internet kullanması gerekiyor.
Yine, birçok yurt şehir dışında olduğu için, aslında yerleşim alanı dışında yapıldığı için internet erişiminin de olmadığı yurtlar var. Nitekim Bursa'da internet erişimi olmadığı için öğrenciler ses çıkarma eylemi yapmıştı. Yine, evet, öğrenciler barınamıyor, öğrenciler beslenemiyor ve öğrenciler internete erişemiyor ama tüm bunlara karşı ses çıkaran, eylem hakkını kullanan, protesto hakkını kullanan öğrenciler de yurtlardan atılıyor. Eskişehir'de 100'e yakın öğrencinin yurtlardan atıldığını biliyoruz. Yine, Dersim'de bir gece yarısı kadın öğrencilerin "Asil öğrenciler geldi." diyerek sokağa atıldığını biliyoruz ve elbette ki gece yarısı sokağa atılan öğrencilerin bir çoğu üniversite eğitimine ara vermek zorunda kaldı.
Öğrencilerinin sorunu sadece bunlarla da bitmiyor. Evet, üniversiteye gidiyorlar, verilen bir kredi var, aslında burs da değil, bir kredi. Çünkü çoğunlukla öğrenciler borçlu bir şekilde üniversiteye başlıyor. Burs değil, çoğu kredi alıyor ve bu krediyi de ödeyememe durumuna geliyorlar. Kaldı ki burs alan öğrencilerden dahi bahsedecek olursak, 650 lira burs alan bir öğrenci -minimum fiyatını söylüyorum- 325 lirasını yurda vermek zorunda kalıyor. Yani bursunun yarısını yurda veriyor. Daha sonra geriye kalan 325 lirayı değerlendirecek olursak 100 lirasını ulaşıma verse dahi geriye 225 lira kalıyor. Sadece 100 lirasını da beslenmeye verse 125 lira kalıyor ve bu öğrenci 125 lirayla nasıl eğitimini sağlayabilir? Bir sinema bileti dahi -öğrenciler için olan fiyatını söylüyorum- 16 lira. 16 lira olan bir sinema bileti var. Öğrenciler kitap alamıyor, öğrenciler sosyal aktivite gerçekleştiremiyor. Öğrenciler 650 liraya geçinemiyor. Kaldı ki öğrenciler aynı şekilde geçimini sağlamak için de sadece okumuyor, bununla birlikte de aslında çalışmak zorunda kalıyor. Çünkü bu burs öğrencilere yetmiyor.
Çok yakın bir tarihte, dört gün önce, On Sekiz Mart Üniversitesi öğrencisi Refik Can Uysal, geçimini sağlamak için aynı zamanda kuryelik de yapıyordu ve iş çıkışı yurduna dönerken bir kaza yaptı ve hayatını kaybetti; 20 yaşındaki bir üniversite öğrencisinden bahsediyoruz. Geçinemediği için çalışmak zorunda kalan ve aslında "ücretsiz eğitim, ücretsiz barınma" söyleminin altının boşluğunu bir kez daha gösteriyoruz, bir kez daha görüyoruz.
Yine, "Öğrenciler borçlu başlıyor hayata." dedik. E-haciz uygulaması var, sizler de çok iyi biliyorsunuzdur. Kredi alan onlarca öğrenci üniversitesi bittikten sonra herhangi bir istihdamda yer alamadığı için, ataması gerçekleşmediği için borçlu bir şekilde kalıyor ve aslında bu borçlar aldığı şekilde de kalmıyor, aldığının üstünde faize biniyor. 2020-2021 yılı istatistiklerine baktığımızda, aslında 8 milyon öğrenciden 5,5 milyon öğrencinin üniversiteden borçlu ayrıldığını görüyoruz. Bu anlamda da aslında öğrenciler üniversiteleri bittikten sonra hayata bir sıfır geriden de başlıyorlar. Biz bu anlamda sadece faizlerin silinmesi değil, bununla birlikte aslında kredi sisteminin ortadan kaldırılması, tüm öğrencilerin burslu bir şekilde eğitimlerini tamamlaması gerektiğini söylüyoruz ve tüm borçlu olan öğrencilerin de borçlarının silinmesini buradan bir kez daha dile getiriyoruz.
Gençler üniversite okuyor, evet, dört yıl, beş yıl, iki yıl yani minimum en az iki yıl üniversite okuyor, birçok sorunla yüz yüze kalıyorlar, birçok sıkıntıları oluyor. Ama üniversiteyi bitirdikten sonra da bu sorunlar bitmiyor. "Genç işsizlik" dediğimiz bir topluluk da gerçekleşti artık. Bakıyoruz, genç işsizlik oranı yüzde 20'leri geçmiş bulunmakta ve 1 milyonun üstünde genç işsiz ve bu işsiz gençlerden aslında bir çoğu da üniversite mezunu. Bunun dışında, üniversite mezunu olup aslında eğitim aldığı bölümde, eğitim aldığı alanda çalışmayan da onlarca üniversite öğrencisi var, birçoğu asgari ücretin altında çalışıyor.
Bununla birlikte, yine atanamayan gençler var, atanamayan onlar onlarca genç var, atanamayan onlarca öğretmen var, mühendis var. Hatta yapılan araştırmalara göre önümüzdeki yıllarda tıp mezunlarının dahi atanamayacağı noktasına geleceği görülüyor. Biz 2022 bütçesine baktığımızda atanamayan gençler için bir bütçe olmadığını görüyoruz yani atamaya bir bütçenin ayrılmadığını görüyoruz. Bir Gençlik ve Spor Bakanı olarak Bakanımızın bu konuda bir çalışması olacak mı? Gençler adına çok merak ettiğimizi buradan bir daha belirteyim. En azından tüm gençlerin böyle bir merakı var "2022 yılında atanabilecek miyiz? Gençlik ve Spor Bakanımızın bu yönlü bir çalışması olacak mı?" diye.
Yine, bütçede atamalara yer verilmediğini söyledik, atamaya bütçe ayrılmadığını söyledik. Aynı şekilde yurtlara da bir bütçe ayrılmadığını da buradan bir kez daha belirtiyoruz. Bütçenin nereye ayrıldığı açıkçası hepimiz için de bir merak konusu. Biz baktığımızda, aslında bütçenin nereye ayrıldığını çok açık bir şekilde görüyoruz. 2021 yılında basına da yansıyan bilgilerde hepiniz görmüşsünüzdür; TÜGVA, TÜRGEV, Ensar Vakfı ve İlim Yayma Cemiyeti gibi vakıf ve derneklere devletin bütün kaynaklarını ayırdığını gördük. İlim Yayma Cemiyetinin toplam 189 yurdu bulunuyor, bu yurtlarda 31.280 öğrenci kalıyor, AKP bu vakfa her ay 24 milyon 85 bin lira aktarıyor. Çocuklara yönelik cinsel istismarlarla gündeme gelen Ensar Vakfının 63 yurdu bulunuyor, bu yurtlarda 6.786 kişi kalıyor, bu vakfa her ay 5 milyon 225 lira aktarılıyor. Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanı olduğu dönemde kurulan TÜRGEV'in ise bünyesinde 21 yurt bulunuyor, bu yurda her ay 3 milyon 234 bin lira aktarılıyor. TÜGVA'nın toplam 44 yurdu bulunuyor, yurtların tamamı yükseköğretime özel, yönetiminde AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan yer alıyor. TÜGVA'nın yurtlarında ise 4 bin 963 öğrenci kalıyor, aylık 3 milyon 821 bin 550 lira kaynak aktarılan vakfa yıl sonunda ödenecek tutar 45 milyon 858 bin TL'yi aşacak. Peki, ben buradan şunu da belirtmek istiyorum, 4 vakfa aktarılan bu kadar bütçe ülkenin tüm gençlerine aktarılsa çok daha faydalı olmaz mı? Genç işsizlere aktarılsa, barınma sorunu yaşayan öğrencilere aktarılsa...
SALİH CORA (Trabzon) - Her vakfa aktarılıyor.
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Geçinemediği için çalışmak zorunda kalan öğrencilere aktarılsa, sosyal devlet anlayışı olarak ücretsiz eğitimi ve ücretsiz barınma hakkını sağlasak çok daha iyi olmaz mı? Ben de buradan bir kez daha bunu dile getirmek istiyorum.
Elbette, gençlerin birçok sorunu var. Hepsine az çok değinmeye çalıştık ama genç kadınların sorunu bunların ötesinde. Bir yaşam mücadelesi de veriyor genç kadınlar. Genç kadınlar erkek şiddetine maruz kalıyor. Gerek üniversitelerde gerek kampüslerde gerek yurtlarda yaşamın her alanında aslında bir ölüm tehdidiyle karşı karşıya kalıyorlar.
Gülistan Doku 21 yaşında bir üniversite öğrencisiydi, yaklaşık iki yıldır kayıp. Aynı şekilde Munzur Üniversitesi öğrencisi olan bir üniversite öğrencisi Gülistan Doku. İki yıldır kayıp genç bir kadın hâlâ bulunmadı, çalışmalar durduruldu, Gülistan Doku aranmıyor. Ülkede bir genç kadın kayboldu, kaybettirildi ama Gülistan Doku çalışma faaliyetleri durduruldu. Gülistan Doku gibi onlarca kadının olduğunu çok iyi biliyoruz. Üniversitelerde akademisyenleri tarafından tacize uğrayan onlarca genç kadın var, bazıları basına da yansıdı, bazı akademisyenler yüzsüzce sosyal medya üzerinden aslında kadınları, kadın öğrencilerini nasıl taciz ettiğini de gösterdi.
Yine aynı şekilde barınamayan, geçinemeyen, işsiz olan, intihar etmenin eşiğinde olan, umutsuz olan, bu ülkede yaşamak istemeyen onlarca genç var. Bu ülkedeki her 4 gençten 3'ü yurt dışında yaşamak istiyor, Türkiye'de yaşamak istemiyor. Ve yine gençlerin yüzde 80'inin umudunun olmadığını, geleceğe dair bir hayalinin olmadığını yapılan araştırmalarda hepimiz görüyoruz. Umutsuz olan, ümidi olmayan, geleceğe dönük hayali olmayan gençler çok rahatlıkla madde bağımlılığına ulaşabiliyor ve madde bağımlısı hâline geliyor. Belki ülkemizdeki en büyük sorun ama öncelemediğimiz, gündemimize almadığımız bir sorun. Türkiye öyle bir hâle geldi ki hangi şehirden bahsedersek bahsedelim; İstanbul'undan Diyarbakır'ına Van'dan İzmir'ine kadar neredeyse madde kullanmayan genç kalmadı. Bir kez dahi olsa her gencin madde kullandığını bizler de sahada yaptığımız araştırmalarda görüyoruz ve madde kullanımı yaşının 11'e kadar indiğini biliyoruz. Yani ben yaptığım bir çalışmadan bir örnek vereceğim. Diyarbakır'da bir parkta bulunan gençlerle kendimi tanıtmadan sadece selam verdim, sohbet ettim, bir yerden sonra madde kullanıp kullanmadıklarını sordum ve yaklaşık 100 gençle görüştüm, sadece bir gün 100 gençle görüştüm ve bu 100 gençten sadece 3 kişi hayatında hiçbir şekilde, hiçbir zaman, bir kereye mahsus dahi madde kullanmadığını söyledi. Aslında bu da ülke gençlerinin ne kadar vahim bir durumda olduğunu gösteriyor. Gerek işsiz gençlikten tutalım gerek üniversite gençliğine gerekse aslında okumayan, emekçi gençliğe kadar bütün gençlerin madde bağımlısı hâline gitmeye dönük bir gidişatının olduğunu biliyoruz. Maddeye nasıl bu kadar kolay erişiliyor, belki asıl üzerinde durmamız gereken şey bu. Yani "100 gençten sadece 3'ü madde kullanmadı." diyoruz ve geriye kalan 97 gence "Maddeye nasıl ulaştınız?" diye sorduğumuzda, aslında, hepsi bir şekilde mahallesinde, mahallesinin başındaki sokakta veya okul çıkışında maddenin çok rahatlıkla satıldığını, Emniyet güçlerinin bu madde satıcılarının birçoğunu tanıdığını, bildiğini, engel olmadığını söylüyor; bu da aslında hepimiz için çok daha vahim bir konuyu gündeme getiriyor.
Yine, gençlerin bir diğer sorunu; maddeye düşmemiş ve gençlere reva görülen tüm bu politikalara karşı mücadele etmeyi, hakkını savunmayı, geleceği için mücadelede yer almayı savunan bir gençlik kesimi de var. Bu gençler neyle yüz yüze kalıyor?
Ben, Gençlik ve Spor Bakanı olması sebebiyle Bakanımıza yine bir örnek vermek istiyorum: HDP Gençlik Meclisi olarak madde bağımlılığına karşı yaz aylarında futbol turnuvası gerçekleştirdik. Aslında gençlerin yönelimlerini maddeye değil; gençleri sporda yetiştirmek için, yönelimlerini, yoğunlaşmalarını spora vermeleri için spor turnuvası, bir futbol turnuvası gerçekleştirdik ve bizim 3 arkadaşımız bu futbol turnuvasını düzenlediği için tutuklandı. Arkadaşlarımız, futbol turnuvası düzenlediği için üç ay boyunca tutuklu kaldı. İddianamede ise sadece futbol turnuvası var. Şimdi, bir Spor Bakanının bu konudaki düşüncelerini ben merak ediyorum. Yani, nasıl olur da 3 genç futbol turnuvası düzenlediği için üç ay boyuncu tutuklu kalır, hürriyetinden uzaklaştırılabilir; bu hepimiz için bir merak konusu.
Yine, aynı şekilde, mücadelede olan birçok genç kaçırılıyor, hepimiz basından bunu görmüşüzdür, kim olduğu belirsiz kişilerce kaçırılıyor. Defalarca soru önergesi verdik, bununla ilgili Mecliste konuşmalar yaptık, Meclis gündemine taşıdık; hiçbir bakanlıktan bu konuyla ilgili bir dönüş alamadık. Kimdir, bu ülkenin gençlerini kaçıranlar kim? Gençlik ve Spor Bakanımız bunu hiç merak etti mi, ben merak ediyorum. Ülkenin 21 yaşındaki gençleri, 25 yaşındaki gençleri, genç kadınları sivil kişilerce kaçırılıyor, tehdit ediliyor, darp ediliyor.
SALİH CORA (Trabzon) - Dağa mı kaçırılıyor?
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Aileleriyle tehdit ediliyorlar, yaşamlarıyla tehdit ediliyorlar ama tek bir yetkiliden bir açıklama yok, ilgili hiçbir bakanlıktan bir açıklama yok. Gençlik Bakanımız, bunu gündemine aldı mı acaba?
Van'da bir genç kadın kaçırıldı, ismini de verebilirim, Büşra Koyun, basına da yansıdı; şehir merkezinden çok uzak bir yerde bırakıldı, darp edildi, taciz edildi. Araç plakası olmasına rağmen, şehir merkezinde kaçırılmış olmasına rağmen, MOBESE'lerin gördüğü bir yerde kaçırılmış olmasına rağmen tek bir kişi sorgulanmadı, tek bir kişiye soruşturma açılmadı. Acaba Gençlik Bakanımız gençlerin bu sorunuyla da ilgilenecek mi?
Yine, İstanbul'da bir genç kaçırıldı. Kaçırılma anına ait görüntüler basına yansıdı, basına düştü bu görüntüler. Yine tek bir kişiye bile bir soruşturma açılmadı ama ben burada bir kez daha söyleyeyim: Görüntüler bende mevcut, araç plakası görünüyor.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Sayın Dağ, normal süreniz dolmuştur; iki dakika ek süre veriyorum, toparlayın lütfen.
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Teşekkürler.
Kaçıran kişilerin yüzleri teşhis edilebilecek şekilde. Acaba Gençlik Bakanımız, kaçırılan gençlerin de sesi olacak mı, kaçırılan gençler için de bir çift söz söyleyecek mi, ilgili bakanlıkla görüşecek mi? Ben de kaçırılan gençler adına buradan bir kez daha bunu söylüyorum.
Yine, önemli bir nokta, sivil olan kişiler kaçırılan kişilere polis olduğunu söylüyor yani bu gençler, polis olduğunu belirten kişilerce kaçırılıyor; birçoğuna polis kimliği gösteriliyor.
Yine, İstanbul'da DBP PM üyesi kaçırıldı, saatlerce alıkonuldu, eşyalarına -kişisel eşyalarına- el konuldu, cep telefonuna, cüzdanına el konuldu. Daha sonra şikâyetçi oldu ama tek bir kişi soruşturulmadı, tek bir kişiye soruşturma açılmadı.
Ben de kısaca, yirmi dakikalık bir sürede ülkedeki tüm gençlerin sorunlarına değinmeye çalıştım.
BAŞKAN CEVDET YILMAZ - Son cümlelerinizi alalım.
DERSİM DAĞ (Diyarbakır) - Umuyorum ki 2022 yılı bütçesi gençlerin bütçesi olur; yandaşların değil gençlerin bütçesi olur diyorum.
Hepinize de teşekkür ediyorum.